11 Ekim 2012 Perşembe

Attilâ İlhan ve “ deryanın günahı ne? ”

 
Yuvasına buğday tanesi taşıyan karınca, değerli bir yiyecek bulduğundan, hem gururlu, hem sevinçlidir. Yuvasına yaklaştıkça, sevinci büyür. Hiç değilse, insan düşüncesi, bunun böyle olduğuna, olacağına hükmeder. Ötede bir yerden, karıncanın bulunduğu yana doğru, şiddetli bir suyun akıp geldiğini düşününüz. Karıncanın gururu da, sevinci de, birden “beyhude”leşecektir. Besbelli ki su akıntısı, karıncayı da, taşıdığı buğday tanesini de, önüne katıp kim bilir nerelere sürükleyecek? Karınca, bırakın sevincini ve gururunu, varlığını tehdit eden bu olasılığı algılayabilir mi? Hayır. Ancak belaya uğradığı zaman işin farkına varacak, o zaman da iş işten geçmiş olacaktır. Oysa, algılama ve yargılama gücü çok daha yüksek olan bir insan, karıncanın bulunduğu yerdeki durumu çok daha geniş açıdan ve nesnel olarak görebilir.

Einstein ‘ın ünlü örneğini de hatırlayabiliriz: karınca iki boyutlu bir yaratıktır, onu yuvarlak bir topun üzerine koyarsanız, yürüyerek topu bitiremez, üçüncü boyutu algılayamadığı için bir “sonsuzluk” duygusu içinde kalır. Oysa üç boyutlu insan, karıncanın inatçı ama beyhude çabasının farkındadır. Onun, topun yuvarlak yüzeyi üzerinde dönüp durduğunu fark eder. Karınca örneği, anlatmak istediğime yarayacak mı? Pek iyi bilmiyorum. Mevlâna, sanırım Mesnevi’de, şöyle bir laf etmiştir:

Herkes kendi gücü ve emeği kadar nasib alır,
eğer senin kabın az su alıyorsa deryanın günahı ne?

 

İnsanoğlunun içinde yaşadığı doğasal ve toplumsal gerçeklikler, Mevlâna ‘nın sözünü ettiği “derya” sayılırsa, ozanın bu gerçekliklerden alabileceği “nasib” hiç kuşkusuz onun “gücü ve emeği” kadar olacaktır. Evrenin, bunun içinde, doğa ve toplumun, son derece karmaşık bir ilişkiler yumağı olduğunu biliyoruz da, bu ilişkilerin anlamını bizim için anlaşılır hale getirebilecek algılama gücünden çokluk yoksunuz. Ozan, eğer sürekli izlenimler aldığı ortamı değerlendirmek peşindeyse, alışılagelmiş kesinlemelere başvurmadan önce, kendisini buğday taşıyan karıncanın acıklı gülünçlüğüne düşürebilecek acele gurur ve sevinçlerden uzak durmamalı mıdır? Son ve en büyük gerçeği yakaladığını ve açıkladığını iddia ederken, bir başka boyuttan bakılınca, ansızın merdiveni yeniden icat eden adamın durumuna düştüğü görülemez mi?
 
Bu bakımdan, hele gerçekçilik davası güdenlerin, evreni, doğayı, toplumu, insanı ve bunların birbirleriyle olan ilişkilerini, derinlemesine çözebilecek bilimsel yöntemi kavramadan; kavradıktan sonra da, içinde yaşadığı somut koşulları etraflıca algılayıp, bilinçli bileşim önerilerine sahip olmadan; gündelik karar kolaylıklarına düşüp, kesip biçmeleri son derece yanlış olur. Ne yazık ki çoğumuz -üstelik hayli geç keşfettiğimiz- buğday tanesini yuvamıza taşımanın sevinciyle şişiniyor, bir yerlerden, kim bilir nerelerden kopup gelen tarihsel sellerin tehdidini, hatta tehdit olasılığını sezemiyoruz.
“Kabımızı” genişletmekten başka çare göremiyorum ben.
 
Attila İlhan - Yusufçuk /1 Ağustos 1979
* * * * * * * *
 
Felsefî  düşünce gücümüzü zenginleştiren Mevlâna gibi, bilimin ışığında aydınlanmamızı sağlayan Einstein’in teorileri gibi.. Ve hayatın anlamını çözmüş, insan olmanın bütün komplekslerini yenmiş, toplumcu şiirimize olduğu kadar, bireyci şiirimize de yeni boyutlar kazandırmış olan usta şair, bir bilge insan; bir yol gösterici!.  Attilâ İlhan gibi!.. topluma ve insanlığa kendisini adamış nice değerler geldi geçti yeryüzünden!.. Bizlere farklı bakış açıları sunarak hayata daha anlamlı bakmamızı sağlayan bu özel insanlardan öğreneceğimiz çok şeyler var…

Bugün, Türk Edebiyatı’nın usta kalemi, büyük düşünür, yazar, şair, sanat ve kültür adamı Attilâ İlhan'ı sonsuzluğa uğurladığımız günün 7. yıldönümü!.
Ölüm yıldönümünde bugün, kendisini bir kez daha saygıyla anarken, eserleriyle bizlere ilham veren ve yapıtlarıyla daima aramızda yaşayacak olan Büyük Usta; Attila İlhan’ın “Elde Var Hüzün” Şiir kitabında yer alan “derya’nın günahı ne?”  makalesini sizlerle paylaşmak istedim…
Attilâ İlhan’ın 1979 yılında kaleme aldığı bu yazı, bugün içinde yaşadığımız dünyada ve ülkemizde ki; sosya - ekonomik ve politik çıkmazların gerekçelerini doğru önermelerle sorgulayacağımız ve yanıtlar bulacağımız,  bizlere ışık tutacak mesajlarla dolu bir yazıdır.  Artık bu dünyada ve bu coğrafyada yaşayan her insanın bu sorgulamayı yapma zamanıdır!..
 
Attilâ İlhan’ı  7. ölüm yıldönümünde özlemle ve saygıyla anıyorum…
 
 
 

Kolaj: izler ve yansımalar
Balıklı resim buradan