15 Ağustos 2014 Cuma

Dünyanın merkezi: Million Anıtı

 
Sultanahmet Meydanı İstanbul’un kalbidir. Yerli ve yabancı turistlerin İstanbul’u keşif ekseninde  olmazsa olmazı, gezip görmeleri gereken en önemli gezi noktasıdır.

Ayasofya’yı, Sultanahmet Camii, Topkapı Sarayını, Dikilitaş’ı, Alman Çeşmesini, Yılanlı Sütunu, Yerebatan Sarnıcını ve çevrede görülmesi gereken daha pek çok tarihi mekanı ziyaret etmek İstanbul’un renkli kültürel mozaiğini anlamak ve tarihini doğru okuyabilmek için gereklidir.


B
u keşiflerde, günümüze kadar gelebilmiş olan; anıtların, sütunların, heykellerin, tarihi yapıların, caddelerin, sokakların, çeşmelerin, köprülerin…   varlıkları İstanbul’un dünya üzerindeki değerini anlayabilmek için önemli ipuçları verir.
 
Bu anıtların tarihi süreçte üstlendikleri rollere geçmeden önce kısaca o dönemi gözümüzde canlandırmaya çalışalım;
 
Roma Dönemi; “Batı Roma Sezarı Konstantin, Boğaziçi’ni ilk kez gördüğünde, Marmara Bölgesi’ne karada ve denizde iktidar rakibi Doğu Roma Sezarı Licinius’la savaşmaya gelmişti. Haliç klıyılarında, zaten Roma toprakları içinde kalan küçük yerleşim birimi Byzantium’u fark etti. Bugün Topkapı Sarayı ve çevresinden ibaret Byzantium’un bir avuçluk nüfusu, zenginliğiyle göz kamaştırıyor ve İmparator Konstantin’in 330 yılında Ayasofya’nın temelini atacağı yerde yükselen görkemli Apollon Tapınağı, Haliç’te İsa’dan 600 yıl önce başlayan bir uygarlığa tanıklık ediyordu.

Büyük Konstantin, ordularıyla Trakya’ya yürüdü. Hasmı Licinius’u önce Edirne’de yendi. Ardından Marmara’ya ilerleyip düşmanını, Üsküdar( Khrysopolis) kıyılarında ve denizde bir daha dövdü. Boğaz’ın doğal savunma kolaylığını gördü, hazır gelmişken Haliç kıyılarını, kendi altın çağının “kentsel dönüşüm projesi” kapsamında değerlendirmeye karar verdi: Byzantium’u yıkacak, yerine tüm hasımlarını yenerek birleştirmeyi başardığı Roma İmparatorluğu’nun yeni başkentini kuracakt!


 


324 yılında Boğaz kıyılarındaki küçük ve zengin Byzantion yerleşkesini, Nova Roma’ya dönüştürecek yıkım yapım çalışmaları başladığında Büyük Konstantin, Küçük Asya’ya doğru genişleyen mülkünü zaten Eski Roma’dan değil, Hıristiyanlık öğretisindeki ilk anlaşmazlığı çözmek için 325 yılında bizzat hakemlik yaptığı Birinci Ekümenik Konsil’in toplandığı, İznik’ten (Nikaia) yönetiyordu.


Ama Yeni Roma, İtalik yarımadasındaki kadim başkentin imar planına göre kurulacak, hatta eski Roma’nın daha görkemli ve modern bir kopyası olacaktı!
Konstantin’in kurduğu kentin merkezi, “Million” diye adlandırılan ölçüt anıttı. Anıtın, kare biçiminde inşa edilen dört zafer takının üstünde yükselen kubbesi, Hıristiyanlığın en kutsal kalıtını barındırıyordu: İsa’nın gerildiği iddia edilen haçın, Büyük Konstantin’in annesi İmparatoriçe Helena, 327 yılında hacı olmaya gittiği Kudüs’ten getirmişti. Ne kerametse Helena’nın kutsal topraklarda eliyle koymuş gibi bulduğu tahta haç, İsa gerildikten üçyüz yıl sonraya sağlam kalabilmişti..
Roma İmparatorluğu’nun tüm mesafeleri, artık Million anıtından itibaren ölçülmeye başlandı. Başka bir değişle yeni başkentin (Yeni Roma’nın) Merkezi dünyanın merkezi sayıldı.
Emperyal mimarinin kilometre taşı Million’un doğusuna düşen eski Afrodit Tapınağı’nın yerine yeni başkentin ilk büyük Klisesi Aya İri’ni inşa edildi. Bu ilk kilisenin uyandırdığı hayranlık çok geçmeden gölgede kalacak ve harika mimarisi, 330’da yapımı başlayıp 360’da sona eren ve eski Apollon Tapınağı’nın yerinde yükselen, eşsiz görkemde Ayasofya tarafından geçilecekti.
Aya İrini ile Ayasofya’nın dört yüz metre berisinde, Yeni Roma; Hipodrom’u, devasa terası, Yunanistan’ın Apollon Tapınağı’ndan  getirdiği savaş ganimeti, Yılanlı Sütunla süslendi. Merasim avluları, kışlalar, hamamlar, kabul salonları; Mega Palation diye anılan Büyük Saray’a ulaşıyordu. (*)

Bizans Dönemi’nde İstanbul iki ana caddeye göre düzenlenmişti. Bunlardan birisi Haliç ve Marmara Denizi’nde yer alan limanlar arasında uzanan Kardo, diğeri ise üzerinde Bizans’ın yedi meydanının olduğu Mese Caddesi idi. Kardo Caddesi limanlar arası bağlantıyı sağladığından ticari nitelikli bir yol gibi görünürken Mese Caddesi daha önemli bir işleve sahipti.

Her şeyden önce Bizans’ın dünyanın merkezi olarak gördüğü İstanbul’dan tüm dünyaya açılan yolların başlangıcı ve ilk metrelerini Mese meydana getirirdi. İmparatorlar savaşa giderken ve zaferle dönerken günümüz Yedikule’nin olduğu yerde bulunan ve Mese Caddesi’nin surlar dışına çıktığı Altınkapı’nın altından geçerlerdi. 

Milyon Taşını gösteren İstanbul'un törensel ve yönetimsel kalbinin haritasıdır. (Görsel: Buradan )

Bizans Dönemi’nin bu önemli yolu Osmanlı Dönemi’nde de unutulmamış, önemini kaybetmemiş, kullanımına devam edilmiştir. Sadece kentin kendisi gibi o da Osmanlı ile birlikte kimlik değiştirmiştir ve Divan yolu adını almıştır. Yolun bu ismi almasının nedeni Topkapı Sarayı’ndaki divan toplantılarına katılan vezirlerin dönüşte bu yolu kullanmalarıdır. Ancak isim değiştirse de kaderi sürekli aynı kalmıştır. Her iki imparatorluğun da en önemli olayları burada gerçekleşmiş, isyana katılanlar bu yolu kullanmış, imparatorları ve vezirleri tahtlarından indirmek isteyenler saraya bu yolla ulaşmıştır. Kısaca İstanbul’un ve imparatorlukların tarihi bu yol ile birlikte şekillenmiştir.

Cadde üzerindeki bu meydanların ilki günümüz Sultanahmet Meydanı’na yakın bir konumda bulunan Agusteion Meydanı. Roma Dönemi’ndeki anlayışın devamı olarak Bizans Dönemi’nde de meydanlar ya da forumlar çeşitli binalarla çevrelenirdi. Augusteion Meydanı, Bizans İstanbul’unun günümüze gelen en önemli anıtları olan Büyük Saray, Hipodrom ve Ayasofya ile çevrelenmiş durumdaydı.(**)
devamı bkz )
Panodaki yazıyı okumak için fotoğrafın üzerine tıklayınız.
Yeni Roma' nın (İstanbul'un) dünyanın merkezi olarak kabul edildiği yıllara ait Million Taşı’nın burada yer alması 'Agusteion Meydanı'nı oldukça önemli kılıyordu.
İstanbul’un kalbi; Sultanahmet’te tarihi yerler dolaşılırken,  oldukça önemli olan bu nokta genellikle önemsenmez.

Oysa Yerebatan Sarnıcı’nın yanında çok dikkat çekmeyen ve bugün insanların yanından yürüyüp geçtikleri kırık bir sütun gibi görünen bu anıt taş Bizans Dönemi’nde tüm yolların başlangıcı ve sıfır noktasını gösteren önemli bir anıttı.

 
Sultanahmet Meydanı’ndaki tarihi Million anıtı İstanbul’un ilk hareket noktasıydı. Bizanslılar tarafından bu taşın yeri, dünyanın ortası sayılmıştı. Bütün mesafeleri buradan başlayarak ölçerlerdi. Yani, anıt bir ‘sıfır’ noktasıydı. Her meşhur şehir veya yer, kuş uçuşuyla Milliona’a kaç mil ise hesaplanmış ve kaydedilmişti.

Bu kayıtlar, taşın hemen yanındaki binada muhafaza edilirdi. Ayrıca, o devirde bilinen yerlerin kabataslak haritası Million merkez alınarak çizilmişti. Uzun yolculuklara çıkanlar, isterlerse bu haritaları incelerler ve gidecekleri yerlere ait bölümler, ücret karşılığında kopya edilip kendilerine verilirdi.

Bizans halkı ise, bu taşın hakikaten dünyanın ortası olduğuna inanır ve o devirde yeryüzünün en büyük mabedi olan Ayasofya’nın bu yüzden onun yanında yapıldığını kabul ederdi.

Osmanlı döneminde ise, Üsküdar Ayrılık Çeşmesi’nin bulunduğu yer ilk hareket noktası kabul edilmişti. Üsküdar’ın İstanbul’a yakın olması, Osmanlılar tarafından bütün Doğu seferleri için ilk hareket noktası seçilmesine neden olmuştu.

Milion ilk yapıldığında dört yöne bakan bir kapı ve bu noktada kesişen yolların üzerine yükselen, dört sütun üzerine oturmuş bir kubbeden oluşmaktaydı. Tetrapylon mimari ismi ile anılan bu yapılar Roma kültürünün önemli öğelerinden biriydi.

Million anıtının ve kubbesinin üzerinde birçok Bizans dönemine ait heykel ve kabartma bulunmaktaydı ve bu anıtın ihtişamını çok daha fazla arttırmaktaydı.

(
16. yüzyılda İstanbul'a su taşıyan, kemerlerin genişletme çalışmaları esnasında yıkılıp, ortadan kaybolmaya başladığı tahmin edilmektedir.)

O çağlarda ‘dünya’ demek olan Roma’nın; ‘emperyal başkentin kilometre taşı ‘Million’un; dün olduğu gibi bugün de, bu kadar stratejik konuma sahip olan İstanbul’un, neden dünya’nın merkezi olduğunu!. daha iyi anlamanın zamanıdır şimdi...

Veeee
İşte bu denli önemli olan bu anıt taşı; ‘kırık dökük bir taş parçası gibi! ’ düşünmeyinnnn ;) Yerebatan Sarnıcı’nın hemen yanındaki, Million anıtına siz de ayak basın ve sizin dünya/nız kaç bucakmış bakalım anlayın J


 
 Esin Bozdemir
 

Yardımcı Kaynaklar:
(*) Bir Hıristiyan Masalı (Mine G. Kırıkkanat) Sf: 27-28-29-30)
(**)  İstanbul'un 'ilk'leri ve en'leri -Tempo Özel sayı
(***)  
Travel guide Turkey   -  Milyon Taşı

5 yorum:

  1. Yarın oraya gidiyorum, iyi hatırlattın bak:-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Handan,
      Harika:) Sultanahmet ve çevresinde çok yer var dolaşacak.
      Benim içinde gez Handan'cım..

      ( Bu arada : Eğer ki müzekart'ın yoksa aklında olsun
      İş Bnk. Maxium kartı bir ay müze kart yerine geçiyor canım..)

      Sil
  2. Şimdi fotoğrafları düzenliyorum, Arkeoloji Müzesini gezdik, müze kartımın bitmesine beş günü kalmışken iyi oldu:-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Handan,
      Ayhhh ne iyi yapmışsınız Handan'cım.. En son 3- 4 yıl önce gitmiştik sanırım Ark. Müzesine. Defalarca gidebilir insan böylesine hazine değerindeki müzeye.. Çünkü bir taraftan yeni arkeolojik kazılar oluyor ve dolayısı ile yeni heykeller-antik eserler- parçalar da ilave ediliyordur. Ben özellikle 'ağlayan kadınlar' lahitinden çok etkilenmiştim.
      Düzenlemelerini merakla bekliyorum Handan'cım.. Sevgiler...

      Sil
  3. Bir kısmını lise dönemi gezilerinde gördüğüm.. aklım iki karış havada olduğu için ve de coğrafya hocamı da günahım kadar sevmediğim için aklımda hiç yer etmeyen bu muhteşem geziyi bir kere daha bir başka gezide yapabilme şansını yakalayabilen ender şanslılardanım. Ancak tüm dürüstlüğümle itiraf etmeliyim ki hiç birisinde bu derece bilgilendirilmedim ve tüm bu tarih ve doğa güzellikleri aklımda kalıcı olmadı.. Sana bir kere daha teşekkür ediyorum bilgi sunumun ve muhteşem tanıtımın için Esin..

    YanıtlaSil