28 Haziran 2014 Cumartesi

Doğu Ekspresi ile Erzincan Kemah'tan Kars'a (2.Bölüm)



Doğu Ekspresi ile yolculuğumuz Erzurum Gar’ında verdiğimiz 15-20 dakikalık bir molada, inenlerin çoğunlukta olduğu ve birkaç yeni yolcunun da binmesi ile göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor. Ve yine kondüktörün çaldığı düdüğün sesine, tren teşkil memurunun düdük sesi ekleniyor ve lokomotifin peşine takılmış vagonlarımız rayların üzerinde yavaşça hareket ediyor. Veeee Doğu Ekspresi Treni ile güzel memleketimizin bir diğer ucuna Kars’a yolculuğumuz başlıyor. :)
Dadaşlar diyarına el sallayarak yavaşça ayrılıyoruz Erzurum'dan .)
Yemyeşil dağlar, ovalar... pamuk gibi bulutlarla kaplı uçsuz bucaksız gökyüzünde beyazın ve mavinin her tonu, sarp kayalıkların ve dağların doruklarında özgürce uçan ve  gölgeleriyle dans eden doğanlar, şahinler,  kartallar... kırlarda otlayan büyükbaş, küçükbaş hayvanlar... bir film şeridi gibi akıp geçerken trenin penceresinden; bu harika peysaj görüntüler karşısında ne kadar özel bir coğrafyaya sahip olduğumuza bir kez daha tanık oluyoruz.

*****


Erzurum - Kars demiryolu güzergâhı üzerinde yer alan 
tarihi bir köprü daha...



*****
İlk istasyonumuz Uzunahmet
Uzunahmet, Erzurum ilinin Merkez ilçesine bağlı bir köy. Uzunahmet Köyü, ilk Selçuklu akınlarıyla kurulan Oğuzların Kayı boyundan Bozok kolundan Karakeçili aşiretinden insanlardan oluşmuş köylerden birisi oluyor. Türkmen dadaş kültürü olan köyün 600 yıllık geçmişi var. Aşkale ve Erzurum çevresinde, yoğun olarak Karakeçili oymağından köyler mevcut.
Köy Uzunahmet adını nereden almış acaba? diye merak ediyoruz.  
Köyün eski adı Kalegöz imiş.  Daha sonra ise Türkmen beyi Uzunahmet'ten ismini almış. Belli ki Türkmen Bey’in boyu bir hayli uzun imiş.)

Yörede Akkoyunlu, Karakeçili, Beydilli Türkmen oymakları yoğun bir şekilde iskan edinmişler buraları. Ve beraberinde kendi öz kültürlerini; Türkmen Dadaş kültür gelenek ve göreneklerini  de taşımışlar.Erzurum`da Rusların istilasına karşı 1855 yılında halk ve askerler tarafından gözlem ve savunma amaçlı olarak yaptırılan tarihi `Uzunahmet Tabyaları` nı uzaktan göremiyoruz ama Erzurum - Kars karayolunun 20. kilometresindeki merkeze bağlı Uzunahmet köyü yakınlarında, tüm ovaya hakim, Deveboynu dağ silsilesini rahatlıkla görebiliyoruz.
Jeolojik oluşum çok etkileyici. Bunlar da Doğu Anadolu’nun peri bacaları olmalı.) 
Birbirinden ilginç şekillere bürünmüş ve gizemli görüntüler sergileyen dağ katmanlarının her birinin yöre halkının dilinde eminim kendine has isimleri vardır. Kimi kediye, kimi köpeğe, kimi deveye benziyor.

Bu coğrafyanın arıları boşuna çalışkan değil!.. endemik bitkilerle örtülü çiçeklerden topladıkları özleri nasıl da leziz bala dönüştürüyorlar! Bu görüntüler karşısında ise içimdeki sesler hiç susmuyor;

'Balı, tulum ve kaşar peyniri, eti, sütü ile en değerli besin kaynaklarımızı temin eden memleketimizin bereketli toprakları, bizi doyurmaya yetmez mi? yeter elbette, ama ithal etlere, sütlere ve diğer gıdalara ne demeli! Çiftçilik, hayvancılık desteklenmeli ve bu amansız göçler bir an önce durdurulmalı...  ( ekolojik dengeyi, coğrafî düzeni ve sosyal hayatı bozacak olan Hes'lere, nükleer santrallerin yapımına artık bir son verilmeli!. ) böylesine verimli iken topraklarımız biz kendi kendimize fazlası ile  yeteriz!.. '
*****
 Sarıkızlar yolumuzu kesiyorlar :)

Ve… ‘Erzurum’un anahtarı Hasankale' İstasyonundayız…

Tüm ihtişamı ile Pasinler ‘Hasankale’ bizi selamlıyor…
Asırlar önce başlayan yaşamsal devinimin ortaya koyduğu birikimden beslenen Hasankale, Bizans, Selçuklu, İlhanlı, Saltuklu ve Osmanlı tarihinde önemli bir yere sahip.

İlçenin tarih sahnesine çıkışı da Kale’nin inşası ile başlar. Hasan Dede Dağı’nın en uç noktasındaki sarp kayalar üzerine, stratejik bir konumlandırma ile inşa edilen kalenin dış surları bugüne kadar ulaşamamışsa da iç surlar bütün ihtişamı ile ilçeye gelenleri karşılıyor.
 
Kurucusunun adını taşıyan Hasankale;  Hasanbaba Dağı'nın hemen güneyindeki sarp bir tepe üzerinde yer alıyor. 1336 - 1339 tarihleri arasında inşa edilmiş ve pek çok tamirat geçirmiş olan kale, bir İlhanlı eseri oluyormuş efendim.  
Kalıntılardan üç kat olduğu anlaşılan kale surlarının; İç kale bölümünde, Kanuni Sultan Süleyman'ın yaptırdığı cami, IV. Murat adına yaptırılan kasr ve bir de ikametgâhı olan ama günümüze sadece duvar kalıntıları kalmış olan bir kale.  (tarihi için bkz: http://www.pasinler.bel.tr/tarih.php)

Birkaç yolcu indirdikten sonra Hasankale' den ayrılıyoruz...
Köprüköy İstasyonundayız..
Köprüköy, Erzurum merkeze 55,  Pasinler'e 15, Horasan'a 25 Km.  uzaklıkta, Aras Nehri kenarında yer alan ilçe. Yöre halkının geçim kaynağı ise bu kadar bereketli topraklar olunca doğal olarak da hayvancılık ve tarım oluyor. İlçe Pasinler ile Horasan arasında kalıyor.  İlçeye de adını veren tarihi Çobandede Köprüsü yol kenarında Aras Nehri üzerinde yer almakta.
*****
Horasan İstasyonu
Horasan, Erzurum iline bağlı bir ilçe. Horasan ilçesi kuzey ve doğuda Kars, güneydoğuda Ağrı illeri, güneyde Karayazı, batıda Köprüköy ve Pasinler, kuzeybatıda Narman ilçeleriyle çevrili. Horasan tarihi açıdan da önemli bir ilçemiz. 
*Kısaca Horasan'ın tarihine bakacak olursak; 1071 Malazgirt savaşıyla Anadolu büyük ölçüde Selçuklu Devleti hakimiyetine girmiştir. Bu savaş öncesinde ve sonrasında İran Horasan’ından gelen Türk toplulukları o zamana kadar ismi ÜSKÜHAT olan yere Horasan ismini vererek yerleşmişlerdir. Sonraki dönemlerde bölge sırasıyla Saltuk Oğulları Beyliği, Anadolu Selçuklu Devleti, Moğol Hakimiyeti  (1256 – 1340), Çoban Oğulları ve Ertana Beylikleri, Karakoyunlu Devleti, Moğollar ve Safavi Devleti Hakimiyetinde kaldıktan sonra 1514 Çaldıran Savaşıyla birlikte Osmanlı Devleti hakimiyetine  girmiştir.

Osmanlı döneminde Horasan, Erzurum Sancağı Pasinler Kazasına bağlı 16 köyden ibaret bir Osmanlı Nahiyesidir.1877 – 1878 Osmanlı Rus Harbi sonunda Horasan – Sarıkamış ve Eleşkirt sınırı hemen hemen  Osmanlı - Rus sınırını oluşturmuştur. 1.Dünya Savaşı sırasında İlçe 1916 ile 16 Mart 1918 tarihleri arasında    Rus ve Ermeni işgali altında kalmıştır. Horasan ilçesi Cumhuriyet döneminde Pasinler İlçesine Bağlı Zanzak   (Akçataş ) Nahiyesinin bir köyü iken 1940 yılında Nahiye merkezi şimdiki Horasan’ın bulunduğu yere nakledilmiş ve 30 köy bağlanmıştır.4 Aralık 1953 te çıkarılan 6191 sayılı kanunla ilçe olmuştur.
Boz bulanık dağlarımız, bozkırlarımız...
Yeşilin her tonundan sarıya, sarıdan kızıla dönüşen...
Doğanın renkleri inanılmaz etkileyici!
 
Konar göçerleri görüyoruz..Üç beş çadır, bir- iki aile, çocuklar, irili ufaklı hayvan sürüleri, bir çoban, bir de motorlu taşıt... Anlıyoruz ki, Doğu Anadolu Bölgesi'nde yaşam, hala göçebe kültürünün etkisi altında... 
Bu bölgelerde geleneksel yaşam biçimi süregeldiğine göre, şekil değiştirmekle beraber, kol gücünü gerektiren bir düzenekle Yayık kullanılırken,  yine eski yöntemle sağılan sütten elde edilen peynir  de tulumlara basılıp yeraltında saklanıyor olmalı!.. :)
 *****

Tarihi köprülerin üzerinden geçmeye devam ediyoruz... 

Ve uzaktan bir cep gibi görünen, yakınlaştıkça bizi içine çeken ardı ardına
sıralanmış olan tünellere giriyoruz.

Ve.. yine bir istasyona daha geliyoruz.
Ama bu defa durmuyor ve teğet geçiyoruz!.
*****
Hızırilyas İstasyonu
Bir zamanlar hayatlara dokunan  ama artık tarih olan bir istasyon!
İstasyonun ek binasını kuşatan bu yemyeşil ağaçlar, sarmaşıklar ise ona hayat vermek istercesine etrafını sarıp sarmalamış... 
(Not: Saptıran, Çağdariç, Çiçekli, Ağaver, Alvar,  Yekabat ,  Karaçuha ve Hızırilyas istasyonları önemini  yitirip kullanılmadığı için harap bir halde kaderine  terk edilmiş, birçoğu ise kaybolmuştur.) 

***** 
görkemli manzaraları görünce elimdeki kameram 'sen sus ben konuşayım' diyor:) susuyorum ve deklanşöre basmakla yetiniyorum:)


En büyük sanat eseri doğamızın ta kendisi değil midir? 
*****

Tahtadan asma bir köprü..
Eski Türk filmlerinden sahneler canlanıyor gözümde...
Süngütaşı İstasyonu
Tepelerinde  birbirinden ilginç kaya oluşumlarının yer aldığı ve hayal gücümüzün sınırlarını zorlayan doğa harikası görüntülerle karşılaştığımız Süngütaş istasyonundayız.

*****
 
Süngütaşı ya da eski adıyla Zivin, Kars ilinin Sarıkamış ilçesine bağlı Sarıkamış'a 39 km uzaklıkta, 65 hanelik bir köy. Çok az bir nüfusa sahip olan (200 civarı) bu köyün doğusuna dikkatlice bakarsanız eğer, sarp kayalar üzerine kurulmuş bir kale görürsünüz. İşte bu kale Zivin Kalesi oluyor.  Kale son derece heybetli görünüyor. Köyün bulunduğu bölge 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında önemli bir çatışma olan Zivin Çatışmasına sahne olmuş.


Zivin Kalesi

Zivin Kalesi Kars, Sarıkamış ilçesinde, Zivin (Micingirt Köyü'nde) bulunan kale Saltuklu Mansur Ergin tarafından 1232 yılında yaptırılmış. Kayalık bir tepe üzerindeki kalenin bulunduğu alanın çevresinde Urartu kaya mezarları ve Urartu sarnıcının bulunuşu, bu bölgeye daha önceden Urartular tarafından yerleşildiğini göstermekte imiş. Sonraki dönemlerde bu kaleyi Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Saltuklular ve Osmanlılar kullanmışlar. Bunu belirten bazı İslam ve Hıristiyan yazılarına taşlar üzerinde rastlanmış. Kale dikdörtgen planlı olup, günümüze yalnızca sur duvarlarının bazı bölümleri ulaşabilmiş. Duvarları kesme ve moloz taştan yapılmıştır. Bugünkü konumuyla kalenin planını çıkarabilmek ise mümkün değilmiş. Bu önemli kaleyi trenden ancak bu kadar çekebildim .) 

Ve... doğanın şaheserleri tüm ihtişamı ile ve
birbirleriyle kıyasıya yarışırcasına  görsel şölene dönüştürüyorlar sunumlarını...
Kim bilir kaç yüzyıllık bu taşlar!.. bu kayalar!..
gözlerimi kapatıyorum ve zaman tünelinde yüzyıllar öncesine uzanıyorum yine!.. 


bu yolculukta ben, yolculuk içinde yolculuklara çıkıyorum...
Kayalara vuran güneş ışığının yansımaları doğal bir enerjiyle ve sihirle dolu bir dünyaya götürüyor bizi.

ben hayale koyulurken, tren yeni bir tünele giriyor bile :)

Esin Bozdemir
 Kars Garı'na gelmek üzereyiz...devamı yakında!

11 yorum:

  1. Nefis bir yolculuğa zevkle devam ediyorum, senin fotoğrafladığın müthiş doğa manzaraları eşliğinde. Gerçekten de dahi bir ressamın elinden çıkmış eşsiz tablolar gibi doğa manzaraları. Ve bunca emekle, tarihi bilgilerle destekleyerek hazırladığın belgesel niteliğindeki paylaşım için teşekkürler.

    Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Çınar,
      Güzel toprakların üzerinde yaşıyoruz. Ne yazık ki hak ettiği değeri vermiyor, kıymet bilmiyoruz..
      Değerli yorumun ve düşüncelerin için teşekkür ederim Çınar'cım..
      Sevgiler...

      Sil
  2. Hiç bilmediğim bir coğrafyaya seninle yolculuk etmek ne güzel şey!
    Şiirsel bir dille görüntülere eşlik eden sevgili rehberimle hiç bitmesini istemediğim doyumsuz bir seyahat..
    Arılara rastladığımızdaki iç sesine tüm kalbimle katılıyorum. Bizim ülkemiz kadar dört mevsimin birden yaşandığı bereketli bir ülke yok ve her bölgenin kendine özgü geçim kaynakları var. Destek verildiği zaman hiç kimseye muhtaç olmadan kalkınabilir, hatta sürekli ihracat yapabiliriz. Kimsenin bir yere göç etmesine gerek kalmaz. Ama nerdee?? Kişisel hırslar, kolduk kavgaları yüzünden ihmalkarlık almış başını gidiyor. Bedeli her zamanki gibi halk ödüyor...

    Ramazan nedeniyle gara ulaşmam biraz vakit aldı. ama gecikmeli de olsa yetiştim sevgili Esinciğim...
    Hazırlayan ellerin dert görmesin.. Çok çok teşekkürler.
    Bu harika yolculuğun devamında yine seninle olacağım ;)
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Ben de ilk kez gördüğüm coğrafyamızı fotoğraf karelerine yansıtırken, aynı heyecanları yaşadım. Dört mevsimin yaşandığı bereketli topraklarımızda, yeşilin her rengi, endemik bitki örtüsü ve üzerinde yaşayan canlılarla oldukça etkileyici idi. Ve bir yandan gördüğümüz bazı köylerde, ilçelerde fukaralığın kederlendiren görüntüleri.. Çelişkiler yumağı! Toki'ler, Hes'ler, elektrik santralleri, barajlar ile bu özel coğrafyayı insan eli ile çöle dönüştüren başka görüntüler...Doğu Anadolu'nun tren güzergahından penceremize yansıyanlardı bunlar!.. Bir de Güney Doğu'yu görmek gerek !!!

      Bilmukabele diyeceğim bu yetişmeye!.. çünkü benzer gerekçe ile bizim trenimiz de ancak rötarlı gelebildi gara :)Değerli yorumun, yoldaşlığın ve güzel düşüncelerin için asıl ben teşekkür ederim Zeugma'cım.)

      Kompartımanımızdaki yerin hazır canım;) en kısa zamanda hareket edeceğiz yine.)
      Sevgilerimle...

      Sil
  3. Hairka ;doğa harika, fotoğraflar harika.Güzelliklerin yanı sıra hüzünün fotoğrafları da harika ...Hüzün, trenlerin artık durmadığı yolcuları olmayan istasyonlar ,eskimiş binalarını doğa sarmış sarmalamış..Onlara bakmaya dayanamıyorum ,gözlerim doluyor ,kimler geldi kimler geçti...Ne güzel adlarını sıralamışsın Esin 'ciğim unutulmayacaklar ,binaları yıkılıp yok olsalarda...Çok teşekkürler yaşattıkların için ,sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Arzu Sarıyer,
      Ah.. sormayın Arzu Hanım.. Bir zamanlar hayatlara dokunan, yaşayan o terk edilmiş köyler ve yolcusu olmayan istasyonlar gerçekten çok hüzün vericiydi. Hele ki o istasyon binalarını saran, sarmaşıklar, ağaçlara ne demeli!.. yeniden yaşatmak ister gibi!..

      Hayat bilinmezlerle dolu ve nelere gebe değil ki!.
      Değeli yorumunuz için ben teşekkür ederim Arzu Hanım..
      Sevgilerimle..

      Sil
  4. Güzel Anadolu turumuza devam ediyoruz. Güzel manzaralar film gibi akıyor. Emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Mehmet Bilgehan Merki,
      Yolculuğumuz devam ediyor!. Kars'a kadar trende sizleri bekliyor olacağız.. :)
      Esenlikler dileriz..

      Sil
  5. Sıra dışı; bu eşsiz güzel manzaralarının eşsiz turizme hizmet verememesini, bu diyarları bırakıp, büyük çığlıklara göç etme ve etterilme ayıbını düşünüyorum;ne büyük kayıp... Esin,güzel kokular ve renkler,desenler taşımışsın renksizliğin,desensizliğin hızla çoğaldığı gezegene; teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Guven,
      Tespit ettiğin gibi; yolculuğumuz sırasında ve konaklamalı olarak kaldığımız şehirlerde, gezip gördüğümüz o binlerce yıllık tarih ve kültür dolu antik eserlerin, kentlerin ve daha pek çok ayrıntı ile bu bölgelerin turizme yeterince hizmet verememiş olması ayrıca düşündürücüydü Güven. Bu eşsiz topraklar ne yazık ki hak ettiği değeri görmüyor!.

      Değerli düşüncelerin ve yorumun için teşekkür ederim..
      Esenliklerimle...

      Sil
  6. Kıymetini bilemediğimiz nice eşsiz güzelliğe sahibiz değil mi?
    İyi ki bu geziye çıktınız iyi ki bizler de -uzaktan uzağa da olsa- tanık olduk. Ben de yaşamak istiyorum bu yolculuğu:)

    YanıtlaSil