28 Temmuz 2010 Çarşamba

Tanrı, ruhunuza fısıldar ve kalbinizle konuşur !..



Genç ve başarılı bir iş adamı, lüks arabasıyla bir mahalleden hızlı bir şekilde geçiyordu. Park etmiş arabaların arasından yola aniden çıkabilecek çocuklara dikkat ediyordu ve bir şey gördüğünü sanarak yavaşladı. Arabayla caddeden yavaşça geçerken hiçbir çocuk görmedi, fakat arabasının kapısına bir tuğla atıldığını fark etti. Aniden arabasını durdurarak tuğlanın fırlatıldığı yere geri döndü. Arabadan indi, orada bulunan küçük bir çocuğu tuttu ve onu park etmiş bir arabaya doğru iterek bağırmaya başladı; “Bunu neden yaptın? Sen de kimsin ve ne yaptığının farkında mısın?” İyice sinirlenerek devam etti: “Bu yeni bir araba ve atmış olduğun bu tuğla bana çok pahalıya mal olacak. Bunu neden yaptın?” Çocuk yalvararak cevap verdi. “Lütfen efendim, çok üzgünüm ama başka ne yapabilirdim bilmiyorum. Eğer tuğlayı fırlatmasaydım kimse durmazdı.” Park edilmiş arabanın arkasına işaret ederken çocuğun gözyaşları çenesine süzülüyordu. “Kardeşim kaldırımın kenarından yuvarlandı ve tekerlekli sandalyesinden düştü, ben onu kaldıramıyorum. Lütfen onu tekerlekli sandalyesine oturtmam için bana yardım eder misiniz? Benim için çok ağır.” Bu durumdan duygulanan iş adamı, boğazında büyüyen yumruğu zar zor da olsa yutkundu. Yerdeki genci kaldırarak tekerlekli sandalyeye geri oturttu. Mendiliyle çizik ve yaraları sildi ve gencin ciddi bir yarası olup olmadığını kontrol etti. Küçük çocuk genç yöneticiye dönerek, “Teşekkür ederim efendim, Tanrı sizden razı olsun” dedi. Adam küçük çocuğun ağabeyini kaldırımdan evine doğru götürmesini izledi. Bulunduğu yerden arabasına geri dönmesi oldukça uzun sürmüştü. Uzun ve yavaş bir yürüyüştü.

Genç iş adamı kapıyı hiç tamir ettirmedi. Kapıda oluşan çöküğü, hayatının birinin kendisine tuğla atmasını gerektirecek kadar hızlı yaşamaması gerektiğini hatırlatması için öylece bıraktı.

Tanrı, ruhunuza fısıldar ve kalbinizle konuşur. Bazen dinleyecek kadar zamanınız olmadığında ise, size bir tuğla fırlatılır… İster fısıltıyı, ister tuğlayı dinleyin. Tercihi siz yapın…(*)


 
 
 
Bir kitap önerisi daha: '7.gün'
Yedinci Günde Kayboldum!..
 
*  *  *  *  *


Çok kısa bir süre önce keyifle okuduğum; “Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır” İletişim, başarı ve hayat üzerine... olan kitapta; birbirinden ilginç hikeyeler ve bilgelerin sözlerine de yer veren Ahmet Şerif İzgören bu kitabı neden yazdığını anlattığı önsözünde şöyle diyor?:

“Okullarda hayatla ilgili gerçek hiçbir şey öğretilmediğini gördüm. ..Öğretmenlerin ve öğrencilerin ideallerini kaybettiğini, insanların sadece para için yürüyüş yaptıklarını gördüm. Elimizde yapay Amerikan markalı mısır cipsleriyle arabaların içinde sıkışan yaralı insanları, televizyondan doğallıkla seyredebilmeye başladığımızı gördüm. Ülkenin adının ticari indirim kampanyalarına alet edildiğini, markaların `Türkiye için seve seve yüzde 20 indirim` yaptıklarını gördüm. Köprülerden atlayanları, kameraların zevkle çektiğini gördüm. Binanın üstüne çıkmış bir adama aşağıdan `atla atla` diye tezahürat yapan acımasızlığı gördüm. Hukuksuzluğun rüşvetin tavana vurduğu bir ülkede, birbirini tokatlayan boyalı, mini etekli, silikonlu göğüsleri ekranı kaplayan kadınları küçük kızımın hayretle seyrettiğini gördüm. Bu ülkede 400.000 kahvehane, 15.000 meyhane ve 131 kütüphane olduğunu gördüm. Kişi başına yıllık kitap harcamamızın 3 dolar, Batı`da 500 dolar olduğunu gördüm. En üzücüsü Yunanistan`da beş yaşına 1.000 çocuktan 6`sının öldüğünü, Türkiye`de ise 61 çocuğun öldüğünü gördüm. Öyleyse gördüklerimi yazayım dedim.

Herkes kendi evinin önünü süpürse sokaklar tertemiz olur, diye bir laf vardır ya, sakın inanmayın, silin kafanızdan. Eğer bu ülkede kendi evinizin önünü süpürürseniz görevinizi yapmıyorsunuz demektir. Çıkın ve bütün sokağı süpürün, çünkü herkes evinde sokağını ve ülkesini televizyonlardan izliyor ve çöpünü sokağa atıyor. İşin acı tarafın televizyondan gösterdikleri sokak sizin gördüğünüz kirli sokaklar değil. İnin ve sokağı süpürün. Kafanızı kaldırıp, size çöp ve laf atanlara bakmadan…

Hayallerinize sıkı sıkı sarılın. “

(*)Ahmet Şerif İzgören
“Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır”
Hayat üzerine (7.kapı) Sf: 76-77
Müzik: Dream's of love

24 yorum:

  1. Çok ilginç bir tanıtım. Okumam gerektiğini düşünüyorum. Sanırım kendimizi sorgulamamız için birçok hikaye var galiba.
    tanıtım için çok teşekkürler. Sevgiyle kalın.

    YanıtlaSil
  2. ÇOK ETKİLYİCİ BİR YAZI OLDUĞU ŞÜPHESİZ.. AMA BAZEN TANRININ YA TUĞLA ATILMASI GEREKENLERİ, YA DA TUĞLAYI ATMASI GEREKENİ ŞAŞIRDIĞINI DÜŞÜNÜYORUM SEVGİLİ ESMİR.. BAĞIŞLA LÜTFEN..

    YanıtlaSil
  3. Sevgili MehmetBilgehan Merki,
    Evet okuduğum "Ahmetşerif İzgören"in Şu hortumlu dünyada fil yalnız bir hayvandır kitabı, farklı bir bakış açısıyla yazılmış ve aralarda bilgelerin sözlerine hikayelerine de yer verilmiş...Sorgulanacak ve düşünecek şeyler çoktu.Tavsiye ederim...

    YanıtlaSil
  4. Bulur bulmaz alacağım, tanıtımınız çok iyi. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  5. Sevgili Hasretsenfonileri,

    Oldukça düşündürücü bulduğum bu hikayedeki sözü özellikle paylaşmak istedim.

    Sizinde söylediğiniz gibi reva mıdır tuğlanın çoğu kez en masum en umulmayacak yere,(temiz, haksız, dürüst vs... ) insana düşmesi!..Bir de hani; O tuğla'nın mutlaka düşmesi mi gerekir içimizdeki fısıltıyı hissedebilmek için!demeden de edemiyorum!

    Nitche' de; "Yaşam planınız sizin elinizde değilse, varlığınızı rastlantıya bırakmışsınız demektir.
    Kimler daha emniyette, kimler daha rahat, kimler sonsuza dek mutludur? yalnızca sığ zihinli olanlar yani sıradan insanlar ve çocuklar...diyor"

    Tanrı'nın adaleti, eşitliği tartışılabilir! gücümüzün ve direncimizin sınandığı!...
    (bir tek ölünce eşitiz hepimiz!)çünkü hayatta hiç bir şeyin garantisi yok... "her an başınıza taş düşebilir, karşınıza da ... çıkabilir!" Kastamonulu musunuz hemşehrim!...sözü geldi bir an aklıma:)

    bildiğim, sonsuz bir mutluluk yok, hatta yaşamın içinde acılar daha çok...ve hatta dürüstlerin kaybettiği, zalimlerin kazandığı..iyiliğin kötülük bulduğu, kötülerin de tersi...durumların çokça yaşandığı...bir sürü gözümüzün önünde somut yaşanılanlar var!...

    hepimiz kendi penceremizden farklı farklı; akıl ve inanç yolları ile yorumlayabiliriz tüm bunları...

    ama bazen bir takım işaretler ve mesajlarla da inandıklarımızı, hayatı sorgulamamız gerektiğini bize düşündüren durumlarla da karşılaştığımız oluyor!..

    benim bu yazıdan çıkardığım ve yazarında vurguladığını düşündüğüm; hayat an'lardan ibaret ve hayatta bize verilen bir armağan ise! sahip olduğumuz güzellikler karşısında da şükür etmemiz gerektiğini...unutmamız...

    değerli görüşleriniz benim için önemli sevgili hocam...okuduklarımızdan, tanık olduğumuz hayatlardan ve yaşadıklarımdan ve hepimizin birbirinden öğrendiği şeyler çok...

    sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  6. unutmamız değil de unutma-ma-mız! olacaktı:)

    YanıtlaSil
  7. Sayın alizafersapçı,
    çok doğal bir anlatım dili ile yazılmış ve oldukça düşündüren özlü sözlere yer verilmiş bu kitabı tavsiye ederim...

    YanıtlaSil
  8. Ne kadar ferahlamış hissediyorum ben bu bloğa gelince, nedir bunu sırrı? :)
    Gerçekten samimiyetin asma gölgesi olduğu ve ikramın hoş bir muhabbet olduğu yazılarınız için tek söylenebilecek.
    " Elinize yüreğinize sağlık"
    Sevgilerimle..

    YanıtlaSil
  9. Hoşgeldiniz efendim:)
    muhabbetine doyum olmayan bir hanımefendiyi bu sıcaklarda ferahlatabildimse ne mutlu bana:)
    hani elimden gelse bloğun köşesine küçük bir vantilatör yada mini klima mı taktırsam acaba diyordum:)bu sıcaklarda pc başında olabilmek kolay da değil!dedim ama bir yandan da;(içimden de sıcağın alnında çalışanları düşününce de halimizi görüp binlerce kez şükürler olsun dedim) ziyaretinizle asıl ben teşekkür ederim...sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  10. Tanrı'nın zaman zaman kulağımıza bazı şeyleri fısıldadığını hatta bazen de yetmeyip tuğla attığını çok iyi biliyorum. Fısıltıları duyamadığım bir an'da kafama gelmiş olan bir tuğladan, aslında ne kadar boş şeylere üzüldüğümü, hayatın önemsiz konularla çokça ciddiye alınmayacak kadar kısa ve geçici olduğunu da anladım. Tuğlanın hissettirdikleri ağır olsa da etkisi geçtikten sonra belki yine fısıltıları duymamaya başladım. Ve sonra kendi kendime şunu tekrarladım; "Hayat aslında bir gündür o da bugündür" Yaşadığımız her anın, hatırlatılan, fısıldanan her ne var ise kulak tıkamadan kıymet bilerek yaşamak gerekiyor.
    Çok önceleri okuduğum başucu kitaplarından biridir Şerif Hoca'nın kitabı. Unutulduğu anda yeniden okunabilecek türden. Fısıltıları duyamadığımda hala elime alırım. Yazı ve hikaye çok etkileyiciydi.

    YanıtlaSil
  11. Sevgili nihansu
    Bu güzel ziyeretiniz ve değerli görüşleriniz için ben teşekkür ederim...Ne mutlu ki yaşamın ve o fısıltıların neler anlatmak istenildiğinin farkında olanlardansınız...Temennim; sizi gülümsetecek ve sahip olduğunuz değerler içinde hayata teşekkür edecek anlarınız olsun isterim hep...Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  12. dostum dostum güzel dostum (:
    bloğunuzu çok seviyorum,ve paylaşımlarınızı dört gözle bekleyen ben siteden ayrlırken x imgesini tıkladığımda yüzümde bazen tebessüm bazende kendimi sorgulamama neden bir ifade ile ayrılırken size minnettarlığımı sunuyorum,yine bunları yaparken buldum kendimi ve;

    paulo üstadıma özendim
    şeytanın gizlediği ayrıntıları bulmak adına
    yavaşlattım zamaneyi!
    usulca süzülürken belirdim aniden;
    bilinmez sokağın
    bilinmeyen çıkmazlarda!
    kimi irkildim kimi de tiksindim!
    -bunca tuğla haa!ne kadar da çoklar!
    tuğlalara uzaktan bakmak zamanı değildir!
    artık işe koyulmalı diyerek
    sıvadım kolları ;
    yıkık virane bir duvar gördüm
    bir adım da ben atmalıydım ya hani
    beklemedim kimseleri
    bana dokunmayan yılanı hiçe saydım
    lanet okudum o yılana ve türevlerine
    ve süpürdüm cahil zihniyetleri
    o çıkılmaz sanılan sokaktan!
    bana bahşedilen oğulluğu
    gözden geçirdim ve
    verilen misyonu kullanmaya karar verdim yine yeniden (:

    sağlıcakla esmir dostum
    ben duygulanınca yazarım yine geldi ilham sayenizde tşk ederim (:

    YanıtlaSil
  13. Sevgili güneşinoğlu,
    ne güzel kolları sıvayıp örmüşsün topladığın tuğlalardan yıkık dökük duvarları!kimi yıkar kimi de yıkıntılardan yepyeni evler yapar!..

    ve birde yetinmez ilham gelmiş iken üzerine böyle güzel dizelere yelken açar...

    yüreğinize sağlık...
    teşekkür ederim efendim güneşiniz çıkmaz sokakları bile aydınlattı...

    YanıtlaSil
  14. Ben bu ara azıcık ihmal ettim, affet ve dönüşüm muhteşem olacak...

    İyi kal, mutlu Pazarlar...

    YanıtlaSil
  15. "Bedava peynir,yalnız fare kapanında bulunur!"demiştim öğrencilerime derslerden birinde.Şerif İzgören'in anlattığı,yazdığı sözler benim için gerçekten çok değerlidir.Bir çırpıda okuduğum kitaplarını çevremdekilere de önermekten çekinmem...
    Kulaklarımı dünyaya tıkayıp sesleri umursamadığım,kendimle savaştığım anlarda,inan gözümün önüne okulum gelir.Yaşamaktan keyif alan çocuklar,bana hayatı öğretir...

    YanıtlaSil
  16. Yüreğinden insanlığını yütürmemiş olanların fısıltıya tuğlaya ihtiyacı yok bana göre ..
    Fısıltıyı yada tuğlayı hak edenlerse banamısın demiyor farkında bile değiller yarabbi şükür edasındalar..
    sözü edilen tesbitlere birde ben sağlık kurumlarını eklemek istiyorum artık hasta yok, müşteri herkes malesef artık böyle..
    tuğla değilde daha güçlü bişiler fırlatmak gerekiyor gibi sevgili Esmir..)
    hersey rağmen güzel serin bir gece diliyorum :)

    YanıtlaSil
  17. Sevgili sazan,
    biliyorum meşgulsün, yeni eve alışmak, yerleşmek kolay değil!yerleştim artık deseniz bile daha 3-5 ay sürer yerleşmeler, e birde gelen-giden...

    muhteşem olacak dönüşünü sabırsızlıkla bekliyorum sazanım:)
    iyi haftalar dilerim...

    YanıtlaSil
  18. sevgili ezgi,
    evet Şerif İzgören Hoca, kendi düşüncesi ile "yazar olmadığını kabul edecek kadar mütevazi!" ama yazar olduğunu söyleyen pek çok yazardan çok daha başarılı bir yazar!diğer kitaplarında olduğu gibi, öğretileri ve düşündüren yazıları ile tavsiye edilmeye değer bir kitaptı okuduğum...

    Çocuklardan öğrendiklerimiz ise yabana atılmayacak kadar önemli!ve sen sevgili ezgi, yaşam sevincinin can damarını eminim öğrencilerinle birlikteyken çok daha içinde yaşayarak hissediyorsun...

    YanıtlaSil
  19. Sevgili gül,

    insanlık; akıl, duygu ve inançlar üçgeninde böylesine dolanıp dururken ve bir türlü kardeş olamamışken...üstelik insanlığımızdan her geçen gün daha da uzaklaşıyorken...anlamı yok hiç bir şeyin;ne fısıltıların, ne de tuğlaların...
    seninde ferah geçsin gecen...yağmur yağacak ve serinleyeceğiz gibime geliyor!

    YanıtlaSil
  20. üff yaa yazılar da yorumlar da cok ama cok saglam ezgı ablacık. sen cok ama cok mukemmel bı ınsansın bılıo musun...sevgılerrr

    YanıtlaSil
  21. :)üff ya ayşegül üff bi tüylü doğru söyleyemiyosun adımı ama ya! valla ezginin de yazıları da yorumları da cok güzel ama değil mi!bu arada sende hem güsel hem de bi alemsin valla!sevgilerrr

    YanıtlaSil
  22. Hayatı sorgulamak adına düşündürücü ve etkileyici gerçekten..

    Okullardaki müfredatlarda hayata dair fazla öğreti bulunmadığına ben de şiddetle katılıyorum...

    Ve bu kitabı da en kısa zamanda bulup okuma arzusuyla doldum gerçekten...

    Teşekkürler ve sevgiler Esinciğim..

    YanıtlaSil
  23. Ayşegül'le diyaloğunuza bayıldım..
    Üff yaa...
    Şahanesiniz siz :)))

    YanıtlaSil
  24. Sevgili Zeugmacığım...
    Evet çok önemli ayrıntılara değiniyor Ahmet Şerif İzgören..bir eğitimci olarak senin içinde kaynak oluşturacak bu kitabın oldukça ilgini çekeceğini düşünüyorum...

    Sevgilerimle canım,
    ben teşekkür ederim:)

    YanıtlaSil