24 Şubat 2013 Pazar

Tepelerin Ardında – ‘Şeytan inancı zayıf bir beden arar!’

 
Sinemanın büyülü dünyasına dalıp bambaşka hayatların içinde olmak!.. dünü ayrı bugünü ayrı sorgularken, aslında kendi hayal ve düşsel gücüne, içsel dünyana ne denli katkılarda bulunduğunu düşününce...  Sinemanın nasıl güçlü bir sanat olduğunun daha çok ayırdına varıyor insan.  Bu yüzden ben ’film seyretmek için daha fazla zaman ayırmam gerektiğine...’ dair sözler verdim kendime!.. Bu hafta birbiri ardına 3 film izledim. Dünya sinemalarından seçtiğim filmler içinde iki biyografi filmi ve bir yaşanmış hayat hikayesini anlatan filmlerin etkisi halâ üzerimde kaldı!. Bu filmleri izlemek hoşluk kattı bünyeme... Şu aralar fazlaca kitap okudum gibi!..Şikayetçi değilim her biri kendi tercihlerim olan şeyler... 'Okumayı sevmekle birlikte bazen soluklanıp, başkaca güzelliklerin peşinde olmak da gerek hani' ..dediğim de oluyor...  Evet ben güneşi gördüm mü kendimi -doğaya- dışarıya atmalıyım:)  ama özellikle puslu, kasvetli kış günlerinde de perdelerimi kapatıp, sıcacık evimin en kuytu köşesinde şöyle rahat koltuğuma  uzanıp, patlamış mısırlarım, içeceklerim ve çerezlerimle tam teşekküllü bir şekilde hazır..ve pür dikkat bir vaziyette ... daha çok film izlemeleyim!.. Sizlere de tavsiye ederim.. Her ne kadar filmleri  büyük sinema salonlarında, beyaz perdenin önünden izlemek bambaşka bir duygu ise de! Artık günümüzde her ev, küçük bir sinema olabiliyor pek alâ, öyle değil mi!..hele ki plazma ekranlarda tak bir Hd-DVD film olsun sana bir cep sinema:)

En son izlediğim film bir Romen filmi idi..Bu filmden bahsetmek istiyorum size. Bu film için;  ‘ İddiasızlığı ile iddialı bir film’ denilmiş... sakin ama güçlü!.. çünkü flimin konusu oldukça önemli!

21 Şubat 2013 Perşembe

Nehir İda' dan YARDIM RİCASI! Ve Otozomal resesif geçiş - FMF

Nehir İda' dan YARDIM RİCASI!

"Önceki gün sözünü etmiştim. Akşamında hastanede sonlanan bir atak yaşadım. Şimdi çok daha iyiyim. Birkaç yıldır sürekli araştırıyorum ama ne yazık ki bu kadar yaygın bir hastalığın herhangi bir derneği veya örgütlenmesi yok. Birkaç defa girişimlerim de oldu ama bireysel çabalarla yasalara bir şeyleri dahil etmek mümkün değil. Avrupada FMF hastalarının uygun istihdamı ve kazanılmış birçok dava örneği olmasına rağmen Türkiye de birşeye rastlayamadım. Facebook grupları olduğunu okudum ama girişimlerine tanık olamadım. Bende Fmf kaynaklı olduğu düşünülen epeyce sorun var. Bunların 1 tanesi bile hayat kalitesini düşürebilecek hastalıkken hepsini varın siz düşünün. Şikayetçi değilim. Ama yasal düzenlemelerle en azından haklarımızı kazanabileceğimizi düşünüyorum. Akşam yatarken sabaha vücudunuzun neresinin bir arıza vereceğini düşünerek uyumayı deneyin. Bir gece ellerim yorganı kaldıramıyor, bir sabah ayağımın üzerine basamıyorum. Bendeki gen mutasyonu M694V. atakları en ağır geçen mutasyon ne yazık ki. Ve bunları yaşayarak çalışmak zorunda kalan o kadar çok insan var ki. Bir yanda da işe gitmeden maaş alanlar. İşe gitmeden maaş alalım demiyorum. Ödenmiş primlerimle vergi indirimi, emeklilik gibi haklarım var ve bunlar düzenlenmediği için muaf tutuluyoruz. İzin alıp başvuru dahi yapamıyorum. Çevrenizde fmf hastaları var ise veya fmf hastası yakını iseniz lütfen destek verin.
 Daha örgütlü bir çabaya evrilene dek bana destek olmanızı rica ediyorum. İlana değer bulur sayfalarınızda duyurusunu yaparsanız sevinirim. Her bir sayfanın ayrıca ulaşabildiği kişiler olabilir. Meclis Yasa uzmanı bir müşterimiz sayıca çoğunluk oluşturup başvuru yapın demişti. Bu nedenle sayımızın çok olması önemli. Hasta veya yakını olmanız önemli değil. Tanık olmuş da olabilirsiniz. Geçmiş yıllarda yalnızca FMF %30 özürlülük anlamına gelirken şimdi %17'ye düşürülmüş. Askerlikten muaf olanların sayısı da oldukça fazla. Kazanılmış hiçbir dava örneği yok. Daha önceden şurada söz etmiştim hastalığın detaylarından. (tık) "

FMF Nedir? daha önce hiç duydunuz mu!!! bkz

Buraya üye olarak. (tık) - Facebook grubu - destek verebilirsiniz.
Daha detaylı bilgi için tıklayınız...

17 Şubat 2013 Pazar

11 Şubat 2013 Pazartesi

Gezgin Gözüyle Türkiye’nin İkinci Cildi yayınlandı!

“Yeryüzünün sonuna gittim / Suların sonuna gittim / Gökyüzünün sonuna gittim / Dağların sonuna gittim / Arkadaşım olmayan bir şey bulamadım.” (*)
Gezgin yazarların kendi gezi, gözlem ve birikimlerine dayanarak hazırladıkları kitapların bir yenisini daha okuyup, yine yolların, yolculukların hayallerini kurdum!. ‘ GEZGİN GÖZÜYLE TÜRKİYE ’ kitabı, benim gibi gezip görmeye meraklı gezgincilere ve Türkiye sevdalılarına ışık tutacak güzel bir rehber. Ve aynı zamanda -gezgincilere- verilebilecek güzel bir hediye. Gezgin olma ruhunu çok iyi anlatan Kızılderililer’in Navajo Kabilesi’nden bir şarkı sözü ile başlayan önsözün ilk satırlarını okuduğunuzda, kitabın oluşumundaki esas amacın ve verilmek istenen mesajın ne demek olduğunu da daha iyi anlayabiliyorsunuz. Belkıs Ceylan Çetin, gezme serüveninin asıl hikâyesini öyle güzel anlatmış ki;

4 Şubat 2013 Pazartesi

Çin'in Ölümsüz Ordusu Terracotta Askerleri'ni Topkapı Sarayı'nda Gördüm!


Dünyanın 8. Harikası Yeraltı Ordusu’ndan örnekler ve ünlü Çin hazineleri Topkapı Sarayı’nda!. İki kadim medeniyet İstanbul’da buluşur da beni rüzgarlar savurmaz mı hiç Topkapı Sarayı’na!.

2012 – 2013 Türkiye’de ve Çin’de iki ülke arasında Kültür Yılı ilan edildi. Bu yüzden yıl içinde Çin Kültürü’ne yönelik pek çok etkinliğe ülkemiz ev sahipliği yapacak.  Uzun zamandır kültür sanat haberlerinde sıklıkla yer alan  “Çin Hazineleri”  sergisi duyuruları fazlası ile ilgimi çekiyordu.
Hele ki “Çin Hazineleri” sergisinde kıymetli eserlerin yanında bir de, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirasları listesine alınan Çin’in ölümsüz ordusu Terracotta Askerleri’nin de yer aldığı 101 adet paha biçilmez eserin bu sergide oluşu!.. Ve mekan olarak serginin Topkapı Sarayı’nda gerçekleşmesi, bu sergiyi gidip görmem için yeterli bir nedendi benim için!.

Sergi, 21 Kasım 2012 – 20 Şubat 2013 tarihleri arasında ziyarete açık nasılsa!..yani geç kalmış değiliz!..  
Yine ben, eski İstanbul’un eskimeyen semti Sultanahmet’in taşlı sokaklarında, camilerin, çeşmelerin, tılsımlı sütunların arasından geçip, cariyelerin, sultanların arasında kaybolacaktım!..Bazen Enderun Avlusun’nda, bazen Has Bahçe’de şadırvanın karşısında,  güller, laleler arasında... bazen de Sofa-i Hümayun’da oturup boğazın serin sularında derunlara dalarak!.. ‘bu garip gönlü keyfe davet etmek için!’.. kendimden geçmek de var!..'Eyyy gönlümün Sultanı!.. Caanım efendim!.. Hünkârımm!!
ne senden geçerim ne de senin eserinden!” demem o ki!

‘ne kendimden vaz geçerim, ne de senden sevdiceğimJ)’ tek sen bilirsin! alan da sen! veren de sen değil misin!. Bu yüzden her şeyi, yine de sen bilirsin!.. “ sefana da cefana da eyvallah! ” derdi sufi’m!.. ben de diyorum ki; ‘Eyvallah Şahım! Eyvallah!’  Hak Le ile he illallah!’ J, .) burada daha fazla konuyu dağıtıp savrulmamak lazım evet evet!.. :)
(...) böyle haller içinde etrafı seyran eylemek de var!.

‘Hava nasıl olursa olsun! kendi havamızın bozulmasına izin vermeyeceğiz!’ dedik!..  ve böyle güzel düşüncelerle yola çıktık...