24 Ocak 2022 Pazartesi

İskender'in fethedemediği Kartal Yuvası: Termessos

 

İskender'in fethedemediği Kartal Yuvası: Termessos

Türkiye’nin en iyi korunmuş ve en ilginç arkeolojik yerleşimi olan, İskender’in dahi teslim alamadığı Termessos Antik Kentine gitmek üzere Antalya’nın kuzeyine, Korkuteli yönüne doğru yola koyuluyorum. Yaklaşık 9 km sonra dağların arasına gizlenmiş, denizden yaklaşık 1050 metre yükseklikteki kuş yuvasını andıran görünümüyle Güllük Dağı Milli Parkı içinde yer alan Termessos Antik Kenti sınırlarına ayak basıyorum.

Doğal ve bakir bir ortamda, Akdeniz iklim tipinin bitki topluluklarını sergileyen orman ve maki örtüsüyle çevrili dağ yollarında, üstelik kralların geçtiği yollarda yürümek! Ulu çınar ağaçlarının gölgesinde, patikalardan ve kayalıkların arasından burcu burcu kokan endemik bitkilerin faunasıyla, antik kente doğru yol almak, tarifsiz duygular yaşatıyor bana. O anlarda kâh kraliçe oluyorum, kâh köylü kızı! Hayallerim de, düşlerim de ahenkle raks ediyorlar beynimde.

Bu doğal ortamda barınan ve adına ‘yağmurcuk’ denen dağ keçilerini, alageyikleri, şahinleri ve şah kartal gibi nadir bulunan yaban hayvanı türlerini görebilmek için pür dikkat kesiliyorum. Onları göremesem de, hissediyorum ki onlar, gizlendikleri kayaların, çalıların arasından beni görüyorlar. Ama Güllük Dağı’nın tepelerinde, bulutlara daha bir yakın olduğum için, yükseklerde uçmayı seven kartalları peş peşe görüyorum. Bu görsel şov, günün en anlamlı sürprizi oluyor bana.

Ve yarım saat gibi bir sürede Antik Kent yerleşiminin olduğu bölgeye ulaşıyorum. Gördüğüm manzara karşısında tarihi bir yolculuğa çıkıyorum o anda. 

*


Vakti zamanında burada, Anadolu’nun yerli halklarından olan Solinler yaşarmış. Makedonyalı İskender irili ufaklı kentleri ele geçirirken, Termessos’un savaşçı halkı, boyun eğmemiş, direnmiş ve ona karşı durmuş. Termessos’u kuşatmaya başlayan İskender kenti ele geçiremeyince dışarısında kalan zeytinlikleri yakmış ve ancak hıncını, hırsını öyle alabilmiş.

Pisidia’nın sarp dağlık bölgesinde yaşayan iki kent olan Termessos ile Selge, tarih boyunca diğer kentlere nazaran pek fazla işgal ve savaş görmemiş.

Nedeni tıpkı İskender’in düştüğü durum gibi; Birincisi bu iki kente ulaşımın güçlüğü, kuşatmayı da zorlu kılmış. İkincisi de her iki kentin dağlı karakterli halkının dövüşçü ruhlu olmalarıymış. Zor iklim koşulları, yaşayanları da daha bir sert ve daha bir korkusuz kılıyor!

Termessos’lular Selgelilerin yayılmacılığına karşı onlarla hep mücadele etmiş, Sütlüce yakınındaki Adada'lılarla da ‘dayanışma antlaşması’ imzalamışlar. Antlaşmanın maddelerinden birine göre, Termessos ile Adada’daki kent içi demokrasiye dışarıdan ya da içeriden bir tehdit görüldüğünde yardım yapılacaktır. Bu anlaşma, komşularla iyi geçinmeye ve dayanışma içinde olmaya güzel bir örnektir. Bu anlaşmadan anladığımız odur ki, Termessos’da demokrasinin kurulmuş olduğudur. Asırlar öncesinde sağlanabilmiş bir demokrasi örneğidir bu!.

Ve Termessos’un kalıntıları arasında; Helenistik devre ait mezarlar ile Roma dönemine ait surlar, kuleler, Hadrian kapısı, Gymnasium, agora, tiyatro ve odeon ile görkemli kent mimarisiyle karşılaşıyorum.

Doğanın kokusu da, dokusu da; “iyi ki buradayım!” dedirtiyor bana. Bir gün öncesinden hafif bir yağışın olması, tozlardan arınmış dağı, taşı, toprağı, yaprağı pırıl pırıl cilalamış adeta. Şimdi ormanın kokusu tüm hücrelerime yayılmış, ta derinlerimde, benimle…

Gerçek bir kartal yuvası olan Solinlerin muhteşem kentinin çevresinin, Milli Park ilan edilmiş olması son derece önemli.

Antik kentin çevresinde yağmur suyu toplama sistemi ile pis su kanal düzeneği bugün bile önemli bir mühendislik örneği olarak hala karşımızda duruyor. Antik kentin içinde yer alan su sarnıçlarından orman bekçileri bugün su ihtiyaçlarını giderebildiklerine göre!.. Günümüz ileri teknolojisine karşın antik çağın su sarnıçlarının hala işlevini yapabilir düzeyde oluşu son derece dikkat çekicidir.

Termessos Antik Tiyatrosu

Büyük İskender’e yar olmayan Termessos’ta, İskender’den sonra,  ardılları arasındaki mücadelede buraya sığınan Alkates ‘te teslim edileceğini anlayınca bu kentte canına kıymıştı.

Güllük Dağı’nın tepesine, doğal bir platform üzerine kurulmuş olan tiyatronun konumu muhteşem. Antik tiyatronun basamaklarında oturuyorum. Biraz dinlenmece, biraz da hayal kurmaca.

Gözlerimi kapatıyorum ve antik çağın sanat etkinliklerini yaşıyorum bir anda! Ancak çok da fazla hayallere dalmamalıyım, yoksa aşağılara uçabilirim her an! Çünkü burası oldukça yüksek! ama manzaramız  tek kelime ile şahane!

Ve anları ölümsüz kılmak üzere bol bol fotoğraf çekiyorum.

Uzaklarda yağmur bulutları var, her an yağmur yağabilir. Özellikle antik kalıntıların olduğu bölge biraz zorlu ve engebeli. Bu yüzden fazla gecikmek istemiyorum.

Lahit kapağı olmalı...

Yerlerde sayısız kabartma heykeller...

Bu defa dönüş yolumu farklı bir güzergâhtan yapıyorum. Bakir yollarda patikalar arasında yürürken karşımıza ilginç kaya mezarları çıkıyor. Kaya mezarının içinde kapağı hafifçe aralanmış bir lahit dikkatimi çekiyor! Bir el uzanmış demek ki! ama anlaşılan o ki, kapağı kaldırmaya gücü yetmemiş İçimden “rahat bırakın ölüleri!” diyorum.

Veeee.. dönüş yolunda, tüm ihtişamıyla karşımızda; Artemis Hadrianus Kapısı! 
Kimler gelip geçmedi ki bu kapıdan!
Ve şimdi, ben de geçiyorum :)


Yolun sonuna geldiğimizi anlıyorum. ‘Sonu’ derken, Termessos antik kentine demek istiyorum.
Artık veda zamanı.

Ulu bir çınar bekliyor bu kenti.  İri cüsseli gövdesine sarılıp, kulağımı dayıyorum sessizce, biliyorum bana çok özel şeyler fısıldayacak!

“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim...”
diyor. O hasretimizi çok iyi biliyor! 

Sonra usulca vedalaşıyoruz birbirimizle. Gözümüz arkada kalmıyor. Veda ederken ulu çınara ve Termessos'a, bu davet kimden geldi, şimdi daha iyi anlıyorum!

Ve bir kez daha teşekkür ediyorum hayata... 

Antik Kentin surları, gözetleme kuleleri ve sarnıçlarıyla. Agorası, odeonu ve yaklaşık 4300 kişilik tiyatrosuyla, heronu, gymnasiumu, küçük ve büyük Artemis Tapınaklarıyla günümüze pek fazla el değmeden ulaşabilmiş olan Pisidia Kenti’nin diğer kalıntıları ile Termessos'un sıra dışı ve çok özel bir kent olduğunu gezerken siz de anlayacaksınız.

‘Kartal Yuvası’ Termessos’un kral yollarında yürümek ve antik çağların izini sürmek sizlere de farklı duygular yaşatacaktır. Çağlar ötesinden gelen bu davete siz de katılmak istemez misiniz!

Esin Bozdemir



Bu yazım 6 Haziran 2021 tarihinde
'Mecmua İstanbul'da yayımlandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder