Trafiği bol, endişesi, sevinci, heyecanı çok olan bir Mayıs ayı'nın ardından umudu başka baharlara bıraktık yeniden! Elbet umutsuz yaşanmıyor! ancak anladık ki umut ettiğimiz dallar hep kuruyor, en iyisi biz yine kendimize tutunmaya, kendi hikâyemizi yazmaya ve kendi yolumuzda yürümeye devam edelim.
Mayıs ayı, ülkemizin gündemi kadar kendi özelimizde de oldukça yoğundu. İki sergi ve ana ocağını saymazsam iki seyahatle birlikte dolu dolu geçti. Bir de ne çok yağmur yağdı!. Kuraklık endişesine karşın yağışlar iyi de oldu ama fazlası hem mahsullere zarardı, hem de yağmurlar oluk oluk sel olup taştı!.
Önceden planladığımız bahar ayı tatilimizi uzun yılların ardından Kapadokya'da geçirmeye karar verdik. Yaklaşık on yıl önce Kapadokya'ya gittiğimizde mevsim kıştı.* Bu defa bahar ayında doğa ve tarihin en güzel bütünleştiği gizemli şehir Kapadokya'da olmak bizim için heyecan vericiydi. Üstelik bir de, tatilimizin içinde benim de katıldığım bir sergim vardı. Anlayacağınız hem sanat, hem seyahat ikisi bir arada şahane bir bonus oldu bana. Sergi ise dünyanın ilk yeraltı müzesi niteliğine sahip olan Avanos Güray Müze'de gerçekleşti.