25 Ağustos 2025 Pazartesi

Temmuz çoktan bitti, Ağustos da bitecek*

Bu yaz kavurucu sıcaklarda günlerimiz, kâh pür telaş, kâh aheste, ama ülke gündeminde hepimizi üzen orman yangınlarıyla çokça endişe içinde geçti. Can kayıpları ne çok oldu! Bir de Balıkesir Sındırgı merkezli deprem bu yaşanılanların üzerine tuz biber ekti. Diğer yandan hepimizi meşgul eden siyasi gündemde tansiyonlar hiç düşmedi!. Ne adalet, ne liyakat, ne vicdandan eser kaldı?! Bir yanda yangınlar, depremler, seller ile iklim krizi ve büyük bir ekonomik kriz yaşanırken, bir yanda insanlıktan bihaber, yaptığı yanına kâr! gününü gün edenler, zevk ve sefa içinde yaşamını sürdürmekte!. 'Ne yaman bir çelişkidir bu!' dedirten insan manzaraları ile... günlerimiz tuhaf hâller içinde 'kayıp zamanlar' olarak tarihimize geçmekte. Artık hiçbir şey normal değil! Doğanın da, insanın da dengesi bozuldu bir kere!. İklim krizleri ve kuraklıklar, daha da zor günlerin bizi beklediğini gösteriyor. Sağduyulu olan hiç kimse, şu olup bitenler karşısında kayıtsız kalamaz. Ne yazık ki elimizden de bir şey gelmiyor.

Böyle anlarda çaresizlik içinde boğuşurken, insan kendisine nefes alacak, iç huzuru verecek şeyler arıyor. Biliyor ki çare yine kendinde! Kitaplar, filmler, müzikler... varsa hobilerimiz, üretebildiklerimiz... bizim sığınaklarımız oluyor ve tüm bunlar, ruhumuza iyi geliyor. Bu motivasyonla, her şeye rağmen, güzel günler görebilme umudumuz yine de mevcudiyetini koruyor.

Her yönüyle çok sıcak, kavurucu bir yaz yaşarken, şükür ki klimalı mekanlarımızda rahatça oturabildik, ancak hiçbir serinlik bir ağaç gölgesi altında yada bir deniz kıyısında olduğumuz anlardaki ferahlığın yerini tutamıyor. Bu yüzden özellikle bu yaz, olabildiğince erken saatlerde, İstanbul'un korularında ve boğaziçi kıyılarında çokça vakit geçirdik. Bazen korular içinde, ağaçların gölgesinde, bazen de boğazın kıyısında, uzun uzun yürüyüşlerimiz oldu. Bu sayede içimizdeki hüzün bulutlarını dağıttık.

Alain de Botton'un 'Seyahat Sanatı' kitabında değindiği gibi; "Güzelliklerle karşılaştığımızda içimizde uyanan en baskın dürtü, ona tutunmaktır. Güzelliğe sahip olmak, ona yaşamımızda yer vermek isteriz. Şunu söylemek gelir içimizden. "Ben buradaydım, bunu gördüm ve bu, benim yaşamımda yer etti."

İçimizi karartan gündemlerin aksine ben de bu postumda gözümüzü, gönlümüzü açacak güzel manzaralar paylaşmak istedim sizinle. Bu paylaşımlarım Temmuz ve Ağustos aylarından... 

Bir hafta sonu Beykoz kıyılarında; müdavimi olduğumuz
Küçüksu Millet Parkı ile Göksu Deresi ve Anadolu Hisarı çevresinde vakit geçirdik.
Sabah erken saatlerde Millet Parkında yaptığımız yürüyüşlerimizin
ardından kahvaltı keyfi ile soluklandık...  

Bir hafta sonu da, Küçüksu kıyılarında ama farklı bir lokasyondan girdiğimiz
Milli Park Bahçesinde /adeta yeni bir yer keşfetmişçesine tebessümle;) 
üstelik boğazın hemen kıyısında ve çok daha sakin bir ortamda
bulunmanın huzuruyla, hoşça vakitler geçirdik.


***

Karşımızda Rumeli Hisarı

Bir başka hafta sonu ise Fethipaşa Korusundaydık.
Bu defa önce kahvaltı yaptık.
Zira, saatler ilerledikçe boş masa bulmamız
mümkün olmayabilirdi. Ardından yeşillikler içinde,
boğaza nazır koruda yürüdük.

Bazen bu küçük yürüyüşler de dahi
ne hoş ayrıntılarla karşılaşıyoruz. Gözlemci yanımızla 
detaylar arasında kaybolurken, kadrajımıza giren güzellikler
'iyi ki!...' dedirtiyor!.

Korudan, Boğaziçi Köprüsü
(yeni adıyla15 Temmuz Şehitler Köprüsü) karşı kıyılar ve
bulunduğumuz konumdan Ortaköy Camii manzarası çok güzeldi.

ANADOLU HİSARI FATİH CAMİİ
(20. yy)

Anadolu yakasındaki koruların pek çoğu boğaza oldukça yakın.
Korudaki yürüyüşlerimizin ardından biraz da boğaz havası almak üzere,
kıyı boyunca yürürken... tarihi bir cami ile karşılaşıyoruz.
Aslında araç içinde seyir halindeyken, bu caminin yanından pek çok kez 
geçtiğimizi anımsıyorum. Bu defa caminin önündeyiz!.
Bahçe kapısını da açık bulunca içeriye girip bakıyoruz.
İlk dikkatimizi çeken Şadırvan'ın tavanındaki renkli işlemeler oluyor. 

*

Kesin yapım tarihi belli olmayan bu camii, 
Fatih Sultan Mehmet Anadoluhisarı’nı tamir ettirirken
tek kubbeli olarak inşa ettirir. Anadoluhisarı İskele meydanı düzenlenirken
Şehremini Emin Bey'de 1924-1926 yılları arasında
camiyi yıktırıp tekrar inşa ettirir. 

Bu caminin Milli Mücadeledeki yeri ise kayda değer! Çünkü Fatih Camii, Milli Mücadelede gizli bir karargâh olarak kullanılır. Vatan müdafaasına koşan gönüllüler, Anadolu'ya davet edilen zabitler, cephane ve silah bu camide toplanarak Anadolu'ya sevk edilir.

Ağustos ayına merhaba derken...
SANAT GÜNLERİ etkinliği kapsamında
Selamiçeşme Özgürlük Parkındaydık.
Semt sakinleri için de güzel bir park. Etkinliklerin yanı sıra
parkın içindeki yürüyüş parkuru ve çay bahçeleri 
bu civarda yaşayanlar için alternatif bir seçenek.  

Ay Işığında Hüsnü Arkan'la 
unutulmaz bir müzik şöleni yaşadık.
Şiir gibi bir repertuardı.

İnce ince çiseleyen yağmur ve yıldızlar eşliğinde
 'Düşler Sokağından geçtik' 

İzleyicinin coşkusu muhteşemdi!
Ortak hislerde buluşmak ve bu coşkuya hep birlikte eşlik etmek güzeldi.

Sesinin rengini ve kendine has yorumunu beğendiğimiz sanatçıyı
sahnede dinlemek harika bir anı oldu bizim için.

Müzik gerçekten ruhlara şifa!.

Linki şuraya bırakıyorum

ve Hüsnü Arkan'dan bir özlü söz;

"zaman böyle bir şeydir; ileri geri döner durur. yakınlıklar uzaklıklarla yer değiştirir. sonra o uzaklıklar başka bir yerde, başka bir şekilde tekrar yakınlık haline gelir. galiba olgunlaşmak diye buna diyorlar; her şeyi kabul etmeye başlıyorsun. insan beyni mükemmel bir çiftçi; durmadan ekip biçiyor. sonunda olan biten her şeyi anlıyorsun. anlamak çok tehlikeli bir şey." *Mino'nun Siyah Gülü 

Ve Ağustos'un ilk haftasında, rutin olarak gerçekleştirdiğim ziyaretlerimden
biri olarak ana ocağım ❤️ Bandırmadaydım.
Yaklaşık 2 hafta kaldığım Bandırma'da havalar inanılmaz sıcaktı ve
aynı zamanda şiddetli bir lodos vardı. 
Annemin sağlığı için sakıncalı olur düşüncesi ile dışarı çıkmalarımız pek az oldu.
Bunun yerine balkon sefası yapıp anneciğimle bol bol sohbet ettik.
Annemin can komşularıyla kahve keyfi bahanesiyle apartman içinde,
bir kattan diğerine, tebdili mekan eyledik durduk :) 

Ve bir akşam üzeri (10 Ağustos 2025) merkezi Balıkesir'in Sındırgı ilçesinde
6.1 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Bandırma'ya oldukça yakın
lokasyonda olan depremi biz de şiddetli hissettik. İyi ki annemin yanındaydım!
Daha sonra ise 100'lerce artçı sarsıntı yaşadık.


Ağustos ayı ortalarında yeğen düğünü için Çanakkale'deydik.
Genç çiftlere ömür boyu mutluluklar diledik. ❤️

Düğünden kısa bir süre önce Bayramiç'te başlayan yangın hepimizi çok üzdü.
Ciğerlerimiz yandı. Yol boyunca küle dönen ormanlık alanları gördükçe içimiz parçalandı.
  
Düğün gününden birkaç gün sonra Kilitbahir'de, kısa bir süre önce de yine
Gelibolu'da yangınlar vardı. Bu yıl yangınlar hiç bitmedi! 

Bir yanda depremler, bir yanda yangınlar artık hayatımızın bir gerçeği oldu.
Her an başına bir taş düşebilir. Bir kıvılcımla her şeyin yanıp kül olabilir.
Ne varlığın, ne sağlığın, ne güzelliğin kalabilir...

Sevdiklerinle birlikte yaşadığın güzel anlar...
Ve geriye bırakacağın/bıraktığın güzel izler kalır sadece.
An bu andır! 

İyilikle, güzellikle, sevgiyle kalın değerli dostlarım...



* Turgut Uyar
* Alıntı: 'Mino'nun Siyah Gülü', Hüsnü Arkan 

1 yorum:

  1. İstanbul'da keşfedilecek, gezilip görülecek yerler bitmez gerçekten. Lakin artık ulaşmak yorucu oluyor. Trafik ve kalabalık sıkıntılı. Yine de ah güzel İstanbul diyelim..

    YanıtlaSil