Yine yeniden küçük bir Anadolu gezisine çıkmak üzere düştük yollara. Dört günlük bayram tatiline artı hafta sonunu da ekleyince, ortalama bir haftalık süreci doğanın kucağında geçirmek güzeldi. Tabi ki büyüklere bayram ziyaretlerimiz bir vesile oldu. Bayramın ilk iki gününü Bandırma'da, geriye kalan günleri de bu defa eşimin baba ocağı Erzincan'da geçirecek ve her zamanki gibi ara durağımız Amasya' da da bir gün konaklayacağız. Ayrıca Erzincan çevresinde de daha önce gitmediğimiz ve ziyaret etmeği düşündüğümüz yerleri de planımıza dahil ediyor olacağız.
Bayramın ilk iki gününü Bandırma'da geçiriyoruz. Her ne kadar "bayramlar eskisi gibi değil!" denilse de, biz geleneksel ritüellerimizi sürdürmeye devam ediyoruz. Bayram sabahı ma-aile bayramlaşma faslımız ve el emeği yaptığımız tatlı ikramlarımızın ardından ilk işimiz mezarlığa gitmek oluyor. Önce değerli babamıza uğruyoruz!. Hayattayken kendisine armağan ettiğim ve ölümünün ardından mezarına ektiğim kırmızı güle bakıyorum kurumuş mudur diye!. Onun canlı olduğunu görmek yüreğime su serpiyor!. O gül, babamla aramdaki çok özel bir bağ!. Farklı bir cins, bodur...saksıda da yetişebiliyor. O hiç kurumasın ve canlı kalsın istiyorum. Otlarını temizleyip, suladıktan sonra...akraba ve dost mezarlara da kısa bir ziyaretin ardından... suskunlar diyarını geride bırakıp, yeniden hayatın içine, günümüz dünyasına karışıyoruz.
TATLISU
Bandırma'da Tatlısu ve Ocaklar Köyü... "olmazsa olmaz, gidilmeden dönülmez" dediğimiz sevdiğimiz Kapıdağ Yarımadası'nın mütevazi sahil beldeleri. Bandırmaya gidince yarım saati bulmadan ulaştığımız bu şirin sahil köylerine mutlaka gideriz. Taş fırınlarında pişen unlu mamulleri; simitleri, ev kurabiye ve poğaçaları, tatarların yaptığı çi-börekleri nefistir. Fırından aldığınız sıcacık simitleri, kurabiyeleri denizin kıyısındaki salaş çay bahçelerinde rahatlıkla yiyebilirsiniz. Tabi canınız lüks yerler istiyorsa, bunları da Erdek'te bulabilirsiniz.
Mezarlık dönüşü rotamızı yine Tatlısu istikametine çevirdik. Her zamankinden daha sakindi Tatlısu kıyıları. Bu sefer Küçük Bakraç Koyundaki Belediye tesisini tercih ettik. Ne de olsa belli bir standardı var. Gözlemeleri de güzel olur. Denize nazır, temiz ve güzel bir mekan. Oto park sorunu da olmayınca daha ne isteyelim. Dönüşte büyük yengeyi ziyaret ediyor ve ardından yeniden evin yolunu tutuyoruz. Küçük yerlerde, bir yerden bir yere gitmek en fazla 10 dakika. Bu bile bayram oluyor bize!. ;)
Bandırma ve çevresinde geçirdiğimiz iki günün ardından bayramın üçüncü günü, sabah erkenden çıkıyoruz yola. Haziran'ın ilk haftası. Bahar ayının en güzel zamanı. Alı al, moru mor, yeşili yeşil!. Doğa tüm renklerini kuşanmış bizi bekliyor.
ANADOLU YOLLLARI
***
ÇORUM- OSMANCIK ÇELTİK TARLALARI
AMASYA
Bursa, Yalova, Sakarya, Düzce, Bolu, Gerede, Çerkeş, Ilgaz, Tosya, Osmancık, Merzifon derken....verdiğimiz birkaç molanın ardından yaklaşık 11 saat sonra Amasya'ya ulaşıyoruz. Aslında yol Bandırma'dan Amasya'ya 798/800 km. Bu da hiç durmadan sürüşte 8.30 saatlik bir yol demek. Ancak özellikle bayram zamanı, trafik cezalarının maksimum seviyeye ulaştığı ve tüm şehir giriş ve çıkışlarında trafik cezasına yakalanmamak için azami süratle 50/70 km hız seviyesinde yol alınca.... varışımız da biraz geç oldu. Yine de önceki tecrübelerimize dayanarak sabah çok erken saatte yola çıkmamız ve akşam hava kararmadan 17 sularında Amasya'ya varmamız iyi oldu.
Konaklayacağımız oteli de gün evvelden ayarladığımız için bu da bize zaman kazandırdı. Tek sıkıntımız otelin Yeşilırmak üzerinde yalı-boyunda oluşu nedeniyle girişlerin bir hayli meşakkatli olduğu o daracık sokaklara nasıl girebileceğimizdi!. Bu konuda da şans bizden yana oldu. Otel yetkilisi ile yaptığımız telefon görüşmesi ile ara sokakların trafiğe kapalı olmakla birlikte, kalacağımız butik otelin adını söylediğimizde, kontrollü geçişlerin sağlanabildiğini öğrenmiş olduk. Aksi taktirde ne mümkün o sokaklara girebilmek.
Bayram üzeri oldukça kalabalık, renkli ve hareketli bir Amasya ile buluşmak güzeldi. Önü Yeşilırmak'a bakan, arkası küçük bir bahçeye açılan butik otelimiz de ihtiyaçlarımızı karşılar vaziyette, temiz ve ferahtı. Ardından yöresel lezzetleriyle nam salmış küçük bir işletmede tadı damağımızda kalan tatlarla midelerimizi de şenlendirdik.
Amasya'nın gündüzü ayrı, gecesi ayrı güzeldi! Yeşilırmak'ta tekne turları. Fıskiyelerle yapılan ışıklı-müzikli gösteriler... her yerde panayır şenliği ve curcuna!.. renk ve ahenk bir aradaydı!. biz de bu ambiyans içinde keyifle dolaştık ve katıldık bu şenlik havasına. ))
Ertesi gün, biraz alışveriş yaptıktan sonra, öğlen güneşine yakalanmadan yeniden yola koyuluyoruz.
KELKİT ÇAYI
Küçük bir mola
Amasya ve Yeşilırmak'ı ardımızda bırakıyoruz. Suşehri ve Akıncılar arasında bir yanda Kelkit Çayı, diğer yanda irili, ufaklı tepeler bize eşlik ediyor. Kelkit Çayı kıyısında küçük bir mola veriyoruz.
FIRAT NEHRİ
*
ERZİNCAN - KEMAH ARASI
Coğrafya değiştikçe görüntüler de değişiyor. Refahiye'den sonra Kemah'a yaklaşırken, bir yanımızda sarp kayalıklar, bir yanımızda Fırat Nehri bizi izliyor. Doğu Ekspresinin güzergahı da bizimle, Otoyolun hemen paralelinde. Sessizliğin, ıssızlığın ortasındayız. Virajlı yollardan ve derin tünellerden geçiyor, kıvrıla, büküle yol alıyoruz. Ve Kemah Kalesi tüm ihtişamıyla bizi selamlıyor!.
KEMAH KALESİ
Fırat Nehri (Karasu) ve Doğu Ekspresi
Kemah coğrafi konumu ve tarih sahnesindeki yeri ile Erzincan'ın önemli ilçelerinden biri. Köylerin pek çoğu yaylalarda ve dağların doruklarında.
Kemah'ı ardımızda bıraktıktan sonra başı dumanlı dağlara doğru, kıvrıla büküle yol alıyoruz. Yükseklerden uçan bir kartal bize göz kırpıyor ve pike yaparak daireler çiziyor!. Kırmızının tonlarıyla bezeli dik ve sarp kayalıklar arasında ve virajlı yollardayız. Issızlığın, sessizliğin ortasında, heyelan dolayısı ile terk edilmiş - kerpiç evlerin - boşalan ve ardından yakın bir lokasyona taşınarak yenilenen kimi köylerin kıyısından geçiyoruz.
ŞİKAR
Yaklaşık 40 km sonra nihai hedefimize varıyoruz. Burası eşimin ana-baba yurdu. Kışları kâh Erzincan ve İstanbul'da yazları ise son 10 yıldır Kemah'ın bu şirin dağ köyünde geçirerek, bir nevi geçmişi yad ediyorlar. Köyün girişinde eşimin babasının, yıllarca emek vererek biriktirdiği, geçmiş köy yaşantısını yeni nesillere aktarmak üzere oluşturduğu 'Binali Bozdemir Otantik Araç-Gereç Sergisi' yer alıyor.
BİNALİ BOZDEMİR OTANTİK SERGİ
KEMAH - KARDERE KÖYÜ
Ve... yolumuzu gözleyen canlarla artık buluşma anı!. Kısa bir süre önce İstanbul'da görüşmüş olsak da bu kadim coğrafya üzerinde de yeniden bir arada olmak hepimiz için heyecan verici oluyor. Sakin, sessiz bir bayram bu bayram. Köylerde dahi coşku yok!. Henüz okullar kapanmadığı için, bayram + yaz tatili dolayısı ile çocuklarını yanlarına alıp şehirlerden gelenler de yok!. Ama biz, hem nostaljiyi seviyor, hem de geçmişimize sahip çıkıyoruz. Üstelik İstanbul'un kaos ortamından sonra bu sessizlik bize kısa bir süreliğine de olsa iyi geliyor.
KEMAH- KARDERE KÖYÜ
Benzersiz coğrafyasıyla, tarihiyle, kültürüyle, insanıyla... yurdumuzun dört bir yanı, ayrı bir renk ve öğretilerle dolu.
Bu yüzden Erzincan'a her gelişimizde daha önce gitmediğimiz, gitsek de görme fırsatımızın olmadığı yerleri ziyaret ediyoruz. Bu defa da yine 4 günlük program yapıp; ilk günü; bayramlaşma, mezar ziyareti, hasret giderme ve dinlenceye ayırdıktan sonra
2. Gün:
Sivas *Divriği Cami ve Darüşşifası,
*Erzincan
*Otlukbeli Krater Gölü ve *Otlukbeli Şehitlik Anıtı,
4. Son Gün:
*İstanbul'a dönüş yapıyoruz.
DİVRİĞİ YOLU
DİVRİĞİ - ÇALTI SUYU
SİVAS - DİVRİĞİ
(Seyir Terasından Divriği Görüntüsü)
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası.
- OTLUKBELİ KRATER GÖLÜ - ŞEHİTLER ABİDESİ -
Dünyanın tek traverten set gölü: Otlukbeli Gölü
Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet ile Akkoyunlu Sultanı
Uzun Hasan arasında gerçekleşen ve 15'inci yüzyılın en büyük savaşlarından biri
olarak kabul edilen ve savaşla adını tarihe yazdıran Erzincan'ın Otlukbeli
ilçesi aynı zamanda 1855 rakımlı kızıl traverten gölüyle de görmeye değer. 1855
metre rakımda yer alan ve 7 bin 500 metrekarelik alanı kaplayan Otlukbeli
Gölü muhteşem doğası ve kızıl renkli traverten setleriyle bizi hayrete
düşürüyor. Doğrusu bu denli büyük bir alana yayılmış olan bir traverten oluşumu
ile karşılaşacağımızı hiç düşünmemiştik.
Yer altından çıkan kaynak suyunun kükürt ve demir yönünden zenginliği, travertenlerin renginin kızıl olmasını sağlıyormuş. Dünyanın tek traverten set gölü olma özelliğine sahip olan Otlukbeli Gölü, yakın bir zamanda korunma altına alınmış.
Bayram vesilesi ile yola çıktığımız ve üç-dört güne sığdırdığımız küçük ama yine de güzel bir Anadolu gezisi oldu bu. Ziyaret ettiğimiz yerler görmeğe değerdi. Hele bir de Amasya yolunda tadı damağımızda kalan öyle bir menemen yedik ki!... :))) yok böylesi daha dedik!. İyi ki gitmişiz, görmüşüz ve enfes tatlarla buluşmuşuz!. diyorum. Tabi ki ziyaret ettiğimiz destinasyonları daha ayrıntılı olarak sizlere anlatacağım. Bu sadece kısa bir girizgahtı!. En yakın zamanda görüşmek dileğiyle... hoşlukla kalın değerli dostlarım.
Bir de Doğu Ekspresi ile gezmek isterseniz aşağıdaki linklere tıklayınız:
Tarihi ayrı doğası ayrı var mı Anadolu gibisi. Çok güzel resimler. Divriği'ndeki Ulu Cami ye hayran olmuştum. Daha çok ziyaretçisi olmalı, daha çok tanıtılmalı. Şanslısınız oralarda bir köyünüz olduğu için:)
YanıtlaSilDeğerli Mehtap, Divriği Ulu Camii ve Bimarhanesi, hep aklımızda olan, görmeyi çok istediğimiz bir yerdi . Bayramın 4. günüydü gittiğimizde yine de oldukça tenhaydı. Yapı çevre düzenlemesiyle birlikte oldukça bakımlıydı. Önemini bilen biliyordur ama daha fazla ziyaretçiyi hak ediyor tabi ki. Evet ben de eşimin sayesinde farklı coğrafya ve kültürlere tanıklık ediyorum. Ortası bağlık, etrafı dağlık... sularıyla, nehirleriyle, ürünleriyle coğrafya güzel elbette. Ancak vakti zamanında, Köy Enstitüleri varken; 'Kimsesizlerin Kimsesi' olan bu diyarlar çok daha başkaymış!. Şimdi köylerin çoğu boşalmış. Okullar ve sağlık ocakları kapanmış. Ama 2 hane de olsa mutlak surette imamlar varlığını sürdürüyor! Okul da + öğretmen de olsun, doktoru, camii ve imamı da!. En büyük güç bilgidir, bilimdir. Bu sağlanabilmiş olsaydı 'coğrafya kader olmazdı!' Bu yüzden eğitim ve iş gereği büyük şehirlere göç olunca...köyler genellikle ömrün son demlerini yaşayanlara kalmış. Birkaç günlük ziyaret için evet, dağ yürüyüşleri yapmak, kalyonlarda raftik... vb heyecan verici ama ıssızlığın ortasında yaşam sürmek öyle kolay değil. Telefonlar bile çoğu yerde çekmiyor :) yaşam tüm dinamikleriyle birlikte var olduğunda çok daha güzeldir. Zira köydeki yaşlılar da "nerde o eski günler!" diyorlar... Tek köyler mi sadece! Güzelim ülkemiz rayından çıktı!. Her yerde yabancı göçmenler, ilticalılar!..tesadüf bir yol, yön sormak için konuştuğumuz çoban bile Afganlı çıktı!. ne şehirler, ne köyler!.. büyük bir kültürel erozyon yaşanıyor adeta!. İnsan önemli bir faktör! 'Şans' deyince çok geniş açıdan bir iç dökümü oldu biraz :) Esenlikle kalın...
SilMerhabalar.
YanıtlaSilBayramda Anadolu yollarında başlıklı paylaşımınızı hem dikkatlice okudum, hem de gezi esnasında objektifinize yansıyan tüm fotoğrafları tek tek inceledim. Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim. Bandırma'dan başlayan, Amasya ve Sivas üzerinden Erzincan'a doğru uzanan ve Erzican'da noktalanan çok güzel keyifli bir bayram gezisi olmuş. Keyifli bir bayram gezisiydi. Ben okurken keyif aldığıma göre; siz, kimbilir ne kadar eğlenceli, keyifli bir bayram gezisi yaşadınız.
İmkanınız ve fırsatınız varken bu tür gezileri hiç ihmal etmeyin ve doya doya yaşayın. Çünkü öyle bir gün gelecek ki adım atmaya takatiniz kalmayacak. Sağlığınız ve huzurunuz yerinde iken bu sağlıklı ve huzurlu günleri en iyi şekilde değerlendirmeye bakın.
Selam ve saygılarımla.
Merhabalar Recep Bey,
SilArasından Yeşilırmak'ın geçtiği Amasya ayrı güzel. Etrafı dağlık, ortası bağlık Erzincan ayrı. Akdeniz, Karadeniz, Ege ve Marmara... Anadolu'nun dört bir yanı keşfedilecek güzelliklerle dolu. Elimiz kolumuz, ayağımız tutarken gezmeye çalışıyoruz. Dileriz yurdumuzda daha adil ve refah bir yaşam, dirlik ve düzen de sağlanır... bizler de daha gönül rahatlığı ile gezeriz.
Zamanı durdurmak hep genç ve diri kalmak mümkün olabilse keşke! Yaş alsak da, gönlü ve bedeni genç tutabilmek!? Rahmetli babam, 80'li yaşlarındayken bile neşeli halini korur. Trt müziklerini ilgiyle ve eşlik ederek izlerdi. " Gönül yaşlanmıyor kızım derdi!" Yaşadığımız her an değerli aslında. Gezgin ruhunuz varsa, bir yere giderken her zamanki yürüdüğünüz yol yerine başka bir yoldan gitmek, yada başka bir araçla trenle, vapurla, tekneyle...geçmek dahi günü eğlenceli kılabilir. Dediğiniz gibi her şeyin başı sağlık ve huzur. Biz hangisini seçmek istiyorsak :)
Ziyaretinize, değer katan yorumunuza teşekkür ederim.
Sağlıkla, esenlikle kalın.
Merhaba Esinciğim,
YanıtlaSilNe güzel bir bayram tatili yazısı olmuş bu böyle. Eğer bir gün Doğu Expresi niyetine girersem kesinlikle senin sayende olacak. Anlattığın bölgeler içinde görmüş olduğum sadece Bursa, Yalova , Düzce, Bolu var. Merzifon'u hep karanlıkta görmüşümdür. Araç molaları esnasında. Harika fotoğraflarınla birleştiğinde okuması öyle zevkliydi ki. ''Memleketimin güzelliğine bak!'' deyip gururlanıyor insan.Tekrar tekrar gelip okumalık. Yine yeniden gelip okuyacağım mutlaka.
Blog yazmak işte en çok da bu yüzden güzel. Buraya sabitlenmiş oldu gezdiğin, gördüğün yerler, anılar, hissettiğin duygular. Aradan yıllar geçtikten sonra daha da değer kazanacağı kesin. Okuyanlara pek çok yönden rehber olacağın da.
Ellerine sağlık Esinciğim. Sevgiler, esenlikler...
@Merhaba Zeugmacığım,
SilEvet, bayram vesile oldu bir kez daha düştük Anadolu yollarına. Yol uzun olduğu için her zaman ki gibi Amasya'da bir gün konakladık iyi de oldu. Zamanında Haydarpaşa'dan kalkan Doğu Ekspresi Treni ile yolculuklarımız da oldu. İyi ki gitmişiz. Nitekim Haydarpaşa'da tarih oldu! Artık Doğu Ekspresi Ankara'dan başlayarak Kırıkkale, Kayseri, Sivas, Erzincan ve Erzurum üzerinden Kars'ta son buluyor. Bu seyahati senin de deneyimlemeni isterim. Tren camından film seyreder gibi Anadolu manzaralarını seyretmek ayrı bir heyecan oluyor.
Kesinlikle blog yazmak, öncelikle kendi tarihimize not düşmek adına önemli, ayrıca ilgisi olan okurlara da bir kaynak oluyor. Halâ yazılmayı bekleyen gezi notlarım var. Resim işlerine dalınca biraz blogumu ihmal ettim. Ama aklımda, o yazıları fırsat buldukça yazmayı, yarım kalanları da tamamlamayı istiyorum. Duygularımız bazen değişebiliyor. Her zaman isteğimiz de aynı olmuyor. Malum içinde bulunduğumuz gündem, hepimizi etkiliyor. Böyle zamanlarda da gündemden uzaklaşmak adına yazmak, birer terapi oluyor. Bu defa arayı fazla uzatmadan gezinin devamını da yazacağım. Kararlıyım :)
Ziyaretine, değerli yorumuna çok teşekkür ederim Zeugmacığım. Benden de sevgiler, selamlar...