25 Haziran 2013 Salı

Antik Olba - Kanlıdivane ve Prenses Aba'nın Öyküsü


Doğu Akdeniz gezimizi, neredeyse bir ay gibi bir zaman diliminden sonra tekrar kaldığımız yerden anlatmaya devam ediyorum.. Malum ülkemizin gündemi hepimizi çok yakından ilgilendiriyor. Bu yüzden bir süreliğine rafa kaldırdığım gezi notlarıma kaldığım yerden devam etmek istiyorum. Çünkü tarihin izlerini taşıyan arkeolojik eserlerin, antik kentlerin, bulguların bugünü doğru okuyabilmemiz için oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. Her şeyi yakıp yıkmak, çiğneyip geçerek sadece bugünü yaşatmak, yada ben yaptım oldu-bitti diyerek kendinden önce yaşanılmış hayatlara saygı duymamak ne kadar esef verici ve ne kadar insanlık dışı bir davranış.. Ve biz tüm bunları yaşayarak görmekteyiz ne yazık ki. ‘Katil’ adam öldürene mi denir sadece!.. Yakıp yıkanlar!! O halde senin yaptıklarını da bir gün senden sonra gelecek olanlar yok sayıp yıkacaklardır!. Bu algının değişmesi için kendinden önce, kendinden başka yaşanmış olan hayatlara, kültürlere, inançlara karşı saygı duymalı, empati kurmalı, anlamaya çalışmalı...

18 Haziran 2013 Salı

Aydınlık yarınlara doğru kanat çırpma zamanı



“Siz savaş istiyorsunuz. Ben barış istiyorum. Siz yoksulluğa yardım etmek istiyorsunuz. Ben yoksulluk ortadan kalksın istiyorum. Siz savaşçı istiyorsunuz, ben yurttaş. Siz erkek, kadının efendisi olsun istiyorsunuz, ben erkek kral, kadın kraliçe olsun istiyorum. Eşitlik istiyorum!”
Feodalizme karşı amansız bir mücadele içinde olan ve 1793 Fransız Devrimi’ni hem yapan hem de sorgulayan Gauvain’in sözleri sanki bu güne de sesleniyor gibi!..
Geçmişte yaşanılan direniş hareketleri, ayaklanmalar, devrimler...toplumların yaşantısında hep derin izler bırakmıştır. Sezgileri, hissedişleri, duyarlılıkları ile sıradan insanların bir adım daha önünde duran sanatçılar ise; kimi yontularına, beyaz perdeye, dizelerine, kimi romanlarına,  bestelerine yansıtmış toplumun içinde yaşadığı acıları, kederleri, sevinçleri ve umutları...  Şu bir gerçek ki çok masum bir eylemle başlayan, gencecik fidanların, güzel insanların, barışın, beraberliğin en güzel sunumunu yaşadığımız  ‘Gezi Parkı’ direnişi ‘celladın kılıcıyla hançerlenerek!’ güzelliğine gölge düşürülmek istenilmiştir... inanılmaz bir sertlikte şiddet içeren görüntüler ve acı kayıplar karşısında hissettiğimiz duyguların tarifi imkansız!.
Tüm dünyaya örnek gösterilecek bir duruşu olan, onurlu mücadelenin rengi, pembeydi oysa ki!.. ille de kan kırmızısı mı olmalıydı!.. Biz barbarlığı ortaçağda kaldı zannediyorduk!.. ağaçları kesen zihniyet gencecik bedenleri de zehirleyerek yok etmek istemişti!.. Bu zalimliği düşman yapmaz!. Demokrasi bu mu şimdi! insanlık mı bu!.. ne vicdana ne Müslümanlığa sığabilir tüm bunlar...  Oysa bu bir özgürlük mücadelesidir!.. Direnişi tek bir ağaçla sınırlamak diğer yaşayan canlılara haksızlık olur!.. verilen mesajı anlamazdan gelmek olur!.. Bu direniş özgürlüklere engel olan zihniyete karşı bir duruştur!.. düşüncelere, sanata, yaşama ve hayatımızın tüm evrelerine karşı yapılan engellemelere, baskılara karşı bir direniştir...

14 Haziran 2013 Cuma

Sen istersen olur barış, istersen çiçeklenir.


ÇAĞRI

Doğrudur yıldırımın düştüğü,
yağdığı
yağmurun,

Bulutların rüzgarla sökün ettiği.

Ama savaş öyle değil,
savaş rüzgarla
gelmez;
Onu bulup getiren insanlardır.

Duman tüten topraktan bahar boyunca,

Dökülüp yükselir birden gökyüzü.

Ama barış ağaç değil,
ot değil ki
yeşersin: 
Sen istersen olur barış,
istersen 
çiçeklenir.

Sizsiniz uluslar, kaderi dünyanın.
Bilin kuvvetinizi.


Bir tabiat kanunu değildir savaş,
Barışsa bir armağan gibi verilmez insana:
Savaşa karşı
Barış için
Katillerin önüne dikilmek gerek,
'Hayır yaşayacağız! ' demek.

İndirin yumruğunuzu suratlarına!

Böylece mümkün olacak savaşı önlemek.




Onlar demir çeliği elinde tutan
birkaç kişidir,
Yoktur karabasandan bir çıkarları

Dünyaya bakıp 'ne küçük' derler,

Bir şeylerle yetinmezler ucunda,

Para hesap eder gibi hesaplıyorlar
bizi,

Savaş da bu hesabın ucunda.

Ürkmeyin tutmuşlar diye suyun başını:

Korkunç oyunları, davranın, bitsin.




Söz konusu olan çocuğundur, ana:
Koru onu, dikil karşılarına, 

Biz milyonlarca kişi 
Savaşı yener miyiz?
Bunu sen bileceksin.
Bunu biz bilecek, biz seçeceğiz.


Bir de düşün 'Yok! ' dediğini:
Düşün ki savaş geçmişin malı
ve barış taşıyor gelecekten.


****

Şiir: 'Çağrı' Bertolt BRECHT 
Çeviri: Attilâ TOKATLI
Görseller: GÜRBÜZ DOĞAN EKŞİOĞLU

Esin Bozdemir

7 Haziran 2013 Cuma

Tek ağacın gölgesindeki milyonlar ve gelecek umudumuz

Görsel: KÜRŞAT ZAMAN
 
Olmak istedikleri ‘ fikri hür, vicdanı hür’   gençliğin, tek bir ağaç etrafında toplanarak başlattıkları gezi parkındaki hareketin,  sadece sembolik olarak gösterilmeye çalışılan ‘tek bir ağaç’ olmadığını… bilinçli, zeki, kültürlü ve ne istediğini bilen gençliğin son derece naif, esprili ve mizahi kıvraklıkta yaşının verdiği dinamizm ve coşku ile düşüncelerini sergiledikleri ve yeşil bir alana sahip çıkmaya çalıştıkları seviyeli eylemlerinin… bambaşka bir tepki ile karşılık bulması neticesinde, kar topu misali çığ gibi büyüyerek… Anadolu’nun hemen her kesimine yayılan bir halk hareketine, ‘sosyal patlamaya’ dönüşmesi.. ve hem ülkemizde hem de dünyada ses getirmesi manidardır!
 
Özellikle, Gezi Parkı’ndaki gençlik, örnek davranışlarıyla ağaçlarına sahip çıkarken, özgürlük, birlik, beraberlik, demokrasi ve dayanışma ekseninde de tüm insanlığı kucaklamıştır. Sanatın insanı nasıl daha bir insan kıldığını, aklın ve vicdanın hümanist bir yaklaşımla ötekileştirmeden, farklı renklerin de saygı ve sevgi ile kabullenişini… ve bu birlikteliğin büyük bir özgüven içinde dalga dalga yükselerek halkın kendi gücünü kendi büyüklüğünü görmesi açısından da önemi oldukça büyüktür.

Ve diğer yandan; önyargılar içinde, empati duymadan, sorgulamadan, düşünmeden… sevginin önüne nefreti koyarak, baskı ile korkutarak zorla kabul ettiren, ettirmeye çalışan bir zihniyeti! çözüm olarak gören ve yasaklarla, günahlarla sürekli bastıran- bastırılan bir gençliğin, kendi yaşayamadığı, tatmadığı duygulara karşı; öfkeli, hastalıklı tutumların, travmatik davranışların boyutunun da, ortaçağ göstergesi istenilmeyecek eylemlere dönüşmesi kaygı vericidir. Sistemin izlediği politikalar kadar, tüm toplum psikolojisini etkileyen ve kitlelere uygulanan yöntem ve davranışlar...hem ülkemizde hem de dünyadaki sıradan vatandaşlar ve halklar kadar, sosyal ve toplum bilimciler, psikologlar tarafından da merakla izlenmekte ve değerlendirilmektedir artık.

3 Haziran 2013 Pazartesi

Ölümsüzlüğünün 50. yılında Nazım Hikmet...


diyor ki;
"Akın var güneşe akın!
Güneşi zaptedeceğiz güneşin zaptı yakın! "
 
 
Güneşi içenlerin türküsü
 

Bu bir türkü: -
toprak çanaklarda
güneşi içenlerin türküsü!
Bu bir örgü: -
alev bir saç örgüsü
kıvranıyor;
kanlı, kızıl bir meşale gibi yanıyor
esmer alınlarında
bakır ayakları çıplak kahramanların!
Ben de gördüm o kahramanları,
ben de sardım o örgüyü,
ben de onlarla
güneşe giden
köprüden
geçtim!
Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi
Ben de söyledim o türküyü!
Yüreğimiz topraktan aldı hızını;
altın yeleli aslanların ağzını
yırtarak
gerindik!
Sıçradık;
şimşekli rüzgâra bindik!
Kayalardan
kayalarla kopan kartallar
çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını.
Alev bilekli süvariler kamçılıyor
şaha kalkan atlarını!