24 Kasım 2013 Pazar

Ayvalık’ın Kokulu Adası CUNDA


Cunda Adası, Ayvalık’ın pek çok adası içinde inciden bir kolye!. Ada demek adetten, çünkü Cunda, Boğaz Köprüsü sayesinde karayolu ile ulaşımı sağlanan bir yarımada; hem de Lale Adası ile birlikte 1894’te ana karaya köprü ile bağlanan ‘Türkiye’nin İlk Boğaz Köprüsü’ dür bir anlamda. Ayvalık’tan Cunda’ya aracınızla sadece 8 km lik bir mesafe ile ulaşıyorsunuz. Tabi ki seçenekleriniz çok. Ayvalık iskelesinden kalkan dolmuş motorlar ve teknelerle ulaşım da ayrı bir keyif.. 
Cunda Adası‘nın gerek mimari, gerek ise tarihi ve coğrafi konumu onu fazlası ile cazibe merkezi yapmaya yetiyor. Tüm ışıltılarını cömertçe sunan bir güneş, mavinin her tonunu içinde barındıran pırıl pırıl bir deniz ve usta bir ressamın elinden çıkmışçasına tablo gibi bir manzara ile Cunda Adası; Kuzey Ege gezimizin Kazdağları - Altınoluk ve Ören’den sonraki durağı oluyor.  Ama burada durmak yok tabi ki!.. 
 
Akşam olmadan Cunda’ya varıyoruz. Önce hava kararmadan konaklayacağımız yeri ayarlamamız gerekiyor. Her zaman yola çıkmadan önce kalacak yerlerimizi belirlerdik..  bu sefer yaz sonu olması dolayısı ile konaklama sıkıntısı çekmeyeceğimizi düşünüyoruz.. ve Eski Cunda’nın yerleşiminde, merkezde hoş bir butik otel’i gözümüze kestirip, 2 gece kalacak şekilde konaklama işini de hallettikten sonra… atıyoruz kendimizi Cunda’nın taşlı sokaklarına.)
Telaşımız güneş batmadan eski adayı görüntülemekte.. ne de olsa Cunda merkezi avuç içi kadar… özellikle iskelenin arkasından itibaren daracık sokakları, birbirine yaslanan kimi restore edilmiş kimine dokunulmamış eski Rum Evleriyle sokak sokak keyifle gezeceğiz .)) 
Daracık daracık sokakları var .)  
camdan cama atlar kediler bile.))  
Evleri, okulları, zeytinyağı fabrikaları, sabunhaneleri,
kilise ve camileri ile Cunda Adası adeta açık hava müzesi.
 
Ada halkının sımsıcak, tebessümlü ve rahat hali bizi de sarıp sarmalıyor… koca şehirlerin kaosu, gürültüsü, insan seli bizleri nasılda gerermiş meğer, adadaki sakinliği görünce insan bunun ayırdına daha çok varıyor!..  
Ada’yı ve yöreyi özel kılan pek çok unsur var. Bugün kısıtlı rezerve sahip olmakla birlikte halen mimaride yapı malzemesi olarak kullanılan ve kolay işlenebilmesi açısından Sarımsak Taşı ile meşhur bir ada Cunda.
Antik Çağ’da Ayvalık’ın önündeki adalara 'Hekatonnesoi' deniyormuş. (Hekatos ise Apollon’un takma adıdır) Bu adaların en büyüğü olan Nesos, yani Nasos Cunda Adası imiş. Piri Reis ise buraya Yund Adaları dermiş. Görsel: Buradan

Cunda 1882’lerde bozuk para sıkıntısını gidermek amacıyla para basan bir adaymış. Üstelik “Countemark” adı verilen bu paralar nümizmatik dergilerinde yer alacak kadar önemli imiş. Görsel: Buradan

 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal eden Yunan Kuvvetleri gözlerini Ayvalık’a çevirir. 20 Mayıs 1919’da şimdi köprü olan Dolap Boğazı’ndan Rum vatandaşlara yardım adıyla giren Yunan gemisinin aslında silah getirdiği anlaşılır ve geri gönderilir. 29 Mayıs 1919’da 2 şilep dolusu asker ve 3 savaş gemisiyle çıkagelirler. Şimdi Gönül Yolu olan geçitten yürüyerek Ayvalık’a ulaşırlar.

172. Alay Komutanı Ali Çetinkaya askerleri ve emrine giren sivillerle Kurtuluş Savaşımızın ilk asker kurşununu atar.
15 Eylül 1922’de Ayvalık işgalden kurtulur. Bu yüzden Cunda’ya sonradan Alibey ismi verilir. (Görsel: Buradan)
1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Antlaşması uyarınca, Ayvalık ve Cunda Rumları, Girit, Midilli ve Makedonya Türkleri’yle yer değiştirmek zorunda bırakılır. Böylece Nüfus Değişimi Antlaşması olan mübadele ile Ayvalık da Cunda da mübadil kentleri olur. 

 




Sadece taşınabilir eşyalarını getirebilen mübadillerin sıla özlemiyle anlattığı hikayeler bir destan gibi kuşaklar boyu anlatılır durur. Bu yüzden Ada halkı ile sohbet ettiğinizde Girit şivesini hemen fark ediyorsunuz. Görsel: buradan
 
'Hristiyan Ahali’nin inançlarına saygıdan Türkiye’de resmi tatil Ocak 1924’de yürürlüğe girerken, Ayvalık ve Cunda’da Pazar tatili çok önceden 1910’da başlatılmış. 
*****
Cunda’ya buralardan giden Rumlar “ Moshonisi ” ‘Kokulu Ada’ derlermiş. Adını meyve olan ayvadan veya bu kesimde bulunan bir midye türü olan ‘ayvada’dan aldığı söylenen Ayvalık’a ilk yerleşimin Midilli’nin Kydonia Köyü'nden olduğu söylenir.



Rengârenk işlemeli, cumbalı, 
dökme demir balkon korkulukları, 
pencere kafesleri, ahşap ya da kesme taş işlemeli sarımsak taşından yapılmış evleri…
geçmiş zamanların izlerini günümüze taşıyor.
 


*****
Meraklı gözlerle biraz da yerli turist modunda,
bu daracık, taşlı sokaklarda dolaşırken karşımıza çıkan
her küçük detay bizi keyiflendirmeye yetiyor…
Yürürken Cunda’nın daracık taşlı sokaklarında, 
başka hayatlara da yelken açıyoruz sessizce..
 Rum evlerin pencerelerinden kulağımıza Rumca şarkılar da geliyor… kimi,  sokağın miskin kedilerine eşlik ediyor, kimi de, hülyalı hayallerde! bakışlar derin mi derin!…
Aralarda bizi şaşırtan 'büyükbaş ve
küçükbaş hayvanların ne işi var burada!'
dediğimiz görüntüler de vardı!.
bir turizm beldesinde olmayacak bir görüntü!
güneşte kurutulan biberler :)
Manastırları, yaşlı zeytin ağaçları
rengârenk balıkçı tekneleri, at arabaları,
merkepleri arasında bambaşka bir atmosfer yaşıyoruz.
 



İstanbul’un hummalı kalabalığının ardından, adanın sakin
ve dingin atmosferi bizi de sarıyor…
Adada hayat nasıl da yavaş akıyor!..
kimsenin bir yerlere geç kaldım derdi- telaşı yok…


*****
Cunda Taş Fırını
Pek çok tarihi bina hizmet dışı ne yazık ki!. 
yukarıdaki resimde gördüğünüz fırın gibi!
CUNDA’NIN GÖRKEMLİ KİLİSESİ TAKSİYARHİS’i restorasyon sebebi ile göremiyoruz. Ama bir yandan restorasyonda oluşuna da seviniyoruz. Hangi dinlere ve kültürlere ait olursa olsun bu tarihi yapıların korunmasına ve bakımına özen gösterilmeli.. Çünkü onlar tarihin en önemli kanıtları… 1873'te inşa edilmiş olan bu kilisenin önemli parçası olan çanı ise Bergama Müzesinde sergileniyormuş.  
Taşlı sokaklarında kıvrıla büküle yukarılara doğru
çıkmaya başladıkça güneşin kızıllığı taşlara vuruyor.


Bir yanda denizin, bir yanda mevsim çiçeklerinin kokuları içinde yürümek bir başka güzellik.. 
 sokaklar benden sorulur.)
Güneş sanki her dakika renk renk boyalara batırılmış fırçasını
tuale dokunurcasına sokaklara dokunduruyor.
Evlerden sarkan begonviller, sarmaşıklar, limon ve nar ağaçları.. çeşitli bitkiler… zarif bir genç kız edası içinde sanki bizlere ‘hoşgeldiniz’ diyorlar.. bu renklere ada’nın gerçek ev sahipleri; sevimli kuşları, kedileri, köpekleri, kuzuları, tavşanları, atları, eşekleri de eklenince… Bu güzel karşılama içinde, adaya gelmekle ne kadar isabetli bir karar verdiğimizi daha iyi anlıyoruz.
 *****
Agia Triyada Kilisesi
1858 yılında inşa edilen kilise, Cunda Adasının ilk kilisesi olarak bilinmekte.
Mübadele dönemine kadar kilise ibadete açıkmış. Zaman içinde kilise kapanınca
yıkılmaya başlamış ve günümüzde sadece üç duvarı zamana direnebilmiş.

*****
Değirmen
Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı

DEĞİRMEN VE AŞIKLAR TEPESİ
Ve yukarıya doğru tırmandıkça karşımıza eski
bir Rum değirmeni çıkıyor.
Yakınına gelince Yel değirmeni’nin yanında ayrıca Ortaçağ Hisarı
tarzında manastır ve kilise olduğunu görüyoruz.

Dünün Agios Kilisesi - Burası Edremitli iki keşiş tarafından, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden çok kısa süre önce kurulmuş ve Aziz Yahya’ya atfedilmiş olan dünün Agios Yannis Kilisesi oluyormuş. Devrin önemli azizleri, patrikleri ve keşişleri bünyesinde ağırlayan manastırın ilginç mimarisi ve vazgeçilmez bir parçası olan şapelindeki kitaplığı 1835 senesinden itibaren zenginleşmeye başlıyor. Özellikle 17. 18. Asrın kilise hukuku hakkındaki yayınlarıyla da ün salıyor. 1912 deki mübadele sonrasında ise, büyük bir olasılıkla manastıra un sağlayan değirmenden geriye sadece temel taşları kalıyor… (*)

Bugünün Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı - Yıllar yılı harap şekilde kalan değirmen ve kilise;  kültür varlığı olan eski eserlerin kurtarılmasına yönelik girişimleri ile Rahmi Koç tarafından restore ettirilerek 2007’de kütüphane olarak hizmete sunuluyor.   ( Rahmi Koç Müzesi. Bkz )

Emekli Büyükelçi Necdet H.Kent ve eşinin ismi verilen bu kitaplığa, 1300 ü aşkın kitap bağışlayan Sevim ve Necdet Kent’in kitap koleksiyonu görülmeye ve okunup araştırmaya değer zenginlikte. Biz de Kütüphane saati kapanmadan içeriye giriyoruz…iyi ki de giriyoruz.. bakınmekanın içine;
Necdet H.Kent (1911-2002) II. Dünya Savaşı sırasında Musevilere yardımcı olabilmek için kendi hayatını tehlikeye atan bir Tür Diplomatıdır. Necdet Kent’in son derece ilginç olan yaşam öyküsü TürkPasaportu belgesel filmine de konu olmuş.
( Film, II. Dünya Savaşı sırasında birçok Avrupa ülkesinde Türkiye büyükelçiliklerine ve konsolosluklarına gönderilen ve çok sayıda Yahudi'nin hayatını kurtaran Türk diplomatların hikayesini anlatıyor. Burak Arliel'in yönetmenliğini yaptığı 2011 yılı yapımı Türk belgesel filminin ilk gösterimi Mayıs 2011'de Cannes Film Festivali'nde yapılmış ve festivalde Türklerin Schindler'i olarak adlandırılmıştır. ) “ Turkish-Passport ”,  filmini en kısa zamanda izlemek istiyorum.. detaylı bilgi için bkz

Şapelin içindeki değerli kitaplığı kısa süre de olsa gördükten sonra… Bu eski değirmen’e kadar çıkılır da, muhteşem manzaraya karşı gün batımını değirmen kafe de ‘Cafe Nostalji’ den seyretmeden ayrılmak olmaz elbette..

Cunda’nın dört tarafı, masmavi denizin ortasındaki adacıkları ve
karşımızda Ayvalık’a bir de Aşıklar Tepesinden bakıyoruz…
Panoramik görüntü harika…

Ve… aşıklar tepesindeki eşsiz manzaranın büyüsü ve
romantizmine daha fazla kapılmadan .)
 sıra geliyor acıkan mideleri şenlendirmeye!..
Enfes Girit Mutfağının lezzet duraklarında
mola verme zamanıdır!

Cunda’nın Balık Restoranlarının birinde, şöyle iyot kokusunu daha yakından içimize çekeceğimiz, denize yakın bir masaya oturup; enfes Girit Mutfağı’nın en bilinen ot çeşitleri; radika, istifno, ve turp otu ile Ayvalık’ın meşhur zeytinyağı eşliğinde yapılan salataları ile açılışımızı yapıyoruz… Menüde seçenek çok; deniz börülcesi, kabak çiçeği dolması, enginarlı karides, ahtapot, papalina, kabuklu deniz ürünleri...  Damak zevkinize  ve bütçenize göre her tür seçenek var.. Girit usulü balık ekmek te bir harika!.. nasılsa güneş ve deniz bedava!..

Ege akşamında, kokulu Ada’nın rüzgârlarına karşı,
nefis bir balık ziyafeti ile yol yorgunluğumuzu attıktan sonra,  asıl keşiflerimizi bir sonraki güne
mavi tura - bırakıyoruz.

ilk akşam sahilde gezerken gözümüze çarpan -adalara tekne turları- bir sonraki günümüzün belirleyicisi oluyor. Hem  güneşlenip denize girecek hem de  Adaları keşfedeceğiz.. 11.00 -12.00 arası Teknelerin hareket saatleri..
Hareket saatine kadar, sahilde biraz dolaşıyoruz. Taş kahve ’nin önünden geçerken, burcu burcu Türk Kahvesi, burnumuzun direğini sızlatıyor!.. Mangalda pişirilmiş Türk kahvesi eşliğinde,  nefis manzara karşısında, adanın efsaneleşmiş ve yaşayan tarihine tanıklık etmeden olur mu hiç!..

Neoklasik mimarisi ve inşasında kullanılan taş ustalığı ile görülmeye değer mekanın içini de şöyle bir dolaşıyoruz.. Yüksek tavanları ve duvarlarındaki devasa aynaları ile adaya hakim bir duruşu var Taş Kahve’nin.. bkz
Tavuk Adası tam karşımızda
Taş kahvede sabah çayımızı,
kahvemizi içtikten sonra, sırada tekne gezisi var.
Cunda Adası’ndan hareketle
Mavi Tura katılıp koyları gezeceğiz…
  
Artık teknedeyiz...
Kendimizi tur kaptanın belirlediği rotaya bırakıyoruz..
 
 Karşımızda Ayvalık
Kaptanımız aynı zamanda rehberimiz, sırası ile bize adaları tanıtıyor.. Adadaki manastır sayısı bir zamanlar 8 imiş. Bu manastırların en önemlileri ;Agios Dimitrios (Ay ışığı) ile Agios Yorgis.
Ay Işığı Manastırı'nın önünden geçiyoruz.
1600’lü yıllarda Cunda’nın Korsanlar Adası olarak da ünlendiği söyleniyor. Korsanların 38-40 kürekli, adını yine adadan alan Yunt tekneleriyle Edremit Körfezindeki köy ve kasabaları talan ettiğinden ve yaşlandıklarında günahlarından arınmak için Pateriça Koyu’nda bulunan Güvercin Adası’na kapanıp arınmaya çalıştıklarından bahsedilirmiş. (*)
3-4 Ada’da demir atıp denize giriyoruz..
Papalina ve salatalı mönü ile verilen molanın ve
akabinde ikram edilen sakızlı dondurma
servisinin ardından...
 
dönüş seyri başlıyor… rüzgârı arkamıza alıp yelkenler fora!…

Denizin kucağında efil efil esen rüzgârlara karşı mis gibi havayı da içimize çekip,
pırıl pırıl güneş eşliğinde nefis bir Ege akşamına doğru yol alıyoruz.
 
*****
Ayvalık’ın incisi bu 'kokulu ada' insanı kendisine öylesine bağlıyor ki, hayatınızdaki her şeyi hiç tereddütsüz arkanızda bırakabilecekmişçesine bir duyguya kapılıyorsunuz. Ruhumuz gerçekten dinlenmiş, zihinlerimiz boşalmış, içinden çıkamadığımız şu hayatın, aslında bambaşka olduğunu bize hatırlatan 'kokulu ada'nın efsunlu kokusu içinde ayrılıyoruz Cunda’dan…
Yeni doğacak gün ile yine yollarda olacağız…


Siz de Ege'nin cennet köşelerinden biri olan ‘kokulu ada’ Cunda'ya yılın dilediğiniz mevsimi gidebilir ve unutulmaz bir tatil yapabilirsiniz.

Cunda'ya geldiğinizde önerilerimiz: 

*Taksiyarhis Kilisesini ziyaret etmeden,  *Aşıklar Tepesi’nde ‘eski değirmenden’ *'Sevim-Necdet Kent Kitaplığı'nı görmeden ve muhteşem manzaraya karşı gün batımını izlemeden, *Girit mutfağının lezzetlerini tatmadan, *'Taş Kahve'de' közde pişirilmiş Türk kahvesini içmeden, *sakızlı dondurma’dan yemeden, *teknelerle Cunda’nın bakir koylarına 'ada turu' yapmadan kesinlikle Cunda'dan ayrılmayınız.

Esin Bozdemir 

devam edecek...


Yardımcı Kaynaklar:
(*) Cunda Turizm Derneği Kitapçığı -  cundam.com
Rmk-Museum

12 yorum:

  1. bir izmirli olarak çok iyi bilirim güzel memleketimin dört köşesini işte buda saklı köşelerinden biri umarım böyle naturasını bozmadan kalabilir yıllarca böyle yerlere ihtiyacımız var millet,izmirli olarak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Sayfama hoş geldiniz.. Doğallıkların korunabilmesi en büyük dileğimiz..

      Sil
  2. Cunda' ya ben de gitmiş (tim) miydim? Bir çok resim çekmiş (tim) miydim? Bu güzel postu gördükten sonra yanılmış olabileceğimi düşünüyorum :)))

    Şaka bir yana, gezmek ile "gezip- görmek" arasındaki farkı bir kez daha idrak etmiş bulunmaktayım. Sunmak konusuna gelince...Üzerine yok Esin' cim. Hayranlığımı anlatmak için kelime bulamıyorum.

    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Asuman Yelen,
      Aynı yerlere gittiğim halde benzer soruyu kendime sorduğum ne çok olmuştur benim de!.. orta ölçekli makine ile kendimce fotoğraflamaya çalışıyorum gördüklerimi.. asıl 'en büyük sanat eseri doğanın kendisi' ... keşke O'nu koruyabilsek!.. bunu başarabilsek!.. zarif düşüncelerin, duyguların için teşekkür ederim Asuman ablacığım... Sevgilerimle...

      Sil
  3. Kazdağlarım'ın karşısındaki Cunda'yı anlatımınız ve fotoğraflarınızla izlemek ve okumak,öylesine güzeldi.Teşekkürler,Esmir...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Nehire,,
      Dünya bir sahne, bizlerde figüranları!. sahnede gördüklerimizi fotoğraf karelerine yerleştirip, film gibi işlemek ve sonradan onları seyretmek!.. bir başka âlem!. Ben teşekkür ederim Nehire'cim..

      Sil
  4. Nefis bir tanıtım.
    Cunda Adası'na dair başka hiçbir yerde bu kadar güzeline ve detaylısına rastlamamız mümkün değil.
    Ellerine, emeğine sağlık sevgili Esinciğim...
    Harikasın!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Zarif düşüncelerin için çok teşekkür ederim sevgili Zeugmacığım...
      Emek vererek sevgiyle yapılan işler hiç zor gelmez ya hani insana.. Bu yüzden büyük bir keyifle hazırlıyorum her yazıyı.. Ben de senin, pek çok insanın göremediklerini gören, son derece ilginç konular da biz okurları aydınlatan önemli bulduğum yazılarını okuduğumda aynı duyguları taşıyorum. Senin de ellerine sağlık...

      Güzel bir haftasonu dilerim.
      Sevgilerimle..

      Sil
  5. Ben bunu nasıl görememişim bir türlü anlayamadım Esin.. Kısa öz ama insanı en derinine indirebilen tanıtımların ve o muhteşem (balkon demirlerini resim çerçevesi haline getiren) fotoğraf çekimlerinle yine anlatılamayacak güzellikte bir geziye çıkarttın beni.. Teşekkürler ..

    YanıtlaSil
  6. öncelikle merhaba yazınızı çok beğendim gerçekten detaylı ve güzel bir şekilde anlatmışsınız. daha önce ailemle cunda adasına gitmiştim ama şimdi bir arkadaşımla 2 veya 3 geceliğine gitmek istiyorum. üniversite öğrenciyim ve uygun daha da önemlisi güvenli kalabileceğimiz bir pansiyon..vs yer arıyoruz. acaba önerebileceğiniz bir yer var mı ?

    YanıtlaSil
  7. Güzel bir yazı olmuş adalara tekne gezisi ile çıkmışsınız keşke dalış turunda katılsaydınız. Ayvalık cunda ya gelipte yapmadan gidilmemesi gereken bir etkinlik buralara gelmişken Türkiye'nin en önemli ve güzel dalis noktaları görmeden gitmek olmaz www.ayvalikdalis.com dan dalışlar hakkında okuyucularınız bilgi alabilirler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Koray Gerçe,
      Daha uzun süreli kaldığımızda Ayvalık, Cunda'nın güzel dalış noktalarında dalış yapmak isterim elbette. Sertifikalı dalış kurslarınıza katılarak daha bilinçli dalışlar gerçekleştirmek önemli elbette. Bilgilendirici yazınız adına teşekkürler.

      www.ayvalikdalis.com

      Sil