Sağlık ve mutluluk dolu bir bayram dilerim…
26 Kasım 2009 Perşembe
25 Kasım 2009 Çarşamba
Gönül adamı!
Gönül adamı ömrünü boşa harcamaz,
yüreğini ucuza satmaz, edep tacını başından almaz.
Gönül erinin her zaman yüzü yerde, gönlü göktedir.
yüreğini ucuza satmaz, edep tacını başından almaz.
Gönül erinin her zaman yüzü yerde, gönlü göktedir.
Haklı olduğunda kavga vermesini bilir.
Kavgayı sadece bileği ile değil,
ilmiyle ve yüreğiyle yapmasını da bilir.
Şeyh Edebalı
Resim: deviantart
24 Kasım 2009 Salı
19 Kasım 2009 Perşembe
Bende Çin seddi’nde yürümek istiyorum!
" kar manzaralı bu resim çok daha gizemli göründü bana! "
Dün internet ortamında haberleri okurken ABD Başkanı’nın Asya turu kapsamındaki Çin gezisini ve Çin Seddi'ni ziyaret edişiyle noktaladığına dair yazıları okudum. Başkan Obama’ nın o tek başına yürüyen “Issız Adam” fotoğrafını görünce, doğrusu bende, kendi kendime düşünmeden edemedim. Acaba bu yürüyüşü esnasında kafasının içinden ne gibi düşünceler geçiyordu! İnsanız ya, her tür kurgulamak mümkün; Olumlu-olumsuz, şov, strateji vs… ya da hiç birisi! Hele ki içini ve iç dünyasını o an kim bilebilir! Doğruları, yanlışları ile herkesin kendisi ile hesaplaştığı olmuyor mu ki! Hem de ne çok…
18 Kasım 2009 Çarşamba
16 Kasım 2009 Pazartesi
Munzur'daki Mutluluk
Kısa bir süre önce, yazarın kendisi tarafından eşime hediye edilen ve çok arzu ettiği roman yazma düşüncesini hayata geçiren Mehmet Yıldırım’ın kaleme aldığı “Munzur’daki Mutluluk” romanını büyük bir merakla okudum.
Roman, yazarın doğup büyüdüğü topraklarda dolayısıyla en iyi tasvir edebileceği bir yaşamın içinde geçiyor.
Anadolu’nun oldukça ücra bir köyünde, Munzur’un eteklerinde süregelen mücadelelerle dolu köy hayatını ve çilekeş bir yaşamı ama her tür zorluğuna rağmen, doğal yaşamın içinde tatmış olduğu o mutluluğu çocuk yüreği ile anlatan roman kahramanı Yalçın’ın dilinden okurken; birbirinden heyecanlı ve sürükleyici serüvenlerin içine doğru yol alıyorsunuz.
Zaman zaman redaksiyonda atlamalar olsa da, akıcı ve sade anlatımıyla ve her şeyden öte emekçi bir insanın kendisini yetiştirerek, büyük bir gayret ve özveriyle ortaya çıkardığı bu ilk romanında, Mehmet Yıldırım’ı göstermiş olduğu cesaretinden dolayı kutluyorum.
Sizde yaşamın farklı boyutlarına doğru yelken açmak ve o hayatların izini sürerken bin bir rengi tatmak istiyorsanız eğer, bu romanı mutlaka okumalısınız.
“ Elimde satırım diğer elimdeyse uzunca kalın bir ip Soy deresinden aşağıya doğru iniyordum. Sabah güneşi Munzur'un yüksek tepelerine gülücükler dağıtıyor, turkuaz çeşitleri zambaklar ve papatyalar da sabahın neminden susuzluğunu gideriyorlardı... Benliğimdeki mutluluğun güneşi sevincimi aydınlatıyordu. Bir an kendimi Şengül Dağı'nın zirvesinde bir kaya parçasının üzerinde oturuyor hissettim..." (Sayfa.60)
***
Yalçın'ın; babasının boynuna sarılıp onu öpmesi Kamer efendiyi hayli etkilemiş olmalı ki gözleri yaşarmıştı... Aslında bu toplumda anne baba ile çocuklar arasında böylesine açık sevgi gösterilerine pek yer yoktu. Bu yörelerde babalar sadece o derin sevgilerini yüreklerinde saklarlar...
***
Kamer efendi sırtını hafiften eşine dönmüş, kendi yüz ifadesini karısından gizlemeye çalışıyordu ama Safiye hanım kocasının üzüldüğünün farkındaydı...(*) "
(*) Kitabın Arka Sayfasından
Yazar: Mehmet Yıldırım
Romandan tadımlık alıntılar:
11 Kasım 2009 Çarşamba
Sığırcıkların Olağanüstü Gösterisi !
Yaklaşık iki haftadır İstanbul dışında uzaklardaydım. Eşimle birlikte yazın yapamadığımız tatil hakkımızı sonbahar mevsiminde gerçekleştirmek üzere Doğu Akdeniz bölgesindeydik. Bu gezimiz doğayla kucaklaşmak, rüzgarın ve dalgaların sesini dinlemek ve tarihin izlerini sürmek için iyi bir fırsat oldu bizim için...
Gezdiğimiz, gördüğümüz yerleri, antik kentleri, mağaraları, müzeleri ve birbirinden ilginç görüntü ve fotoğrafları da anılarımıza ekleyerek geri döndük. Fırsat buldukça bunları sizlerle paylaşmaya çalışacağım...
9 Kasım 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)