25 Şubat 2014 Salı

Dünya denen rüzgârlı yerde...

Sizlere bir şey anlatmak istiyorum. Kızarmış iki tavuk gördüm, havada gidiyor, kuş gibi uçuyorlardı; karınlarını cennete, sırtlarını cehenneme çevirmişlerdi. Bir örsle bir değirmen taşı gördüm, Ren Irmağı’nın üzerinde nazlı nazlı yüzüyorlardı. Paskalya’da bir kurbağa buz üzerinde oturmuş  bir saban demirini yiyordu. Üç adam gördüm, bir tavşanı yakalamaya uğraşıyorlardı; koltuk değneklerine yaslanıyor, ayaklıklar üzerinde yürüyorlardı, biri sağırdı, öbürsü kör, üçüncüsü dilsiz; dördüncüsüne gelince, ayaklarını oynatamıyordu. Bilmek ister misiniz nasıl yapıyorlardı bunu? İleriden dolu dizgin geçen tavşanı ilkin kör gördü, dilsiz kötürüme seslendi, kötürüm de tavşanı yakasından kavradı.

İnsanlar gördüm, karada yelkenli gemilerle gitmeye kalktılar, rüzgârda yelkenlerini açıp geniş tarlalar üzerinden yüzüp geçtiler. Derken yüksek bir dağa çıkmak istediler, ama yürekler acısı bir şekilde boğuldular. 

Bir yengeç bir tavşanı kaçmaya zorladı. Yüksek bir çatının üzerinde bir inek yatıyordu, tırmanıp çıkmıştı oraya. 
Sözünü ettiğim ülkede sinekler buradaki keçiler kadar büyüktür. Aç pencereyi de yalanlar uçup gitsin dışarıya! (*) 

Gün, bir yanda Grimmy Kardeşler'in anlattığı masallar...

Diğer yandan fonda Kitaro ve Ekrem Ataer’in besteleriyle ‘Ömer Hayyam’ı okumak ve dinlemekle geçerken; Masallardan türkülere, türkülerden şiirlere, şiirlerden, günümüze ve ‘rivayet o dur ki !!’ lere doğru türlü türlü yolculuklara, hayallere  çıkardı beni.. 
'Yalnızca yaşadığı coğrafyanın değil insanlığın mirası ve ortak değeri olan Ömer Hayyam'ı bugün yeniden okumak ve bir kez daha düşünmek lâzım!' dedim kendime!.. 


“Nedir bu mal mülk hırsı, dükkânlar, konaklar, hanlar, hamamlar? Bugünü insanca yaşayacağımıza, neden yarın için kendimizi satarız anlaşılmaz? Bu telaş bizi ‘gerçek’ten o kadar uzaklaştırıyor ki. İnsanlığımızın dışına çıkıp baktığımızda ne kadar zavallıyız kim bilir? Dünya denen rüzgârlı yerde neden mum yakmaya çalışıyoruz ki.” (**) 
"Hayyam'ın iç sıkıntısının ve şaşkınlığının karşısında, dünyanın yaşanılası ve gerçek yüzünü anlatan bir ses olmalıydı. " 
diyor Ataer ve bu eserde görevi tek başına kemana bırakıyor.   
Yaşamadan atladığımız tüm güzellikleri, farkına varmadan yanı başımızdan akan giden zenginlikleri anlatmaya çalışan bir tek keman yayı. O keman ki;
-Dinle, diyordu. 
-Dinle, hırsın yüzünden neleri kaçırdın. Şimdi kapa gözlerini ve yok say kendini. Yok olmak ne dayanılmaz şey değil mi? Açtığında gözlerini tekrar var olmanın ne büyük mutluluk olduğunu göreceksin. Sana gerçek huzuru verecek şey yaşamın ta kendisidir. Onun için mal mülk, hırs için dertlenme, dertlerinin içindeki sevinci ara, bul, çıkar.  
Grimmy Kardeşler ve Ömer Hayyam; farklı  bir yüzyılda, farklı bir coğrafyada ama aynı evrenin çatısı altında, asırlar sonra yine aynı perdeden sesleniyorlar bize...

İnsan, hep aynı ! dokunuşlar hep aynı!.. 
Esin Bozdemir
(*)  Grimm Masalları - II - YKY Yayınları ‘Dietmar Palavrası’(**)Ekrem Ataer’in Besteleriyle Ömer Hayyam 5-Körleme’ Görsel: Sanatçının Adı: Kilian Schoenberger - ( facebook) Not: Grimm Masallarıyla büyümüş fotoğrafçının, büyüdüğü kasabada hayran olduğu ve çocukken masalların gerçekleştiği yerler olarak hayal ettiği mekanlara ait diğer fotoğraf kareleri için bkz

12 yorum:

  1. İnsanoğlunun sınırsız isteklerinin, amansız hırsının sınırı yok gerçekten. Bazen fren yapmasını sağlayacak bir düzenek de yok elinde. Akıl ve mantık da devreden çıkarsa her yere, her duruma sürüklenebiliyor. "Olgunlaşma" da yaşla değil, deneyimlerle, kendini kontrol etmekle sağlanıyor. Kuşaklar süren bu yolculukta "gerçek doğruyu" haykıran insanlar iyi ki hep var olmuşlar.
    Teşekkürler hatırlattığınız için, yeniden anılarımızı kurcaladığınız için.
    Selam-sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Makbule Abalı,
      "GERÇEK DOĞRUYU" söyleyenler iyi ki var öyle değil mi Makbule Hanım.
      Yoksa insanoğlu "olgunlaşma" evresine hiç ulaşamayacaktı.

      Ben teşekkür ederim.
      Esenlikler, sevgiler...

      Sil
  2. Yazılarınızı okumak büyük keyif. Teşekkürlerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Mehmet Bilgehan Merki,
      Bloglar aracılığı ile,
      hep birlikte paylaştıkça çoğaldığımız bir dünya burası..
      Ben teşekkür ederim.

      Sil
  3. Ne kolay ve ne zor egolardan kurtulmak, hıslardan arınmak. Unutup yeniden hatırlıyoruz. Sonra yeniden unutuyoruz. , Bazan dibe vurup kendimiz hatırlıyoruz. Bazan da, şimdi olduğu gibi bir dost, bir hoş masal, bir bilge ozan ve bir büyülü keman dokunuşuyla hatırlatıveriyor.

    Teşekkürler Esin...Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Asuman Yelen,
      Aynen üzerine bastığınız gibi bir durum şu 'EGO' kavramı. Bazen çok kolay, bazen çok zor ondan arınabilmek. Ama iyi ki; unutunca, hatırlayan/hatırlatan bir dolu imgeler, imalar, sözler ve özel insanlar, dostlar... var. Ve iyi ki tüm bunlara aracı olan sanat var...

      Yazıma katkı veren değerli yorumun için
      ben teşekkür ederim Asuman Ablacığım..
      Sevgilerimle..

      Sil
  4. Keyifliydi. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @bahçe perim,
      Keyif almanız, beni de hoş kılar..
      teşekkürler..

      Sil
  5. Ne muhteşem yazmışsın Esin.. Hem okuduklarım hem de sunuş şeklin çarptı beni. Nasıl güzel bağlamışsın birbirinden farklı anlatılanları.. ve onların aslında aynı olduğunu.. Ben bu yazını niye zamanında göremediğimi sorguladım uzun bir süre.. Sonra, geç olsun güç olmasın dedim.. Ellerine sağlık güzel Esinim sarışınım.. duyguların becerilerin ve ellerin dert görmesin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @gülsen VAROL,
      Bazen aklıma düştüğünde, bir ozanın, bir düşünürün sözü.. o zaman yeniden anımsamak adına blog sayfalarımda gezindiğim oluyor. Öyle bir anıma denk gelişti bu, yeniden paylaşmak istedim. İyi ki aklıma düşmüş, böylece bir güzel yüreğe de değmiş oldu.. Sanatla beslenmek ferahlatıyor insanı. Nefes aldığımız yegâne kaynaklar; müzikler, kitaplar.. Tıpkı 'Albumdekiler' romanınızı da yeniden yeniden okuduğum gibi; bir söz, bir kare fotoğrafta 'Cehennem Deresi'ni deki görüntüler de usuma düştüğünde, yeniden elim uzanacaktır kitabınıza bunu hissediyorum.. Şimdi özlemlerimi biriktiriyorum...'iz bırakanları' ben hep anımsarım çünkü.. Teşekkür ederim Gülsen Hoca'm..

      Sil