Doğu Ekspresi ile İstanbul - Haydarpaşa'dan başlayıp Anadolumuz'a uzanan tren yolculuğumuzun birbirinden güzel görüntülerini bölümler halinde paylaşırken, ne yazık ki artık Haydarpaşa'dan kalkamayacak olan trenlerin yokluğuna! içimiz biraz buruk da olsa, hiç değilse biz bu geziyi önceden gerçekleştirebilmiş olmanın tesellisi ile video görüntülerini sizlerle birlikte izlerken biz de yeniden yaşıyoruz!.
Güzergahımız boyunca, geçtiğimiz bazı duraklardan, ana istasyonlardan ve Anadolu'ya doğru uzandıkça değişen coğrafyanın her rengini görebildiğimiz, dağları, uçsuz bucaksız ovaları, yemyeşil vadileri, bölümler halinde sizlerle paylaşıyoruz.
Yolun yarısından fazlasını gerçekleştirdik (Haydarpaşa-Eskişehir, Eskişehir-Ankara, Ankara-Kayseri, Kayseri-Sivas, Sivas-Erzincan) bu bölümde Sivas-Divriği'ne yaklaşmak üzereyiz...
İyi yolculuklar dilerim…
Esin Bozdemir
Aşağıda benimde çok beğenerek okuduğum "Benim Çelik Merdivenlerim" yazısını sizlerle paylaşıyorum... Eminim okuyunca siz de çok beğeneceksiniz...
********Esin Bozdemir
Doğu Ekspresi İle Anadolu Manzaraları - 1
Doğu Ekspresi İle Anadolu Manzaraları - 2
Doğu Ekspresi İle Anadolu Manzaraları - 3
Doğu Ekspresi İle Anadolu Manzaraları - 4
Doğu Ekspresi İle Anadolu Manzaraları - 5
Doğu Ekspresi İle Anadolu Manzaraları - 6
Doğu Ekspresi İle Anadolu Manzaraları - 2
Doğu Ekspresi İle Anadolu Manzaraları - 3
Doğu Ekspresi İle Anadolu Manzaraları - 4
Doğu Ekspresi İle Anadolu Manzaraları - 5
Doğu Ekspresi İle Anadolu Manzaraları - 6
Aşağıda benimde çok beğenerek okuduğum "Benim Çelik Merdivenlerim" yazısını sizlerle paylaşıyorum... Eminim okuyunca siz de çok beğeneceksiniz...
BENİM ÇELİK MERDİVENLERİM
"Tren Sesi şiirinde 'Bir tren sesi duymaya göreyim iki gözüm iki çeşme' diyen Orhan Veli'nin bu dizeyi; beklediğini getirmeyi unutan bir kara trene küs olmasından mı yoksa trenle uğurladığı sevgilisini içi sızlayarak anışından mı kaleme aldığını bilemiyorum.
Haydarpaşa Garı, Istanbul's Teutonic pseudo-castle railway station on the Asian shore of the Bosphorus is the terminus for trains to and from Asian Turkey, including the all-important Istanbul-Ankara route, as well as trains to Kayseri, Konya / Kayseri, Sivas, Erzincan, Erzurum, Kars and points east and south.
"Tren Sesi şiirinde 'Bir tren sesi duymaya göreyim iki gözüm iki çeşme' diyen Orhan Veli'nin bu dizeyi; beklediğini getirmeyi unutan bir kara trene küs olmasından mı yoksa trenle uğurladığı sevgilisini içi sızlayarak anışından mı kaleme aldığını bilemiyorum.
Benim için gerçek olan şu ki içinden tren geçen şiirleri seviyorum, dahası treni ve trenin geçtiği yerleri de seviyorum. Elli yaşına omuz dayamış bir adam olarak hala oyuncakçı dükkanlarına çocukluğumun trenlerine rastlarım umuduyla dalmam, Anne Babalı Kara Tren yolculuklarını özlememden mi acaba.
Annem hiç unutmamış bir tren yolculuğunda aynı kompartmanı paylaştığımız bir teyzenin çocuğu için soyduğu yumurtayı elinden kapıp Mideme indirme serüvenimi. Aklımda yumurta aşırmayla ilgili bir kırıntılık anı kalmış ama her tren yolculuğunun yaşıma başıma bakmadan aslında beni hüzün istasyonlarına götürdüğünü biliyorum. El kadar çocukluğuma ilk efkar hissini trenler taşıdı desem yalan olmaz.
Ayrılıklar, kavuşmalar saatler süren yolculuklar, kömür kokuları, ağız kurulukları, tüneller tüneller ve sabırla yeni bir tünele girişi uykulu gözlerle beklemeler. Tıkır da tıkır tıkır da tıkır. Bildiğim her şarkıya eşlik eden raylardan ritim saz topluluğu ve ay yıldızlı tren pencereleri. O is kokan pencerelere başımı dayayıp, ne çok hayal sürdüm, ne çok ağaç saydım ve ne çok da kendimi dinledim.
Pabucu çoktan dama atılan Buharlı Trenlerden yeni yetme trenlere kadar oyuncak trenim dahil hepsi için kalbime ray döşediğimi söylesem bilmem inanır mısınız. Belki bir tren kadar ezberlemedim rayları, tünelleri, sarı boyalı istasyon binalarını ama sevdim işte. Oyuncakçı dükkanlarında çocukluğumun trenlerini bulma ihtimalinin vereceği heyecan ölçüsünde sevdim dizi dizi katarları. Salt tren sevgisi mi beni içine ray döşetecek kadar aşık eden. Başında kümelenilmiş mütevazı istasyon çeşmeleri, aşılan mor dağlar, geçilen gümüş renkli dereler, papatya tarlaları, gelincik tarlaları, başı tülbentli Anadolu kadınlarının otobüslere hiç pas vermeyip sadece tren geçerken çapa molasına başlamaları, su satan gazete toplayan çocuklar...
Kara yolunun geçtiği yerlerde doğa yenilenirken, kültürler yok olurken bütün kaba sabalığına ve bütün gürültüsüne rağmen trenin Anadolu’ya gösterdiği nezaketi nasıl izah edebilirim ki. Anadolu’nun en görkemli dağlarından, en yeşil veya en kıraç ovalarından, kara yoluyla henüz tanışmamış köylerinden ve henüz işgale uğramamış tarihi eserlerin yanı başından kimseyi küstürmeden kimseyi incitmeden kıvrılıp giden trenler benim trenlerim işte.
Bu günün Türkiye’sinde hala insan ile doğanın, tarihin mirası ile insanın ve en önemlisi insan ile insanın ilişkilerini bozmadan bozdurmadan, öpüşe koklaşa uzayıp giden raylar, benim uzayıp giden çelik merdivenlerim. Sadece dağ başında koyunlarıyla hemhal olan çoban el sallamaz, ıslık çalmaz trenlerime. Doğa da cömerttir ve hatta abartılı sever tren yollarını ara sıra taş düşmeden olmaz, ağaçlar el uzatıp vagonları sevecek kadar cüretkardır. İğde ağaçları, armut ağaçları elini uzatıp pencereden toplanabilecek kadar meyvelerini yakın tutar trene. Kimi varsa bu ülkenin kuş uçup kervan geçen yerlerine otomobillerle, otobüslerle koşarken, ağır ağır yol alır trenlerim kuş uçmaz kervan geçmez yerlere. Gıcırdıyarak duran trenin penceresine koştuğunuzda çocukluğunuzun şarkısındaki köye vardığınızı anlarsınız bir an.
Orda bir köy var uzakta denen köy, trenlerimin soluklandığı duraklardan başkası değildir oysa. Bir düdük sesini takiben yavaş yavaş dönen tekerleklerle birlikte oğlan çocukları ve arkadaşları karabaş koşar da koşar trenin yanı sıra. O çocuklar ve karabaş içinizde koşuşurlar da bir an heyecanlanırsınız ve mutlaka gözlerinizden yayılan ışık köpek dahil hepsinin kara gözlerini bulup öper de öper. Farklıdır tren ve trenin getirip götürdükleri. Roma’da Romalılar gibi yap demişler. Bir de trende çay yapan trencilere rastlar ve ikramlarına denk gelirseniz değmeyin kaynak suyuyla yapılan çayın keyfine. Bir sağa bir sola sallanan trende ayak üstü çay içmek zor olsa da demiryolcu çayı içmek herkese nasip olmaz vesselam.
Bir gün Narlıdan çıkıp Gaziantep’e doğru yol alırken veya Toros’lar da Hacıkırı’ndan aşağılara sarkarken olmadı Sarıkamış dan Erzurum’a salınırken daha olmadı Bilecik de dereleri geçerken daha da olmadı kartalların pike yaptığı kayalıkları geride bırakıp Divriği ye varırken yakalanabilirsiniz bu seremoniye. Yolcu şansı derim ben buna. Treni ve trenciyi sevme huyunuz varsa şansınız fazla demektir. Parklarda gördüğünüz asker düzenindeki ağaçlara inat her taşın her kayanın sağından solundan fışkıran özgür ağaçların, üstüne bardak koysanız sığmaz yerlerde inadım inat diye tutturup filiz avına çıkmış keçilerin, karın en beyazının, yağmurun en nazlısının yağdığı yörelerin yoldaşıdır tren. Haydar Paşadan Doğu Kapıya kadar yol gözleyen anaların, yavukluların, bi mekan gariplerin, valizi olmayacak kadar yalnız kalanların ve benim gibilerin dostudur tren.
İşte yine içimden o tren geçiyor. Efkar taşıyor vagon vagon. Birinci vagonunda çocukluğum annem ve babam ve hatta yumurtasını aşırdığım çocuk, ikinci vagonunda delikanlılığa ramak kalmış halim var. Haytayım, yaramazım, trende kim varsa şikayetçi benden. Saçım başım yerinde ama sesim berbat. Çocukluk aşkımın hayalini cama yapıştırmışım göz göze gelince kıpkırmızı oluyor ve sonra ah bu utangaçlık diye söyleniyorum. Üçüncü vagonun pencerelerinde, koridorlarında, tuvaletlerinde, sloganlar yazıyor. Yürüyüşler, boykotlar, pankart açmalar, eylemler, polisler, kan, barut hepsi var. Bütün arkadaşlar omuz omuzayız el eleyiz, yeminimiz uzak dağlarda yankılanıyor. Lakin tekerlerin altında kalıyor ümitler. Birilerini özlüyorum en çok da Osman’ı. Memleket toprağına bir gül bırakalı yıllar oldu. Dördüncü vagonda ben çocuklarım, eşim, annem ve kardeşim var, hasta oğluma tren sesi dinletiyorum şifa niyetine. Hayatın çelik merdivenlerine tutunup da kalksın diye. Bütün trenler düdük çalmadan geçiyor buluşmalarda. Anlıyorum…
Beşinci vagonda arkadaşlarım, dostlarım canlarım ve unutamadıklarım var. Hepsi aynı türküyü söylüyor 'Ne ağlarsın benim zülfü siyahım bu da gelir bu da geçer ağlama'… Hepsine sarılıp hepsini öpüyorum. Canlarımdan erken inenler var trenden el sallıyorum arkaları sıra. Babamı kalabalık bir istasyonda indirip uğurlayalı dört yıl oldu. Siz fatihalarla sevmeyi bilirsiniz elbet, işte o türden seviyorum onları uzaktan uzağa. Trenin son vagonunda ben varım. Yalnızım. Geride kalan ve giderek küçülen bir ömrü seyrediyorum, anılar bıraktığım istasyonlar çok gerilerde..." (*) 28.10.2008- Ankara ( Kuzey Ekspresi )
(*) Benim Çelik Merdivenlerim -
Kaynak: Kent ve Demiryolu
Kaynak: Kent ve Demiryolu
*****
Teşekkürler, farklı duygular estirdi.
YanıtlaSilBana çocukluğumun en mutlu anlarını tüm güzelliği ile hatırlatan bu güzellikler için binlerce teşekkür.
SilSevgiyle kalın...
@Asuman Yelen,
SilTren yolculuklarının, her birimizin anılarında çok başka yeri var..Paylaşımlarımız, güzel duygular yaşamanıza vesile oldu ise asıl ne mutlu bize...biz teşekkür ederiz...sevgiler, esenlikler dilerim...
@ali zafer sapci,
Silbiz teşekkür ederiz...
Haydarpasa icimizde bir yara. Kaybolmayacak bir belge olusturdugun ve paylastigin icin tesekkurler Esin'cim.
YanıtlaSil@didem,
SilTarihi değerlerimizi katletmekte üzerimize yok ne yazık ki!değerli yorumun için teşekkürler didemciğim...sevgiler...