5 Aralık 2014 Cuma

Narlıkuyu'da zamanın damlaları 'Dilek Mağarası'

Cennet ve Cehennem Mağaralarını gezdikten sonra, derinlik rekortmeni kıran ürkütücü obrukları, susuz coğrafyaya tam bir karşıtlık oluşturan şelaleleri, bakir ve kıraç arazide yaşam mücadelesi veren köyleri ve rüzgârın biçimlendirdiği ‘antik kentleri’ ile Taşeli Platosu’nun (Mersin – Silifke arası) bir kaya denizini andıran  karstik görüntüsü pek çok gezginci gibi bizi de oldukça şaşırtıyor. Gördüğümüz bu jeolojik doku aklımıza; bir zamanlar burayı büyük bir depremin yerle bir ettiği eski bir uygarlığın kalıntıları olabileceği düşüncesini getiriyor.

Mitolojiye konu olan Ejderhaların hapsedildiği; Cennet ve Cehennem Mağaraları’nda, antik çağların izini sürdükten sonra, şimdi bir başka ilginç doğa harikası içinde zamanda yolculuğa çıkacağız yine. Yeni rotamız,  Astım Mağarası diğer bir adı ile ‘Dilek Mağarası’.


Astım Mağarası; Silifke İlçesi Narlıkuyu Kasabası, Hasanaliler Mahallesinde Cennet Cehennem obruklarının 600 m. kadar batısında 20 m. derinliğindedir. İçine helezonik ‘sarmal’ demir bir merdivenle inilen mağaranın oluşumu 3. jeolojik döneme kadar uzanıyormuş.

Jeolojik devir nedir? derseniz.

Dünya, bugünkü şeklini alıncaya kadar çeşitli evrelerden geçmiştir. Birbirinden farklı bu evrelerden her birine jeolojik devir denir. Jeolojik devirlerin ayrılmasında önemli yer-kabuğu olayları etkili olmuştur. Bu devirlere ait bilgiler tortul tabakalar arasında bulunan fosillerden elde edilmektedir.

Dünya’nın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de yer şekilleri sürekli bir oluşum ve değişim içindedir. Konumu itibariyle hareketli bir tektonik kuşakta yer alan Türkiye’de jeolojik devirlerin hepsinin izlerini görmek mümkündür. Türkiye, Atlas Okyanusu ile Büyük Okyanus arasında kalan Tethys (Tetis) Denizi’nin yer aldığı geniş tortulanma alanında oluşmuştur. İç kuvvetler tarafından iskeleti kurulmuş bulunan Türkiye’nin yer şekilleri dış kuvvetler tarafından yavaş yavaş değiştirilmektedir. 

Türkiye’nin jeolojik devirlerde geçirdiği evreler ise; Birinci Jeolojik Zaman (Paleozoik) - İkinci Jeolojik Zaman (Mesozoik) - Üçüncü Jeolojik Zaman (Tersiyer) - Dördüncü Jeolojik Zaman (Kuaterner) dir.

Ve içinde bulunduğumuz Astım mağarasının oluşumu 3. Jeolojik Zamana (Tersiyer) kadar uzanıyormuş. Bu devir ise, Türkiye’nin yeryüzü şekillerinin oluşumu bakımından çok önemlidir. (detaylı bilgi için bkz.)
3. Jeolojik Zamanda coğrafyamızda neler olmuş? bakalım...
Üçüncü jeolojik Zaman 'Tersiyer' zamanda çok şiddetli kıvrılma ve kırılma hareketleri görülmüş. Alp - Himalaya kıvrımı oluşmaya başlamış. Dolayısıyla Alp - Himalaya kıvrımının bir parçası olan Kuzey Anadolu Dağları ve Toros Dağları oluşmuş. Arap levhasının Anadolu’yu sıkıştırması sonucu Anadolu toptan yükselmiş ve çok sayıda fay hatları oluşmuş. Dünyada ve Türkiye'de ise petrol, linyit, bor ve tuz yatakları oluşmuş. Bu dönem yaklaşık olarak 80 milyon yıl sürmüş. (Görsel: buradan)  

******

Ve bu kısa bilgilerden sonra gelecek olursak Astım Mağarası’na.. Burası birbirine bağlantılı, toplam uzunluğu 200 m.'yi bulan galeriler içinde, silis minerallerinin birikmesiyle oluşmuş ve adeta sanat eserine dönüşmüş, çok ilginç şekilli dev sarkıt ve dikitlerle çevrili bir mağara.

Mağarada sıcaklık ortalaması 15 derece santigrat olup, 
nem oranı yazın % 85, kışın %95' e kadar ulaşmakta imiş.
******

Zemin, mağaradaki nem oranının yüksek oluşu nedeniyle sarkıt ve dikitlerden damlayan sular dolayısı ile oldukça kaygan.. Biz de bu yüzden çok dikkatli yürüyoruz içeride. Mağaradaki bazı sarkıtlar oldukça ilginç şekillerde. Kimi insana benziyor, kimi bir hayvana. Hayal gücünüze göre her şeye benzetebilirsiniz bu jeolojik oluşumları..
Sarkıt ve dikitlerle dolu bir doğa harikası olan Astım Mağarası’nın sürekli yüksek nem yüklü bir iklime sahip olması nedeniyle astım hastalarını rahatlattığı söylenmektedir. Gezimiz esnasında mağarayı dolaşırken biz de kendimizi saunaya girmiş gibi hissediyoruz… mağaradan dışarıya çıktığımızda ise kendimizi kuş kadar hafiflemiş ve ferahlamış buluyoruz..
Ve… gün, yörenin meşhur lezzetleriyle; nefis bir gözleme, tantuni, kekik turşusu ve yanında Silifke yoğurdu ile yapılmış olan yayık ayranı ile son buluyor.

Esin Bozdemir

10 yorum:

  1. Okuyana bir çırpıda ne çok bilgi veriyor. elinize sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Mehmet Bilgehan Merki,
      Öylesine özel bir coğrafyada yaşıyoruz ki.. Bu jeolojik oluşumlarla topraklarımız yerüstü ve yer altında; tuz, petrol, linyit ve bor gibi.. oldukça zengin kaynaklara sahip olmuş. Boşuna değil dış mihrapların (içeride ve dışarıda) ülkemizle bu kadar uğraşması!.

      Teşekkür ederim. Size ve ailenize iyi hafta sonları dilerim.. Esenlikle..

      Sil
  2. Cennet mağarasının sonuna kadar kaç basamaktı bilmiyorum inmiştim..geriye dönüş çok zordu ..uzun yıllar önce tatil yaptığım yerler..özlemişim..yıllardır görmüyorum..paylaşımınız için teşekkürler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @bilge,
      Cennet Mağarası'na oldukça bakir ve ağaçlarla örülü antik basamaklarla inerken, inanın o an biz de saymadık kaç basamaktı. Dikkatimizi olanca hızıyla kaymadan, düşmeden ineceğimiz istikamete vermiştik. Meryem Ana Bazilikasını görünce rahat bir nefes almıştık. Gezi öncesi ve postu hazırlarken bir kez daha öğrendiğim tam 452 adet basamak olduğu idi. İlginç, efsunlu yerler.. Ben teşekkür ederim Bilge Hanım. İyi hafta sonları dilerim. Esenlikle..

      Sil
  3. Gene nefis görüntüler eşliğinde harika bir sunum.Elinize sağlık. İnsan yanı başındaki güzelliklere hemen istediği anda ulaşamıyor. Dilek Mağarasına sanırım 6-7 yıl önce gitmiştik.Yazınızı okuyunca baharda yeniden gitme ihtiyacı duydum.
    Mersin'in bu güzelliklerinin yanında ilginç yönü; yazın sıcaktan bunaldığınız bir anda, bir saat sonra denizden yaylalara ulaşmanız.Yaylalarda dağların eteklerinde hala bazen deniz kabukları bulabilirsiniz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Makbule Abalı,
      Muhteşem doğası ile Toroslar'da dağların arasında ve yaylalarda olmak yazın serinlemek ve nefes almak için ne muhteşem bir ayrıcalık. Az da olsa yörüklerimiz halâ konar göçerliği sürdürüyorlar sanırım. Sizin de belirtiğiniz gibi bir kaç saatte ister deniz kıyısında ister dağlarda, yaylalarda olabiliyor insan..

      Öyle sanıyorum ki, yabancılar toprak sahibi olup bizlerden (bizim insanımızdan)çok daha iyi bir şekilde faydalanıyorlar ülkemizin zengin kaynaklarından.. Alanya, Didim, Marmaris, Fethiye, Kuşadası...Akdeniz sahillerimiz parsel parsel.. satıldı!.. Konuyu dağıtmış olmayayım ama yorumunuza yanıt verirken bir an gözümün önüne geldi sahillerimizin durumu!..

      Değerlendirmeleriniz için ben teşekkür ederim Makbule Hanım,
      Güzel bir hafta sonu dilerim .. Esenlikle kalın..

      Sil
  4. Şaşırtıcı, bir o kadar da muhteşem görüntüler! Adeta Rönesans dönemi sanat eserleri kalıntılarıymış izlenimi yaratıyor.
    Güney'de yalnızca Alanya/Antalya görmüş biri olarak bu harika yazılarından sonra Akdeniz konusunu ciddi bir şekilde masaya yatırmaya karar verdim Esinciğim.

    Çok güzel bir tanıtım yazısı olmuş yine, her zamanki gibi.
    Emeğine sağlık diyorum, sevgiyle...

    YanıtlaSil
  5. Mağaralar hep ilgi alanımda olmuştur. Bir yere gitmeden evvel yakınlarındaki mağaralara bakarım, görmeye çalışırım. Mersin'i de çok seviyorum hasret gidermiş oldum.

    YanıtlaSil
  6. Burada gençlik yıllarımda ailem ile gittiğim bir gezide kardeşim kısa süreli bi kayboluş yaşadı ve bizi de heyecanlandırmıştı. Çok şükür kısa sürdü...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Düdüklü Tencere,
      Bu tür anılar hiç unutulmaz. Gelmiş geçmiş olsun. Çok şükür diyelim...

      Sil