Van Kalesindeki tarihi yolculuğumuzun ardından 2. durağımız Van Kalesi dibinde yer alan Van Urartu Müzesi oluyor. 2011'de Van'da meydana gelen depremlerde hasar gören müze binasının yerine yapılmış olan yeni müze, Van Kalesi'nin güneyinde yer alıyor. Kale ile aynı lokasyonda yer alan müze yürüme mesafesinde.
Doğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük, dünyanın ise tek 'Urartu Müzesi' olan Van Müzesi görkemli yapısıyla Van’da yaşayan medeniyetlerden izler taşıyor. Arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkarılan eserlerin daha iyi korunup teşhir edilmesini sağlayan müze binası oldukça geniş bir alana sahip. 13 bin metrekare kapalı alanda sergilenen binlerce eser ile tarihten bugüne ışık tutuyor. Van'ın kültürel zenginliğinin temelinde kucak açtığı pek çok uygarlığın mirası var. Bu medeniyetler içinde en görkemlisi ise Urartular. 23 holden oluşan bu bölümlerin yaklaşık dokuz holünün tamamı Urartu dönemine ait.
MÖ.9 yüzyılda bu bölgede ortaya çıkan ve başkent olarak da Van'ın bereketli topraklarını seçen Urartular; mimarlıkta, sanatta, teknolojide, madencilikte çağının çok ilerisinde bir medeniyet haline gelmeyi başarmışlar. İşte bu yüzden, bu görkemli medeniyet başta olmak üzere kadim şehir Van'ın binlerce yıllık tarihinde yer edinen tüm uygarlıkların mirasını görmek için doğrusu biz de sabırsızlanıyoruz. Kültürle sanatın, tarihle estetiğin buluştuğu müzede sırasıyla holleri dolaşıyoruz.
Şimdi söz foğrafların olsun.
Ziyaretçileri bir zaman tüneli içinde Van'ın kadim çağlarına doğru seyrü sefere çıkaran müzede; günümüzden yaklaşık 500 bin yıl önce yaşanmış Paleolitik Dönemden başlayarak Urartular'ın sosyal yaşamı, kültürü ve sanatına dair pek çok önemli bilgi ediniyoruz. Ayrıca Roma, Bizans, Selçuklu, Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Osmanlı Dönemlerine ait eserleri de yine müzede görebiliyoruz.
Son teknolojiye göre dizayn edilmiş olan müze, pandemiden dolayı olsa gerek bir hayli de tenha idi. Geniş holleri rahatça gezinmek bizim için bir avantajdı.
Pişmiş toprak kaplar, çömlekler, çarık biçimli riton,
mantar uçlu iğneler...
Ölü Gömme Gelenekleri
(MÖ 1300 - MÖ 900)
dörtgen planlı odalar şeklinde olup, ağır taş levhalarla kapatılırmış.
Ölü Gömme Gelenekleri
ölen kişinin tümüyle yok olmadığı, öteki dünya olarak inanılan yerde bir şekilde
yaşadığını düşünmekteymiş. Ahiret inancı olarak karşımıza çıkan bu düşünce
Urartular'ın ölü gömme adetleri ve mezar mimarisine de yansımış. -
reprodüksiyonu ve çıkarılan tarihi eserleri yakından görerek...
bu yerlere gitmiş kadar oluyor ve aynı zamanda bir dolu bilgiyle donanıyoruz.
2 - Yazıtlı Disk, Tunç / Ayanis Kalesi
4 - Kalkan, Tunç / Ayanis Kalesi
5 - Miğfer, Tunç / Ayanis Kalesi
Köyü yakınında ve Van Gölü'nün doğu kıyısında kayalık bir tepe üzerinde
konumlanmış. MÖ 673-672 tarihlerinden hemen sonra Urartu Kralı Argişti oğlu
Rusa MÖ 685-653/650 tarafından yaptırılmış ve
"Süphan Dağı önündeki Rusa Kenti"
olarak adlandırılmış.
devletlerden biri olmuş. Sınırları MÖ 8. yüzyılın ortalarında, batıda Fırat rmağından
Doğuda İran'daki Urumiye Gölü havzası'na, kuzeyde Ardahan/Hanak (Ortakent) ve
Sevan Gölü Havzası'ndan güneyde Toros Dağları'na kadar uzanan yaklaşık 220 bin km2. lik
bir alana yayılmış.
Bir boğa üzerinde ayakta duran Tanrı Teişeba betimlemesi.
aynı kökene dayanan bir halk olup Hurrice ile akraba olan bir dile sahip.
çok az sayıda sayıda insan var.
Dünya genelinde 12 Türkiye'de ise 7 kişi bu dili biliyor.
11 profesör biri de İlkokul mezunu Mehmet Kuşman
Urartuca'yı okuyup yazabiliyor.
Sosyal Medyada adına sıkça rastladığımız Mehmet Kuşman'a dair müzede her hangi bir bilgiye veya görsele rastlamadık. Yoksa vardı da bizim gözümüzden mi kaçtı bilemiyorum!? Kısaca burada Mehmet Kuşman'ın hikâyesine değinmiş olayım. Çünkü gözardı edinilmeyecek kadar önemli bir konudur bu.
- Uzun yıllar Van’ın Gürpınar ilçesine bağlı Çavuştepe köyündeki Urartu Kalesi’nin bekçiliğini yapan 81 yaşındaki Mehmet Kuşman, kendi ifadesine göre, dünyada Urartuca bilen 12 kişiden biri ve yazabilen tek kişi. Ömrünün yaklaşık 60 yılını Urartuca’nın peşinde birçok ülkeye giderek ve bu dili öğrenmek için çabalayarak geçiren ilkokul mezunu Mehmet Kuşman emekliye ayrılsa da gönüllü olarak Çavuştepe Kalesi’nde kalmaya devam ediyor.Turistlere Urartu alfabesini anlatıp, bazalt taşlarına işlediği Urartuca tablet ve kolyeleri satarak geçimini sağlayan Kuşman oldukça endişeli. Çünkü bugün Urartu lisanını bilen az sayıdaki insanın her geçen gün yaşlılıktan dolayı artık konuşacak durumlarının olamayacağını, bu yüzden bu kadim dilin de yok olacağını belirtiyor. Onun tek isteği bu dili gelecek nesillere aktarabilmek. -
Mehmet Kuşman, çalışkanlığı ile azmi ile zoru başarmış bir insan. Bilgilerini paylaşmak ve bu dili öğretmek için can atan bu değerli insana dilerim yetkili birimler kulak verir.
“Son Urartulu” isminde bir belgeseli de çekilen Kuşman’ın kendi ağzından hikâyesi için alttaki you tube videosuna bakabilirsiniz. (Ayrıca sosyal medyada Mehmet Kuşman ile ilgili pek çok tanıtım videosu bulunuyor. Bkz. )
Urartu panteonunun baştanrısı olan Haldi'ye adanmış tapınağın iç duvarlarını çevreleyen, üst üste iki sıra andazit taş blokunun ön yüzü oyularak içleri taş kakma tekniğinde yapılmış çeşitli tanrı, hayvan ve bitkisel motiflerle süslenmiş. Kanatlı tanrı, rozet, hayat ağacı, bitki motifi, cin, sfensk, aslan ve fantastik kuşlardan oluşan Ayanis Kalesi'ndeki duvar süslemeleri oldukça ilginç.
Van il merkezi'nin kuzeyindeki kayalık Zimzim Dağı'nın güneyine bakan yüzünde yer alan Meher Kapı görmek istediğimiz yerlerden biriydi. Yerinde olamasa da yine de kendi topraklarındaki müzede kapının reprodüksiyonu görmek memnuniyet verici.Meher Kapı Urartu Krallığı için önemli bir açık hava tapınma yeri imiş. İlk kez F.E. Schulz'un 1827 yılında Van bölgesinde yaptığı araştırmalarda tanıtılmış. 'Meher Kapı' çok değişik isimlerle; Mheridur, Mithra Kapısı, Hazine Kapısı, Yalancı Kapı, Kör Kapı ya da Taş Kapı adlarıyla da anılıyor.
Urartu Dönemi (2. Sarduri MÖ 755 - 730)
devam edecektir....
Urartular hakkında detaylı bilgiler için yandaki linke tıklayınız >> https://www.urartular.com.tr/
Merhaba Esinciğim,
YanıtlaSilBiliyor musun, Van kalesinin hemen dibinde böylesine görkemli bir müze olabileceğini rüyamda görsem inanmazdım. Şaşkınlıktan bakakaldım her bir resme, buluntulara, duvar resimlerine, o harika takılara. Mehmet Kuşman'ı basında pek çok kez okudum ama henüz bir çare bulunamamış demek ki duruma. Oldukça üzücü. Oysa haddim değil ama benim şöyle bir fikrim var Mehmet Amca için. Ülkemizde onca üniversite var. pek çoğunda da Arkeoloji Bölümü. Alırsınız Mehmet Kuşman'ı. Bir program dahilinde ondan faydalanmak için elinizden ne gelirse yaparsınız. Bu adam bulunmaz bir cevher. Gelmiş 81 yaşına, daha ne bekliyorsunuz? Senenin belirli kesitlerinde bölümlerde kurslar açın ve Mehmet Bey'e ''usta öğretici'' olarak görev verin. Herhalde adamın yeme içme barınma ihtiyacını karşılayamayız diye bir mazeretleri yoktur. Mazeret neyse ortadan kaldırılması ve tıpkı senin de aynı şekilde endişe duyduğun bu duruma en kısa zamanda el atılması dileğiyle, emeklerine sağlık Esinciğim.
Harika bir yazı hazırlamışsın yine. Fazla bilinmeyen bir müzenin her bir köşesi ışıl ışıl aydınlanmış sayende. Detayları ara ara gelip daha dikkatle okumak istiyorum. Teşekkür ve sevgilerimle...💖💖💐💐
Merhaba Sevgili Zeugmacığım,
SilVan Müzesi'nin depremden önceki yeri çarşı içindeymiş. Biz de öncesinde nevigasyonun azizliğine uğradık. Çünkü müzenin yeni konumu nevigasyonda belirtilmemiş ve müze hala eski konumunda gözüküyor. Meğer kalenin hemen dibindeymiş. Gerçekten çok büyük ve oldukça zengin bir müzeydi. Mehmet Kuşman gibi bir değerimize sahip çıkılmaması ne kadar üzücü ve düşündürücü değil mi!. Mehmet amca için önerin son derece mantıklı ve çok yerinde... Dileriz çok geç olmadan gereği yapılır.
Değerli ziyaretine ve yorumuna asıl ben çokkkk teşekkür ederim Zeugmacığım. İyi ki varsın. Ben de sana en içten sevgilerimi gönderiyorum. Sağlıkla, esenlikle kal...💕😘💖