31 Mart 2013 Pazar

Yeter artık! bahar gelsin ülkeme



İstanbul’a  bahar geldi sonunda. Güneşin sarı-sıcak enerjisine, doğanın tüm renkleriyle bizleri kuşatan ahengine, bitmek tükenmek bilmeyen bir coşku içinde yenilenerek gelişen muazzam dinamizmine hayran olmamak mümkün değil! Doğa, kendi üzerinde oynanan tatsız yıkımlara, tahribatlara rağmen o müthiş enerjisinden asla vaz geçmiyor. Yeni tomurcuk açmış bir çiçeğin, veya dünyaya yeni gözlerini açmış yavru bir kedinin, kuşun, böceğin, minik bir bebeğin günden güne serpilip büyüdüğünü görünce... doğanın mucizelerine şaşırıp kalıyor insan. Yazıyla, kışıyla, baharlarıyla, gecesi ve gündüzüyle... bulutları ve dağlarıyla, denizleriyle...yıldızları ve gezegeniyle!.. müthiş bir denge içinde... Yaradan özenmiş de yaratmış her şeyi! Sen büyüksün Allah’ım! ama ya şu kullarına ne demeli! verdiğin aklı nasıl da çar çur edip, dengeleri alt üst etmekteler. Kolay mıdır bozulan dengeleri yeniden düzeltebilmek!. Gidenleri geri getirebilmek! 

27 Mart 2013 Çarşamba

Bir ‘yolculuk’ hikâyesi


Artık şehirler arasında yolculuğa çıkmak, konforlu ve donanımlı otobüslerle eziyet değil tam tersine bir keyif oldu desek yeridir. Yaklaşık üç haftalığına İstanbul’dan yolcu edip yeryüzünün kuzey yarım küresine, yengeç dönencesinde, kızgın çöllerin vatanına, kutsal topraklara uğurladığımız anne ve babamızı karşılamak üzere Bandırma’ya gittim. Bir müddet kaldıktan sonra, uzun süredir hiç kullanmadığım toplu taşıtla İstanbul’a dönmeyi tercih ederek (.x.) otobüs firmasında yerimi ayırdım. Gezmeyi, gezginci bir ruha sahip olup da insanın o biricik ruhunu beslemesi, motive edip şenlendirmesi  ve zaman zaman değişik alternatiflerle yollara koyulup,  yolculukların izini sürmesi de farklı bir deneyim...   

12 Mart 2013 Salı

'Türk Operasında Dekor Resimleri' ve Duayen Dekoratörlerimiz


Süreyya Opera binasının zarif atmosferi içinde, Türk Opera - Bale tarihinin duayen dekoratörlerinden tasarım seçkilerinin yer aldığı "TÜRK OPERASINDA DEKOR RESİMLERİ" sergisindeydim bu hafta. Bahariye caddesindesinin en güzel tarihi binalarından olan Süreyya Opera’sının fuayesinde düzenlenen bu sergide opera ve temsillerin sahne dekorlarının resimleriyle kısa bir nostalji yaşadım.
Operaya ve baleye asıl ruh veren unsurun müzik olduğu ama şiirin, dansın ve estetiğin birleşiminde bir de o bütünlüğü destekleyen en önemli tamamlayıcının da sahne dekoru olduğu bir gerçektir.

11 Mart 2013 Pazartesi

Süreyya Operası'nın anımsattıkları !..


Kadıköy Bahariye Caddesi'nde yürürken bizlere nostaljiyi yeniden yaşatan sayılı bina arasında en çok dikkatimizi çeken ve bugün Opera binası olarak faaliyet gösteren hiç şüphesiz ki Süreyya Operası binasıdır. Kadıköy'ün en güzel tarihi binalarından olan Süreyya 'Opera' Binası'nın tarihi 80 yıl öncesine dayanıyor. 1924 yılında Süreyya İlmen (Paşa) tarafından yaptırılan bina uzun yıllar Süreyya Sineması olarak hizmet vermişti. Kadıköy'de şehrin kültür hayatını çağdaşlaştırmak ve zenginleştirmek için müzik ve sahne sanatlarına uygun bir bina yapmaya karar veren Süreyya Paşa, inşaatı 3 yıl süren ve 6 Mart 1927 yılında bitirilen binayı yaptırırken, konser, konferans, dans, balo, çay, nişan-düğün gibi sosyal ihtiyaçları da karşılayıcı bir bina tasarlar. Bu amacını da gerçekleştirmek için; Avrupa ülkelerinde bulunan ünlü tiyatro opera binalarını gezer. Paris'in Şanzelize (Champs Elysee) Tiyatrosu'nun fuayesinden, iç bölümlerini ise Alman tiyatrolarından örnek alarak tasarlar. Süreyya Paşa, opera temsillerine uygun bir bina yapmayı amaçlasa da, Süreyya Operası’nda hiç opera oynanamaz. Bu nedenle bina hep kültür sanat hayatımıza “sinema” olarak yerleşir. 

3 Mart 2013 Pazar

Ölüm engel tanımaz ki !.. Sevenlere “Bir Ömür yetmez ki!”

 
Sonsuzluk diye bir şey yok!.. Sonsuzluk diye bir şey var!

Hayat kimine gülden demetler sunuyor, kimine o sert tokadı daha yolun başındayken atıyor. Hayatın zorluklarla dolu meşakkatli, kederli yüzüne defalarca 'engelli' imişçesine takılan bu insanlar bazen de onca acılara inat, O’nları büyük kitlelerle buluşturacak bir yola yelken açıyorlar. Kaderin bir cilvesi midir bu! kör talihin pusulasını şaşırması mı! yoksa tesadüfler midir!..bilinmez.. insanın yaşamı sürprizlerle dolu ve bazı insanların yeryüzündeki misyonları çok başka başka...
Ülkelerin içinde bulunduğu ‘siyasal-sosyal-kültürel’ durumların ve yaşam koşullarının bireylerden başlayarak, halklar ve toplumlar üzerindeki etkilerinin sanata yansımaları, bu özel sanatçıların varlığı ile  önem kazanır. Özellikle ülkemizde 80’li yıllara değin süren ve 80’lerden sonra yaşanan bir kırılmayla, ‘hayata tutunabilmenin ince çizgisinde’ cebelleşen insanların; masumiyetin, acıların, isyanların, kederlerin tufanında nice idol ve kendi dallarında ekol olacak sanatçıları da bu dönemlerde yaratmıştır. Yakın bir tarihte kaybettiğimiz Neşet Ertaş gibi!.. İbrahim Tatlıses, Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay, Neşe Karaböcek ve daha pek çok sanatçı çıkmıştır bu dönemde.