9 Nisan 2009 Perşembe

Penceremdeki Kumrular


Bu sabah balkona açılan penceremden gökyüzüne bakarken, çiçek saksılarının arasına başını uzatmış kıpırdanan ve çıkardıkları seslerle beni çok uzaklara götüren kumrulara gözüm takılı kaldı.

Ürküp kaçmasınlar ve uzaklaşmasınlar diye nefesimi dahi sessizce alıyordum. Biraz önlerine yem atmak ve su vermek için sabırsızlansam da kaçabilirler diye bu düşüncemden hemen vazgeçiyordum. Çünkü biliyordum ki bu sevimli ve yavru kumrularda tıpkı beyaz güvercinler gibi bana, günümün son derece güzel ve şanslı geçeceğinin de birer habercisiydiler. 


Çocukluğumda hatırlarım babaannemin iki katlı ahşap evinin, özellikle üst katında bulunan sandık odasının tam ortasında pirinç bir karyola, önünde ise balkona açılan ve kapı vazifesi gören büyük bir pencere vardı. Ve ben balkona hep bu büyük pencereden atlayarak geçerdim. Acaba neden kapısı yok diye düşünmekten de kendimi alamazdım. Sonradan öğrendiğim bu iki katlı ahşap evin alt katının onarılarak betonarmeye dönüştürüldüğü ve son düzenlemeyle bu şekle büründüğü bilgisiydi, aklımdan kalanlar. Birde yüksek duvarları olan bu sandık odasının tavana yakın bir köşesinde küçücük bir pencere vardı ki benim için bu küçük pencere, kocaman hayallerimin ve umutlarımın yeşerdiği dünyaya açılan sihirli bir kutu gibiydi!

Havaların soğuk olduğu günlerde minik yavru kuşlar ve kumrular bu pencereye üşüşürlerdi. Pencere pervazının altına ilişirler ve böylesi sakin ve de korunaklı bir yuvaya sahip olmanın getirdiği coşkuyla gün boyu öterlerdi.

Babaannem bana; “bak yavrum kuşlar seninle konuşmak istiyor!” derdi. Bense, çok uzaklarda olan aileme kumrular vasıtasıyla ‘onları ne kadar çok özlediğimi ve bir an önce gelmelerini istediğimi!’ söylerdim. İnanırdım ki kumrular bu çağrımı yerine getirecekler ve benim mesajlarımı aileme ileteceklerdi. Onların sesini duyamadığım zamanlarda içimi hüzün kaplar boş gözlerle pencereye bakar ve bir an önce geri gelmelerini beklerdim. Tekrar geldiklerinde ise bana, çok uzaklardan haberler getirdiklerini müjdelemek istercesine ahenkle öterlerdi.

Gece ayın ışığı cama yansıdığında, kumruların tüylerini kendilerine yastık yapıp kanatlarını da yorgan gibi üzerlerine çekerek sıcak ve güvenli bir şekilde uyuduklarını görür, daha sonra bende iç huzuruyla gözlerimi kapar ve uykunun kollarına bırakırdım kendimi.


Kumrular benim için, hayallerimi ve umutlarımı paylaştığım, günümü aydınlatan ve bana babaannemin, o küçük pencereli anı yüklü sandık odasını hatırlatan sevimli varlıklar oldular hep…


Balkonumdaki kumrular, kumrular ve pencere. Pencere ve umutlar. Geçmişe uzanan yollar, iç içe geçen anılar…Yine kumrular, yine iyiye ve hayra yormalar, ve yine büyük umutlar…

Esin Bozdemir



Görsel: fotokritik
Fotoğraf Sanatçıları: Peldika ve Attorneyatlaw'a teşekkürler.

2 yorum:

  1. canım ya ne güze anlatmışsın...duygularıma tercuman olmuşsun yüreğine eline sağlık...aki...

    YanıtlaSil
  2. Kısa bir zaman dilimi de olsa aynı mekanda ve benzer bir kader ortaklığı içinde oluşumuz, seninde yüreğinin ince tellerine dokunmuş olmalı!

    İçten ve samimi duyguların için sana çok teşekkür ederim...

    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil