8 Ekim 2013 Salı

ALİBEY KUDAR ETNOGRAFYA GALERİSİ - Tahtakuşlar Köyü


TÜRKİYE'NİN İLK ÖZEL KÖY ETNOGRAFYA GALERİSİ
Kazdağlarında gerçekleştirdiğimiz safari turumuzun Hasanboğuldu’ dan sonraki önemli 3. durağı Tahtakuşlar - Alibey Kudar Etnografya Galerisi oluyor. Altınoluktan Güre’ye doğru giderken Güre’nin sahil kesiminin girişinde kahverengi tabelanın işaret ettiği istikamette yaklaşık 500 metreden sonra yol ayrımında Tahtakuşlar Köyü’ne ulaşıyoruz. Ve kısa bir süre sonra Alibey Kudar Etnografya Galerisinin önünde buluyoruz kendimizi. Galeri’nin Kurucusu  Alibey Kudar, eşi ve ailesi hoş bir misafirperverlikle kapıda 'hoşgeldiniz' diyorlar bize. Bu güzel karşılamadan sonra, Alibey Kudar’ın oğlu Selim Kudar Bey Galeride rehberlik ederek bizlere hem galerinin kuruluşuna yönelik  hem de galerideki koleksiyonlar hakkında bilgiler veriyor.
Galeriye adım attığımız andan itibaren ve galeri içerisindeki koleksiyonlardan, Kudar Ailesi’nin milli değerlerimizi tanıtmak ve gelecek nesillere doğru aktarabilmek adına sarf ettikleri emeği görüyoruz. Kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi ve gerçek kimliklerimizi… binlerce yıldan beri hiç değişmeden günümüze taşıyarak kültürel zenginliğimizin ve Milli Kültürümüzün gönüllü elçiliğini yapan ve kendi milli değerlerine sahip çıkan inançlı bir Türk ailesi ile karşılaşıyoruz.


 
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Türklük hakkındaki şu düşünceleri geliyor hemen aklımıza;

"Bu memleket Dünya'nın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin, yüksek tecellisine, yüksek sahna oldu. Bu sahna yedi bin senelik en aşağı bir Türk beşiğidir. Beşik, tabiatın rüzgarları ile sallandı, beşiğin içindeki çocuk, tabiatın yağmurları ile yıkandı. O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvelâ korkar gibi oldu, sonra alıştı, onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu. Bir gün o tabiat çocuğu, tabiat oldu, şimşek, yıldırım, Güneş oldu, Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır. Dünya'yı aydınlatan Güneş'tir."
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK 
MİLLİ KÜLTÜRÜMÜZÜN GÖNÜLLÜ ELÇİLERİ KUDAR AİLESİ'ni yakından tanıyalım...  

Alibey Kudar 1932 yılında Tahtakuşlar Köyü’nde doğmuş. Tam 26 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra 1980 yılında emekli olmuş ve kafasındaki projeyi hayata geçirmek için çalışmaya başlamış. Alibey Kudar tarafından 1991 yılında açılan etnografya müzesi Türkiye’nin İLK ÖZEL ETNOGRAFYA MÜZESİ  özelliğini de taşıyor. Bir yıl sonra da yani 1992 yılında, bu kez Türkiye’nin bir köyde açılan ilk sanat galerisi çıkıyor ortaya. BM 1994 UNESCO Ödülüne de sahip olan Galeride belli dönemlerde çeşitli sanatçıların eserleri  de sergileniyor.


33 ÖDÜLLÜ Türkiye'nin ilk Köy Etnografya Galerisi'nde;
Türkmen Kültürü, M. Selim TURAN Sanat Galerisi, Kütüphane ve Deniz Ürünleri bulunmaktadır.(Bu Galeride Dünya'da Sergilenen En Büyük Deri Sırtlı Deniz Kaplumbağası da var.
)


  
*****



Etnografya Galerisinde Türkmen geleneklerini ve onların yaşam biçimlerini anlatan
eşyalarla birlikte dünyanın birçok yerinden çeşitli fosiller,
canlı örnekleri ve etnografik malzemeler sergileniyor.

Galeri’de Orta Asya’dan Anadolu’ya göç eden Türk boylarına özgü kültürel değerler,
ev eşyaları, ev aletleri, sanatsal çalışmalar, giysiler ve Türkmen çadırları da var.

 Türkmen Çadırı

Selim Bey’le Galeriyi dolaşırken birbirine kardeş kadar yakın, benzer kültürleri sorguluyor ve
bu küçük binanın içinde milli kültürümüzün zenginliklerini bir kez daha keşfediyoruz.

Tahtacı Türkmenleri Nereden Gelmişler ve
Tahtakuşlar Köyü Adını Nereden Almış?
Şimdiki çocuklar bilmezler ama büyük büyük- dedelerimiz, atalarımız iyi bilir.. Anadolu, göçler diyarıdır... işte bu yüzden Tahtakuşlar köyünün öyküsü de, ta Orta Asya'dan başlar.

KUDAR AİLESİ

Mütevazi bir köylü ailesi olan Alibey KUDAR, eşi ESMA Hanım, oğlu Orhan KUDAR ve eşi Selver Hanım, oğlu Selim KUDAR ve eşi Senem Hanımın özverili çalışmaları ile kültür ve sanat merkezi haline getirilen TAHTAKUŞLAR köyü, Edremit-Akçay'a 5Km uzaklıkta asfalt yolla bağlı, doğal güzellikler içinde kurulmuş, 130 haneli ve 600 nüfuslu şirin bir Türkmen köyüdür.

Bugünkü köyün halkı, Orta Asya’daki OĞUZ boylarından AĞAÇ ERİ’lerinin torunları olup,13 ncü asırda Moğol baskısı nedeniyle göç ederek Hazar Denizi kuzeyinden Horasan’a, oradan da Irak’a geldiklerinde Müslümanlığı kabul edince Türkmen olarak isimlendirilmiş. Önce Adana yöresine gelmişler ve Toros Dağlarında tahta biçtiklerinden bu defa
TAHTACI TÜRKMENİ olarak ve kısaca TAHTACI olarak adlandırılmış.


Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u almak ve Midilli’de çıkan isyanları bastırmak için kullanacağı gemilerin kerestelerini biçtirmek için Toros Dağlarındaki TAHTACI TÜRKMEN’lerini İDA Dağına (Kazdağı) davet etmiş. Fatih Sultan Mehmet o tarihlerde bizzat Edremit’e gelerek 67 gemi yaptırtmış. İş bitiminde padişahın “İsterseniz burada kalıp yerleşebilirsiniz” sözü üzerine TAHTACI’ ar bölgede kalmışlar. Daha sonra Vali
Ahmet Vefik Paşa’nın “İskan Emri” uyarınca 1860 yılından itibaren yerleşik düzene geçmişler ve bugünkü yerleşim bölgesinin tapusu köyün üzerine çıkartılmış.
Köyün bulunduğu yer genellikle kuş avı bölgesi olduğundan köyün adı önce KUŞLAR BAYIRI sonra da Kuş ve Tahtacılık birleştirilerek TAHTAKUŞLAR olmuş. (*) 
Galeride neler neler yok ki!..

Şaman kültürüne dair pek çok örnek sergilenirken bir yandan da
Türkmen kıyafetlerine bakıp takılıp kalıyorum!…
şu renkli baş süslemelerini gözüm ısırıyor sanki bir başka yerlerde de…


Rengârenk geleneksel kıyafetler...

Çocukluğumda izlediğim Kızılderili filmleri geliyor bir an gözümün önüne! Ne kadar benziyor kıyafetleri birbirine!!..  yoksa biz!!  Kızılderili’ler ile kan kardeş( i)miyiz :)


Tesadüf o ki bu post u hazırladığım dakikalarda tv de Kızılderililere yönelik bir belgesel program ‘Oturan Boğanın izinde’ yayınlanıyor… Belgeselde Kızılderililerin, Amerikan sinema filmleriyle tüm dünyada haklarında nasıl yalan-yanlış tanıtıldığından ve Amerika tarafından nasıl kültürel kimliklerinin yok edilmeye çalışıldığından söz ediyorlardı. Oysa onlar asimile olmakla suçlansalar da lokato halkı olarak gerçek kimliklerini kimsenin yok edemeyeceğini söylüyorlar. Çünkü onlar sanat edebiyat ve müzik yolu ile kendilerini artık tüm dünyaya anlatıyorlar. Kendi kültürlerini bilinçli bir şekilde aydınlatarak gelecek kuşaklara aktarıyorlar.
*****

İşte Kudar Ailesi’nin yaptığı da budur. Onlar kendi öz kültürümüzü Türk kültürünü tanıtarak gönüllü kültür elçiliği yapıyorlar.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk milletine değişmez hedef olarak gösterdiği şu sözleri geliyor aklımıza...
" Milli kültürümüzü muasır (çağdaş) medeniyet seviyesinin üstüne çıkartacağız ”  

Arka odadaki görseller çok daha ilginç!.



Burada biyolojik olarak çok özel bir örnek var çünkü. Dünyanın en büyük deri sırtlı denizkaplumbağasının kurutulmuş
bir örneği de burada bulunuyor.
360 Kg. 197 cm.


Bir tek bu değil ama!



Şaman geleneklerinde kötü rüya kaçıran örümcek ağı da ilginç örneklerden biri.
Kızılderililerden Aborjinlere kadar birçok etnik grup tarafından gönderilen
etnografik eşyalarda sergileniyor burada.
*****

 *****


Selim KUDAR Beyin bizlere vermiş olduğu değerli bilgileri dinlerken   ‘söz uçar, yazı kalır’ düşüncesi ile 'keşke bir kitapta toplanmış olsa bu bilgiler '  diye geçirirken içimden… öğreniyoruz ki tüm bu bilgilerin çok daha geniş kapsamlı olarak anlatıldığı kilim ve takılardaki her şeklin ve her rengin anlamı üzerinde yaptığı araştırmalarını bir kitapta toplamış Selim Kudar. Tükenmiş olduğu için temin edemediğimiz bu kitabı en kısa zamanda alınacaklar listemize dahil ediyoruz…



Kitap: MUATAZMAYİNŞATÜRTA
Yazan: Selim KUDAR  



MUATAZMAYİNŞATÜRTA

Anlamı: M.Ö: 70000- M.S: 2004 arasında yer alan MU + ATLANTİS + AZTEK + MAYA + İNKA + ŞAMAN + TÜRKMEN + TAKILARI incelenmek suretiyle köklerimizi sorguluyor.

Selim Kudar'ın çıkarmış olduğu kitap hk.da detaylı bilgiler almak için;
bkz www.etnografya-galerisi.com  ) - facebook


*****


Alibey Kudar Etnografya Müzesinde ayrıca bir kütüphane ve sanatçıların yapmış olduğu Türkmen Kültürü ve Tahtakuşlar Köyü temalı eserlerde sergilenmiş..
Özverilerle ortaya çıkarılmış bu önemli galeride ne kadar köklü bir özgeçmişe sahip bir millet olduğumuzu bir kez daha anlıyoruz...

Milletler varlıklarını; tarihin derinliklerinden gelen kültürlerini muhafaza edebildikleri, çevrelerindeki yabancı kültürlerin baskılarına karşı koyabildikleri ve milli kültürlerini her türlü global saldırılara karşı koruyabildikleri ve milli kültür değerlerinin özüne dokunmadan, yenilikleri kültür değerlerine uyarlayabildikleri takdirde uzun süre hayatiyetlerini devam ettirebilirler.

Milli kültürlerimiz ‘küreselleşme’ ve ‘globalleşme’ adı altında yavaş yavaş elimizden alınırken, buna karşın ekonomik ihtiyaçları tatmin edilmiş ama  kültürsüz bireylerden oluşan ve sadece tüketime endekslenmiş kalabalıklar elde etmeye çalışan küresel mimarların ulus devletlerin milli kültürlerine karşı başlattıkları amansız saldırılar da olanca hızıyla her alanda devam edecektir..
Türk milli kültür değerlerine saldırıların bütün kitle iletişim araçlarından azami yararlanarak sürdürüldüğü günümüzde , Kazdağlarında küçücük bir köyün azimle sürdürdüğü kültürüne sahip çıkma direnişi çok anlamlıdır. İşte böyle bir ortamda, bütün köy ve kentlerimizin bu küçük ama azmi ve yaptıkları büyük TAHTAKUŞLAR köylülerini örnek alması hiç kuşkusuz en büyük temennimiz olacaktır. (**)

Anadolu’nun her köşesinde daha binlerce keşfedilmeyi bekleyen kültür elçilerimiz olduğunu ve bu gönüllü elçilerimizin desteklenmeleri gerektiğini belirtmek istiyorum… Böyle vatansever ve idealist insanlarımız olduğu sürece kültürümüz bütün dış kaynaklı küresel saldırılara karşı dimdik ayakta kalacaktır ben buna yürekten inanıyorum ve inanmak istiyorum. Tek yapmamız gereken bu değerlere sahip çıkmamız ve onları yaşatmamız olacaktır.


Burayı yaşayan bir kültür merkezi haline getiren, bu köyün sakini değerli emekli öğretmen, gönüllü kültür elçimiz Sayın Alibey KUDAR  ve ailesi’ni bu değerli hizmetlerinden dolayı takdir ve tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.

Kazdağlarında jeep safari ile gerçekleştirdiğimiz tur programı hem doğal güzellikler hem de tarihi ve kültürel zenginliklerle dolu dolu oldukça renkli geçti... Konar - Göçer Türk boylarının öz kültürünü daha yakından tanımak ve kültür değerlerimizin zenginliğine tanık olmak istiyorsanız… Kazdağlarına geldiğinizde, Tahtakuşlar Köyü’ne uğramadan ve uluslararası bir üne ve niteliğe sahip Alibey KUDAR ETNOGRAFYA GALERİSİ’ni görmeden sakın geçmeyin derim.
Esin Bozdemir

Yardımcı Kaynak: Tahtakuşlar Köyü Özel Etnoğrafya Galerisi - (*) www.etnografya-galerisi.com - (**) Basının Sesi - Vatan
****** 
TAHTAKUŞLAR KÖYÜ HARİTADA  

 MUATAZMAYİNŞATÜRTA - Selim KUDAR
 Kitap tanıtımından önemli bulduğum bölüm;

Ulu önder M.Kemal Atatürk, Cumhuriyet ilan edildikten sonra "Türklerin kökenini" açıklığa kavuşturmak için bir dizi araştırmaları ilk kez gündeme taşıdı. 1930 yılında"

Türk Tarih Kurumu"nun kurulmasıyla yapılan araştırmaları bizzat kendisi yönetti. İşe Kızılderililere başladı. Aradaki dil ve kültür benzerliğini araştırmak üzere Meksika'ya Tahsin Mayatepek'i elçi atadı. İlk araştırma sonuçlarıyla dil benzerliği ortaya çıktı. Bunun sonucunda Tufan hikayeleri gerçeğe ve Tufandan önce de dünyada yaşayan iki büyük gelişmiş uygarlık ortaya çıktı. En önemlisi de bu uygarlıkların çok önceleri bizim kıtalarımıza göçler düzenlemiş olmalarıdır. Bu belgeler hala Türk Dil Kurumu'nun kitaplığında 56 - 57 numaralı kayıtlarda ve 4 büyük klasör büyüklüğünde muhafaza edilmektedir. Bu raporların hazırlanışında; Amerikalı Arkeolog William Niven'in bulduğu onbinlerce yıl öncesine ait belgelerden yararlanılmış ve dünya tarihini baştan sona değiştirecek gerçekler ortaya çıkmıştır. Bununla beraber James Churchward'ın Mu ve Atlantis Uygarlıklarını konu eden 5 kitabı da 60 kişilik bir çevirmenle beraber Türkçe'ye çevirmiş; daktiloya çevrilmesiyle, bu çeviriler hala Anıtkabir kitaplığında 1482 - 83 - 84 - 85 nolu kayıtlarda bulunmaktadır. Orijinalleri ise; yine aynı yerde 199-200-1301 -1302 nolu kayıtlarda görülebilir.
 


Tahsin Mayatepek'in raporlarındaki bilgiler, Amerikalı Arkeolog William Niven'in Mu belgeleriydi.  (AMERİKAKITASI)Bununla beraber; James Churchward'ın 50 yılda araştırdığı Orta Asya ve çevresindeki Mu belgeleriydi. Yine semboller yanılmamış, her iki bulgu da birbiriyle örtüşmekteydi.

Bu yurdumuzda gerçekleştirilen ilklerin sonuncusu oldu. SEN RAHAT UYU ATAM.. Bu araştırmaların sonucunu günümüzde nerelere kadar uzandığını buldum! TAKI KÜLTÜRÜ'nde ve HALI - KİLİM MOTİFLERİ'nde...
Selim KUDAR, MUATAZMAYİNŞATÜRTA - Sayfa.8
**********
Özüne bağlı kalarak çok değişik anlatılan Sarıkız efsanesine karşın bir de Tahtacı Türkmen'lerinin (5) inancına göre anlatılanı vardır. Alibey Kudar Sarıkız Efsanesi ile ilgili yüzyıllar öncesine dayanan birikimlerini ve 60 yıllık izlenimlerini de katarak Sarıkız Efsanesi Rehberi kitabını çıkarır. Şimdi Sarıkız Efsanesini bir de Alibey Kudar’dan dinleyelim.
SARIKIZ EFSANESİ

Ayvacık yöresinden Cılbak Baba adında bir çoban karısı ölünce küçük yaştaki kızı ile Edremit'in Güre köyüne gelir . Oradan da Kavurmacılar köyüne yerleşir. Güre köyü' nden birinin koyunlarına çoban girer . Kışları Kavurmacılar Köyünde , yazları da Baba (Kaz ) dağında geçiren Cılbak Baba kızını yanından ayırmaz. Ona da boş kalmaması için bir miktar Kaz alır. Dağa birlikte çıkar inerler . Cılbak Baba yaşlanmaya, kız büyümeye başlayınca ikisinde de ermişlik olayları görülmeye başlar. Örneğin yaz ayları yaklaştığında koç'un boynuzuna dolanan yılandan dağa çıkma zamanının geldiğini ve sonbahar başlangıcında yine bir yılanın koç boynuzuna dolanmasıyla kışlaya göç etme zamanının geldiğini anlamaları, Cılbak Babanın İstanbul'daki kardeşi Mesci Baba'ya mendille kar götürmesi ve tavanda asılıyken erimeye başlayan kar'ın suyunu Mesci Baba'nın "Babamoğlu dağ başında evliyalık olmaz ,topla kendini " ikazıyla durdurması, diğer ve çobanlar koyunları için çardak yaptığı halde onun çardak yapmayarak koyunlarını ince bir bulutla Güneşten koruması havalandırması gibi.



Kıza gelince, bir gün kızın kazları havalanarak Bayramiç ovasına inip yaz mahsulüne zarar verince şikayet gelir. Baba kızını ikaz eder. Bundan haberi olmadığını söyleyen kız, eteğine doldurduğu taşlarla yaklaşık 1 km. çapında bir avlu çevirir. Bundan sonra kazlar bu avludan dışarıya hiç çıkmamış . Buraya "Kaz AVLUSU " denmektedir. Kartal çimen çeşmesi bu avlu içinde bulunmaktadır . Baba yaşlanınca Hac'ca gitmek ister ve kızını Güre köyünde bir imam ailesine emanet eder.  Uzun süren Hac zamanında köy delikanlıları kıza evlenme teklifinde bulunurlar . Kız bu teklifleri kabul etmeyince bunu gurur meselesi sayarak yorumlar üretmeye başlarlar. Yorumlar kısa sürede dedikoduya ve iftiraya dönüşür . Baba Hac' dan dönünce dışlanır ve kızını öldürmeye karar verir. Evden çıkınca kıza bozuk yumurta atanlar olur. Bu nedenle kıza çocuklar  "Sarıkız" adını verirler. Köyün kenarına çıkıldığında Sarıkız kendisine hakaret edenlere bunun yanlış olduğunu kabul ettiremeyince beddua eder. 

Baba ile Sarıkız şimdiki Sarıkız tepesine çıktıklarında baba abdest almak için kızından acale su ister. Ancak verilen suların tuzlu olduğunu gören baba tatlı su ister. Anında verilen tatlı sudan şüphelenen baba, niçin tuzlu su verdiğini sorar.  Kız'da " Acele ettiğin için denizden alıverdim" cevabını verir. Bu durum karşısında kızının ermiş olduğunu anlayan baba pişman olur. Kızına "kızım ben sana inanmamakla büyük hata ettim. Senden özür dilesem beni affedersin ama senin yüzüne bakacak halim kalmadı. En iyisi sen beni burada bekleyedur ben şöyle bir gezip geleyim " diyerek kızı yalnızlığa terk eder. Baba görünmez olunca dağın üzerine korkunç derecede siyah bir bulut çöker. Çobanlar bunun tehlikeli olabileceğini düşünerek kendilerini korumaya alırlar. Saatler sonra kalkan bulutun ardından çobanlar çevreyi gezdiklerinde onları iki ayrı tepe üzerinde ölmüş olarak bulurlar.

Oralara gömerek taşlardan türbeler yaparlar. Olay nesilden nesile anlatılıp gelirken çobanlar bir gün Kırklar Tepesi Düzlüğü' ne pamuk gibi bir bulutun indiğini görürler. Bunun hayırlı bir bulut olabileceğini yorumlayarak yanına gitmeye karar verirler. Yaklaştıklarında bulut açılarak hafif sis şekline gelir. Bunun içinde saçlı ve sakallı kırk tane şahıs büyük bir daire olarak semah oynamaya başlarlar. Bundan çok etkilenen çobanlar semaha ara verildiğinde onlara " Biz sizleri çok sevdik. Siz kimsiniz? Nereden gelip nereye gidiyorsunuz ?" diye sorarlar. Onlar da "Bize kırk (+=) evliyalar derler. Biz destekçi grubuz . Şu anda Türk orduları Avrupa ya ayak basmaya gidiyor. Onlara destek vermeye gidiyoruz ." cevabını verirler. Tarih olarak bu olayın 1356 yılına rastladığı anlaşılmaktadır. Semah yeniden başlayınca sis de koyulaşmaya başlar, pamuk gibi olunca uçup Avrupa ufkunda kaybolurlar.

Kaynak: KAZDAĞI - Sarıkız Efsanesi  Rehberi - Alibey Kudar

12 yorum:

  1. Gitmesem de ,görmesem de bilmesem de Sevgili Esin gezdirir ,gösterir ve de öğretir...Muhteşem bir yerel tarih ;ne desem yetersiz ...Çok teşekkürler ,sevgiler Esin'ciğim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Arzu Sarıyer,
      Ben de bu yüzden yazıyorum zaten.) Çok özel bir coğrafya Kazdağlarımız. Anadolumuz güzel..Bu yüzden bu muhteşem yerleri ve bu değerli insanlarımızın özverili çalışmalarını destelemek gerek.. Ben teşekkür ederim Arzu Öğretmenim...Sevgilerimle..

      Sil
  2. Neredeyse tüm manevi, milli değerlerin kaybolmaya, kaybettirmeye başladığı bugünlerde böyle bir çalışmayı, emeği görmek nasıl da iyi geldi Esincim... Hani bazı şeyler yokedilmeye çalışılıyor ya, dilerim bu güzel çalışma birlerine batmaz...
    Kudar ailesini gönülden kutluyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Banuca,
      Anadolumuz medeniyetler beşiğidir. 'Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
      Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan..Bu memleket bizim!'.. Onlar istedikleri kadar yok saymaya çalışsınlar!Köklerimiz sağlamdır bizim. Dirençlidir! Gönüllü Kültür elçilerimiz Kudar Ailesi'nin çalışmaları takdire şayandır. "BİR TÜRK DÜNYAYA BEDELDİR"

      Sil
  3. Büyük bir heyecanla okudum postunu. Ve o kadar duygulandım ki...
    Büyük Usta Tuncel Kurtiz'in neden buraya gömülmeyi vasiyet ettiğini bir kez daha anlıyorum...

    Kudar ailesinin büyük emekler vererek hazırladıkları bu etnografik galeriye ne maddi ne manevi paha biçilemez olduğunu düşünüyorum. Her türlü teşekkürü, ödülü hak etmiş bu aile.
    Mutlaka gelip bu postu onlar da okuyacaklar diye düşünüyorum ve buradan kendilerine binlerce kez teşekkür ediyor, sevgi ve saygılar gönderiyorum.

    Emeğine sağlık sevgili Esinciğim. Öncelikli görülecekler listemize ekledim hemen...
    Buraya bıraktığın harika izleri çok sevdiğimi bil lütfen..
    Teşekkürler, sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Köklerine sahip çıkan her vatanseverin, milli değerlerini korumak ve yaşatmak görevi olmalıdır. Ve KUDAR ailesi Tahtakuşlar Köyü halkı Orta Asya'da- Oğuz Boylarından - Ağaç Eri'leri'nin torunlarıdır.. Onlar gönüllü kültür elçilerimizdir. Binlerce yıldan günümüze aynen taşıdığımız zengin Türk Kültürü ve Türk olmamız bizi gururlandıran en büyük hazinedir.

      Bu bağlamda milli değerlerimize kendi asgari olanaklarıyla sunup ortaya çıkaran Kudar Ailesi'nin başlatmış olduğu bu çalışmalar, Üniversiteler, araştırmacılar, akademisyenler tarafından da desteklenmelidir. Edremit Kazdağlarına yolu düşenlerin mutlaka TAHTAKUŞLAR’a uğramalarını ve bu özel Etnografya Galesini gezip görmelerini diliyorum.Ve Büyük Usta Tuncel Kurtiz'i de saygıyla anıyorum

      İzler, paylaşılınca ve sizin gibi dostların varlığı ile bir anlam buluyor.
      Değerli görüşlerin, duyumsamaların için teşekkür ederim sevgili Zeugmacığım.

      Sevgilerimle...

      Sil
  4. Tam bir kaynak! Ayrıca sıkıntılı günler için umut...

    YanıtlaSil
  5. Yaşanmış tüm emeklere saygılarımla,
    Onca yer gezip gördüm huş ve sevgi dolduğum tek yer.

    https://www.facebook.com/profile.php?id=1178416479&sk=photos&collection_token=1178416479%3A2305272732%3A69&set=a.10206798158690725.1073742075.1178416479&type=1&pnref=story

    YanıtlaSil
  6. Merhaba, nereden nasıl oldu anlıyamadan sayfanızda buldum kendimi çok zevk alarak da okudum okuyorumda. Önce teşekkür ederim güzel fotoğraf ve anlatımınız için. Bahsettiğiniz kitapda ben ve eşimde bir sayfasında yer almanın mutluluğunu yaşadık. ( Kanada yerlileriyle olan karelerde) Selim Kudar' i i beyede çok teşekkür o güzel çalışma içinde bize de yer verdiği için.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Gezgin Kova,
      Bloğuma hoş geldiniz. MUATAZMAYİNŞATÜRTA Kitabı, son derece değerli bilgiler içeriyor.
      Oldukça önemli bir kitap. Bu kitapta sizin de fotoğraflarınızın olması güzel bir anı ve hoş bir duygu olmalı.
      Selim Kudar Bey ve ailesi milli kültürümüzün tanıtılmasında çok büyük bir hizmette bulunuyorlar.
      Değerli yorumunuz ve düşünceleriniz adına çok teşekkür ederim. Esenlikler dilerim..

      Sil
  7. Paylaşımınız için uzun bir emek harcamışsınız elinize sağlık bu güzelliklerin dünyada benzeri yoktur en önemlisi bunlara sahip çıkacak nesilleri yetiştirmek .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Evimin Güncesi,
      Kesinlikle çok özel bir coğrafyaya ve hem köklü hem de çok renkli bir kültüre sahibiz. Yeni nesillere bunu anlatabilmeliyiz.. Tatil programları içinde mutlaka kültürel turlara da yer vermeliyiz, tek başına okumak yeterli değil, aynı zamanda yerinde görmek, göstermek gerekli..bu çok daha kalıcı bir yöntem..Ziyaretiniz ve değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim. Esenlikle..

      Sil