Sinemanın büyülü dünyasına dalıp bambaşka hayatların içinde olmak!.. dünü ayrı
bugünü ayrı sorgularken, aslında kendi hayal ve düşsel gücüne, içsel dünyana ne
denli katkılarda bulunduğunu düşününce... Sinemanın nasıl güçlü bir sanat olduğunun daha
çok ayırdına varıyor insan. Bu yüzden
ben ’film seyretmek için daha fazla zaman ayırmam gerektiğine...’ dair sözler
verdim kendime!.. Bu hafta birbiri ardına 3 film izledim. Dünya sinemalarından
seçtiğim filmler içinde iki biyografi filmi ve bir yaşanmış hayat hikayesini
anlatan filmlerin etkisi halâ üzerimde kaldı!. Bu filmleri izlemek hoşluk kattı
bünyeme... Şu aralar fazlaca kitap okudum gibi!..Şikayetçi değilim her biri
kendi tercihlerim olan şeyler... 'Okumayı
sevmekle birlikte bazen soluklanıp, başkaca güzelliklerin peşinde olmak da
gerek hani' ..dediğim de oluyor... Evet ben güneşi gördüm mü kendimi -doğaya- dışarıya atmalıyım:) ama özellikle
puslu, kasvetli kış günlerinde de perdelerimi kapatıp, sıcacık evimin en kuytu
köşesinde şöyle rahat koltuğuma uzanıp,
patlamış mısırlarım, içeceklerim ve çerezlerimle tam teşekküllü bir şekilde hazır..ve
pür dikkat bir vaziyette ... daha çok film izlemeleyim!.. Sizlere de tavsiye
ederim.. Her ne kadar filmleri büyük sinema
salonlarında, beyaz perdenin önünden izlemek bambaşka bir duygu ise de! Artık
günümüzde her ev, küçük bir sinema olabiliyor pek alâ, öyle değil mi!..hele ki plazma
ekranlarda tak bir Hd-DVD film olsun sana bir cep sinema:)
En son izlediğim film bir Romen filmi idi..Bu filmden
bahsetmek istiyorum size. Bu film için; ‘ İddiasızlığı ile iddialı bir film’
denilmiş... sakin ama güçlü!.. çünkü flimin konusu oldukça önemli!