30 Mayıs 2012 Çarşamba

'Ezgili Yürek' Ruhi Su 100 Yaşında

“  Ruhi Su, ana sütü gibi saf, dibi görünen denizler gibi temiz, türküler gibi yalansız dolansız, onurlu, inançlı, ödünsüz kişiliği, yalın ve tok duruşuyla bize ışıktır.  ”
100. Yıldönümünde “Ruhi Suyüz Sergisi”  ile büyük Ozan Ruhi Su’nun yaşamına ve hayatının toplamına dair pek çok şeyi bir arada görebilme fırsatını yakaladım. (16-30 Mayıs 2012)  Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve Ruhi Su Kültür Derneği’nin birlikte hazırladıkları Sergi, Tophane-i Amire, Tek Kubbe Salonu’nda Ruhi Su’nun kişisel eşyalarının, albümlerinin, anılarının, notalarının ve ağırlıklı olarak da fotoğraflarına ev sahipliği yaptı. 

28 Mayıs 2012 Pazartesi

Mehmet Aksoy 50. Yıl Sergisi: “Zamanın ve Mekanın Suretleri” ne yolculuk…


Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) Osman Hamdi Salonu ve Tophane-i Amire Kültür Sanat Merkezi, Mehmet Aksoy'un 50 yıllık sanat üretimine;  “Zamanın ve Mekanın Suretleri” sergisine ‘9 Mart - 20 Mayıs 2012’ tarihleri arasında ev sahipliği yaparak izleyiciyle buluşturdu.   Bu sergiyi görebilmeyi çok istiyordum. Bir yandan da süresi dolmak üzere olduğu için yetişemeyeceğim kaygısı içinde endişe duymaktaydım. Bugün yarın gideriz derken, nihayet geçen hafta bu sergiyi görebildim. Üstelik aynı anda bir değil iki dev sanatçının sergisini bir arada görebilme fırsatını yakaladım! Bir ‘Mehmet Aksoy’un’ sergi süresinin kapanışına , diğer serginin de açılışına denk geldim. O’da  100. Yaşında  Ruhi Su “Ruhi Suyüz” Sergisi idi.  Böylece aynı anda iki ayrı sergiyle buluştuğum için de son derece hoşnut oldum demeliyim.. 


26 Mayıs 2012 Cumartesi

Geçmişten gelen bir gün...



Güneşle Ört Kendini

"Söylenmemiş tümcelerle bak ufuk çizgilerine.
Ağarmamış günlerinle doğ ruhunun saçak altlarına."

"Say ki imkansızı istedin.Oltasız yakalanan balık,
kementsiz tutulan vahşi at, kuyruksuz akrep,
karada yaşayan deniz kızı...

Düşlerince çoğalt, eşitle kendine imkansızı.
Zirveye beş kala, geride bıraktığın böcek izlerine
gül kahkahalarla."


(*)


Tarih '26 Mayıs 2010' daha dün gibi!..geçmişten gelen bir gün ve
şiir tadında bir öyküden  izi kalan satırlar...





(*) Yedi Yeşil Fil  "Güneşle Ört Kendini"
Gönül Çatalcalı (Öykü)

24 Mayıs 2012 Perşembe

Kandiliniz kutlu olsun...


“ Her sabah güneşle doğan umutlar,
her yeni baharla tazelenen mutluluklar
ve açan her yeni çiçekte gizlenen güzellikler sizinle olsun…”


* * * * *

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Doğu Ekspresi ile Anadolu Manzaraları - 10


Bu tren kaçmaz!

Treni kaçırdım! diye üzülme sakın!
takvimleri yırt! saatleri kır at!


Artık;
ne akrep yelkovanın peşinde,
ne de yelkovan
yetişemedim derdinde!

bir tek
tik tak!. tik tak!.
çarpan rayların ve kalplerin sesi  var
bu trende!

19 Mayıs 2012 Cumartesi

19 MAYIS KUTLU OLSUN !

“Gençler! Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum.”
"Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz."
“Bütün dünya bilmelidir ki, Türk vatanının bir karış toprağı için bütün millet tek vücut olarak ayağa kalkar. Haysiyetinin bir zerresine, vatanının bir avuç toprağına yapılacak saldırının bütün mevcudiyetine vurulmuş darbe olacağını artık Türk milleti bilmektedir. Saygısızlığın, tecavüzün küçüğü büyüğü yoktur.” (c.17, s.89)
Sınırlarımıza müdahale edecek olanlara “sözünü bile edemezsiniz!” tavrıdır. Her zaman gereklidir.
“Türk milletinin doğasında ve geleneklerine en uygun idare cumhuriyet idaresidir.” (c.17,s.109)
“Yorulmadan beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz. Yorulmamak olur mu? Elbette yorulacaksınız. Benim istediğim, yorulduğunuz zaman bile durmadan yürümek. Yüksek idealimize yürümeye karar verenler yorulmadan yürüyecektir.” (c.14, s.394)
Mustafa Kemal Atatürk

18 Mayıs 2012 Cuma

TÜRKAN SAYLAN - Cumhuriyetimizin Kahraman Bir Kadını!

Eşit ve özgür, çağdaş bir toplum ve bu toplumu geleceğe taşıyacak olan kadınların / kızlarımızın; gelenek ve tabuların kıskacından, cehalet ve yoksullukla beslenen dimağlarını; karanlığın girdabından çıkaracak aydınlığa ve gerçek anlamda insanca yaşama kavuşturacak çok önemli atılımların yılmaz savunucusuydu O.
İnandığı çağdaş toplumun öncüsü ve genç Kardelenlerine birey modeli olarak, bizzat kendisini ortaya koymuş; Atatürk’ün çağdaş ve aydın kadın modellerinin en özgün örneklerinden biri olarak Türkan Saylan; ömrünü bu topluma ve cehaletin karanlığını yenmeye adamış,  haklı olarak yurtseverlerin bir kahramanı olmuştur.
18 Mayıs 2009'da aramızdan ayrılan, 
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği kurucusu,
eğitim ve sağlık gönüllüsü, 

insan hakları savunucusu ve Kardelenlerin Annesi

Prof. Dr. Türkan Saylan' ı

3. ölüm yıl dönümünde özlemle, saygıyla, sevgiyle anıyorum..

FAHRİ KORUTÜRK - Bir Devlet Adamı'nın Örnek Yaşamından Alınacak Dersler


Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ile ilgili yazımızın ilk bölümünde Cumhurbaşkanı’nın daha henüz genç bir Subay iken Büyük Önder Atatürk ile yaşadığı “O AN” a yer vermiştik.

Bu bölümde ise; Cumhurbaşkanlığı eski başdanışmanı ve basın sözcüsü Ali Baransel’in baştan sona bir ders kitabı niteliğinde olan ve okuyucuyu yakın tarih yolculuğuna çıkardığı “Bıçak Sırtında” kitabında yer alan; Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün devlet adamlığını, ilkelerini, çocuklarıyla olan ilişkisini ve temsil ettiği makamın saygınlığını nasıl koruduğuna dair çarpıcı anı, hatıra ve anekdotlardan bazılarını sizlerle paylaşıyoruz.


Fahri Korutürk’ün ilkeleri;
Babasının Moskova Büyükelçiliği yıllarında eğitimini İsviçre’de sürdüren oğlu Salah, Bahriye subayı olmak istemektedir. Bu yüzden Türkiye’ye döner dönmez Deniz Lisesi’ne girer. Dersleri çok iyidir. Ama geometri terimleriyle yıldızı bir türlü barışmaz. Bu yüzden ilgili dersten sınıfta kalır. O sırada Deniz Lisesi’nde iki yıl sınıfta kalanlar okuldan çıkarılmakta, bir de tazminat ödemek zorunda kalmaktadırlar.

Salah’ın okuldan çıkarılma olayı, Korutürk’ün Kontenjan senatörü olduğu yıllara denk gelir. O sırada Deniz Kuvvetleri Komutanı olan Celal Eyicioğlu, Fahri Korutürk’e gelerek, "Biz böyle insanlar mesleğe girsin diye uğraşıyoruz. Ama okula girmiş, başarılı bir öğrenciyi çıkarmak durumunda kalmışlar. Olmaması gereken bir şey. Salâh’ın sınav kâğıdının bir kere daha okunmasını istiyoruz. Bunun için bir dilekçe verseniz," der.
Ancak Fahri Korutürk, Deniz Kuvvetleri Komutanı’na "Ben böyle şeyler yapmam!” yanıtını verir,

“Hiç bir zaman böyle bir şey düşünmedim. Bizim arkadaşlarımızdan Namık Taçkın vardı. Oğlu Erkut Taçkın (müzisyen) da böyle bir sebepten okuldan çıkarıldı. Namık bana geldiği zaman, kurallar nasılsa onun dışına çıkamayacağımızı söylediğimi hatırlıyorum. Şimdi bir arkadaşıma, bir meslektaşıma bunu söyleyip te sonra kendim böyle bir şey yapabilir miyim? Neyse tazminat tutarı veririz, başka yerde okur."

Böylece Salah, Deniz Lisesi’nden çıkarılacak, Korutürk de kendini yiyip bitiren oğlunu “Üzülme. Bunlar çok normal şeyler. Başka imkânların da var," diye teselli edecektir.
* * *

15 Mayıs 2012 Salı

inti illimani 19 Mayıs'ta İstanbul'da !





"Gelmiş dünyanın dört bir ucundan
Ayrı dilleri konuşur, anlaşırız
Yeşil dallarız dünya ağacından
Gençlik denen bir millet var, ondanız. "
Nazım Hikmet

Latin Amerika'nın efsanevi müzisyenleri, Şilili devrimci müzik grubu'nun son temsilcileri yeni inti illimani, Müzik Grubu 19 Mayıs Gençlik Bayramı’nda İstanbul’da olacak.

TGB'nin organize ettiği Kardeşlik, Dayanışma ve Barış teması ile örülü, en görkemli Gençlik Bayramı bu sene kutlanacak!

Şölene katılacak grup geleneksel müziklerin yanı sıra, Pablo Neruda ve Rafael Alberti gibi şairlerin eserlerini de besteliyor. Daha önce kendi sayfamda Pablo Neruda’nın şiirleriyle birlikte yayınladığım Şili'li Müzik Grubu’nun ülkemizde hele ki böylesine özel bir günde konser verecek olması oldukça anlamlı...

Farklı coğrafyalara ait sanatsal gösterilerin sergileneceği uluslararası şölen, dünya gençlerinin kardeşliğini temsil edecek.. Şölenin konukları arasında, dünyanın dört bir yanından gelecek olan gençlerle daha da renklenecek bir 19 Mayıs Gençlik Kutlaması yaşanacak...

14 Mayıs 2012 Pazartesi

Onlar Mars’a istasyon ağı kuracakmış! Ya biz ne yapıyoruz!

        Bilim ve Teknoloji dergilerindeki yazıları okurken, hem yeni gelişmelerden hem de bilimsel anlamda bugüne gelinceye değin yaşamlarımızı kolaylaştıran ve hayatımızda önemli yer tutan pek çok araç gereç hakkında da inanılmaz bilgiler ediniyorum. Bu bilgilerimi daha da detaylı ve etraflıca öğrenmemi destekleyen google’a da hep şükranlarımı arz ediyorum J Okudukça şaşırıyor şaşırmakla kalmıyor bir de dönüp kendimize ve 'BİZ'e bakıyorum!..

Dergideki bir haberde; Roscosmos, yani 'Rusya’nın Federal Uzay Ajansı' hükümete 2030 yılına kadar izlenecek yeni uzay programı hakkında gerçekleştirecekleri planı sunuyor. Planda Ay’a insan gönderilmesi, Venüs ile Jüpiter gibi gezegenlerin keşif araçlarıyla incelenmesi ve Mars’ta istasyon ağı kurulması bilgisi..yer alıyordu ve haberin devamında,

Kommersant gazetesi ise, kamuya duyurduğu uzay programı hakkında, “Belirlenen yeni stratejinin amacı, Rus uzay sanayisinin dünya standartlarındaki seviyesini koruması ve uzay programlarında dünyanın önde gelen üç ülkesi arasındaki yerini güçlendirmesini sağlamak” ifadesini kullanılmış.
Planın taslağına göre, Rusya, küresel uzay piyasasındaki payını 2030 yılında yüzde 10 artırmayı hedefliyormuş. Roscosmos, 2011 yılında piyasadaki büyüklüğünü sadece yüzde 0.5 artırabilmiş. Uzay sanayisinin sadece Rusya’da üretilen parçalarla uydu ve uzay aracı yapabilecek kapasiteye ulaşması gerektiğini ifade edilirken, 2020 yılı itibariyle özellikle elektronik donanım üzerinde büyük ilerleme sağlanması gerektiği vurgulamış.. (detaylar için bkz.)

13 Mayıs 2012 Pazar

Anneler Gününüz Kutlu Olsun...




Bütün sevgilerin kaynağıdır 'ana sevgisi'
v
e .Sevgi annelere verilecek en değerli armağandır!.
Anneler Gününüz Kutlu Olsun. 
 

11 Mayıs 2012 Cuma

Memleket hikayeleri...

Çay Ocağında Demlenen Gurbet Türküleri

       
İstanbul’da, Şişli’nin ara sokaklarında elindeki yıllanmış çay tepsisini sallayarak müşterilerine çay yetiştiren, çay evinin önüne attığı masalarda insanların dinlendiği, çaylarını yudumlarken sohbetlere daldığı Adil Çakmaktaş’ın çay ocağındayız.

Yıllara meydan okuyan enerjisi ve gülen gözleriyle hala küçük çocukken başladığı mesleğinin heyecanını üzerinde taşıyan bir hemşehrimizin hikayesidir bu. Aslında bu hikaye İstanbul’daki Kemahlı son çaycıların hikayesidir.

1930'lu yıllar ve sonrasında İstanbul’a (gurbete) çalışmaya giden Kemah'lılar daha sonra eşlerini ve çocuklarını da yanlarına almaya başlarlar. Böylece 1950’li yıllardan itibaren ikinci nesil de gurbetin yolunu tutar. Babalarının tutunmaya çalıştığı bu şehirdeki yaşam bir yanı ile onlara çok ilginç gelse de bir yanıyla çok çileli ve hüzünlü bir yaşamın başlangıcıdır. Memleket’le bağlarını koparamazlar, çünkü babaları gibi para kazanıp, dönmek için gitmişlerdir. Anadolu’nun her yanından İstanbul’la Almanya’ya büyük bir göçün başladığı o yıllardır. Ülke iktisadi ve sosyal bir değişim sürecinden sancılar içinde geçmektedir. Çalışmak zorundadırlar ve eğitime ayıracak fazla zamanları ve imkanları yoktur.

Hemşehricilik, dayanışmanın parolasıdır. Kendi işlerini kurabilecekleri en kestirme yollardan biridir çay ocağı işletmek. Öylede yaparlar. Hısım, akraba kim varsa bir araya gelerek bir çay ocağı tutarak işletmeye başlarlar. Bu onlar için şehirde tutunmanın ilk şartıdır. Zamanla bulundukları piyasalardaki işleri kavrarlar, o işlere geçiş yapanlar olduğu gibi çevredeki işlerle çeşitli nedenlerle ilgilenemeyip çaycılığa devam ederek bugüne kadar gelenler de olur. Bu hemşehrilerimize Kemahlı çaycıların son temsilcileri demek sanırım yanlış olmaz. Çünkü artık onların çocukları okumuş, başka mesleklerde ve alanlarda varlıklarını göstermektedirler.

9 Mayıs 2012 Çarşamba

Bir pazar gezintisinde İş Bankası tarihine yolculuk


Bu haftasonu biz, yine geleneksel yerli turist olarak sezonun ilk açılışını yaptık. Gezgin ruh “ hadi durma toparlan çabuk, bu hava kaçmaz!” talimatını aldı ve biz günün getireceklerine razı, kendimizi bir an Sarayburnun’dan, Eminönü ve oradan da pazar günü açık olmasına şaşırarak ama hoşnut bir halde Mısır Çarşısı (Sultan Hamam Girişi) Haseki Kapısından içeri girerken bulduk. Renkli ambiyansı içinde, yerli ve yabancı turistlerle birlikte tatlı bir kalabalığın arasına karışıverdik birden!..

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Doğu Ekspresi ile Anadolu Manzaraları - 9


Bu yolculuk bitmesin!

“Çok mu geçti aradan az mı
bilmiyorum!

yaptık mı bu yolculuğu
yaptık gibi mi geliyor bana
bilmiyorum!


Hazirandı sabahtı aklımda kaldığına göre

aklımda kalan bir şey var mı

aklım mı uyduruyor bir şeyleri
bilmiyorum!

3 Mayıs 2012 Perşembe

FAHRİ KORUTÜRK’ ÜN BÜYÜK ÖNDERLE YAŞADIĞI "O AN"


Bir Deniz Yüzbaşısı olarak Atatürk’le ilk karşılaşmasından 38 yıl sonra Anıtkabir’de yine Büyük Önder’in huzuruna bu kez, Cumhurbaşkanı göreviyle çıkan Türkiye Cumhuriyeti’nin VI. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün yaşadığı "O AN" ve Anıtkabir'deki duygusal anları...


“O AN”

1935 yılında, o güne kadarki yaşamı hep İstanbul’da ve denizde geçen genç subay ilk kez Ankara’ya gitmiştir. Ankara’da mutlu bir rastlantı “Başkomutan” ile tanışmış ve üstelik O’nun tarafından belirlenen bir senaryoda rol almış; O’nun isteğiyle “bilinmeyen yabancı” rolünü oynamıştır.

“Başkomutan” ile Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’nda görevli bir Deniz Kurmay Stajyerinin Ankara’da bir lokantada karşılaşmasının “inanılmaz” ayrıntıları, -30 yıl sonra- bizzat olayın kahramanı tarafından yazıya aktarılmıştır.

Denizaltıcı Albay Raşit Metel, 14 Eylül 1957–20 Haziran 1960 tarihleri arasında Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı görevinde bulunduktan sonra, Moskova Büyükelçiliğine atanan (E) Oramiral Fahri S. Korutürk’e bir mektup yazmış ve kendisinden 1935 yılında Atatürk ile karşılaşmalarını kaleme almasını istemiştir.

1 Aralık 1965 tarihli ve (E) Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Fahri S. Korutürk tarafından kaleme alınan bu tarihi karşılaşmanın öyküsü; 1935 yılında bir bayram öncesinde Ankara’da Karpiç Lokantası’nda genç bir deniz subayının Atatürk ile karşılaşmasıdır.

1 Mayıs 2012 Salı

" Türkiye işçi sınıfına selâm! " Emeğin Bayramı Kutlu Olsun!


TÜRKİYE İŞÇİ SINIFINA SELÂM
Türkiye işçi sınıfına selâm!
Selâm yaratana!
Tohumların tohumuna, serpilip gelişene selâm!
Bütün yemişler dallarınızdadır.
Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir,
haklı günler, büyük günler,
gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan,
ekmek, gül ve hürriyet günleri.
Türkiye işçi sınıfına selâm!
Meydanlarda hasretimizi haykıranlara,
toprağa, kitaba, işe hasretimizi,
hasretimizi, ayyıldızı esir bayrağımıza.
Düşmanı yenecek işçi sınıfımıza selâm!
Paranın padişahlığını,
karanlığını yobazın
ve yabancının roketini yenecek işçi sınıfına selâm!
Türkiye işçi sınıfına selâm!
Selâm yaratana!

12 Ağustos 1962,
Nazım Hikmet




 1 MAYIS   
İşçi sınıfının birlik,
mücadele ve dayanışma günü
  K U TL U  O L S U N  !