Sürekli bardağın yarısını dolu göre göre en sonunda içinde ne olduğunu anımsayamaz oldum!.. Sahi ne idi o içinde ki!..
' koskoca bir boşluk var içinde! Sadece bardak mı boş olan!.. '
İnsan ne kadar ve nereye kadar kandırabilir ki kendini! Oysa; 'bal gibi de boş!' desem o balın kendine has tadına haksızlık etmiş olurum. Yani ille de gören ve görmesini bilen gözlere klavuz mu gerek? Bardağın tamamı boş işte! Hem de düpedüz boş!.. düz olsa yine iyi! öyle içine bakınca sanki seni de içine çekiverecekmiş gibi olan bir boşluk bu!..
Hayat ne kadar dolu ise aslında bir o kadar da boş! Ayırdına vardığında her şeyin ne kadar anlamsız olduğunu bildiğin, gördüğün kocaman bir hiç!.. sonra da içine yerleşiveren bir hiçlik hissi!..
O, aslında öyle bir koca boşluk ki neresinden doldurmaya çalışsan(k) da ‘şimdilik’ hemen öyle mümkün olamayacak bir dolduruş olur bu! kolay kolay dolacak gibi görülmeyen ama zaman zaman dolduruşlara gelerek aldanan, aldatılan boşluklarda ve yanılsamalardayız biz!.. üstelik nasıl? ne zaman? ve ne kadar? dolacağına dair hiçbir umut kırıntısı da olmayan bir izlence bu yaşadıklarımız… kısaca seyir halindeyiz hepimiz… akıntıya kapılan kürek mahkumları gibi!..