26 Ocak 2013 Cumartesi

Bu yıl tango yapamadınız mı üzülmeyin! Emitt sizi bekliyor!.


En sevdiğim fuarlardan biri olan Emitt Fuarı bu hafta başladı. 24-27 Ocak 2013 tarihleri arasında, 70 ülkeden 4500 katılımcıyla; TÜYAP’ta 17. kez düzenlenecek olan Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı EMITTte bu yıl ki konuk ülke Arjantin. Fuarı ziyaret eden turizm profesyonelleri ve Arjantin’i daha yakından tanımak isteyen ziyaretçiler, bu vesile ile Latin Amerika’nın en renkli ülkelerinin başında gelen Arjantin’in saklı hazinelerini de keşfetme fırsatını yakalayacaklar...

Ülkemizin’in ve Emitt’e katılan diğer ülkelerin doğal, tarihi ve kültürel zenginliklerinin tanıtıldığı ve belki de adını dahi duymadığımız pek çok yerin, lezzetinden tutun da, geleneksel ritüellerine, el sanatlarına, halk danslarına, ezgilerine ve daha pek çok aktivasyonların yapıldığı...fuara gelen tanıtımcıların gerek zengin materyalleri gerek ise zanaatkârların ve halk sanatçılarının, dansçılarının... katılımlarıyla bambaşka bir şölen havasında bizleri o ülkeden bir başka ülkeye ve Anadolu’nun çeşitli beldelerine seyahate çıkaran ve keşfetmenin keyfini yaşatan çok renkli bir fuar Emitt Fuarı. Özellikle ülkemiz şehirlerinin, beldelerinin tanıtıldığı salonlarda gezerken kendimi, 'miniaturk'’ün daha geniş kapsamlı tanıtıldığı 3 boyutlu sokaklarında dolaşıyormuşum! hissine kapılırım.. Daha da renkli daha da canlı!..

Ellerimde bir dolu tanıtım broşürü, kitapçıklar ve küçük de olsa o beldelere özgü bazı minik hediyelik eşyalar ve değişik tadlarla salonlar arasında gezinirken; ellerim(iz), kollarımız ve çantalarımıza sığmayan kaynaklarla dolu neredeyse bir bavul eşya ile!..fuara veda ederken ‘Emitt’e seneye inşallah yine gelirim!' derim!..


20 Ocak 2013 Pazar

'Yedinci Gün'de kayboldum!


Okuduğum kitapta sayfalar arasında dolanırken öyle derinlere daldım ki!!! Düşler sokağında heyecanla keşiflere çıkarken buldum kendimi!.. kitabın ortalarına doğru ilerlerken, bir an arapsaçına döndü tüm hikâye! Sokak aralarında kayboldum!.. Arı kovanına öyle bir daldım ki, ne yaptıysam bir türlü çıkamadım!.. bilmece çözeceğim derken, biraz da yorgun düştüm, ağırlık çöktü üzerime! çizgilerde değil, kürelerde gezindim durdum... bu nasıl bir hayaldi, nasıl bir gerçeklik!.. ve nasıl bir sonsuzluk!.. Sanki uykuda gibiydim!..
Uykudan uyanıp da, gözümü açtığımda bir de ne göreyim!!! ; “Bir kedim bile yokkk!..anlıyormusun!!”  diye.. hayıflanırken!..  aah!.. yanımda “Kıtmir!”  tuhaf tuhaf bana bakıyor!...  işte o an anladım ki ben,  yüzyıllarrrr öncesine ışınlanmışım!.. 'yolumun buralara düşeceğine hiçç inanmazdım doğrusu!'  :) 'peki diğerlerinize ne oldu !!! ' diyordum ki...
" Sen onları uyanık sanırsın, oysa onlar (derin bir uykuda) uyuşmuşlardır. Biz onları sağ yana ve sol yana çeviriyorduk. Köpekleri de iki kolunu uzatmış yatıyordu. Onları görmüş olsaydın, geri dönüp onlardan kaçardın, onlardan içini korku kaplardı. " 
hııııııı!... Ashab-ıKehf 'e kadar !!!...
nerelere sürüklendim böyle !.. çağlar arasında ışınlandım sonsuzluğa!.. :)


13 Ocak 2013 Pazar

Paylaşmak güzeldir...


Çalar saatin sesi hâlâ kulaklarında zırr zırrr zırıldarken ve sen çisil çisil yağan yağmura aldırmadan bir çırpıda hazırlanıp çıkmışken dışarıya ve sabahın ayazı da çarpmışken yüzüne;
Bir randevuya geç kalmamak adına vaktinden önce gelmişsen bir de!..
Bir kafede oturup beklemeyi ve beklerken de elindeki dergilere göz gezdirmeyi veee!..
Fırından henüz çıkmış! dumanı üzerinde, bir porsiyon su böreğini...
Yanında da şöyle iyice demlenmiş, tavşan kanı sıcacık bir çay keyfi ile birlikte hem içini ısıtıp hem de mideni şenlendirmeyi  düşünerek oturmuşken masaya ve  eline çatalını almış ilk hamleyle tabağındakilere uzanıp afiyetle yemeğe koyulurken...

işte tam da bu sırada!..

4 Ocak 2013 Cuma

Otobüste Gofret Cambazlığı!

 
İçerisi nefes alınamayacak kadar havasızdı!.. adım başı her durakta inen ama daha fazlası ile binen yolcuların olduğu, yeni binenlerin kendisine yer açmaya çalışarak itiş kakış, canhıraş bir halde otobüsün içinde cebelleşerek, ama yine de otobüse ayak basmış olmanın “buna da şükür!” modunda!.. 'iğne atsanız yere düşmez, balık istifi her yolcunun!.. üstelik zamanını çoktan aşmış ve uzun kuyruklarda dakikalarca beklemiş yolcuların, taşmaya ramak kalmış sabır ve iyiden iyiye gerilmiş bam telleri kopmaya hazır vaziyette beklerken!..  şoförün kadıya kelle yetiştirircesine uçurduğu otobüste, ve -neredeyse iki otobüslük yolcu eder!.. - kapasitesinde olduğu halde... ama yine de yetmezmiş gibi!.. içeri daha da fazla, daha da fazla yolcu alıp, ikide bir; “arkadaki bayım lütfen kapıya doğru ilerleyin!” ,”siz sarışın bayan..ilerleyin ltf!..” nidaları içinde avaz avaz bağırıp, karşılığında gecikmeyen yanıtlarla ayakdaki yolcuların “yer mi var! daha nereye ilerleyeceğiz!”, “oldu olacak kapıdan dışarı fırlayalım!” sesleriyle, adeta hep bir ağızdan toplu halde verilen dayanışma içinde çok sesli  koroyu aratmayan bir gürültü tufanı içinde yol alırken... 
Bütün gün yorulmuş beyinleri ve bedenleriyle, boşalmış sinirleri ve refleksleriyle her yolcu patlamaya hazır birer canlı bomba!.. ani frenlerle sarsılan ve midelerin alt üst olduğu bu kaotik ortamda, hem dramatik ve ironik hem de bir o kadar komik bir halde!.. yolculuk yapmak!.. şehir ünvanını artık çoktan aşmış ve canavara dönüşmüş bir metropolde!..İstanbul’da, bir akşam üzeri çoğunluğun iş ya da okul dönüşü mekanlarına doğru yol seyri... işte bu vaziyette!.. İstanbul’da yollarda olmak!.. kısacası başlı başına kâbus ve tarifisz bir işkence!..
Oturanların kendisini şanslı saydığını düşünen her yolcu gibi O’ da boş bulabildiği bir koltuğa oturmanın, ortalama en az bir saat süreceğini bildiği bu uzun şehir hatları otobüsünde yolculuk etmenin, sıradan olduğu kadar, değişik insan manzaraları içinde, kendi başına bir serüven olduğunu düşünmeden de edemedi!... Günün tüm yorgunluğu üzerine sinmiş bezgin yüzlerin, kimi uykuya yenik başı öne düşmüş, kiminin kucağında çocuk, kimi ayakta yolculuk yapamayacak kadar yaşlı ama kendinden dahi vazgeçmiş, duygu ve duyarlılğını yitirmiş daha genç yolcuların umarsızlığı arasında, yere düşmeme gayreti ile askıya kolunu uzatmış sımsıkı asılırken!.. kendi yerini vererek oturmasını sağladığı yaşlının ardından... bir köşede durup, sessizce çevresini gözlemlerken!..