24 Ekim 2018 Çarşamba

FLANÖZ Şehirde Yürüyen Kadınlar

Bir yere yetişme telaşım olmadığında, uzun uzun yürümeyi sevenlerdenim ben. Yürürken bedenim de, ruhum da nefes alır. Bazen sırf yolu uzatmak için, bazen de yeni keşiflere doğru yelken açmak için varmak istediğim yere farklı güzergâhlar üzerinden yürümeyi tercih ederim. Ancak bir de bizim halk tabirimizle dillendirdiğimiz 'avare avare' dolaşanlar vardır. Peki ben neyim? Yoksa ben de mi bir avareyim!?İçimde ki ses "Yooo! bilmem ki" dese de, meğer bir adı varmış böyle yürüyenlerin! .

Bir zamanlar (19.yy.) Paris'in cam ve çelik kaplı pasajlarında 'amaçsızca' dolaşan erkeklere "Flanör"  (flâneur) kadınlara da "Flanöz" denirmiş. Peki gerçekte flanör ve flanözler zannedildiği gibi birer avare midirler! Hareket etmenin, yürümenin, yürürken tanık olunan şeylerin ve bir dolu hikâyeyle günü tamamlamanın boş şeyler olduğunu kim söyleyebilir ki! 
Bugünlerde ben de, yüreğimi nereye koysam olmuyor! Bu sabah yağmur vardı İstanbul' da. Yağmur içime doğru akmaya başlayınca! attım kendimi sokağa. Ancak ne mümkün istediğim parkurlarda yürüyebilmem! Yine de alışverişi bahane edip, mümkün olduğunca uzatmaya çalıştım yolumu. 
Sonra eve gelince bir sürpriz beni bekliyordu. Sipariş verdiğim kitaplar gelmişti. Kargodan gelen kitapların arasında, elim ilk önce Lauren Elkin'in 'Flanöz' -Şehirde Yürüyen Kadınlar- kitabına uzandı. Kitap-kurdu dostlarımın tavsiyesiydi, notumu almıştım çok önceden. 
Veee dumanı tüten sıcak bir çayın odaya yayılan mis gibi kokusuyla, camlara vuran pıtır pıtır yağmur damlalarının eşliğinde artık hazırdım okumaya! Lauren Elkin' in kaleminden, Flanöz kadınların ayak izlerini, kimlerin adımları mı? Virginia Woolf, Jean Rhys, George Sand, Sophie Calle ve nicelerini takip ederek; Londra, Paris, Venedik, New York, Tokyo sokaklarında yürümeye başladım. Kitabı elimden bırakamadım. Gün akşam olmuştu bile ve arayı fazla açmadan birkaç gün içinde kitabı bitirdim. 
Yazar, öz yaşam öyküsünü, gezi notlarını ve edebi eleştiriyi bir araya getirerek, flanözler üzerinden; edebiyat, sanat, tarih, sinema ve felsefe aracılığı ile okura aktarırken, okuyucuyu da tıpkı yürüyüş halindeyken olduğu gibi bir akış içerisinde daldan dala, o ülkeden diğerine ve düşünceden düşünceye sürüklüyor.  
Elkin; “ Yürüyorum çünkü o da bir yönüyle okumaya benziyor. Oradasınız ama tam olarak orada sayılmazsınız; sizinle alakası olmayan o hayatlara ve konuşmalara kulak misafiri olabilirsiniz; gözlemlediğiniz kadarıyla yetinmeyip nasıl hayatlar olduğuna dair hayal kurabilirsiniz. Bazen etraf çok kalabalıktır; bazen sesler sağır edicidir. Ancak her zaman bir yoldaşınız vardır. Yalnzı kalmazsınız. Şehri yaşayanlar ve ölülerle birlikte yan yana yürürsünüz.” diyor. 
Elkin’in bu düşüncelerine katılmamak mümkün değil. Hatta  internette sörf yapmanın da tıpkı yürüyüş yapmak gibi bir çeşit flanözlük olduğunu dahi söyleyebiliriz pekâlâ değil mi!.

“Yürüyorum, çünkü hoşuma gidiyor. Kaldırımda gölgem, bir adım önden bana eşlik ederken yürümenin ritmini seviyorum. Dilediğim zaman durabilmeyi, defterime not alabilmeyi, gelen bir e-postayı okumayı ya da telefonumda mesaj yazmak için bir binanın duvarına sırtımı yaslayabilmeyi ve tüm bunları yaparken dünyanın bir anlığına donuvermesini seviyorum. Çelişkili bir biçimde, yürümek bana durağanlık imkanının varlığını hatırlatıyor.” diye de ekliyor. 
Kitapta bu şekilde altını çizdiğim ve notlar aldığım pek çok satır oldu, bir de kelime dağarcığıma ekleceğim birkaç yabancı kelime. 
“Zihin gözümde fotoğrafçısı olmayan, bir günceye ya da romana kaydedilmiş benzer görüntüler kurguladım. Sokaklarda yürüyebilmek, şehirde kaybolabilmek, kalabalıkta bir zerre olabilmek için erkek gibi giyinen George Sand bunlardan biri. Ya da kafelerin önünden geçerken iki büklüm olan kadın karakterleriyle Jean Rhys. Bizler birey miyiz yoksa kalabalığın bir parçası mı? Göze çarpmak mı istiyoruz, kalabalığa karışmak mı? Özgür ve görünmez olmak mı? Dikkate değer mi ya da kimsenin hakkında yorum yapmadığı biri mi?

Ama işte yine de o orada. Kadın kendini gösteriyor. Şehre rağmen kendini gösteriyor.”
Elkin ayrıca, yürümenin benlik bilincine olan etkisini Woolf’un ‘Kendine ait Bir Oda’ kitabı üzerinden de okuyucuya aktarıyor. Dönem dönem yaşadığı; birbirinden farklı coğrafya ve kültürlere ait metropollerde yürürken, kendinden önce sokakları keşfedenlerin veya kendinden sonra keşfedecek olanların iz düşümlerini; kitapların ve filmlerin izlekleri içinde okuyucuya aktarırken ben de bambaşka yolculuklar içinde buldum kendimi. Hatta merakım beni Fransız Yönetmen Varda’nın filmlerine kadar sürükledi. Çünkü yazar, Yönetmen Varda’nın gözünden ‘sinematik flanözcülük’ü anlatıyordu. Filmlerin çıkış öyküleri de yine yönetmenin ağzından kaleme alınmıştı, üstelik filmlerdeki sahnelerin pek çoğu da Paris’te çekilmişti.

Varda 1961 yılında verdiği bir röportajda: “İnsanı insan yapan yalnızca yetiştirildiği değil sevdiği yerlerdir de; yerleştiğimiz yerlerin aslında içimize yerleştiğini düşünüyorum.” 

“İnsanları anladığınızda yaşadığınız yerleri daha iyi, yaşadığınız yerleri anladığınızda da insanları daha iyi anlarsınız.” demiş.  (Sf. 259) 
Bu sözler üzerine kitabı bitirir bitirmez ilk işim, yani benim internetteki flanözlüğüm, Varda’yı ve filmlerini araştırmak oldu ve bu defa geçtim ekranın karşısına “Beşten Yediye Cleo” yu izledim. 
Yönetmen Agnès Varda’nın 5’ten 7’ye Cléo filmi, 1962 Fransa - İtalya ortak yapımı. Dramatik türde olan film 60’lı yılların Paris’inde geçiyor. Film hakkında yönetmen Varda ile yapılan röportaj burada. Bkz.

Flanöz 'Şehirde Yürüyen kadınlar', sizi adeta bir labirentin içindeymişçesine bir duyguyla kuşatıp, oradan oraya sürüklese de, çıktığınız bu heyecanlı ve şenlikli yolculuklarda, usta edebiyatçıların ve yönetmenlerin izini sürmekten son derece keyif alacak ve bu kitabı siz de sıkılmadan okuyacaksınız. Hele ki siz de, bir flanöz olduğunuzu düşünürseniz eğer, o zaman bu kitap size de ilham verecek ve yepyeni keşiflerin izini sürmek için bir an önce sokaklara çıkmak isteyeceksiniz. 
Bu harika kitap için yazar Lauren Elkin'e ve başarılı çevirisiyle Doğancan Dilcun Doğan'a teşekkürlerimle... 
Esin Bozdemir 

Kitabın Künyesi: Nebula Yayınları. İlk Baskı 2018 Ağustos Ayı -İkinci Baskı Eylül 2018 Yazar: Lauren Elkin - Türkçe Çeviri: Doğancan Dilcun Doğan  

13 yorum:

  1. Kitabı çıkar çıkmaz sipariş ettim, ön sipariş :) Zaman zaman aceleci olduğumu düşünüp yavaşlamaya çalışsam da seveceğim kitaplara sahip olmak konusundaki aceleciliğimde kendi yaşama sevincimi buluyorum. (İtiraf) Neyse, kitap geldi, elime aldım, baktım, gönlüm ferahladı. Sonra okumaya başladım. Yazın sonları, belki de sonbaharın başlarıydı. Bu sene ne yazı anladım zaten ne de sonbaharı. Ancak akşamları vakit buluyordum elime almaya, yatmadan az evvel. Herkes sever mi kitabı bilmiyorum ama ben bayıldım. Aynı sayfaları tekrar tekrar okumaktan ortalarına bile gelemedim kitabın. Kafam karışıktı ve ben kitabı çok sevmiştim. Kitabı ziyan etmemeye ve okumak için yağmurlu daha sakin günlerin gelmesini beklemeye karar verdim. Ama o arada kitabın yazarını İG'den takip etmeye başladı ve elbette ki güzel çevirisinin sahibi Doğacan Dilcun Doğan'ı da. Hatta geçenlerde Doğacan bir çekiliş yaptı. Artık bir tane daha Flanöz kitabım var; çevirmeninden imzalı :)
    Benim Flanöz'üm bekliyor yani okunmayı. :)

    Ben kendimi bir Flanöz olarak görüyorum. Keşke kendi şehrimde de öyle olabilsem. Hatta seyahate çıkan herkes sadece başkalarının çizdiği rotaları izlemekten başka sokaklara da sapsalar, kaybolsalar; adı duyulmamış mini bistrolar keşfetseler. Her şeyin tek tip olması yoruyor bugünlerde beni. :)
    Çok öperim seni. Bir gün buluşsak ya ne güzel olur Kadıköy'de. Belki Sezer de gelir. Ne dersin? Hatta Natali'de :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Özlem Öztürk,
      Kitap biraz dingin kafayla okunmayı gerektiriyor. Oldukça kapsamlı çünkü. Arkasındaki yardımcı kaynaklar ve dip notlardan da bunu anlamak mümkün. Bir flanöz deyip geçmemeli! Yazar kitabı kaleme alırken çok araştırmalar yapmış, dolayısı ile faydalanacak çok şey var. Herkesin sevip sevemeyeceği konusunda emin değilim ben de! Ancak flanözler veya bir flanöz gibi gezgin ruha sahip olanların hoşlanacağı türden bir kitap bu.

      Evet, kitabın çevrimeni Doğacan'ı ben de takip ediyorum.İG'de gördüm, kitabı kazanmana sevindim. Çünkü kitap, kitap-sever okurda ve doğru adreste. Doğanacn'da iyi bir çevirmen.
      Tek tip olmamak; farklı bakış açıları ve farklı çevreler, farklı yolları denemeyi gerekli kılıyor! Tam bir flanöz gibi!. Ah o istediğin şeyleri - adı duyulmamış mekanlarda ve sokaklarda yürümeyi- şu günlerde ben deçok istiyorum.

      Ve o buluşmayı birgün gerçekleştirelim Özlemcim. Handan' a da haber salalım... Çok güzel olur gerçekten. Sıcak kalpli, gözlerinin içi gülen, güzel yürekli tatlı kadınlar :) şeytanın bacağını kırıverelim :) sadece biri 'hadi' desin!.

      Ben de seni çok öpüyorum. Sevgilerimle...

      Sil
  2. herkese merhaba ben aranızda henüz çok yeniyim sayfamı ziyaret edip takipçim olarak bana destek olursanız çok mutlu olurum...kucak dolusu sevgilerimi gönderiyorum...
    https://duvartakvimi.blogspot.com

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Babaannemintakvimciği,
      Yeni blogunuz hayırlı olsun. Sayfanızı ziyaret edececğim.
      Esenlikle...

      Sil
  3. Not ettim kitabın adını :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Handan,
      Tabii ki!
      Bir flanöz olarak kayıtsız olamazdın ki ;)

      Sil
  4. Bu terimi bilmiyordum. Öğrenmek hoş oldu. Çünkü kesinlikle ben de bir flanözüm:) Vaktim yetrliyse şehrin değişik sokak ve caddelerinde ağır ağır, keşif yapa yapa yürümeye bayılırım. İlginç gördüğüm mekanları not alır ya da fotoğraflarım. Her seferinde değişik bir güzergah kullanmaya çalışırım bunun için. Hatta bir keresinde kaybolmuştum da insanlardan yardım alarak zor buldum yönümü :)) Bahsettiğin kitapta yazar ne de güzel anlatmış bumnları. Flanözlük keşiflerle ve maceralarla dolu heyecanlı bir yolculuk kesinlikle. Kitap okumanın canlanmış hali gibi. Ya da bir filmin içindeymişcesine sürprizlerle dolu. Her dilden, her dilden... İşin en ilginç yanı tüm bunlar yalnız bsşınayken güzel. Yanında tek bir kişi olsa bile dikkati dağılıyor insanın. Hatta biraz da özgürlüğü kısıtlanıyor diyebilirim.
    Kalemine sağlık Esinciğim. Sipariş listemde yerini aldı bile.
    Huzurlu bir hafta sonu geçirmen dileğiyle, sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Bir flanöz olduğunu doğru tahmin etmişim :) Kesinlikle bu kitabı sen de çok beğenirsin ve ilgiyle okursun diye düşünürüyorum. Ben kitabı okurken çok notlar aldım ve altını çizdiğim çok önemli satırlar oldu. Hatta bir dolu edebiyatçı, düşünür, şair ve yönetmenin izinde, bir de baktım ben de yolculuklara çıkmışım. Özellikle Fransız Yönetmen Agnes Varda'nın sinematik flanözcülüğünün izlerini sürmek heyecan vericiydi. Filmleri arasında, yönetmenin duygu dünyası, derin düşünceleri öylesine etkiledi ki beni. Yönetmeni çok merak ettim ve netten bulabildiğim filmlerini ("Üç Düğme", " Agnes'in Plajları", "Mekânlar ve Yüzler", "Uçan Aslan", "5'ten 7'ye Cleo" izlemeye aldım. Yönetmenin kimi filmleri 'İstanbul Filmekimin'de de yayınlanmış. *http://filmekimi.iksv.org/tr/visages-villages

      Ben de bakına bakına...gözlemleyerek ve bazen de elimde makine, ilginç görüntülerle karşılaştığımda, görüntü alarak yürüyemeyi sevenlerdenim. Tek başına yürümenin keyfi de hissettirdiği özgürlük duygusu da bir başka. Şimdiden ben de sana iyi okumalar, harika flanözlükler ve iyi haftalar dilerim Zeugmacığım. Sevgilerimle...

      Sil
  5. ay ne güzel bişiiiiii böyle gezmek şehirdeeee :)

    YanıtlaSil
  6. Ben de çok seviyorum yürümeyi, farklı sokaklarda ilerlerken dükkanları keşfetmeyi seviyorum. Bir de yağmurda yürümeyi, şemsiyesiz..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Beyaz Yakalı,
      Demek ki siz de bir flanörsünüz. Yağmurda yürümek de bir başka güzel ve romantik...

      Sil
  7. Bu kitabı epeyce karıştırıp nedense hoşlanmayarak geri bırakmıştım. Bir şansı daha hak ediyor o zaman.

    YanıtlaSil