Ölümünün 80. yılında Asrın Lideri Atatürk'ü sevgiyle, saygıyla özlemle anarken, O'na olan sevgimizin de her geçen gün dağ gibi yükseldiğine şahit oluyoruz. Bu duygunun en somut gerçeğini içinden geçmekte olduğumuz süreçlerde bizzat yaşayarak görmekteyiz!. Saltanattan, Cumhuriyete ve Cumhuriyet Türkiyesi'nden bugüne!.. "nereden nereye geldik!" derken ve geldiğimiz bu noktada, umudumuz, rehberimiz, ışığımız hep Atatürk! oluyorsa; "Atatürk'ün çağları aşan fikirleri hâlâ yolumuzu aydınlatıyor ve aydınlatmaya devam edecektir" diyorsak eyer... O'nu sadece anmak yetmez! anmak kadar, anlamak da gerekir!. Bu yüzden -farklı kaynaklardan- Atatürk'ü anlatan kitapları daha çok okumalı, filmlerini de daha çok izlemeli.
Tarihi ve biyografi filmlerimiz ne yazık ki çok fazla değil! Oysa ne köklü bir tarihimiz var, gün yüzüne çıkarılmayı bekleyen; ne çok hikâyemiz ve ne çok efsanemiz. Bilinenler kadar, bilinmeyen isimsiz kahramanlar ona keza. Diğer yandan ülkemizde sinema teknolojisi de bir hayli gelişti. Eskiye oranla Türk Filmlerini de son derece başarılı buluyorum. Artık büyük bir keyifle ülkemizde çevrilen filmleri de izlemekteyiz.
Ve ben bu hafta nihayet, uzun zamandır aklımda olan "Veda" filmini seyrettim.
Zülfü Livaneli'nin yönettiği film
2010 tarihli. Adını sıkça duyduğum, medyadan fragmanlarını izlediğim filmi merak ediyordum.
Oyuncular: Serhat Mustafa Kılıç (Salih Bozok), Dolunay Soysert (Zübeyda Hanım), Burhan Güven (Atatürk'ün son dönemleri), Kaya Akkaya (Nuri Conker) , Ayhan Aktaş (Muzaffer Bozok) , Kenan Bal (Okul Müdürü), Ezgi Mola (Latife Hanım), Sinan Tuzcu (Atatürk'ün 25 ile 45 yaş arası).
Filmin Konusu: Çocukluk arkadaşı ve yaveri Salih Bozok'un gözüyle
Atatürk'ün hayatını; Selânik'te başlayan arkadaşlığın önce silâh arkadaşlığına, ardından cumhuriyetle birlikte aynı ideallerin peşinde yürüyen yarım asırlık dostluğa ve
ölene kadar süren kardeşliğe dönüşünü aktarıyor. Atatürk'ün hayatını etkileyen 3 kadından biri annesi Zübeyde Hanım, diğeri Fikriye ve Latife Hanımdır. Her 3 kadını canlandıran oyuncular, rollerinin hakkını layıkıyla vermişler. Filmde aşk da, savaşta, kahramanlık da dozunda sinemaya aktarılmış. Çanakkale, Dumlupınar Savaşları, İzmir'in Yunan işgali ve Selanik sahneleri oldukça etkileyici idi.
Filmde, bazı ufak tefek eksik gördüğüm ve 'şu şöyle olsaymış!' dediğim de oldu. Meselâ çocuk rolündeki Mustafa'nın gözleri mavi olmalıydı. Ya da Atatürk'ün kimi tarihi sözlerine de yer verilebilirdi belki. Hiç yok değildi ama biraz daha vurgulanabilirdi. Tabii ki, Atatürk gibi bir liderin hayatını iki- üç saate sığdırabilmek kolay değil. Filmin müzikleri güzeldi. Genel olarak filmi beğendim. Hatta yer yer göz yaşlarımı tutamadığım da oldu. Ama Atamızın Türk ulusuna veda edişi karşısında göz yaşı dökmemek mümkün değil ki zaten!. Onu anımsatan ne varsa, ben hep duygulanırım.
Veda, Salih Bozok'un anlatımıyla, derin ve sadakat dolu dostluğun, Atatürk'ün hayatının dönüm noktalarının, vatanı kurtarmak için ölüme
meydan okuyan bir kuşağın komutanının ve çağları aşan asrın liderinin hikâyesi.İzlemeye değer bir film.
Ve bu güne kadar Atatürk'ün hayatını, devrimlerini, Cumhuriyete giden süreçlerini, biyografisini anlatan pek çok kitap okudum. İçlerinde beğendiğim de oldu, sıradan bulduğum da. En son okuduğum
George W. Gaywrych'in 'Genç Atatürk' kitabını ise bu güne kadar yazılmış
Atatürk biyografilerinden farklı olarak; Osmanlı Zabitinden Türk Devlet
Adamına, özellikle
'Asker Atatürk'ü anlatıyor.
Mustafa Kemal'i devlet
adamlığına hazırlayan askerlik sürecinin detaylı bir analizi, titizlikle kaleme
alınmış. Sayfalar dolusu kaynakçaya dayanan kitap, titiz bir araştırmanın ürünü. 'Genç Atatürk'ü bir de George W. Gaywrych'in kaleminden okumanızı tavsiye ederken...
Atamızı 80. Ölüm Yıldönümünde sevgiyle, saygıyla, özlemle anarken;
SONSUZA DEK KALBİMİZDESİN!. İZİN SİLİNMEZ ATAM!..diyorum...
Esin Bozdemir