Bu küçük salkımsöğüt / Harem kapısında limanın
Selimiye Kışlası / Sana sesleniyorum Selimiye Kışlası (*)
Işık ülkesi Lykia’nın zengin
mirasını, yörük geleneğinin ilginç yaşamıyla harmanlayan; sırları halen daha
çözülememiş batık bir kent, insansız bir ada; antik kentler ve şirin köyleriyle
dünyanın en güzel mavisiyle dalgalanan koyları arasında Akdeniz'in incisi Kekova.
Antalya'nın Demre (Eski adı ile
Kale) ilçesine bağlı Üçağız'ın
merkezinde yer alan bu bölge adını kıyıya paralel uzanan Kekova Adası’ndan
alıyor. Theimussa Antik Kenti ile iç içe olan Üçağız, Kekova bölgesinde
karayoluyla ulaşılan tek yer. Doğal bir liman görünümünde olan bu koyda her yer
antik kalıntılarla dolu. 1. Derece doğal ve tarihi sit alanı olan Üçağız’da
yapılaşmaya izin verilmiyor.
Dantel gibi koyların, turkuaz mavisiyle bütünleşmiş yemyeşil ormanların arasından geçerek, harika bir yol seyrinin ardından Üçağız’a ulaşıyoruz. Üçağız’da gözümüze çarpan ve yamaçları boydan boya kaplayan katırtırnakları, burcu burcu kokan kekik ve adaçaylarının dört bir yanımızı saran doğal esansı içinde gönlümüzü çelen Kılınçlı Köyü'nde küçük bir mola veriyoruz.
Yaşadığı çağa damgasını vuran ve uygarlık tarihinin ilk müzakerecisi ve adaletin temsilcisi olan Priene'li Bias'ın adalete olan inancı, erdem sahibi eğitmenlerin yönlendirmesiyle Priene meclisindeki ticaret davalarında savunma hakkını kullanmak isteyenlerin yanında duruşu ve güçlü hitabet özellikleriyle de yıllar içerisinde, yaşadığı zamanın ruhuna uygun bir sembol isim haline gelmiş...Ve antik çağın yedi bilgesi arasında adından çok söz ettiren bir insan olmuştu. Öyle iken, antik çağda bilgeliğin ödülü olarak kabul edilen üç ayaklı bronz sehpayı dahi;
“Bilgelik tanrılara yakışan bir ünvandır ve onu en çok hak eden Apollon’dur. Ben ise, bir ölümlü için en yüce olanı, adil bir adam olarak anılmayı isterim” sözleriyle geri çevirmiş, böyle de mütevazi bir insan olarak antik çağın iz bırakan isimleri arasında yerini almıştır.
Dünyada ve ülkemizde başka bir benzeri bulunmayan ve bir tek Balıkesir’e özgü bir kahramanlık hareketi olan Tülütabaklar’ı Balıkesir’in her Kurtuluş günü geldiğinde anımsar, çocukluğuma döner ve o günleri yaşarım yeniden.
Balıkesir’in Kurtuluş gününde bugün, Kahraman Tülütabaklarımızı rahmetle anarken, bu geleneği halen yaşatmakta olan Tülütabak gönüllülerine şükranlarımı sunarım.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve yakın silah arkadaşları olmak üzere, vatan topraklarının düşman işgalinden kurtarılması yolunda canlarını feda eden tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor… Ulu Önder Atatürk’ün liderliğinde yazılan kahramanlık destanının Yıldönümünde Balıkesir halkının bayramını yürekten kutlarım.
Balıkesir'in Kurtuluşu Ve Çocukluğumun Korkulu Rüyası TÜLÜTABAKLAR' ın ilginç hikayesi burada
Esin Bozdemir
30 Ağustos
Zafer Bayramımız Kutlu Olsun
Zaferimizin 103. yıl dönümünde, başta Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, silah arkadaşlarını ve bağımsızlık yolunda destan yazan tüm kahramanlarımızı saygıyla, minnetle, rahmetle anıyorum.
Bu zafer, milletimizin azminin ve bağımsızlık sevdasının en büyük simgesidir.
Hidiv Kasrı, İstanbul’un Anadolu yakasında, Beykoz ilçesinin Çubuklu sırtlarında, doğa ile iç içe olacağınız harika bir koruluk içinde yer alıyor. İstanbul'da boğaza nazır, orman dokusu içinde nefes alacağınız bir yer aradığınızda İstanbul'un Koruları can yeleği gibi yetişiyor imdadınıza!. İşte o korulardan biri de Hidiv Kasrı Korusu. Öncelikle kısacık da olsa, muhteşem mimarisi ve boğaz manzarasıyla Hidiv Kasrı'nın tarihinden bahsetmek isterim.
Hidiv Kasrı, 1907 yılında Mısır’ın son Hidivi, Abbas Hilmi Paşa tarafından İtalyan mimar Delfo Seminati’ye yaptırılmış. Vakti zamanında Osmanlı İmparatorluğu’nun Mısır valilerine 'Hidivlik Makamı' diye bir makam verilirmiş. Genç yaşlarında Osmanlı’nın Mısır valilerinden olan “Hidiv Abbas Hilmi Paşa”19. yüzyılın sonlarında, Mısır’daki İngiliz nüfuzunu kırabilmek ve Osmanlı Devleti’nden destek sağlayabilmek için uzun süreli İstanbul’da kalması gerektiğinden... 1903 yılında günümüzde kasrın bulunduğu yerde bulunan iki ahşap yalı satın alır. Bir süre sonra da yalıların arkasındaki ağaçlık yamaçları ve üst düzlüğü kapsayan 270 dönümlük bahçeyi de alarak... burayı muhteşem bir koruluğa çevirir. Abbas Hilmi Paşa, önce Ahşap yalıları yıktırır ardından1907 yılında, 1000 m2 alan üzerine, İtalyan Mimar Delfo Seminati’ye, o devrin mimari modasına uygun olarak Art Nouveau tarzında görkemli bir kasır ve üzerine de İstanbul Boğazı’nı gören bir kule inşa ettirir.
Birkaç yılın ardından yeniden Amasya'da olmak güzeldi. Erzincan'a giderken, Yeşilırmak'ın iki yanına kurulmuş olan Amasya'dan transit geçmeye gönlümüz razı olmaz. Ve bir gün de olsa, sevdiğimiz kadim şehir Amasya'da mutlaka konaklarız. Bu, hem bize bir dinlence, hem de yeniden özlediğimiz şehirde gezme fırsatı verir.
Yine bu yıl da Anadolu yolculuğumuzun gözde şehirlerinden oldu Amasya. Üstelik bayram üzeri oldukça kalabalıktı. Bazı kalabalıklar yorar insanı ama Amasya'da cıvıl cıvıl, neşeli ve eğlenceli bir kalabalık vardı!