16 Şubat 2010 Salı

Biz Ayrılmayacağız !



                                    
Dağlar ufalanmadıkça
Nehirler kurumadıkça

Kışın güneş kavurup,
Yazın kar yağmadıkça

ve dünya
Gökyüzüne karışmadıkça

BİZ AYRILMAYACAĞIZ !
                                                   


 


(*) İzlediğimiz 'Triangle' filminde beni çok etkileyen yukarıdaki dizeleri paylaşamamazlık edemezdim ! Resim: deviant.art




Film: TRIANGLE “Şeytan Üçgeni”
Üç Ustadan Bir Baş Yapıt - 2008 Cannes Film Festivalinde Resmi Seçki dalında ödül alan aksiyon filminde, Hong Kong sinemasının üç dev usta yönetmeni; Tsui Hark (Seven Swords), Ringo Lam (City on Fire) ve Johnnie To (Election), Triangle’da güçlerini birleştiriyor.

11 Şubat 2010 Perşembe

Memleketim !



Bazen öyle günler gelir ki
insanın vatanını yalnızca sevmesi yetmez,
çılgınca sevmesi gerekir.
Turgut Özakman

Üzerinde yaşadığım toprakları, gezebildiğim kadar gidip gördüğüm pek çok köşesini, dağlarını, ovasını, köylerini, kentlerini, bin bir renkli çiçeklerini kokladıkça, ağaçlarını kucakladıkça ve daha pek çok güzelliği tanıdıkça memleketimi çok hem de başka hiçbir şeye benzemeyen duygularla çok sevdiğimi düşünüyorum.

Ama en çok memleketime olan sevgim ondan uzaklaştığımda daha bir gün yüzüne çıkıyor. Yurt dışında olduğum dönemleri hatırlıyorum, bu duygum çok daha yoğun olurdu, hasretim ise tarifsiz! Tıpkı “bülbülü altın kafese koymuşlar ille de vatanım!” dediği benzetmede olduğu gibi… Milliyetçi duygularım yoğunlaşır ana ocağım, ana yurdum, vatanıma olan özlemim içimi çok daha başka yakardı.

Benim hissettiklerimi elbet bu topraklarda yaşayan ya da gurbette olan hemen her insan taşıyordur. Ama memleket sevmenin tarifi sadece üzerinde yaşamak değildir. Yaşamı boyunca ülkenin yararına olacak tek bir iş yapmamış sıradan bir insana dahi vatanını sevip sevmediğini sorsak; hiç şüphesiz ömrünün büyük bir çoğunluğunu, içinde yaşadığı şehrin veya kentin sosyal, kültürel ve ekonomik gelişimine çaba harcamış insanlarından bile daha fazla memleketini sevdiğini söyleyecektir bize.

Peki sevgi gerçekte, sadece sözde; “seviyorum” demekle ona biçtiğimiz değeri göstermeye yeter mi! Mesela, siz sevdiğiniz insana olan hislerinizi ona sımsıkı yürekten ve içten sarılarak hissettirmez misiniz!

Ona zarar gelmesin diye onu kollamak sakınmak ister! Onun gözyaşlarına, üzülmelerine sizde üzülüp ağlar! Onun mutlu olmasını temin etmeye çalışır ve hep onu mutlu görmeği arzu etmez misiniz! Kendinizi en güvende hissettiğiniz anlarınız hep onun yanında olduğunuz anlarınız değil midir. Sevgi işte böyle bir şeydir. Sevgi ancak gerçekten sevdiğinizi belli ettiğiniz ve ona gereken değeri de verdiğiniz ölçüde sevmektir.

Sevgi, ona yüklediğiniz bu değerle birlikte, sevdiğiniz şeyin uğrunda verebileceğiniz fedakarlıklar oranında gerçek anlamını bulacaktır.

Oysa memleket sevmek, üzerinde yaşayan insanlar için sorumluk duygusunu da beraberinde getirmez mi!

Peki daha somut olarak nedir memleket sevgisi?
Nasıl olmalıdır memleketini seven insan?

Bu memleketin kültürüne, ekonomisine, toprağına azıcık da olsa alın terinizi emeğinizi katabilmişseniz eğer…

İnsanların gelişimine önderlik etmiş ve düşünce dünyasına katkı sağlamış, işsizine iş bulabilme imkanı yaratmış iseniz, tarlada çalışana, makine başında çalışıp alın teri dökene ve evine sıcak bir ekmek götürebilmenin iç huzurunu verebilmişseniz eğer…

Memleketin her köşesinde adilce yaşama hakkını herkese sunabilmeyi kendine ilke edinebilmiş ve onun için çaba sarf edebilmiş iseniz…

Kendiniz için düşlediğiniz ve hayata geçirdiğiniz daha iyi yaşama olanaklarını yurdun her köşesinde yaşayan insanlar içinde öngörüp bu yönde çabalarınız olmuş ise…

Uğruna şehit vermiş atalarımızdan miras aldığımız bu topraklara gereken değeri verip, canımız pahasına kollayıp namusunuz gibi ona sahip çıkabilmişseniz eğer,

Kültürel ve tarihi değerlerimizi gelecek nesillere doğru bir şekilde aktarabilmiş iseniz,
Hakkın, hukukun, adaletin ve medeniyetin olduğu bir düzeni sağlayabilmiş iseniz,
Ve kendi toprakların üzerinde hiç kimseye boyun eğmeden özgürce dolaşabiliyor iseniz!

O zaman memleket sevgisinden söz etmek ve onu her şeyin üstünde sevdiğini söylemek inandırıcı olabilir.

Aksi halde sizin sevgi diye bahsettiğiniz şey sadece hayatı sevmek olur. Sadece senin olmasını istediğin, bencilliğinle ördüğün sırça saraylardaki o şaşaalı ama gelir geçer dünyanda yarattığın rüyandır senin sevgin!

Sırça köşklerde yaşamak yerine, uğruna aç susuz kalabilmiş, yokluklarla mücadele edip yinede bir karış toprağını satmayıp böylesi onurlu bir davada tercihini gönüllü, vatan için harcamış insandır memleketini seven! İhanet etmeyendir, uğruna ölendir, uğruna her şeyi göze alıp, aydınlık yarınlar için kendini dahi fedakarca karanlığa gömebilendir memleketini seven!

Tıpkı emek vermeden sevmenin sevmek olmadığı gibi, böylesi bir sevgiden söz etmek de yalan olur.

Hayatta her şeyi ölçebilmek mümkündür. Ölçülemeyecek hiçbir şey yoktur. Sevginin de ölçüsü vardır. Ne sadece vermek nede almaktır sevmek! Her ne kadar karşılıksız seviyorum dese de insan aslında her sevgide bir karşılık beklenir. Çünkü karşılıksız kalan sevgi bahtsızlık yaratır.

Sadece memleket sevgisinde karşılık beklenmez, sınır tanınmaz ve mutsuzluk duyulmaz, eğer gerçek vatansever ise!

Ondan uzaklardayken bile burnunuzda buram buram tüten sizin ana ocağınızdır orası. Her bir taşı toprağı sizin kolunuz kanadınızdır adeta.

Atalarımızdan miras aldığımız bu toprakları genç nesillere teslim ederken yine şanla şerefle teslim edebilmektir vatanı sevmek!

Yürüdüğümüz bu yollarda nice gelip gidenler olmuş,
Nice erenler, ozanlar, şehitler geçmiş…
kimi üzerine basmış çiğnemiş!
yemiş, içmiş, yakmış, yıkmış, satmış…
kimileri uğrunda savaşmış, devrimler yapmış
ve ardından nice izler bırakıp gitmiş…

İşte asıl onurlu bir şekilde yaşayıp öldükten sonrada sizi hala var kılan ve yaşatan değerlerin bütünüdür memleket sevgisi.