23 Kasım 2016 Çarşamba

ÇARŞAMBA'DA 800 YILLIK TARİHİ GÖĞCELİ CAMİ


Karadeniz'in en büyük şehri Samsun'u gezdikten sonra Ordu'ya gitmek üzere yola koyuluyoruz yeniden. Sahil şeridi üzerinden yol alırken Samsun - Ordu Karayolu üzerinde bulunan ve ' Çarşamba'yı sel aaaldııııı. Bir yaaaaar sevdimmm el aaaaldı aman amannnn..' diye başlayan :)) yanık sevda türküsüne konu olan Çarşamba ilçesine giriyoruz. 

Yeşilırmak'ın iki yanına kurulmuş olan ve kar sularının eriyerek özellikle bahar mevsiminde sel olup Çarşamba ovasına taştığı günler çok gerilerde kaldı. Çünkü artık Yeşilırmak suyu, Hasan Uğurlu ve Suat Uğurlu barajları sayesinde kontrol altına alınmış görünüyor.

Adını, bölgede ilk olarak 1370 yılında ve her çarşamba günü kurulan panayırdan alan 'Çarşamba' ilçesi, köklü tarihi ve ortasından geçen Yeşilırmak'ın oluşturduğu verimli delta ovası ile coğrafi olarak muhteşem bir konuma sahip.

1925 yılında belediye teşkilatı kurulan Samsun'un bu şirin ilçesini transit olarak geçmek istemiyoruz. Çok kapsamlı gezemesek de yine de ilçede küçük bir tur yapıyoruz. Yola çıkmadan önce gezilip görülmesi gereken yerlere dair aldığım notlar arasında, ilgi ile takip ettiğim bloglardan /*laparagas'ın yazısını referans alarak/ Çarşamba'da özellikle bir yapı için 'kesinlikle ziyaret edilmesi gerekli!' demişim altını çizerek.. üstelik burası tarihi bir mezarlığın içinde yer alıyormuş! Ve, yapının adı da 'Göğceli Cami imiş'.

Göğceli Mezarlığı içinde bulunan 'Göğceli Cami' Anadolu'nun ahşap mimari geleneğinin en önemli temsilcilerinden biri olup Türkiye'de günümüze ulaşabilen en eski ahşap camidir... 
Bu kadar önem arz eden bu tarihi yapıyı görmeden olmaz. İşte bu yüzden ülkemizin bu en eski ahşap camii'nin bulunduğu  yere rotamızı çevirip, Göğceli Mezarlığına sessizce giriyoruz.
Boynuma doladığım fularım hemen başımın örtüsü oluveriyor ve bu diyarlarda bir zamanlar nefes alıp yaşayan ve nice hayatlara dokunan  tüm ölmüşlerin ruhlarına bir Fatiha okuyarak ilerliyorum. İçimi farklı bir kasvet kaplasa da, mezarlıklar ürkütmez beni, bilirim ki, bu dünyanın bir de öbür yüzü var, unutmamak gerek!.  
Bir de caminin etrafındaki bu mezarlık yöre halkınca 'garipler mezarlığı' olarak adlandırılmış. Neden 'garipler?' diyeceğim, ama düşünürsek eğer; aslında şu fani dünyada hepimiz 'bir garip yolcu' değil miyiz ki!..
Üzerinde yaşayan varlıklar olarak bu dünya, geçici bir dünyadır bizim için, oysa 'hayat' o hep var!. bizden önce de vardı, bizden sonra da!. Ben bu tarihi mekanların içinde dolaşırken inanılmaz etkileniyorum, onlar yüzlerce, binlerce yıl öncesinden bize ne çok şeyler fısıldıyorlar! yeter ki bakmasını bilelim! 
Geçmişten bugüne ulaşan her eser ve taşıdığı izler, bu hayatın nasıl bir devinim içinde olduğunun da birer işareti bize. 
Neyse benim ulvi duygu ve düşüncelerim bir yana, biz yine gelecek olursak yeniden bu tarihi mekâna... devam ediyorum kaldığım yerden anlatmaya.

GÖĞCELİ CAMİ
Çarşamba'nın Çay mahallesi’nde, Göğceli Mezarlığı içinde yer alan cami Anadolu ahşap mimarisinin en güzel örneklerinden biri kabul ediliyor. 1206 yılında Anadolu Selçukluları zamanında inşa edilen bu tek katlı ahşap camii Türkiye’deki ilk ahşap camidir ve dünyada sayılı ahşap eserler arasında yer almaktadır. Camiinin en önemli özelliği ise çivisiz yapılmış olmasıdır

800 Yıllık tarihi geçmişi ile hâlâ dimdik ayakta duran Göğceli Camiiden içeriye giriyoruz. İçerisi zifiri karanlık, çünkü elektrik kapalı. Ayrıca namaz vakti arası olduğu için, ne içeride, ne de camii dışında bir Allah'ın kulu yok. Ancak yakın çevrelerden sesler duyuyoruz. 

Göğceli Camii 16 Mayıs 1986 yılında Taşınmaz Kültür Varlığı olarak tescillenmiştir. 

İçerisi karanlık olduğundan hem daha rahat görebilmek için hem de fotoğraf çekebilmek için camiinin tahta kapısını hafifçe aralıyoruz.
Bir yandan fotoğraf çekiyorum, bir yandan da camiinin içindeki detaylara daha dikkatle ve hayretle bakıyorum.

Caminin kitabesi bulunmadığından dolayı kimler tarafından inşa edildiği kesin olarak bilinmemekle birlikte Selçuklu ve Abbasi irşat ekibi tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir.
Caminin çatısı onarılırken kirişlerin birinin üzerinde 592 (1195) tarihine rastlandığı ve daha sonra, Denkronoloji alanındaki araştırmalarıyla tanınan Amerikalı Bilim adamı P.I. Kuniholm’ın yapıdan aldığı numuneler üzerinde yaptığı testler sonucunda da yapının 1206 tarihinde inşa edildiği ve önündeki revakın 1335 yılında eklendiği veya onarıldığı düşünülmektedir.  (bkz)

Edindiğimiz bilgilere göre, tek katlı yapı; üst üste yığma tekniğiyle yapılmış, duvarlarını tek parça kalaslar oluşturmuş. Duvarlarda, direklerde, direk başlarında, kirişlerde, merteklerde, mahya ışığı gibi yapının birçok yerinde karaagaç, dış budak, kestane gibi ağaçlar kullanılmış. Bu ahşap yapı taşınabilir bir özelliğe sahip olup, tarihin ilk elişi-konar göçer camisidir. Demek ki bu yapı, bir çeşit otağı gibi ;)

Halk arasında söylenegelen bir rivayete göre; 'Karadeniz'den donanması ile gelerek bölgeye yerleşen ve halen ismi bilinmeyen bir İslam Hükümdarı bu camiyi yaptırmıştır. Aynı hükümdar tarafından bu camiye benzer dört cami daha yaptırıldığı rivayet edilmektedir. Bunlardan birisi Aşağı Kavacık mezarlığında, biri Karagöz mevkiinde diğeri ise Terme Yavaşköy - civarında bulunmaktadır. Caminin üzeri aktarılırken kirişlerinin birisinde Arapça harflerle yazılı 592 tarihine rastlanmıştır. İsmi o zamanlarda mezarlıklara "Göç eli" denilmesi sebebiyle verilmiştir. Zamanla bu isim halk arasında Göceli Camii olarak değişmiştir. Bu camii yapılırken hiç çivi kullanılmamıştır. Ağaçlar balta ile yontularak düzeltilip camii tamamlanmıştır. Bu caminin tarihi ile ilgili Şeyhabil ve Hacılıçay Köylerinde çıkarılan toprak küpler o zamana ait dikkat çeken eserlerdir.' (bkz)
Camiide renkli kalemişi nakışlar oldukça renkli ve göz alıcı. Direklerde aşı, çatı tahtalarındaki kök boyalarıyla yapılmış... camideki kalemisi nakışların, klâsik motif ve kompozisyon düzeni bakımından, er­ken Osmanlı döneminden başlayıp klasik devir sonuna ka­dar ki bir döneme ait olduğu ve bu yüzden caminin 15. yy. ile 17. yy. sonu arasında yapılmış olabileceği düşünülmektedir.

Camiinin iç ve dış dekorasyonunda yer alan kimi sembollerin birer mesaj olduğu düşüncesi de yorumlar arasında yer alıyor. Örneğin çivisiz camii’nin ön çatı kenarı hilal şeklinde yapılmış. Camii’nin giriş kısmındaki ahşap sütunun dört tarafında, birbirine bitişik iki dairenin üzerinde gökyüzünü işaretleyen bir ok bulunuyor. Minber ve mihrabın bulunduğu alanda ise (imanın 6 şartını temsil eden) 6 direk bulunuyor.

Camiinin dış cephesini üst üste konmuş kalaslar oluşturuyor. Yaklaşık; 12-18 cm. kalınlığında, 50-70 cm. eninde ve 12-20 m. uzunluğunda kalaslar bunlar. Güneşe, neme, yağmura ve depremlere dayanmış ve bugüne ulaşmış olan bu yapı, 2007 yılında kapsamlı bir restorasyon geçirmiş.  
Sütunların dibindeki boşlukların ise depremde esnekliği sağlamak için yapılmış olması son derece dikkat çekici. 
Caminin Şadırvanı 
Göğceli Camii'nin içini  görüp, çevresini de dolaştıktan sonra artık yeniden yola koyulma vaktidir diyoruz. 
Çarşamba çevresinde gezilip görülmesi gereken doğa harikası höyükler, Ulupınar Mağaraları, Kestanepınar ve Konukluk, Porsuk ve Kirazlıçay Mahallesi'nde su değirmenleri bulunuyor. Ama bizim vaktimiz ne yazık ki hepsini görmeye yetmiyor...Ama sizlere anımsatmak adına da olsa; 
Çarşamba İlçesi:  
  • Osmanlı döneminden kalma camii ve türbeleriyle, 
  • Bizans Dönemi'ne ait olduğu söylenilen Eski Kent Kilisesi kalıntılarıyla, 
  • Sivritepe'de tarihi yeraltı çarşısı, 
  • Göller Mevkii'nde toprak altındaki eski kent kalıntıları, 
  • Kestane Pınar Mağarası, Ulupınar Mağarası, 
  • Şelaleleri, Yeşilırmak kenarındaki mesire yerleri, dinlenme tesisleri ve çay bahçeleri ile...  Ve 
  • Samsun'daki Türk-İslam varlığının en eski delili; ahşap mimarinin en güzel örneği, çivisiz Göğceli Camii ile...  kesinlikle özel olarak bir program dahilinde ve konaklamalı kalarak gezilip görülmeyi hak ediyor.  
Üstelik Lozan Barışı'ndan sonra Samsun'a ve dolayısıyla Çarşamba'ya Selanik, İskeçe, Kavala, Kafkasya, Doğu Karadeniz, Gürcistan ve diğer ülkelerden gelen göçmenlerin değişik kültürleriyle harman olmuş. Bu renkli kültürün yansımaları, müzikten edebiyata, çarşı-pazardan mutfak kültürüne kadar sosyal hayatın her kesimine uzanmış ve  zengin bir folklor birikimini oluşturmuş. 
Demedi demeyin! Gezginciler, tatilciler ve tur şirketleri Samsun'un bu güzel ilçesine geliniz ve Çarşamba'ya hakkını teslim ediniz... benden söylemesi..  
 Esin Bozdemir©İzler ve Yansımalar

İzler ve Yansımalar'ı takip etmeye devam ediniz 

6 yorum:

  1. Çok güzel bir cami yapmışlar. O taraflara yolum düşerse Çarşamba' ya da uğrayayım. Selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Turgay Aksoy,
      800 yıllık tarihi ile hala dimdik ayakta duran
      bu camii mutlaka görmelisiniz. Esenlikle..

      Sil
  2. Ne güzel bir camii. Ben bilmiyordum Esincim. Lisans sırasında da bahseden olmadı bize.
    Dışarıdan klasik Japon mimarisini andırmıyor mu?:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @sezer eser perker,
      Ulu bir çınar gibi tarihe meydan okuyan ve hâlâ dimdik duran 'Göğceli' camii güzel bir camii Sezercim. Kesinlikle aynı şeyi düşünmüşüz :) ben de çok benzettim Japon mimarisine..hatta senin face sayfandaki kapak fotoğrafında yer alan, yayvan üçgen çatılı yapıya da mimarisini çok benzettim ;) sevgilerimle..

      Sil
  3. Sezer sanat tarihi mezunuydu yanılmıyorsam. Hadi bizler bilmiyoruz, hiç duymadık adını. Bu camiinin ülkenin bu alanla doğrudan ilgili üniversitelerinde bile adının geçirilmemesi, neredeyse hiç kimsenin bilmemesi ne kadar acı. Elin Amerikalısı gelip araştırma yapıyor, birtakım bilgiler ortaya çıkarıyor, biz ne yapmışız o zamana kadar acaba? Tek çivi bile çakılmadan yapılıp onca yıl dayanması ne ilginç. Kimbilir daha ne mesajlar vermek istemişler. İyi ki Çarşamba'yı not etmişsin ve de bu camiyi farketmişsin. Kültür elçiliğinde zirve yapmışsın bence. Emeğine sağlık diyor, güzel görseller eşliğinde aktardığın tüm bilgiler için kendi adına teşekkür ediyorum.
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Sanat Tarihi derslerinde dahi böylesine önemli bir yapıdan bahsedilmiyorsa, sade vatandaşın bilebilmesine imkan yok zaten. Biz de iyi ki Doğu Karadeniz turumuzda, gezi öncesi 'görülmesi gereken yerler'i araştırırken Çarşamba'yı not almışız ve özellikle Çarşamba'da yer alan 'Göğceli Camii'yi ziyaret etmişiz. Gidip görünce anladık ki 800 yıllık tarihiyle, ülkemizin ilk ahşap camii ve üstelik çivisiz yapılmış olması ile mimari olarak da son derece dikkate değermiş. Diyebilirim ki bu yapı başlı başına Milli bir servet. Kültür Varlığı olarak da tescillenmiş. Elin Amerikalısı gelip bilimsel bakışla enine boyuna inceliyor bizler de ancak bu sayede farkına varıyoruz!.

      Değerli yorumun ve zarif düşüncelerin için çok teşekkür ederim Zeugmacığım. Dilerim, emek vererek araştırdığımız, daha sonra bizzat yerinde görerek yakından incelediğimiz ve sayfalarımızda okurlarla paylaştığımız, milli servetlerimiz olan bu nadide eserler kültüre değer veren insanlarca fark edilir ve bir faydaya dönüşür.
      Sevgilerimle...

      Sil