31 Temmuz 2013 Çarşamba

Mucizeler, önce içindeki güce inanmanı bekler!

İnsanoğlu dara düştüğünde bir umut ışığı arar durur. İnsanlık tarihine baktığımızda, mucizelere inanmak hep umut oldu yaşayanlara. Kimi kalbindeki arzuların gerçekleşmesi, kimi dini inançları gereği, kimi de amansız hastalıklarının son bulması için,  mucizelerin ve mucize yaratanların izlerini sürdü. 
Modern çağı yaşayan 21. yy.'ın ortalama eğitim düzeyi yüksek ülkelerinde bile bugün halâ, mucizelerin varlığına inanış farklı kültür ve dinlerde, farklı ritüellere bağlı olarak hüküm sürmektedir. Çünkü fizik kurallarıyla dahi açıklanamayacak türden bazı şeyler vardır ki.. akıl ötesi gibi gelebilecek şaşılası olayları yaşatır insana..  ve bu tarz olayların yaşanmış ve yaşanmakta olduğu  gerçeği, düşüncesi mucizelere olan inançları da günbegün çoğaltmaktadır. (Görsel: buradan )

26 Temmuz 2013 Cuma

Bir manolya ağacı öyküsü ve manolya'nın yaşam döngüsünden renkli kareler...


Parlak koyu yeşil geniş yaprakları ve büyük beyaz renkli çiçekleriyle benim en çok sevdiğim ağaçlardan biridir Manolya Ağacı. Muhteşem görüntüsü, kokusu ve zarif duruşu ile çok nadir karşılaştığım bu özel ağaç kim bilir ne çok esin kaynağı olmuştur duygusal yüreklere... Bu ağacı yetiştirebilmek sanırım o kadar kolay değil ki ben her yerde karşılaşamıyorum bu yüzden. Uygun iklim ve çok özen göstermek gerekiyor anlaşılan. (Görsel: Magnolia )


23 Temmuz 2013 Salı

Korykos Antik Kenti ve mavi beyaz köpükler içinde Kızkalesi

Silifke deyince, Erdemli - Korikos sahillerinin hemen karşısında yer alan ve adını da adadaki kaleden alan Kızkalesi beldesi geliyor aklıma.. Doğu Akdeniz sahillerine yaptığımız gezi rotamızın mutlaka gidip görülecekler arasında olmazsa olmazımızdı bu belde ve önceliğimiz de Kızkalesi idi. Ama aksilik o ki adam boyu dalgaların olduğu bir güne denk gelmişti gezimiz. Bu yüzden kaleye ayak basamadık! Yaz sonuydu ve dönem itibarı ile de sert rüzgârların ve bol yağışların olması normaldi elbette. Ama Kızkalesi'nde gezilip görülecek yerler bir tek denizdeki bu kale ile sınırlı değildi..  
Kutsal vadilerdeki Adamkayalar' dan, Antik Olba'ya ve Cennet-Cehennem Mağaralarına kadar çevrili olan koskoca Korykos Kenti'nin bize anlatacakları henüz bitmemişti daha. Kentin biri karada, diğeri ise kıyıdan 200 metre açıkta bir adacığın üzerinde kurulu olan iki kalesi ve çevresinde pek çok antik yerleşimler vardı keşfedilmeyi bekleyen.

9 Temmuz 2013 Salı

TÜRVAK MÜZESİ’NDE YAZ ATÖLYELERİ


“KARAGÖZ-HACİVAT” ve “KUKLASİNEMA”
 
Geleneksel sahne sanatlarımızdan modern Türk tiyatrosuna, Yeşilçam’dan televizyonun ilk yıllarına kadar, küçük ziyaretçilerine eşsiz ve heyecan dolu bir müze deneyimi yaşatan TÜRVAK Sinema-Tiyatro Müzesi, yaz döneminde çocukların aileleriyle birlikte de katılabilecekleri yepyeni eğitim atölyeleri düzenliyor.

Görsel-işitsel kültür mirasımızın nesilden nesile aktarılmasını amaçlayan TÜRVAK Sinema-Tiyatro Müzesi ve VAVSanatişbirliğiyle, danışmanlığını UNIMA (Uluslararası Kukla ve Gölge OyunlarıBirliği) üyesi ve Kültür Bakanlığı sanatçısı Hakan Arısoy’un yaptığı “Karagöz-Hacivat”ve “KuklaSinema”atölyeleri, yaz okulu grupları, özel gruplar ve aileler için yaz dönemi boyunca benzersiz bir zaman tünelinin kapılarını aralıyor…
 
 
 
Türvak yetişkinler kadar çocuklara yönelikte birbirinden ilginç etkinlikler ve alternatif seçeneklerle, sahne sanatlarına /beyaz perdeye ilgi duyanlara kapılarını açmaya devam ediyor.  Özellikle yaz dönemi çocuk atölyelerini değerlendirmenizi öneririm... 'Bu yaz İstanbul'dayım' diyorsanız eğer...çocuklarınız için bundan daha güzel bir etkinlik olamaz..bkz.
 

7 Temmuz 2013 Pazar

Mehmet Osman Çağlar’ın ‘Mavi Mısralar’ı


“Fırtınayla savrulanlar gittiği yerde birbirini bulur. Nereye gittiği, nereye savrulduğu önemli değildir. Aşk pişmanlık duymamaktır.” diyor Mehmet Osman Çağlar, ‘CARMEN’E’ şiirinde..
Şair olmak, şairliğe soyunmak her insanın harcı değildir elbet. Şair, ne kadar cesaretle ve özgürce dillendirebilmiş ise yüreğinin sesini dizelerine… o kadar şair olur bana göre!.. Dürüst olabilmek önce kendine, sonra ‘derin’ anlamlar yüklemek kelimelere maskesizce!.. Şair olmak yürekli olmaktır aynı zamanda. Duygusal olan pek çok insan kendi iç dünyasında, nice kelimeler üretir belki ama ya cesareti yoktur söylemeye ya da o duyguyu verecek yeterlilikte değildir kelimeleri.  İşte bu yüzden şair olmak kolay değildir öyle!.. Çekincesiz, yalansız, samimice… Çünkü şairin duyarlılığı, hissedişleri çok daha başkadır pek çok insana göre…Ve şairin, artık sadece kendine ait değildir kelimeleri!.. bir kez açılmaya görsün denizlere…

1.GAZDANADAM FESTİVALİNDEN GÖRÜNTÜLER




Bütün taşlar gibi vekarlı,
hapiste söylenen bütün türküler gibi kederli,

b
ütün yük hayvanları gibi battal, ağır

ve aç çocukların dargın yüzlerine benzeyen elleriniz.

Arılar gibi hünerli, hafif,
sütlü memeler gibi yüklü,

t
abiat gibi cesur
ve dost yumuşaklıklarını haşin derilerinin
altında gizleyen elleriniz.

Bu dünya öküzün boynuzunda değil,
bu dünya ellerinizin üstünde duruyor.

5 Temmuz 2013 Cuma

Başbağlar Katliamının acısı unutulmadı!


Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde, 5 Temmuz 1993'te teröristler tarafından 33 masum insanımız hunharca katledildi.. Tarihe "Başbağlar Katliamı" olarak geçen o korkunç günde neler olmuştu?. işte o kara günün hikayesi

5 Temmuz 1993 Saat 20.30
Köyün etrafında ve içinde yüz ci­varında gözü dönmüş cani. Suçsuz, günahsız insanları öldürmeye ni­yet etmiş bir grup dağ eşkiyası.Hedef seçilmiş, ekipler hazırlanmış ve hain plan uygulanmaya başlanmıştı.Köyün etrafı kuşatılmış, telefonları kesilmişti. Köyün in­sanlarının az sonra başlarına geleceklerden haberleri yok.Namaz vaktidir. köyün erkeklerinin bir bö­lümü cami avlusunda abdest alırken, camiye doğru hareket etmekte. Köy sessiz...
Saat 20.30 sıralarında hoca elinde mikrofon, yüzü duvara dö­nük ezan okuyor. Hoca, arkasından gelenleri görmüyor. Ezan daha bitmeden hocanın ensesine bir tokat iniyor.Hoca arkasını dönünce, eli silahlı militanları görüyor. Ezan yarım kalmasın diye "Bırakın eza­nı tamamlayayım" dese de, dinletemiyor. Yaka paça sürükleniyor.Aynı anda camide mevcut bulunan cemaat de dışarı çıkarılıyor.
Caminin içinde olmayan köyün erkekleri tespit ediliyor.Falan fi­lanı getirin diye emirler yağıyor.Baskın yapanlar aradıkları insanları ismen biliyorlar.Sıradan bir baskın değil bu.M Hitanlar, evlere dağılıyor, kadın, erkek, çocuk hepsini dışarı çıkarıyorlar.Zaten Adil Hocanın okuduğu akşam ezanının birden bire yarıda kesilmesine köy hal­kı bir anlam verememişti.Köyün içinde bulunan militanlar, kısa süre­de köyde bulunan tüm insanları bir araya topluyorlar.

2 Temmuz 2013 Salı

Sivas’daki yangın devam ediyor halâ!

Bu Yangın Yerinde

Yaşamak bu yangın yerinde / Her gün yeniden ölerek

Zalimin elinde tutsak / Cahile kurban olarak

Yalanla kirli havada / Güçlükle soluk alarak
Savunmak gerçeği, çoğu kez/ Yalnızlığını bilerek

Korkağı, döneği, suskunu / Görüp de öfkeyle dolarak
Toplanıyor ölü arkadaşlar / Her biri bir yerden gelerek

Kiminin boynunda ilmeği / Kimi kanını silerek
Kucaklıyor beni Metin Altıok / "Aldırma" diyor gülerek

"Yaşamak görevdir bu yangın yerinde /Yaşamak, insan kalarak"
                                                                                  
Ataol Behramoğlu



2 Temmuz 1993’te Sivas’ta yaşamını yitirdi canlar. Hunharca, ateşler içinde yanarak..Bu dehşet bir katliamdı. Tarihimizin en acı, en karanlık süreçlerinden birisi yaşanmıştı. Üstelik göz göre göre işlenmiş, planlı hain bir saldırıydı bu!.. Şenlik günü cehenneme dönmüştü!..  İnsanın aklının alamayacağı bir vahşet!. O an orada değildik hiçbirimiz. Belki hayatta bile değildik kimimiz.. Bazıları tanık olmuştu o acılara... günlerce, aylarca, karabasanlar içinde ne acılar içinde yaşadılar kim bilir!.. Ama tarih yazmıştı bu katliamı bir kez.. Yaşanmıştı, gerçekti!..