14 Ekim 2013 Pazartesi

ZEUS ALTARI - KAZDAĞLARI (İDA)


iDA DAĞININ TEPESİNDE
ZEUS İLE HERA'NIN AŞKLARINA ŞAHİT OLDUM!

Kazdağlarında gerçekleştirdiğimiz jeep safari turumuzun geldik Mıhlıçay’ dan sonraki nihayi bölümüne.. Bu bölüm unutulmaz bir final oluyor bizim için. Her bir rota farklı bir zenginlikti.  Ama nedense günün final rotası bir başka muhteşemdi. Ulaşılması güç olan zirveler meşakkatlidir ama hedefe varmayı başardığınızda, bilin ki ödülünüzde karşınızdadır.  İda Dağı’nın namı-ı diğer baş aktörü ve gideceğimiz altara da adı verilen Zeus’un bir bildiği vardır mutlaka!. Görünce bizde anlayacağız. İstikametimiz önce Zeus Altarı ve ardından Adatepe olacak. 
Mıhlıçayında verdiğimiz moladan sonra zinde ve ferahlamış bir şekilde yola koyuluyoruz. Aracımız,  kıvrıla büküle dağın eteklerinden zirvelere doğru usul usul  çıkarken, zeytin ağaçları yerini çam ağaçlarına bırakıyor.. meşe, kestane, gürgen ağaçlarının arasında, çam kokulu ormanların esintisini ve güneş ışıklarının gölgelerle dansını seyrediyoruz.. arada sırada da o ağaçtan diğerine seken sincapları görüyoruz… her keskin virajın ardından bize, göz kırpar gibi görünen ve yüzgörümlüğü isteyen bir gelin gibi karşımıza çıkıveren ve hemen ardından girdiğimiz yeni bir virajın eşiğinde kaybolan o muhteşem manzara ise, gideceğimiz yerin sinyalini veriyor önceden.



Heyecanlar dorukta, merak ise pür-telaşta, bir an önce varmak düşüncesi alıyor bizi büyük bir sabırsızlıkla. Artık denizi göremeyeceğimiz bir noktaya kadar geldiğimizde Adatepe köyü tabelasını da görünce, hedefe yaklaştığımızı da anlıyoruz.


Ama önce  Zeus Altarı varsırada. Sürücümüz ve rehberimiz yolun bundan sonrasını yürüyerek çıkacağımızı söylüyor. Toprak bir yola giriyoruz.


Bu yolda saatlerce yürüyebilirim! pırıl pırıl bir hava, oksijeni bol ve ulu ağaçların gölgesinde nasıl yürümez ki insan..Yürüdükçe bundan sonraki istikametimiz olan Adatepe Köyü’nü de uzaktan görüyoruz.


Tablo gibi inanılmaz bir görüntü. Tam bir film platosu!.  
Altar'a çıkmak için tepeye doğru tam 900 m.yol yürüyoruz çam ağaçlarının arasından. Zorlanmadan çıkıyoruz.


Yıllara meydan okuyan, iri gövdeli gürgen ve çam ağaçları öyle ihtişamlı ki.. kimi kollarını birbirine dolamış, kimi dağa sırtını yaslamış.. hoş geldin dercesine selamlıyor sanki bizleri..


Yılların izleri var gövdesinden ayrılan şu ulu ağaçta, ama o inatla kök saldığı toprağına sıkıca sarılmış.. 'söküp atamazsınız beni' dercesine!. üstelik, yakın dostlarına da kol kanat germeyi sürdürüyor halâ...  şu ağaçlar dile gelseler de bir konuşsalar!.. ve bize geçmişi en ince ayrıntısına kadar anlatsalar!. en hakiki gerçeği onlar söylerdiler eminim!. bu gövdesinden kesilen ağacın görüntüsü çok manidar, pek çok kare fotoğraf çektim.. biz de sanat yapıyoruz burda senyorita.)

yürüyerek tepeye doğru çıkarken bir yandan da doğanın sesini dinlemek nasıl da huzur verici...  Kazdağları’nın tertemiz havası, hissedilir derecede bünyemizi etkiliyor…

Hem huzur ve dinginlik, hem de esrarengiz bir atmosferin içine giriveriyoruz o dakikalarda. Artık biz başka bir moddayız! Büyülü bir dünyanın içinde, antik çağdayız.) 15-20 dakikalık yürüyüşümüzün ardından.. Nihayet tepeye ulaşıyoruz.
Ve bu güzel, keyifli yürüyüşün sonunda,  küçük kayalık bir kütleden oluşan Zeus Altarı çıkıyor karşımıza. Burası, Küçükkuyu' nun kuzeyinde, Adatepe köyünün ise güneyindeki geniş bir alana hakim olan ve mitolojinin en güzel hikayelerinin geçtiği muhteşem Gargaran tepesi.


Hani İlyada destanında sık sık, Gargara koyu ve Gargaran tepesi der ya, işte o koy, Küçükkuyu köyüdür ,Gargaran tepesi de bu tepedir.. 



Adatepe köyünün hemen yanıbaşında bulunan bu dev kaya kütlesi, Truva’yı gün yüzüne çıkartan Alman maceraperest Heinrich Sehlineman ve arkeoloj Judeich tarafından İda Zeus Altarı (sunağı) olarak tanımlanmış.



Taş duvarlarla örülen küçük bir oda kadar olan; içinde su bulunan sarnıç, halk arasında Zeus Mağarası olarak bilinmektedir.
Ve sağlam olan merdivenlerden Zeus Altarının (kaya kütlesinin)  üzerine çıkıyoruz..

Veee.... işte manzara bu!

Öyle bir tepedeyiz ki!.. bulunduğumuz noktadan Edremit Körfezine tamamen hakimiz! ve manzara muhteşem görünüyor. Aşağısı Küçükkuyu... ve sahil şeridi, dantel gibi kıyılar...

Dağların yemyeşil örtüsünde sivrilen anıt ağaçlarla, mitolojik dağın yabani doğasını ve ege denizinin ihtişamını tüm hücrelerimizde hissediyoruz. 

Sarnıca inen taş merdiven, günümüzde yıkılmış durumda.
Zeus Altarı'nın yanında Çanakkale Savaşı'na katılan Erdem Dede'nin Yatırı da bulunmakta.
Yatırın etrafındaki ağaçlar adaklık bez parçalarıyla doluydu..
Zeus burada doğdu, tanrılar Troia Savaşı'nı buradan izledi ve Afrodit ilk kez burada aşık oldu.
Bizde kutsanmış,  tanrısal İda dağının – Gargaran tepesindeyiz artık.
Zeus’u bilirsiniz değil mi! Yunan mitolojisinde en güçlü ve önemli tanrıdır.  "Tanrıların ve İnsanların Babası"dır.  Gökyüzünün, şimşek ve gök gürültülerinin tanrısıdır. Çoğu zaman elinde bir şimşek ile resmedilmiştir. Bereket ile özdeşleşmiştir, yağmur ondan beklenir.

Titan Kronus'un ve eşi Rheia'nın oğludur. Tanrıça Hera'nın kocasıdır. Simgesi şimşeğin yanında boğa, kartal ve meşe ağacıdır. Aynı zamanda tanrıların kralı olduğu için taht ve asa ile de sık sık betimlenir.
En bilinen özelliklerinden biri de çapkın oluşudur. İstediği her şeyin şekline girebilen Zeus'un Leda için kuğu, Antiope için satir, Aegina için ateş, Danae için altın yağmuru, Alkmene için kocasının kılığına, Hera için guguk kuşu, Europa için boğa oluşu kudretine en iyi örnektir. Ölümlü ölümsüz herkese aşık olabilen tanrıların tanrısı Zeus’un ayak bastığı yerlerdeyiz.
Gargaran tepesi de, eski Yunan kültürüne göre tanrılarına kurbanlar sunmak üzere yapılmış bulunan Zeus Altarı’na (Sunak) ev sahipliği yapar. Eski Yunanlılar, savaşlarda galip gelmek, kuraklıktan, hastalıktan kurtulmak, bereketli ürün almak, felaketlerden korunmak gibi sebeplerle tanrılara kurban vermeyi adet haline getirmişlerdi. Böylece kurban verdikleri müddetçe Tanrıları korurmuş onları kötülüklerden...

Homeros, İlyada'sında; İda (Kaz) Dağı'ndaki Altar'dan şöyle bahseder:

"Uçup giden tunç ayaklı, altın yeleli atların sırtında vardılar, canavarın anası, kaynağı bol İda 'ya, Gargaran' daydı Zeus'un tapınağı, kokulu sunağı. İnsanları, tanrıların babası durdurdu, atları çözüp sürekli bir dumanla, koyu bir dumanla göz kamaştıran çalımıyla oturup dağın doruğuna , Troia 'yı , Akalıların gemilerini süzdü."
Ve Tanrı Zeus işte bu muhteşem manzaranın bulunduğu noktadan seyredermiş dünyayı ve orada olup bitenleri.. Ve bu Gargaran tepesinden izlemiş büyük Truva Savaşını...
Rivayet olunur ki, yüce Zeus bu tepede Afroditle sevişir ve bir yandan da savaş yönetirmiş. Gargaran’ daki Altar, Zeus ile Hera’nın aşkına da şahit olmuş.

İlyada’da şöyle anlatılır:

“Hera, dosdoğru yürüdü Gargaran doruğuna, İda’nın en yüksek tepesiydi bu. Bulutları devşiren Zeus, onu gördü. Görür görmez aşk sardı düşünceli kafasını. ”Ve Hera, Zeus’un dokuz eşinin birincisi oldu.


Tanrı Zeus Hera'ya burada aşık olur.
Mitolojik efsanelerin ışığında ve bu büyülü ortamda, her şey canlanıyor bir anda!. Gözümüzü kapadığımızda, Zeus'u görüyoruz sunağın yanında, dev kayadan yapılma tahtına oturmuş ve etrafında tanrıçaları...
Gargaran Tepesinde, şu kaya parçasının üzerine çıkıp taştan tahtına  oturup leb-i deryayı Zeus izlerde biz izleyemez miyiz ki!. Bu taht sonsuza dek kime kalmış ki!. baki kalan bu kubbe sadece ama öyle değil mi!. Daha kim bilir kimler gelir oturur bu tahta!.

Aşağısı uçurum, ama olsun varsın bende de cesur bir yürek var!.. kalbim çarpsa da hafiften!. Başım döner gibi olsa da!. Oturdum koltuğa çoktan.) ne de olsa zirve yaptık, çıktık buralara kadar.. bu taş koltuğa oturmadan olmaz!. Bir de biz seyreyleyelim âlemi  Gargarandan .)

Körfez ayağımızın altında, Midilli karşımızda, sevdiğimiz  hemen yamacımızda ..ohh ne alâ!..
Saatlerce oturup bir kayanın üzerine, güneşin batışını seyretmeyi hayal ettim!.. rüzgârın getirdiği sesleri dinlemeği, dağlardan gelen mis gibi ormanların kokularını içime çekmeği….




İnsan nasıl romantik olmaz ki bu manzara karşısında! nasıl hayallere dalmaz ki! ilham perileri kim bilir neler fısıldar durur kulağımıza.. Şair de olur insan, aşık da!.. rüzgâr dağlara, dağlar ağaçlara, güneş denize, denizler ay’a…Rüzgâr taşır size adaçaylarının, dağ kekiklerinin, çamların kokusunu...
Ama ben böyle hayal kurmuşken birkaç  dakika sonra elini uzatıyor sevdiğim ve hızla çekiyor beni hemen yukarıya!. N’olur n’olmaz mefta olmak da var sonunda.) ya da Zeus bir atmaca olup kaçırıverir beni sonra… belli mi olur.))
Güneşin batışını izleyemesek de, bu muhteşem manzarayı seyredebildik Zeus Altarı’ndan..

Esin Bozdemir
devam edecek
Adatepe'yi gezeceğiz bir de...
Fotoğraflar: izler ve yansimalar
Görseller: buradan, buradan, buradan, buradan

8 yorum:

  1. Mitolojiyi oldum olası severim.. Hele böyle görsellerle ve şiir gibi anlatılarla sunulunca sevmemek mümkün değil.. Okudukça ve gezdiğin yerlerdeki mükemmel izleri sundukça sana olan hayranlığım her gün artmakta Esin.. Keşke öğrencim olsaydın.. Sana öğretebileceğim hiç bir (+) olmamasına rağmen, sınıfımda senin gibi bir öğrenci olmasının mutluluğunu yaşamak için..
    Gözün ve gönlün dert görmesin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Gülsen Varol,
      Bizleri yüreklendiren değerli düşünceleriniz için teşekkür ederim Gülsen Hoca'm. Burası her birimiz için açık akademi sayılır bir anlamda. Ve bu akademide, sizin gibi değerli Öğretmenler sayesinde bizlerde öğrencileriniz olmaktan son derece memnun ve mutluyuz. Sevgi ve saygılarımızla...

      Sil
  2. Harika bir sunum, harika bilgilendirmeler.
    Anlatımdaki coşku ve şiirsellik olduğu gibi yansıyor insana. Adeta yanıbaşınızdaymış gibi hissediyor insan kendini.
    Görsellerle de birleştiğinde harikulade bir etki bırakıyor. Hani neredeyse görmekten bile öte...
    Kelimeler yetersiz....

    Mitolojinin büyüsünü derinden hissettiren bu olağanüstü postun için teşekkürler sevgili Esinciğim..
    Ellerine, emeğine sağlık...

    Mutlu, huzurlu bir hafta seninle olsun.
    Sevgiler....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,

      Gezip gördüğüm ve çok etkilendiğim yerlere dair hazırladığım post.ları
      öylesine severek yapıyorum ki..her fotoğraf karesinde yeniden yaşıyorum adeta.)

      Duygumu aktarabilmiş olduğuma sevindim.
      Beğenilerin ve güzel düşüncelerin için teşekkür ederim Zeugmacığım..

      Ben de sana güzel bir haftasonu dilerim.
      Sevgilerimle..

      Sil
  3. İşte, ülkemizin henüz yok etmeyi başaramadığımız güzelliklerinden birisi daha. (Elinize sağlık, dantel gibi işlemişsiniz)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Mehmet Bilgehan Merki

      İyi ki sit alanı olarak koruma altına alınmışlar.
      iyi ki!. Yoksa; anında ellerinde baltalar
      her yeri talan etmeye hazır haldeler!.

      Teşekkürler...

      Sil
  4. Güzel bir anlatım ve görseller ile yazınız harika olmuş. Bir doğa harikası ve oksijen deposu olan Kaz Dağlarını henüz görmemiş olanlar için yazınız ilham olacaktır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Kaz Dağları,
      4 Bölümde seriler halinde yazdığım 'Kaz Dağları' yazısı, yayımladığım tarihten itibaren bir hayli ilgi görmekte. Bu doğa harikası özel toprakları, bir yurtsever olarak tanıtmayı görev bildim. Tabi ki aynı şekilde Kaz Dağları'nın da özenle korunması gerektiğine inanmaktayım. Değerli yorumunuza ve ziyaretinize çok teşekkür ederim. Esenlikle...

      Sil