18 Temmuz 2017 Salı

'Yitik Ada'nın Öyküsü' José Saramago

Kimin aklına gelir İber'i koparıp Okyanus 'a sürüklemek, hem de Amerika kıyılarına getirip New York 'un önünü kapatma tehlikesi ile karşı karşıya bırakmak! Böylesine engin bir hayal gücü ve kurguyu uzun, şiirsel ve devrik cümleleriyle yapsa yapsa ancak Jose Saramago yapar ;)  
Portekiz'li yazar Saramago'nun uzun zamandır okunmak üzere baş ucumda duran kitabı 'Yitik Adanın Öyküsü ' nü nihayet kısa bir süre önce bitirdim. Aslında kitaba daha önce başlamış ancak o aralar, yurdışı seyahatimizin ön hazırlıkları, vize takip işleri ve bir müddette heyecan dolu bekleyiş süreçleri  yaşarken, kitaba bir türlü konsantre olamamış, gelişen sıradışı hikâyenin içine girememiştim. Neyse ki bekleyişlerimiz nihayete ermiş ve şükürler olsun ki Portekiz ve İspanya (Endülüs turu) gezimizi gerçekleştirmiştik. Artık bu geziden sonra Saramago'nun kitabını okumak daha bir heyecanlı olacaktı benim için... 
Yazarla birlikte İber Yarımadası’nda ve Lizbon sokaklarında dolaşırken hiç yabancılık çekmeyecek  hatta; daha önce önünden geçip adını dahi bilmediğim kimi mekanları şimdi daha farklı bir gözle görecektim! ve 'daha dün gibi yaşandı herşey!' bile diyecektim!:)) Aynen öyle de oldu. 
Kitabı okurken bir kez daha dolaştım o sokaklarda.. Tejo Nehri'nin kıyısına oturup, gelen-giden gemileri seyrettim, Fado'nun doğduğu mahallelerde... Alfama'da, fadistaların içli sesleriyle hüzünlendim. Belem'de, Altın Çağ denizcilerinin inanılmaz öykülerini dinledim.. ruhum hep kanatlandı :))   Demem o ki, şu aralar tüm duyularımla Portekiz'e nüfuz etmiş bulunmaktayım. Bir süre daha (Endülüs gezi notlarını tamamlayıncaya değin) bu halet-i ruhiyem devam edecektir... sizi bilmem ama ben tüm bunları yaşamaktan son derece hoşnutum :) aralarda da hepsi olmasa da, konumuzla ilintili okuyup izlediklerimi de sizinle paylaşacağım.  
Gelelim José Saramago'nun 'Yitik Ada'nın Öyküsü' kitabına. Konu, tesadüf eseri bir araya gelen (Portekiz ve İspanyol uyruklu) üç erkek ve iki kadın ile 2 mecalsiz at ve 1 köpeğin, Okyanus'ta ve zamanda ilginç yolculuğunu anlatıyor.. İber (İberia) Yarımadası Atlantik'te batıya doğru dev bir taştan sal gibi yüzerken Kuzey Amerika  yepyeni bir toprak parçasını ve Avrupa'nın yitirdiği bir nüfusu ele geçirmeyi planlıyor. Bir anda yaşam alt üst olmuş, gönülsüz göçebeler türlü güçlüklerle mücadele ederken, yarımada kendi ekseninde dönmeye güneş ise batıdan doğmaya başlıyor ve kafalar da iyice karışıyor. 
Metafizik dokundurmalarla dolu olan kurgunun içinde bir de sığırcık sürüleri tarafından sürekli takip edilmeler yaşanırken, bu biraz da Hitchcock'un 'Kuşlar' filmini anımsatıyor.
İber Yarımadası’nın tuhaf ve anlaşılmaz biçimde anakaradan ayrılışı tüm ülkeyi yerinden sarsarken, medyada da geniş yer bulur. Diğer yandan olayların içinde yer alan ve kitaptaki başat karakterler bu kopuşun kendi davranışlarının birer sonucu olduğunu düşünmektedirler. 
Otelde kaldıkları bir gün her zaman tepelerinde dolanan sığırcıklar şehri tanımak üzere uçuşa geçmişler, ancak onların yerine, çatıya haince kurulmuş olan ağ tuzaklarında yalnızca dört avare güvercin yatmaktadır. Burada dikkatimi çeken şöyle bir cümle geçiyor; 
“… dört avare güvercin yatıyor, bir başka yazgıyı bekleyerek, ama kader onların yaşamlarının, başka bir şekilde sona ermesini buyurdu, Ne yazgısı diye soruyor ironik bir ses ve araya giren bu beklenmedik ses sayesinde bize öğretilenin aksine birden fazla yazgı olduğunu öğreniyoruz, fado’da ve folk müziğinde, Kimse yazgısından kurtulamaz, bir başka insanın yazgısını yaşamamız her zaman mümkündür, güvercinlerin başına gelen de buydu, onlar sığırcıkların yazgısını yaşadı.” (Sayfa, 112) 
*Küçük bir hatırlatma yapayım, üstteki alıntıyı kitaptan aynen olduğu gibi aktardım. Saramago’nun kitabında, yazım biçimi, bildik imla kurallarının dışında!. ‘nokta’ lar yerine ‘virgüller’ ile cümleler birbirine aktarılırken upuzun ve zaman zaman da devrik cümleleri var. Saramago’yu okuyanlar bunu bilirler zaten ancak yine de ben ilk kez okuyacak olanlar için bunu anımsatmak istedim. Çünkü bu okuyucuda bir sıkıntı yaratmaz, tam tersine soluksuzca okunur. Daha doğrusu benim için durum böyle oluyor da diyebilirim. Her yazarın bir tarzı var.
Ayrıca Saramago Portekiz’e ve Lizbon’a hayran, satır aralarında bunu özellikle vurguluyor. 
Görmemek o güzel Lizbon şehrini yaşayamamaktır hoş bir şeyi, diye masumca övünen o eski özdeyişi benimsemesi için yeterli bir zamandı, Tanrı’ya bizi hayrından mahrum bırakmadan kafiyeler verdiği için şükürler olsun.” (Sayfa,106) 
“Dünya rastlantılarla doludur ve eğer bir şey yakınındaki bir başka şeyle rastlantısal olarak çakışmıyorsa bu rastlantıyı reddetmek için bir sebep değildir, bunun tek anlamı çakışan şeyin görünmez olduğudur” (Sayfa, 286) 
Saramago aslında biraz da, çağdaş Avrupa toplumlarını ti'ye alıyor kitabında ve zekice bir dille eleştiriyor. Ancak, politikanın doğasını eleştirel bir bakışla irdelerken, insan ilişkilerine ve duygu dünyasına  ‘aşka dair’ de derin bir gözlem içinde yaklaşıyor. "Yitik Adanın Öyküsü" okura benzersiz bir yolculuk deneyimi sunuyor. 
1998 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık bulunan Jose Saramago’nun, “Yitik Adanın Öyküsü beğeni ile okuyabileceğiniz bir kitap. Ayrıca bu kitap benim de ödülüm olan bir kitaptı. Bu vesileyle kitabı armağan eden 'Ne mutlu Türküm diyene' blogu yazarı, Değerli Mehmet Bilgehan Merki'ye bir kez daha teşekkürlerimle…
Keyifli okumalar dilerim..
Esin Bozdemir

4 yorum:

  1. Çok geniş bir hayal gücü gerçekten de, ününü duyduğum ama henüz okumadığım bir kitap. Çok teşekkürler Esin'cim.
    Sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @bücürükveben,
      Tavsiye ederim, kesinlikle 'senaryo' yazılarınızda, hayal dünyanıza katkıları olacaktır.
      Ben teşekkür ederim Sevgili Müjde :) Sevgi ve esenlikle..

      Sil
  2. Bir Saramago hayranı olarak kitap Türkçe'de ilk yayınlandığında okumuştum. (Saramago'nun dilimizde yayınlanmış tüm kitaplarına sahip olmayı bir gururlanma vesilesi yapayım) Tüm kitaplarından büyük keyif aldım. Zorlu okuma sürecimde, zaman zaman kitaplığımdan eski bir kitabı seçip, araya sıkıştırıp tekrar okuyorum. Her farklı bir gözle ve hisle yeniden okuyorum hem de okumamdan aklımda kalanlarla aynı uyumu yakalıyor mu ona bakıyorum. (Yakın zamanda Umberto Eco'nun Foucoult Sarkacı'nı yeniden okudum. Sanırım araya giren tatil nedeniyle ancak Eylül ayında blogda yorumlayacağım. Ama kitabı 24 yıl aradan sonra tekrar okumak ilginç oldu)
    Jose Saramago okumanın bir ayrıcalık olduğunu söylemeliyim.
    Sevgi ve Saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Mehmet Bilgehan Merki,
      Kitaplar iyi ki var dünyamızda, onlar ayrıca nice dostluklara da köprü kurarlar. A. Boysan'ın dediği gibi; “Kitap insanlığın kağıt üzerindeki belleğidir. Kitap sonsuza kadar ihanet etmeyen bir dosttur. Kitabı ilk kez okurken bir dost tanırsın. İkinci okuyuşunda eski bir dosta rastlarsın.” Kesinlikle Jose Saramago okumak bir ayrıcalık. Temennim, nice yılllar ortak dostlarımız 'kitaplar'la birlikte sürsün bu yolculuklarımız..Ben de size ve ailenize iyi tatiller ve esenlikle dilerim Mehmet Bey..

      Sil