20 Eylül 2013 Cuma

'Sesinde ne var biliyor musun. Söyleyemediğin sözler var.'

  
DIŞARIDAKİLER / DIŞARIDAKİ SESLER! (tıklayınız)
Her sokağın ve her mekânın kendine has bir dili var!.. Sabahları alarmlar ve zil sesleri çalınca ‘kalkma  vaktidir’. Kimi işe, kimi okula, kimi hastasına, kimi ustasına... çocuklar,  gençler, erkekler, kadınlar bir telaş içinde koşuşturmaca başlar. Servis araçları birbiri ardı sıra geçerken sokaktan... klakson, korna sesleri, polis arabaları ve bazen acı acı ambulans araçları vızır vızır işler durur.. hayatın nabzı her sabah böylesine hızlı ve hareketli atar. Caddeler, sokaklar, toplu taşıtlar doluverir bir anda.. Çalışanlar; memurlar, esnaflar, öğrenciler, seyyar satıcılar, yayalar, araçlar;  otobüsler, trenler, gemiler, uçaklar, işletmeler; okullar, hastaneler, işyerleri güne hazırdır artık... 

12 Eylül 2013 Perşembe

BUGÜN 12 EYLÜL!


12 Eylül 1980'den 12 Eylül 2013'e... 
Bugün 12 Eylül.. Türkiye'de silahlı kuvvetlerin yönetime el koyduğu ve tüm yurtta sıkıyönetimin ilan edildiği, 12 Eylül 1980 darbesinin gerçekleştiği gün. 
Ortaokul öğrencisiydim o yıllarda.. Genelkurmay başkanı Kenan Evren'in tek kanallı TRT'den yaptığı darbe açıklaması ile bambaşka bir güne uyanmıştık o gün. Radyolardan ve tv.den sıkıyönetim ve sokağa çıkma yasakları ilan edildiğinde, sanki koskoca bir millete ölüm fermanı verilmişçesine esaret altında hissettiğimiz gündü.. Öylesine tuhaf duygular içine girmiştim ki . O günden sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Öyle ya bir insan kendi sokağına, kendi bakkalına, pazarına, konu-komşusuna gidemeyecekse ne anlamı vardı ki o ülkede yaşamanın..  Kardeşi kardeşe kırdıran, peş peşe mitinglerin olduğu , hak ve özgürlük arayışları içinde kamplara ayrılmış insanlar vardı.. ölümlerin ardı arkası kesilmemekteydi.. acılar, feryatlar... Unutulacak gibi değildi o yıllar.. Bir de üzerine bu darbe, çocuk yüreğimi nasıl titretmişti.

4 Eylül 2013 Çarşamba

'Her şeyi süpürebilirsin; Sonbaharı süpüremezsin.'

görsel: burdan
Müjdelemek istercesine ansızın çıkıp, ‘ben geldim aç kapıyı’ dedi sonbahar... dışarıda nasıl da yağıyor yağmur, sicim gibi. Tek tük aralarda kaybolmuş müstakil evlerin saçaklarından damlıyor, pıtır pıtır... Sisler arasında sanki kaybolmuş bir şehir var ve havada boz bulanık bir toprak kokusu! nasıl yani mi diyorsunuz.. Yeni yaşam mahallimizin hemen yakınına, geleceğin finans merkezi kurulmak üzere dizayn edilmekte.. bu yüzden her yer şantiye alanı. Vaktinde kırsal iken, ağaçlarıyla, çalısı, çırpısı, gece kondusu, deresiyle yeşillik bir alanmış buralar belli.. şimdi yerine yüksek yüksek gökdelenler dikilecek, bu yüzden ağaçlar kesilmiş, oyuk oyuk çukurlar açılmış vaziyette.. haliyle yağmur yağdıkça,  dokusu bozulmuş da olsa açık pencerelerden içeri, rüzgârın savurarak getirdiği, toprağın kokusunu duyabiliyorum.. Keşke yeşil alan bıraksalardı da.. nefes alacak ve doğayı içimizde hissedecek ferahlığı yaşayabilseydik!.. Ama ağaçları söküp atsan da, yaşayan yeşillikleri ruhsuz beton yığınlarına çevirip griye boyasan da..ne güneşe, ne aya, ne rüzgâra dokunamazsın!

2 Eylül 2013 Pazartesi

40 Yıl öncesinden bir köy Öğretmeninin anıları...


Bir yaz tatili de göz açıp kapayıncaya kadar geldi geçti. Şimdi yeni bir eğitim yılına daha girmek üzereyiz. Tatilin son günleri yaşanırken, yeni eğitim döneminin hummalı koşuşturmacaları da başladı. Yeni kayıtlar, yeni formalar, okul araç-gereçleri- kırtasiye alımları... diğer yandan, özlem duyulan arkadaşlara ve en önemlisi de değerli Öğretmenlere kavuşacak olmanın heyecanı var... Bizler de o heyecanı çocuklar(ımız)la birlikte yaşarken, kendi öğrencilik yıllarımız da gözümüzün önüne geliyor çoğu kez... özellikle ilkokul çağlarımız, okula ilk başladığımız o gün ve her birimizin hayatında özel bir yere sahip olan İlkokul Öğretmenimizi hiç bir zaman unutmuyoruz... öyle değil mi!

Öğretmenlik mesleğinin ne kadar özel ve kutsal bir meslek olduğunu kendi ilkokul öğretmenimi anımsadıkça çok daha iyi anlıyorum. Zaman zaman günümüz Öğretmenlerini, öğrencileri ve eğitim öğretim anlayışını sorguladığım da sıkça oluyor... Bir, şimdi ki zamana bakıyorum bir de, kendi yetiştiğim zamanlara... (Davranış ve yetiştirme tarzlarına; disiplin, özveri ve fedakarlıklara...)

Yeni bir eğitim ve öğretim yılına girmek üzereyken, şimdiden tüm öğrencilere ve değerli öğretmenlere başarılı bir yıl diliyor...ve sizlere, Kemahkalesi blogunda yer alan ve okurken son derece etkilendiğim, sizin de ilginizi çekeceğine inandığım, kırk yıl öncesine ait bir köy öğretmeninin duygu dolu anılarını, Abdullah Bozdemir'in sunuş yazısı ile birlikte sizlerle paylaşıyorum...