26 Nisan 2009 Pazar

Abant, Gölcük Gölü ve Yedi Göllerde bir hafta sonu


Yeşilin ve mavinin kucaklaştığı, doğanın birbirinden güzel renklerini ve seslerini içimizde hissettiğimiz unutamayacağımız bir hafta sonunu; Abant, Gölcük Gölü ve Yedi Göllerde geçirdik.

Sabah erken saatlerde İstanbul’dan kendi aracımızla yola koyulduk ve 2.5 /3 saat sonra ilk durağımız olan Gölcük Gölü’ne vardık. Muhteşem yeşilin bin bir rengi içinde ve ressamlara konu olacak şekilde bizi karşılayan Gölcük Gölü bize bir sürpriz daha yaşattı. Bahar ayını yaşadığımız Nisan’ın ortalarındaki bir günde, sabah yağan karın ve yarı sisli, ara arada güneşli bir havanın oluşturduğu atmosferdeki o mistik panoramik tablo görülmeye değerdi.

23 Nisan 2009 Perşembe

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınız Kutlu Olsun



ATATÜRK DİYOR Kİ;

“Çocukları severiz, çünkü çocuk bizim devamımızdır. 
Her çocukta biz, sonsuzluğa doğru uzayıp giden özlemimizin 
doyumunu buluruz.”

“Küçük hanımlar, küçük beyler! 

Sizler hepiniz geleceğin bir güç ve ikbal ışığısınız. 
Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizlersiniz.”

" Kendinizin Ne Kadar Önemli, 

Değerli Olduğunuzu Düşünerek Ona Göre Çalışınız.
Sizlerden Çok Şey Bekliyoruz."
(Atatürk Albümü–1992)

19 Nisan 2009 Pazar

Anı yaşayabilmeli insan!


Bugün, dünün aksine hava, nasıl da nazlı mı nazlı! Açsam mı? kapasam mı? deyip duruyor! Tıpkı biz insanlar gibi, bir günü bir gününü tutmuyor! Çoğu zaman düşünmüşümdür; şu gökyüzü, bulutlar, güneş, yağmur, dağlar ve ağaçlar, acaba bizimle konuşmak mı istiyorlar? Biz insanlara mesaj mı vermek istiyor? Güzelim evrenimizi öylesine incittik ki! Tepkilerini de küresel ısınmayla, kendisini hissettirecek boyutta, endişe verici bir hızla yaşamaktayız.

Zamansız yaşanan mevsimler, zamansız olgunlaşan meyveler ve sebzeler, zamansız yaşanan aşklar ve ilişkiler gibi! dünya tersine dönmekte artık! Her şey olanca hızıyla tükenmekte, yitip gitmekte elimizden…

17 Nisan 2009 Cuma

İstanbul' da bahar başka güzel...


İstanbul, tarihi, kültürü ve coğrafyası ile her mevsim ayrı güzel. Ama özellikle bahar ayında, her tepeden bakışınızda ayrı bir manzara. Rengi ve dokusunu içinizde hissettiğiniz; birbirinden güzel çiçekleri, erguvanları, rengarenk laleleri, boğaz manzaralı, konakları, köşkleri ve yalılarıyla, kelimelere sığmayacak güzellikte özel bir şehir.
Bu hafta sonu, pırıl pırıl bir havayı İstanbul’ un nadide güzelliklerinden olan
Mihrabat Korusu'nda geçirdik. Kanlıca sırtlarından körfeze inen alanda 1. Mahmut zamanında kurulan koruluğun alanı oldukça geniş.

14 Nisan 2009 Salı

doğayla barış

“Dünyayı esirgemek için aramızdaki barışa ve kendimizi esirgemek için dünya ile barışa karar vermek zorundayız.”

Ünlü çağdaş Fransız düşünürü Michel Serres in çarpıcı bir şekilde ifade ettiği gibi, üzerinde yaşadığımız dünyayı talan edercesine tüketirken, bizzat kendimizi yok etmeye mahkum ettiğimizin bilincine varmadığımız sürece, onu ölüme terk etmekten başka bir şey yapmış olmayız. 

Bu dünya, üzerinde yaşadığımız bu evren olmasaydı biz nerede olacaktık? Kim bilir belki de; yokluk, hiçlik, kaos gibi kavramlardan habersiz ve yanıtlanamaz sorunları dahi kendimize sormaktan kaçınır bir halde, kendi girdaplarımızın içinde kaybolacaktık. 

Felsefenin o ilk baş sorusu” nerden geldik, nereye gidiyoruz?” sorusuna muhatap alınacak varlıklar olarak insan aklı ve gücünü ölçüt kabul ettiğimizde; dünyaya dair soru soranların, sorunun temelindeki kaygılardan çok uzaklara giderek bugün geldikleri nokta oldukça düşündürücüdür. İnsanın kendisiyle ve birbiriyle olan didişmesi ve ihtirasları, içine aldığı o karşı konulmaz açgözlülüğü ve tüketim çılgınlığı ile yozlaşması dünyanın bu günkü görüntüsünün nasıl çirkinleştirdiğinin birer kanıtıdır. İçimizdeki bu ihtiraslarla dünyayı ıskalamanın ve ona gereken değerin verilmemesi, aslında farkında olmadığımız en önemli bir gerçeği yani, zamanı ve mekanı unutmak olduğunu bize düşündürmelidir. 

10 Nisan 2009 Cuma

Her Çocuğun Bir Masalı Olmalı !

Bir Milyon Kalem‘in öncülüğünde başlatılan HER ÇOCUĞUN BİR MASALI OLMALI KİTAP KAMPANYASI‘na duyarlı olan herkesin desteğini bekliyoruz.
Dünya tatlısı Fatoş'un mektubunu okumak için tıklayınız

Mersin'in Yeşilovacık beldesinde yaşayan çocuklar için başlatılan kitap kampanyasının giderek büyüyeceğini ve kütüphanesi olmayan diğer köy ve beldelere de hızla yayılacağını ümit ediyorum. Bir çocuğa bile ulaşabilmek, ve ona verilecek kitaplarla onun yüzünü güldürebilmek bu dünyada yaşanabilecek en büyük mutluluklardan biridir...
Eğitici olan her tür kitap gönderilebilir; Masal kitabı, Bilimsel Kitap, Ansiklopedi olur...
Kitapları yollayabilmek için tıklayınız

Ayrıca 23 Nisan'da Birmilyonkalem sitesinde çocuklar ile ilgili yazılara da yer verilecek. Bu konuda yazı yazıp katkıda bulunmak isteyenlerin 20 Nisan'a kadar yazılarını "Bir Milyon Kalem" sitesine ulaştırmaları gerekiyor.

Böylesine anlamlı kampanyaya evsahipliği yapan "Bir Milyon Kalem" ekibine ve destek veren herkese sonsuz teşekkürler.

9 Nisan 2009 Perşembe

Penceremdeki Kumrular


Bu sabah balkona açılan penceremden gökyüzüne bakarken, çiçek saksılarının arasına başını uzatmış kıpırdanan ve çıkardıkları seslerle beni çok uzaklara götüren kumrulara gözüm takılı kaldı.

Ürküp kaçmasınlar ve uzaklaşmasınlar diye nefesimi dahi sessizce alıyordum. Biraz önlerine yem atmak ve su vermek için sabırsızlansam da kaçabilirler diye bu düşüncemden hemen vazgeçiyordum. Çünkü biliyordum ki bu sevimli ve yavru kumrularda tıpkı beyaz güvercinler gibi bana, günümün son derece güzel ve şanslı geçeceğinin de birer habercisiydiler. 


Çocukluğumda hatırlarım babaannemin iki katlı ahşap evinin, özellikle üst katında bulunan sandık odasının tam ortasında pirinç bir karyola, önünde ise balkona açılan ve kapı vazifesi gören büyük bir pencere vardı. Ve ben balkona hep bu büyük pencereden atlayarak geçerdim. Acaba neden kapısı yok diye düşünmekten de kendimi alamazdım. Sonradan öğrendiğim bu iki katlı ahşap evin alt katının onarılarak betonarmeye dönüştürüldüğü ve son düzenlemeyle bu şekle büründüğü bilgisiydi, aklımdan kalanlar. Birde yüksek duvarları olan bu sandık odasının tavana yakın bir köşesinde küçücük bir pencere vardı ki benim için bu küçük pencere, kocaman hayallerimin ve umutlarımın yeşerdiği dünyaya açılan sihirli bir kutu gibiydi!

6 Nisan 2009 Pazartesi

Şile'de bir pazar keyfi...


Bu hafta sonu rotamız Şileydi. Doğa gezileri ve fotoğrafçılıkla ilgilenenler için ve özellikle İstanbul’a yakınlığı açısından da tercih edilen belde, günü birlik seyahatler açısından çok bilinen bir yer olmasına karşın, yine de az duyulmuş pek çok özelliğe sahip. Hem tarihi zenginlikleri, hem de doğal güzellikleri söz konusu olduğunda, bilinmeyen yönleri, bilinenlerden daha fazla... 
Şile ismini kekik olarak anılan aroması yüksek bir bitkiden almış. Halk arasında İstanbul kekiği olarak biliniyor (Origanum Heracleoticum).

2 Nisan 2009 Perşembe

Çiçekli Pazenlerim

Sizlerde benim gibi zaman zaman da olsa hatıralara dalıp kendinizle konuştuğunuz olur mu? Geçen gün rutin işlerimden biri olan, ve bir gün elimi sürmesem hemen dağılıveren gardırobumun içindeki rafları ve çekmeceleri düzenlerken, öyle bir an geçmişe doğru yol aldım... 
Rafların içindeki kıyafetlerimiz, tişörtlerimiz, kazaklarımız bazen alelacele alını-verdiğinde nasıl da dağılırlar. Onları düzenlemek, bitip tükenmek bilmeyen bir rutindir. Onlar dağılır biz yeniden toparlarız. Hayat da böyle değil midir! yaşamımıza dokunan pek çok şey belli bir disiplin ve düzen gerektirir. O düzeni bir kez bozdun mu! ipin ucunu da kaçırdın demektir!. işin içinden çıkılmaz bir hale gelir her şey…