21 Haziran 2024 Cuma

Akdeniz'in incisi Kekova ve Simena Antik Kenti

Işık ülkesi Lykia’nın zengin mirasını, yörük geleneğinin ilginç yaşamıyla harmanlayan; sırları halen daha çözülememiş batık bir kent, insansız bir ada; antik kentler ve şirin köyleriyle dünyanın en güzel mavisiyle dalgalanan koyları arasında Akdeniz'in incisi Kekova.

Antalya'nın Demre (Eski adı ile Kale) ilçesine bağlı Üçağız'ın merkezinde yer alan bu bölge adını kıyıya paralel uzanan Kekova Adası’ndan alıyor. Theimussa Antik Kenti ile iç içe olan Üçağız, Kekova bölgesinde karayoluyla ulaşılan tek yer. Doğal bir liman görünümünde olan bu koyda her yer antik kalıntılarla dolu. 1. Derece doğal ve tarihi sit alanı olan Üçağız’da yapılaşmaya izin verilmiyor.

Dantel gibi koyların, turkuaz mavisiyle bütünleşmiş yemyeşil ormanların arasından geçerek, harika bir yol seyrinin ardından Üçağız’a ulaşıyoruz.  Üçağız’da gözümüze çarpan ve yamaçları boydan boya kaplayan katırtırnakları, burcu burcu kokan kekik ve adaçaylarının dört bir yanımızı saran doğal esansı içinde gönlümüzü çelen Kılınçlı Köyü'nde küçük bir mola veriyoruz.

31 Mayıs 2024 Cuma

Her gün bir yerden göçmek ne iyi. Her gün bir yere konmak ne güzel *

- Sergiler ve resim çalışmalarımla sanatsal yönden oldukça hareketli geçen Şubat ayı'nın ardından, yine verimli ve çokça ürettiğim bir ayı daha geride bıraktım. Üretmek = Mutluluk. Bazen peş peşe ürettiğim, bazense üzerime çullanan bir rehavet içinde elimin işlemediği ve hiçbir şey yapmak istemediğim günler de oluyor tabi ki. Böyle anlarda izin veriyorum kendime. Bolca yürüyüş, okumalar ve film izlemelerle motorlarımı çalıştıracak enerjileri topluyorum yeniden. 

Bu arada kış göremeden içinin karartısını atmak istercesine paldır kültür gelen bahar mevsimi de şaşkın! 

Ağaçlar çiçek açtı! montlar, kazaklar, ceketler, bereler fora derken... hafta sonu, soğuk hava yine geri geldi. Bir sıcak, bir soğuk hava bünyelerimizi etkiledi. Bütün kış hiç grip, soğuk algınlığı yaşamayan ben, birkaç gündür yutkunmakta zorlanacak şekilde boğaz ağrıları çekiyorum. Nasıl üşüttüysem artık! Neyse sıcak içecekler, pastil ve şuruplarla geçecektir elbet. Yeter ki kafayı üşütmeyelim :) 

1 Mart 2024 Cuma

Ocak, Şubat...derken dallarımız çiçeklendi yeniden!

Ne kışlar eskisi gibi, ne de hayatın seyri!.. büyük bir karmaşa ve koşuşturmaca içinde geçiyor günler, aylar, mevsimler!. Ocak, Şubat...derken, kar yüzü göremeden, dallarımız çiçeklendi yeniden. Oysa kütür kütür karlı yollarda yürüyecektik daha! El emeği göz nuru ördüğüm atkımı takacaktım boynuma, yüzüm kızaracak, ellerim kartopu oynamaktan bitap düşecek, yine de içimdeki çocuğun enerjisiyle, bana mısın demeyecektim! :) bir de kardan adam yapıp selfiler çekecektik ki, anı defterimize not düşecektik bunu da! Ama olmadı işte! Ne diyelim!. Yine de belli olmaz, eskilerin deyimiyle, belki "mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır!" ne malum! :)) 

Hayat pür telaş, dolu dizgin ve bir o kadar da kaotik bir biçimde akıp giderken; bense elimden geldiğince bu heyulaya kapılmamaya gayret ediyorum. Ama tabi ki, tamamen de izole edemiyorum kendimi. 

Şairin dediği gibi; "Ne içindeyim zamanın / Ne de büsbütün dışında / Yekpâre, geniş bir ânın / Parçalanmaz akışında *" yım adeta!

28 Aralık 2023 Perşembe

Kültür ve sanatla dolu bir yılı geride bırakırken...

Bir yılın daha sonuna gelmek üzereyiz. Ve ben 'çizer modundan yazar moduna geçememenin', iki kelimenin belini kıramamanın serzenişi içinde, bugün yarın derken bir türlü bloğuma giremedim. Uzun zaman yazmayınca içimdeki kelimeler de küsüyor sanki.  Her şey sıcağı sıcağına; fırından yeni çıkmış kek misali hemen servis edilebilse! O zaman kelimeler de ahengini bulacak, sular, seller gibi akacak...Oysa anlatmak istediğim ne çok şey var! Neyse ki yeniden blog/hanemdeyim :) Güncelerimi bu defa kısa notlar ve görsellerle kaldığım yerden yazmaya devam ediyorum. 

En son nerede kalmıştım? Eylül ayında.
Yaz tatilimiz ve sonrasında Ekim'in son haftasına kadar mütemadiyen daha önceki postta bahsettiğim nedenden dolayı Bandırma'da anne ocağındaydım. Tansiyonlarımız bir indi, bir çıktı... ve nihayet rayına girdi. Böylece yaz mevsimi de göz açıp kapayıncaya kadar çar-çabuk geçti! derken.... Ekim ayına girdik.Doğa kabuğunu değiştirmeye başlarken; sararan yapraklar, yağan yağmurlar ve esen serin rüzgârlarla mevsim artık sonbahardı. Şairin hası üzerine basa basa 'güz geldi Ömür hanım' * demekteydi! Ayaz geceler Bandırmamıza yeniden geri gelmiş, annemin sağlık sorunları çok şükür düzene girmiş, bana da yol görünmüştü. 
İstanbul'da ise ağırlıklı olarak sanatla dolu günler beni bekliyordu. 

4 Kasım 2023 Cumartesi

Nerde kalmıştık!..

Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün
maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu
insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder
akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı… ve yüzüm ömrümün
atlası; düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu
bir engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür hanım?

Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı
görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip
yaralamadığı bir insan, mutluluktan, umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü
görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu? Bir güz düşünün ki
Ömür hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış, böyle bir güzün hüznü hüzün
müdür? Başlamanın bir anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa
başlangıcı olmak değil midir? Yaşamı düz bir çizgide tutmak tükenmektir.
Yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı aykırı uçlar arasında gezdirip
geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl
yenilik olur tükenmek değil de? 

27 Ekim 2023 Cuma

17 Ağustos 2023 Perşembe

Nefis gün batımlarıyla Misakça Sahili ve Ayçin Usta'nın meşhur 'Sütlü Levrek'i


Güzel günler ışık hızıyla geçiyor. 

Ana ocağımda nasıl da çabuk geçti günlerim hiç anlamadım! 

“Gönül ne kahve ister ne kahvehane / Gönül muhabbet ister kahve bahane” demiş ya hani atalarımız, işte bu sözün hakkını veren can komşuları var annemin.  ❤️🧿❤️ 

Bir kahve içimlik kadar da olsa, sık sık bir araya geliyor, birbirlerinin hallerini hatırlarını sorup,  gönüllerini hoş ediyorlar. Bunda frekansların uyumu da önemli tabi ki. 

Yaşadığım koca şehir İstanbul'u düşününce... ne mümkün böyle komşuluk ilişkileri bulabilmek! Aynı site içinde olup da, değil birbirine hal-hatır sormak, birbirine selam dahi veren insanları göremezsiniz.  Yine de parmakla sayabileceğim kadar az da olsa 3-5  site sakini, merhabalarıma karşılık verir. Mahallemizin bakkalıyla, site görevlisiyle ayak-üstü de olsa konuşur, hal hatır sorarız birbirimize. Bir de mega kentlerdeki kaotik yaşam ile küçük kentleri karşılaştırmamak gerekiyor. Küçük yerlerde hayat da daha sakin akıyor.  

14 Ağustos 2023 Pazartesi

Yaz güncelimden yansımalar

İnsan kuş misali! Bir gün orada, bir gün buradasın. Hayat, içinde öyle uzun uzun plan ve program yapmaya hiç gelmiyor. Çünkü yaşam, senin dışında an be an değişiyor. Yarın ne-nerede, hangi hâlde olacağını hiç bilmiyorsun!. 

Yine araya uzunca bir zaman dilimi girdi. Bloğuma hiç giremedim. Yaklaşık bir aydır baba ocağımda,  ana yurdum Bandırmadaydım. Gidişim ani oldu!

Hemen her gün gibi annemi kâh görüntülü, kâh sesli telefonla arar, hâlini hatırını sorarım. Bazen ayda bir veya duruma göre iki kez de eşimle, kardeşimle annemin yanına gider birlikte vakit geçiririz. Eksiği-gediği varsa alır, tadilat işleri varsa gereğini yaparız. Tabi artık her şeye ulaşmak eskisine göre çok daha kolay. Uzaktan da olsa teknolojinin nimetlerinden de faydalanır, internet üzerinden yapılan alışverişlerle evin eksikliklerini gideririz. Ama manevi olarak varlığımız elbette hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Birbirimizi sesimizin tonundan anlar ve konuşamadıklarımızı da okuyabiliriz. Son zamanlarda annemin sesinin renginde bir huzursuzluk ve endişe hali hissetmiş ama pek de bozuntuya vermemiştim. Malum bu yıl yaz mevsimi alışageldiğimiz türden değil... bunaltan, kavurucu sıcaklar, bünyelerimizi de alt üst etti. Kuraklık hissedilir derecede arttı, nem oranı desen ona keza. Hâl böyle olunca tansiyonlarda da inip çıkmalar çoğaldı. Diyeceğim o ki, bu sıcaklar annemin de bünyesini etkilemiş, tansiyonu bir hayli yükselmiş ve inmeyince de endişesi doğaldır ki artmış.