13 Temmuz 2012 Cuma

Antik Likya’nın incisi Kekova


- Sessizliğin ve dinginliğin içinde, turkuaz mavisi parlayan bir denizin kıyısında;  tatlı melodileri ile kahkahalarımıza eşlik eden cırcır böceklerinin korosuna, bir de ılık esintilere karışarak  gelen burcu burcu kekik kokuları arasında 'bir başka cennet var mı acaba Kekova’dan başka!..' diyerek iç geçirdi kadın! sıcaktan bunalmış olduğu o anlarda!.. gözünün önüne gelen, yaşanmışlığın tadı halâ damağında!.. bir an düşündü! ‘yürek, kanat takıp uçamaz mı! Uçar elbet!.' şimdi O, eline aldığı, içi  buz dolu  bir bardak limonatanın ferahlığına tutunup, geçmiş zamanların rüzgârında savrulurken, her yudumda biraz daha yaklaşarak Kekova’ya...usulca yelken açıyor... -
Işık ülkesi Lykia’nın zengin mirasını, yörük geleneğinin ilginç yaşamıyla harmanlayan; sırları halen daha çözülememiş batık bir kent, insansız bir ada; antik kentler ve antik kentlerin üzerinde yaşayan köyler ve dünyanın en güzel mavisiyle dalgalanan koyları arasında şirin bir Akdeniz kasabası Kekova.
Antalya'nın Demre (Eski adı ile Kale) ilçesine bağlı Üçağız'ın merkezinde yer alan bu bölge adını kıyıya paralel uzanan Kekova Adası’ndan alıyor.
- Görkemli tarihi içinde, temiz havası ve tertemiz deniziyle keşfetmek güzellikleri  ve o doyumsuz tatları!.. ‘yaşamak budur işte!’ dediğin o anları!. sonra bir kez daha anımsamak ve iliklerine kadar hissetmek yeniden...-

Üçağız - Kekova arasında yol boyunca gözümüze çarpan ve yamaçları boydan boya kaplayan katırtırnakları… burcu burcu kokan kekik ve adaçaylarının dört bir yanımızı saran doğal esansı içinde yürüyüp... ardından Kılınçlı Köyü'nde rengarenk çiçekler ve sarmaşıkların arasında şirin bir bahçede adaçaylarını yudumlayıp dinlendikten ve yörenin nesi meşhurmuş öğrendiktikten sonra, ilk önce şifa verdiğine inanılan yöreye özgü otlardan “çalba” yada Şalba da denilen kekiklerden ve -Adaçayının küçük elmaya benzeyen tohumlarından damıtılarak elde edilen ve birkaç damlası dahi her derde deva- elma yağı'ndan aldıktan sonra... artık keşif zamanı! 
Yaptığımız küçük alışverişlerin ardından adaçayı ve kekik kokuları arasında, antik kentin sokaklarında zamanda yolculuklara hazırız artık .) 
Gezeceğimiz antik kent Üçağız (Theimiussa) Köyü'nün yakınında Tırmısın Ovası'na, yüksek bir tepeden bakan Tyberissos  Antik Kenti olacak. 
Yaklaşık 5 kilometrekarelik yüzölçümüne sahip Kekova Adasında insan yaşamıyormuş. Lykia dilinde “Dolichiste” olarak adlandırılan adanın yaz aylarındaki ziyaretçileri çoğunlukla tekne yolculuğu ile gelen turistler oluyormuş. Biz de Türkiye’nin Dalmaçya tipi kıyıları olarak da bilinen bu harika koyu ve antik adayı, hem tekneyi kullanan hem de bize gönüllü rehberlik eden, Mustafa kaptanın sunumları eşliğinde keyifle gerçekleştiriyoruz. 

Tekne gezimiz süresince, işini severek yapan kaptanımız ve rehberimizin tecrübeli anlatımlarıyla bir yandan antik kentin kalıntıları hakkında önemli ayrıntılara kulak kesilirken bir yandan da muhteşem manzaranın doyumsuz seyrini yaşıyoruz.. Yarımada şeklinde olan Kaleköy’e ulaşım sadece teknelerle olabiliyor. Ve keyifli tekne gezisi ile Kaleköy’e yaklaşıyoruz.

Simena Kalesi
Denizin üzerindeyken Kaleköy’ün tepesinde görülen Simena Kalesine bir an önce varmak amacıyla rengarenk çiçekler, sarmaşıklar ve tahta evlerin arasından tepemizdeki kızgın güneşe aldırmadan küçük bir tırmanış gerçekleştiriyoruz..

Kaleköy’ün kaktüsleri ve bengovillerle süslenmiş taş evleri,  böyle bir manzara karşısında ne denilebilir ki!..
 
Simena Kalesi
Ve tırmanışın sonunda işte o anda! siz de küçük bir çığlık atabilirsiniz gördüğünüz muhteşemlik karşısında!..' bambaşka bir âlemdesiniz sanki!..
‘ işte budur ! yaşamak bu! ‘ bir de ’Simena' dan seyreylemek  manzarayı!..
Zamanın durduğu bir masal gibi!.. Bir rüya gibi!.. bazen anlatmak mümkün değildir o duyguyu, kelimeler yetersiz kalır ya hani…  işte ancak o kadar olur yani!.. yaşamak gerek!..  - kî, yaşayamadığın durumlarda o kredileri kullanmak pek bir kıymete değerdir, yaşadığın kâr kalır yanına!
Simena Kalesi’nden - kuş bakışı - Kekova Adası ve çevredeki muhteşem manzarayı izlemek tek kelime ile eşsiz bir deneyim… Kayalık ve alçak bir tepe üzerinde yer alan Kale, bugün denizin içinde kalmış bir sur parçası ve kentin doğu ucundaki kayalara oyulmuş iskele ile kentin bir zamanlar ne denli görkemli bir hayat sürdüğünü bize anlatır gibi!..
Ortaçağda kullanıldığı söylenilen kalede yer alan ve yalnızca yedi oturma sırası bulunan tiyatronun Lykia kentlerindeki anfi küçük tiyatro olduğu biliniyor. (Simena Kalesinin bir başka açıdan görünümü)
Kaleköy'ün Simena Kalesi'ni ve yakın çevreyi turladıktan sonra yeniden teknemize biniyoruz... 'Yeni rotamız acaba şimdi nereye ?. ' Kaptanımızın rehberliğinde doyumsuz manzaranın, güneşin ve denizin keyfini sürmeye devam ediyoruz...
Kaleköy’den Batık Kent’e geçiyoruz. Depremler sonucu 1.5 metre çöken ve sular altında kalan batık kenti bize rehberimiz, teknenin tabanındaki akvaryum bölmesini kaldırarak sualtındaki amforaları ve mimari yapıları görmemizi sağlıyor.
Adanın denizle birleştiği noktada çok sayıda eski antik liman ve yapı kalıntıları gözümüze çarpıyor.... Kale ilçesinde, Üçağız Köyünün yakınında yer alan Theimiussa Antik Kentinin tarihi İ.Ö. 4. Yy. a kadar uzanıyormuş. Bu Lykia kentinden geriye kalanlar çok fazla olmasa da sayısız Lahit Üçağız’ın her tarafına yayılmış…
Lahitler ‘Kral Mezarları’ her yerde karşımıza çıkan; ‘Kral Mezarları’ tarihin izlerini taşıyorlar!.. gizemli taşlar, ve taşlara dokundukça içimde tarifsiz duygular!..  
İki bin yıl kadar önce (İS. 141 ve240’da) iki büyük deprem oluyor ve deprem sonucunda kent 1.5 metre kadar sulara gömülüyor… Bu gün Simena Antik Kenti’ ne ait kalıntıların bir kısmı bu yüzden suların altında. Kentin karadaki kalıntıları üzerinde ise Kaleköy yerleşimi kurulmuş..
Özellikle suların üstündeki bu büyük lahit görülmeğe değer!.Teknemize binerek rehberimizin belirlediği rotadan ilerliyoruz. Kapaklı Köyü’nün güneyinde Gökkaya Koyu’nun olduğu yerde rehberimiz anlatmayı sürdüyor…
Gökkaya Koyu sadece billur gibi denizi değil, kıyısında yer alan anıtsal girişi, su sarnıçları, mezarları ve Bizans devrine ait kilisesi ile küçük Lykia Kenti, İstlada sessizce selamlıyor bizleri… Ardından yine Kekova’nın bir başka koyu Değirmenlik’ te mola veriyoruz. Üçağız Köyünün batısında yer alıyor Değirmenlik Koyu.. Bu sefer serinlemek için koyda, ışıkla dans edercesine yüzmek var sırada.)
Antik dönemde Batı Anadolu kıyılarının uğrak limanlardan biri olduğu bilinen Kekova’da bugün suların altında kalan dükkânların, bir zamanlar değerli eşyaların satıldığı canlı birer alışveriş merkezi olduğunu düşünmek insanı gerçekten ürpertiyor. Ne çok sarsıntılar yaşanmış, ne çok sular akmış ayaklarımızın altından!.. ve nice canlar kayıp gitmiş!.. suyun altındakiler içimi ürpertiyorlar! Yaşam tuhaf bir döngü! Daha fazla dalmadan derinlere…yola devam ediyoruz yine…Batık Kent’in ardından Tersane Koyu’ndayız.. Burası Antik Çağda gemi inşa ve onarım üssü olarak kullanılıyormuş..  
Ve tekne gezimizin sonunda rehberimizden ayrılıp Aperlai’nin Pırnal meşe ağaçlarının gölgesinde ilerlerken, mor ışıklı renkleriyle arapsümbülleri’ nin , çitlembik ve ahlatların arasında… yaklaşık 1.5 saatlik yorucu ama keyifli yürüyüşümüzün ardından Aperlai Antik Kenti’nin Kale surlarına ulaşıyoruz.
Aperlai, ortaçağa kadar yalnızca burada yetişen bir tür deniz salyangozundan elde edilen mor boyası ile de ünlü. Bizans’ta soyluluk göstergesi olarak bilinen erguvan renkli kumaşların, buradan elde edilen boya ile renklendirildiği söyleniyormuş. (‘Araştırmacı yazar Tayfun Er, “Erguvaniler kitabında, Bizans’taki soyluluk ve iktidar ilişkisi üzerinden günümüze uzanan iktidarın sürekliliği kavramını uzun uzun anlatır..’) Bugünkü Aperlai’deki kalıntıların arasında kıyıya indiğinizde çakılların ve kumların arasında iktidarı simgeleyen rengin kaynağı olan deniz salyangozu kabuklarına rastlamanız mümkün.
Aperlai koruma altındaymış, burada elektrik yok!.. iyi ki de yok!.. Elektrik demek! 5 yıldızlı oteller ve açgözlü insanların ihtirasları içinde bu doğal güzelliğin katledildiği ve her şeyin bittiği an demektir.. Yerli ve yabancı turistler ziyaret etmeli bu doğal güzelliğin doyumsuz keyfini sürmeli ve o bakirliğe zarar vermeden yine sessizce ayrılmalılar Aperlai’den..
Turizm ve inşaat sektörünün dayanılmaz baskıları buradaki bölgeyi ve köylerini de tehdit ediyor olmalı!.. 1990’da doğal sit, arkeolojik sit ve özel çevre koruma alanı ilan edilen bölgede bugüne kadar hiçbir kaçak yapılaşmaya müsaade edilmemiş!.. ve gereken önlemler alınmış!.. Doğa, ancak bakir kalabildiğince güzel!..  Umarız bu güzelim belde koruma ve kullanma dengesi arasındaki o çizgiyi muhafaza edebilir!..
Ben de; “Sen hep böyle kal!...hep böyle kal!.. heeeep cana yakınnn” :) diyor… Kekova’nın turkuaz maviliğinde daha fazla kaybolmadan!.. kendime bir bardak daha bol buzlu limonata almaya gidiyorum... :) 
Geçen yaz sonunda gerçekleştirdiğimiz - Akdeniz sahillerindeki Antik Kentler gezimizde- birbirinden güzel beldeler ve koylar arasında gezerken özellikle Kekova ve çevresi;  tüm özgün yanları ve sahip olduğu biyolojik zenginliği ile abartısız Türkiye kıyıları içinde belki de en iyi korunmuş! alanlarından biri olarak ben de ayrı bir iz bıraktı. 
‘Yaşarken, mutlaka gezip görmek gerek!’ dediğim yerler arasında Kekova benim ilk on sıralaması içinde yer verdiğim bir güzeldir… Gezi için en ideal mevsim ise sonbahar ya da ilkbahardır…Doğa severlere ve antik çağ meraklılarına önerilir... 

Esin Bozdemir
LİKYA KENTLERİ
"Dün dağlarda dolaştım evde yoktum!" 

20 yorum:

  1. Fotoğraflar süper. Mükemmel ve kesinlikle görülmesi gereken bir yer. malum bir sonraki deprem fırtınasına yaklaşıldığı iddiası var ve geriye bir şey kalmayacak olası depremden sonra.

    Deniz dalışını yapabilmiş şanslı azınlıklardan biri olarak ( özel izne tabiidir bu bölgede scuba dalışı ve ben gençken çalıştığım bir araştırma gemisinde dalmıştım burda) sizi kıskandırayım biraz. Deniz altında bu görülenlerden çok çok dahası var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Sis,
      Cennetin gizli bahçeleri sanki!..evet deprem riski her an ve her yerde mevcut ne yazık ki!..her şeyin bir sonu var.(

      Denizaltında o muhteşemliklere tanık olman çok güzel...kıskanmak ne kelime bayıldım.:)bir dahakine fotoğraflarını da çek ama..paylaş ki çoğalsın sevinçlerimiz:))

      Sil
    2. ahaaaha nerden çekeyim . Bahsettiğim dalış zaten 1984 de mi ne yapıldı. Bırak dijitalleri normal sualtı makinelerine bile izin yoktu. ama her şey kafada hala. Ve hiç kaybolmazlar hafızamdan umarım.

      Sil
    3. @Sis,

      ben de zaten bir daha ki sefere demiştim sevgili sis.Olur da yine dalarsan ekipmanlı dal ki hani olmuşken tam olsun istemiştim nacizane:))

      Yaşanılmış olan güzel hatıralar anılardan hiç silinmiyor, olumsuzları ise tavanarasına atsa da bellek aslında onlar da unutulmuyor!güzellikle olsun hep hafızalardan silinmeyen, tekrar tekrar yaşanılası!..sevgiler...

      Sil
  2. Kekova'ya bi kaç kez gitmiştik ama sen çok güzel anlatmışsın Esin ablacım ;))

    Sevgilerrr xoxo

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @ayşegül,
      Teşekkür ederim...Kekova seni özlemiştir belki de.))
      Sevgiler...

      Sil
  3. Ne eşsiz bir coğrafyadır bu memleket :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Bolat,
      Eşsiz coğrafyanın eşi benzeri olmayan insanları:))

      Sil
  4. Okurken öylesine güzel fotoğraflarının arasında adım adım gezdiğimi düşündüm.Umarım bu güzelliklerimiz korunur.Teşekkürler,sevgiyle kal Esmir...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Nehire,
      Umarım sevgili Nehire,
      yeterince koruyamadığımız bir gerçek ama yine de umut edelim...
      ben teşekkür ederim..sevgilerimle...

      Sil
  5. Harika fotoğraflarla özdeşleşen bilgiler dahilinde Kekova adı zihinlere kazındı.
    Akdeniz'e inildiğinde mutlaka görülecek ve eminim ki çok sevilecek...
    Teşekkürler sevgili Esin...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Öyle çok yer var ki ülkemizde gezilip, görülecek .. notlar alıp duruyorum ben de gidebilmek ümidi ile!nice güzel gezilerin olsun sevgili Zeugma.ben teşekkür ederim...sevgilerimle...

      Sil
  6. gitmeyi çok arzu ettiğim bir rota... çocukluğumda gitmiştim annemlerle şimdi vaktidir diyorum yeniden gitmenin ama bir türlü denk getiremiyorum. dilerim yakında bir zamanda. baktıkça, okudukça daha da bir özendim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Evren,
      Antik likya yolu üzerinden patikalardan, vadilerden, yamaçlardan, dağlardan, derelerden... yürümek çok başka bir duygu...
      Kelebekler Vadisi ve kaya tırmanışı, Kekovada; Simena, Kaleköy, üçağız ve Limanda tarihi batıkkent çevresinde yüzme keyfi, Gelidonya Burnu’nda geceleri ışıldayan yıldızların altında uyumak, Fethiye, Kaş, Kalkan, Adrasan Koyları, Saklıkent ve Dereköy kanyonları…ve tüm rota boyunca masmavi Akdeniz’le kucaklaşmak…

      şimdilik bâkirliğini koruyabildiği için çok güzel bir rota ve gitmek için en ideal mevsim bahar-sonbahar..Biz Eylül ayında gitmiştik nispeten havalar ılıman oluyor!zaman zaman yağışlar olduğunda da berrak ve pırıl pırıl gökyüzü, pufidik pufidik bulutlar, çam kokusu, kelebekler, çiçekler arasında..ışıldayan bir sinerjiyle doğaya ve yaratılmış olan her şeye aşkla bakmak bir başka güzel:)dileklerinin gerçek olmasını yürekten diliyorum evrencim..

      Sevgilerimle...

      Sil
  7. Harika fotoğraflar Esin'ciğim bakmaya doyamadım.Kaş,Kalkan ve Kekova ilk kez 1983 de gittğimde hayran kalmıştım,o yıllar daha bakir idi.Antik batık kent kalıntıları arasında yüzmeye izin veriyorlardı.Sonraki yıllarda her gişimde ilk görüşümü ararıyorum ,yine de çok seviyorum.Sevgiler Canım kardeşim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Arzu Sarıyer,
      Çok özel bir coğrafya, ülkemizin nadide köşelerinden Kekova,Kaş, Kalkan..
      Keşke o bakir hali kalabilse. Teşekkürler Arzu Öğretmenim. Benden de sevgiler,saygılar..

      Sil
  8. Likya'nın en sevdiğim bölümü... Doğal ve daha az el değmiş... Geçmişin en iyi duyumsanabildiği yerlerden biri.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @arkeo rehber,
      Kesinlikle...merak eder dururum!kim bilir keşfedilmeyi bekleyen
      daha nice eserler vardır; o dağın, taşın, denizin altında..

      Sil