21 Kasım 2014 Cuma

Yollardan sonra…


Bir kitap fuarı daha sona erdi.. Sanatla iç içe geçen iki haftalık bir kitap mevsiminden sonra, kitaplar alındı, sinemamızın yüz yıllık tarihine nostaljik gezintiler yapıldı.. bıkıp usanmadan seyredeceğimiz filmleri aklımızın bir köşesine yazıp, ‘izlenecekler’ hanemize kayıt ettikten sonra artık soğuk kış günlerinde, düşlere dalıp hayaller kuracağımız filmlerin, kitapların arasında kaybolmanın zamanıdır şimdi... kimi, içinde olacağımız etkinlikler ile sanatı doyasıya yaşarken, varlık sebebimizi de bir anlamda, sorgulamaya, anlamaya, anlamlandırmaya çalışacağız belki de kim bilir…
Sanat rüzgârlarının ardından ben, bu aralar başkaca esintilerin peşindeydim ve yollardaydım yine…
süreklilik ve zorunluluk durumlarında değil belki ama, özellikle tebdili mekanda ferahlık anlayışı ile yollarda seyir halinde olmayı seviyorum. Kullanmakta olduğum araç her ne ise; tren-otobüs-gemi  ya da özel aracımız hiç fark etmez, beni bir yerlere götürecek olan o aracın camından dışarıya bakmak, bana yetiyor;) o an gönlüm havalanıyor, ruhum kanatlanıp uçuyor. ‘Ben bunu niye daha sık yapmıyorum!’  desem de kendime, elbette bu her zaman mümkün olmuyor :)

Araçlı feribotta ( Eskihisar'dan Topçular'a geçerken) otobüs ile yolculuk yapmanın ayrıcalığı içinde;

hem kara yolu, hem de deniz yolunun doyulmaz seyri :)




İki simidin birisi martılar için.) Nasıl da kapış kapış gidiyor bir anda.. herkes ekmek derdinde!  

gözünü açan kapıyor,  kimi şaşkın bakıyor,
kimi daha havadayken kapıyor!..

Gelişen teknolojiyle yenilenen araçlarda ister yanınıza kimsenin oturmayacağı tek kişilik koltuklarda ister iki kişilik koltuklarda oturup.. yine kişiye özel herkesin karşısında ekranlar; film, oyun, müzik, internet, sosyal ağlarla donatılmış bir dünyada yarı robot vaziyette.. Sanaldaki gerçek, gerçekteki sanal hayat, çepeçevre kuşatmışken  bizi her yerde!. Önce biraz dokunup tuşlarına bakmaya yeltensem de!..  ( bas tuşa; yine diziler, yine can sıkıcı haberler, bas tuşa; filmler, bas tuşa; radyo vs.. müzik kanalları.. derken )  hemen sıyrılıyorum beni esir alacak teknolojiden. Yahu hayatımız sürekli mobil mi olacak böyle!.. diye geçiriyorum içimden.. evet iletişim ve bilgi çağındayız.. ama sanki ipin ucu kaçtı gibi!. hele ki sonradan görmüş bir millet olarak biz!. Ama aslında Amerika’yı bile keşfetmiş olan biz!!! :) her elimize tutuşturulan oyuncağı fütursuzca kullanıp harcayan/harcatılan yine biz!.. sözün özü birkaç dakika sörf yaptıktan sonra, ama öncesinde belki biraz müzik dinleyebilirim deyip kulaklığı geçiriyorum..bu defada cızırtılı sesler müziğin önüne geçince.. son kararımı verip, tamamen kapatıyorum ekranı. Kendi mp3 cd çalarımı kulağıma takıp, beni dinlendiren hafif müziklerle yolculuğumu sürdürüyorum. Anlayacağınız tercih hakkımı kullanıyorum !.. ;) ve kendi müziğimi dinliyorum işte o kadar :) veeee camdan dışarıya bakıp, azıcık da hayallere dalıyorum..



Elimde ise otobüs şirketinin aylık dergisi. Amma velâkin hareket halindeyken araç, gözlerimi yorduğundan dergiyi ancak verilecek molada daha kapsamlı okunmak üzere, sadece şöyle bir göz gezdirmekle yetiniyorum… 



Seyir halinde iken, aracın camından objektifime görüntüler
 böyle yansıyor.. 

Otobüsün camına yansıyan şu görüntü, nasıl da harika bir sonbahar manzarası!.. tabi ki hemen elim fotoğraf makinesine uzanıyor. Ağaçlar ve sararmış yapraklar, sudaki yansımalar.. Hazan mevsiminde bir başka hüzün, bir başka gizem var. Aracımızda ise başka bir bahar, başka bir telaş! çaylar şirketten :) servis başlıyor, çoğunluğun yaş ortalaması ise son baharındaki gençler!! :)

içimdeki ses; 'peki ben hangi bahardayım ki!.. ikinci bahar mı ? acaba !! 
 yolun sonu / ipin ucu nerededir!! kimdedir, hangi vakittedir!  bende değil ki bileyim !!!  ;) ' diyor..

Bahardan kalma bir gün, ara ara göz kırpar gibi güneş yolumuzu aydınlatıp duruyor… Ve güzel bir yolculuğun ardından, sevdiğim bizim ellere ulaşıyorum.
Evet bir koşu Kapıdağ Yarımadası’na doğru uzanıp geldim. Önce Eskihisar’dan, Topçular’a, oradan Bursa’ya ve Kapıdağ Yarımadası’nın koynuna, Bandırma’ya ve Erdek’e kadar gidip… süt liman olmuş kentin sakin ve dingin ‘güz’ havasını kokladım da  ‘kendime’ geldim.  

Meğer İstanbul, yüzüne bakmaya doyamadığımız ve her geçen gün iğrenç makyajı ile yıpratıldığına şahit olup kıyamadığımız caanım İstanbul!..  gürültüsüyle, patırtısıyla, kuş sesleri yerine korna ve vinç sesleriyle,  trafiği ve beton yığını ile nasıl da ağır gelmiş üzerim(iz)e!..  hangimiz yorgun değiliz ki bu şehirde!.. 



*****


görünce bu sessizliği ve dinginliği ‘ohhh dünya varmış’ dedim kendime.. 
ama elbette büyük aşkım(ız) İstanbul'a kavuşacak olmanın rahatlığı içinde!..



Güz mevsiminin yumuşacık dokusu, kokusu ve pastelden fluya uzanan hafif renkleri içinde… Kapıdağ Yarımadasında ve Erdek sahillerinde dolanıp, mis gibi tertemiz havayı da içime çekip, dinginliği, sessizliği soluyorum… şefkatli eller ve sevgi yumaklarıyla kuşatılan ruhum, aldığı bu güçle ferahlıyor, nefes aldığımı hissediyorum...

Ve... ardımda bırakarak  güzellikleri... dilimde bir türkü;  İstanbul’da bir güzel, İstanbul kadar güzel… diyerek dönüyorum yurduma...

Yollardan sonra, bu hava değişimi  Şükürler olsun, iyi ki!..  dedirtiyor bana,
İyi ki!..  

Esin Bozdemir

2 yorum:

  1. ''Tebdil-i mekanda fayda vardır,'' diye boşuna söylememiş atalarımız. Ki senin hava değişimi yaptığın yerler cennetten birer köşe. Şu fotoğrafların güzelliğine, dinginliğine baksana.Fırsat buldukça böyle kaçamaklar yapmalı insan..
    İyi olmuş, iyi etmişsin Esinciğim. İnsan sil baştan yenilendiğini hisseder bariz biçimde.

    Yenilenmiş ruh halinle, yepyeni yazılarınla, yepyeni güzergâhlarda buluşmak üzere o halde :)
    Sevgilerimle....

    YanıtlaSil
  2. @Zeugma,

    Büyük şehirlerde yaşamak oldukça yoruyor insanı.. Yaşamı, yaşanır kılmak da ayrı bir marifet:) daralınca atmalı kendini yollara..Ama ne zaman, ne de para dar geliyorsa insana, o zaman da ruhu havalandırmak gerek kanımca:) Atalarımız doğru söylemiş "Tebdil-i mekanda ferahlık vardır" diyerek.. Önümüz kış, soğuk ve karanlık, kasvetli havalar bolca olacak, bu yüzden şimdiden güneşi toplamak gerek .)

    Anadolu yollarında 'İzler ve yansımalar' da hep birlikte var olmak anlamlı ve güzel..
    Teşekkür ederim sevgi Zeugma'cığım..
    Güzel bir hafta sonu dilerim.. Sevgiyle, esenlikle...

    YanıtlaSil