21 Mart 2014 Cuma

Aşık Veysel'i 41. Ölüm Yıldönümünde Saygıyla Anıyoruz...

O, “Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece” dedi ve “Benim sadık yârim kara topraktır“ diyerek ekledi sonuna!
"Dünyaya gelmemde maksat ne idi: bir sadık dost." diyen Veysel’in aramızdan ayrılışının üzerinden tam 41 yıl geçti. O Türk tarihinin en büyük ve çağının en devrimci ozanlarından biri oldu.
Veysel Şatıroğlu veya bilinen adıyla Âşık Veysel, 25 Ekim 1894 tarihinde Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Aşık Veysel kendisi ile yapılan bir söyleşi de hayatını şu sözlerle dile getirir:

“Hayatım, herkes gibi değil. Hayatım, öyle bir doğuş ki, annem koyun sağmadan gelirken yol üzerinde dünyaya gelmişim. Orada kadınlar çarşafla, şununla, bununla sarmış, eve getirmişler beni.”

Âşık Veysel, 7 yaşında geçirdiği çiçek hastalığı sonucunda bir gözünü kaybeder. Diğer gözünü ise bir değneğin batması sonucunda kaybeder. Dünyanın tüm gerçeğini kalbiyle gören Aşık Veysel, 7 yaşında gözlerini kaybedişini ise şu sözlerle ifade ediyor:

“7 yaşıma kadar ben de herkes gibi koştum, seğirttim, güldüm, oynadım. 7 yaşımda, 12. ayın içiydi, anam bana bir entari dikmişti giydirdi. Beni çok seven bir kadın vardı, Muhsine. Annemin emmisinin karısıydı, ona sevinerek göstermeye gittim. Kadıncağız beni sevdi, okşadı. Akşamüzeri namazdan evvel döndüm geliyordum, yağmurlu bir gündü. Ayaklarım kaydı, çamurun içine düştüm. O sevinerek giyindiğim entari boydan boya çamur oldu. İşte o akşam geldim, çiçek hastalığına yakalanmışım, sabahleyin kalkmadım, dünyayı son görüşüm o oldu. Ondan sonra da babam rahmetlik, başka şeyden ümidi kesince bir saz bulmuş getirdi, onu çalmaya devam ettim. 10-12 yaşıma kadar çaldım. Sağ gözüm ziyai görüyordu, sol gözüm o çiçek hastalığından akmış gitmişti. Doktorlar bana baktılar, sağ gözüm biraz gördüğü için pus var açılır dediler, bir gün tayin ettiler, Akdağ madenine getir dediler babama. O arada, ineklere saman dökerken inek kafasını sallayınca tam sağ gözüme vurdu boynuzunu, o da aktı gitti.”


İki gözü de görmeyen ve karanlığa bürünen ozanın annesi ve babası, bu duruma çok üzülüyor ve diğer kardeşlerinin bakamayacağını düşünüp evlendirmek isterler. Akrabaların kızı olan Esma hanım ile evlendirilen sanatçının peşini olumsuzluklar bırakmıyordu. Yeni doğan erkek çocuğunu kaybeden ozan, daha sonradan anne ve babasını da kaybederek, hayata küsmüştür. Bunun üstüne eşinin başka biri ile kaçması ile perişan olan sanatçı, kendini türkülere vermiştir. Eşi terk ettiğinde iki aylık kız çocuğu ozanın yanında kalmıştı. Fakat kız çocuğu da erkek evladı gibi hayatını yitirmiştir. Acı dolu hayatını şarkılara döken ozan, yanık yanık türkülerini sevenleri ile paylaşarak, bir nebzede olsa acılarını dindirmiştir.

Çocuklarının ölmesi ve eşinin bırakması ile birlikte memleketini terk eden sanatçı, arkadaşları ile birlikte başka bir köye yerleşirler. Beş parasız geçen zorlu günlerin ardından  1931 yılında yapılan Halk şiirleri bayramı ile hayatı bir anda düzelir, maddi manevi güzellikler yaşamaya başlar. Ve Gülizar adlı bir bayan ile hayatını birleştirir. 
Gözlerini kaybedişiyle aldığı can yoldaşını çalmaya başlayan Aşık Veysel, 1933 yılında tanıştığı Ahmet Kutsi Tecer’in teşvikiyle kendi sözlerini duyurmaya başladı.
Televizyonun olmadığı zamanlarda sesini memleketin her köşesine yayan Aşık Veysel’i Radyoda dinleyen Atatürk kendisiyle tanışmak istedi. Ancak aksilikler dolayısı ile Atatürk ile tanışamadı. Aşık Veysel, Ata’sına özlemi içinde yıllar boyu sazına söz katarak nesilden nesile türkülerini aktardı.

Âşık geleneğinin en büyük temsilcilerinden olan Âşık Veysel, bir dönem yurdu dolaşarak Köy Enstitüleri'nde saz hocalığı yaptı. 


1965 yılında özel kanunla maaş bağlandı. 1970'li yıllarda Hümeyra, Fikret Kızılok, Esin Afşar gibi bazı müzisyenler Âşık Veysel'in deyişlerini düzenleyerek yaygınlaşmasını sağladı. Şarkışla'da her yıl adına şenlikler düzenlenmesi bir gelenek haline geldi.

Cumhuriyet dönemi ozan ve ozanlık geleneği içerisinde Âşık Veysel’in büyük bir yeri vardır. Onun adı Cumhuriyet ve Atatürk devrimleriyle birlikte anılır.
 
Âşık Veysel şiire bir görev yüklemiştir. Gözleri görmez, ancak Kurtuluş Savaşı sırasında Sivas Kongresi içindeki Atatürk karşıtlarının oyunlarının “bulanık fikirler” olduğunu söyleyecek kadar da sezgisi kuvvetlidir.
Tasavvuf anlayışı içinde yetişmesine karşın, yönelimi Cumhuriyet’ten yana olmuştur. Âşık Veysel  ülkemizin seferberlik ve Kurtuluş Savaşı'nın en fırtınalı dönemlerinde gençliğinin en delikanlı çağını yaşamış. Ancak gözlerinin görmemesinden dolayı savaşa katılamamış, kurtuluş mücadelesi içinde kendisinin olmamasını  şiirlerine de yansıtmıştır.
“İsterim hayatta düşmanla savaş /Milletime kurban olaydı bu baş /Nasıp değilmiş şehitlik kardaş/İmanım, niyetim bana kafidir." Sevda şiirlerinin içinde ise bir hazine saklıdır sanki. Bu hazine insanlığın sevgi felsefesidir. “Güzelliğin on para etmez, şu bendeki aşk olmasa” sözü sıradan bir söz değildir." Saklarım gözümde güzelliğini/ Her nereye baksam sen varsın orda / Kalbimde saklarım muhabbetini / Koymam yabancıyı sen varsın orda"

Veysel eserlerinde Türkçe'yi yalın, dili ise ustalıkla kullanır. Yaşama sevinciyle hüzün, iyimserlikle umutsuzluk şiirlerinde iç içeydi. Doğa, toplumsal olaylar, din ve siyasete ince eleştiriler yönelttiği şiirleri de vardır. Şiirleri, Deyişler (1944) , Sazımdan Sesler (1950) , Dostlar Beni Hatırlasın (1970) isimli kitaplarında toplandı. Ölümünden sonra Bütün Şiirleri (1984) adıyla eserleri tekrar yayınlandı.

Türkiye’nin en önemli ozanı Aşık Veysel 21 Mart 1973 tarihinde aramızdan ayrıldı.

Halk şiirimizin bu güçlü ozanı yarım yüzyılı aşkın bir süre yazdıklarıyla, sazıyla çalıp söyledikleriyle çevresine ışıklar saçtı. O sadece çağımızın değil, bizden çok sonra yaşayacakların da;  “Dostlar Beni Hatırlasın” , “Uzun İnce Bir Yoldayım”,  ve daha pek çok şiirleriyle unutamayacağı bir ozan olarak daima rahmetle anılacaktır.

Bir başka usta şairimiz Ümit Yaşar Oğuzcan da Ozan Aşık Veysel için bu güzel dizeleri yazmıştır.

Doldurulmaz yerin senin / Dostlar seni unutur mu?/ Hiç sönmezdi nurun senin/ Dostlar seni unutur mu?/ Tertemiz bir özün vardı/ Apaydınlık yüzün vardı/ Söylenecek sözün vardı/ Dostlar seni unutur mu?/ Şiirde sağlam temeldin / İnsanlıkta en güzeldin / Biz bir ÜMİT sen VEYSEL’DİN / Dostlar seni unutur mu?

ve
Kızılırmak boylarından Doğu Ekspresi ile geçerken
Büyük Usta’yı Anmamak mümkün mü!
 

Aramızdan ayrılışının 41. yılında
büyük ozan Aşık Veysel’i  saygıyla anıyoruz.
 Esin Bozdemir

3 yorum:

  1. Şiirleri ve türküleri ile büyüdük. Allah mekanını cennet eylesin.

    YanıtlaSil
  2. Olumsuzluklarla, acılarla, kayıplarla dolu bir yaşam öyküsü... Ama o kötü kadere rağmen kendini kanıtlayabilmiş bir büyük yetenek. Küçük bir yerde koca bir dünya yaratmış. "Uzun ince bir yolda" ne çok yol katetmiş.
    "Dostlar beni hatırlasın" diyordu. Hiç unutulmadı ki...
    Ne güzel, yararlı bilgiler derlemişsiniz, elinize sağlık.
    Selam-sevgiler.

    YanıtlaSil
  3. Çok ama çok severim. Nur içinde yatsın.

    YanıtlaSil