12 Aralık 2015 Cumartesi

'İki keklik, bir kayada ötüyor' türküsünün hazin hikâyesi


Anadolumuz, ozanların söylediği gibi, dağı taşı baştan başa türkü olmuş memleketimizdir. Asırlar öncesinden biraraya gelerek, bazen hüzünlü ve kederli, bazen kıpır kıpır sevinçli duyguların dile geldiği türkülerimiz… Kökleri bize ait olan ve bizi, bize anlatan türkülerimiz. Televizyonun olmadığı yıllarda, radyolardan dinlediğimiz, belki daha önce hiç gidip, görmediğimiz Anadolu topraklarının bağrından süzülerek gelen, yanık yanık çalınıp söylenen;  sazına, sözüne bağlanıp, kendimizden çok şeyler bulduğumuz Anadolu'nun sesidir türkülerimiz.

Türküleri dinler, bazen de eşlik eder söyleriz, ama bu türkülerin, neden ve niçin yakıldığını bilmez, pek merak da etmeyiz! Bazen gerçek anlamından öte, üstelik bambaşka anlamlar katarak, kimi hüzün yüklü türküde, kalkıp bir de göbek atıp oynarız. Oysa çoğu türkünün hiç bilmediğimiz nice hikâyesi vardır. Kimi sevdadan, kimi sıladan, kimi feryadından, kimi anadan, babadan ve akla hayale gelmez duygulardan dile gelmiş, yazılıp, söylenmiş ama pek çoğu da bu topraklarda yaşanmış, gerçek olaylardan derlenmiştir.

İşte bu yüzden, ben de türkülerin ardındaki o büyülü dünyanın kapılarını aralayarak, türkü sevdalısı bir yüreğin; Yusuf Eren’in dilinden ‘İki Keklik’in hikâyesinin izini sürdüm. Sizlerle paylaşmak istediğim ‘İki Keklik’ türküsünün yakıldığı topraklar ise, benim de baba ocağım olan, doğduğum şehir Balıkesir’e ait.

‘İki Keklik’ Balıkesir'e bağlı Edremit ilçesinin, Güre Köyü’nün halkından kahveci Mehmet Şevket Efendi’nin karısı Şöhret Hanım tarafından oğluna yakılmış olan bir türküdür.
Şöhret Hanım köyün zenginlerinden… Giyim kuşamı ile hareketleri ile bunu belli eder. Ne zaman ki zeytin toplamaya gitse cam topuklu ayakkabılarını giyer. Diğer köylülerden her zaman farklı… 
Gün gelir harp başlar. Şöhret Hanım, çok sevdiği oğlunu askere gönderir. Birinci Dünya Savaşı yıllarıdır. Askere gidip de dönenin olmadığı yıllardır. Oğluna da Sarıkamış yolları görülür. Karıyla, boranıyla ünlü, askerin çıplak ayakla destan yazacağı yer Sarıkamış. Gitmemezlik etmek olur mu? Her yer vatan toprağı nasılsa. Başlarında Enver Paşa var. 
O’nun görevi de askerin geçeceği yolları açmak. Metrelerce yükseklikteki karları ayakları ile, elleri ile kenara yığıp geçecekleri yeri açıyor askerin. Kim bilir belki de çıplak ayakla açıyor karları. Oraya gidenler hiç asker botu görmeden şehit olmadılar mı? 
Anası varsın yüksek topuklu ayakkabılarla dolaşsın; oğlu karları çıplak ayaklarıyla tepelemekte. Söz konusu vatan olmasa yapılacak iş değil ama dedik ya söz konusu olan vatan! 
Ayıkla ayıkla biter mi Sarıkamış’ın karı. Ama onlar soluksuz çalışıyor. Karlarla, kışla inatlaşmışlar adeta. Derken büyük bir kar kütlesini temizlemek için ayağını uzatmışken,  karlı dağlar içine çekiyor bu yiğit Anadolu evladını. Ve bir daha haber alınamıyor. 
Kara haber tez duyulur ya. Beyazların yağmur gibi gökten yağdığı ayazın memleketinden de Balıkesir’in bu köyüne haber ulaşıyor. Anayı arıyorlar ama bulamıyorlar? Yok! Sağa gidiyorlar, sola gidiyorlar… En sonunda ıssız bir kayanın başında kekliklerle dertleşirken buluyorlar onu. Belki de oradaki kekliklere, oğlunu, can parçasını anlatıyor! Oğlunu soruyor onlara. Bir haber getirmelerini istiyor uzak diyarlardan.

O böyle söylene dursun, köy tarafından biri geliyor yanına ama normal bir geliş değil bu! Ümitleniyor acaba oğlu mudur? derken… Kara haberi söyleyiveriyor nefes nefese kalmış ihtiyar biri. 
Eli ayağına dolaşıyor. Nefes alamıyor önce. Sonra hıçkırarak oturuyor olduğu yere, yığılıp kalıyor. Ve dilinden şu mısralar dökülüyor:
İki keklik bir kayada ötüyor / Ötme de keklik derdim bana yetiyor
Aman aman yetiyor/ Annesine kara da haber gidiyor

Yazması oyalı kundurası boyalı / Yâr benim aman aman yâr benim
Uzun da geceler yar boynuma/ Sar beni aman aman sar benim

İki keklik bir dereden su içer / Dertli de keklik dertsizlere dert açar
Aman aman dert açar/ Buna yanık sevda derler tez geçer

Yazması oyalı kundurası boyalı / Yâr benim aman aman yâr benim
Uzun da geceler yar boynuma/ Yâr benim aman aman yâr benim (*)


Sarıkamış'da binlerce vatan evladı şehit oldu, kimi donarak, kimi vurularak. Bu vatan ve bu millet için, canını feda etmekten çekinmeyen kahraman Türk askerlerini, bütün şehitlerimizi saygıyla, sevgiyle ve minnetle anıyorum. Ruhları şad olsun... 
Esin Bozdemir





(*) ‘İki Keklik Bir Kayada Ötüyor’ Balıkesir Yöresine ait olan bu türkü;
22.06.1950 yılında Muzaffer Sarısözen tarafından derlenmiştir.
Kaynak: 'Türkülerimizin Hikâyeleri', Yusuf Eren - Kolaj /Foto: Burdan

14 yorum:

  1. En sevdiğim türküler arasındadır. Bir de ''Mihriban'' var onun kadar sevdiğim...
    ''Derdim bana yetiyor'', ''Annesine kara haber gidiyor'' dizelerinden hüzünlü bir öyküsü olduğu belliydi ama senin de dediğin gibi, hikaye çok ama çok hazinmiş! Ah o ana gözbebeği evladının acı haberi geldiğinde aklını yitirmiştir. Askerlik meşakkatli iş. Şimdikiler hain kurşunlarla, kahpe pusulara düşerek can veriyor. Allah ailelerine sabır versin. Hepsinin mekanları cennet olsun...
    Emeğine sağlık Esinciğim, ellerin dert görmesin. Hiç haberim yokken sayende öğrendim bu acıklı öyküyü...

    Huzurlu bir hafta sonu dilerim. Sevgiyle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Ne güzel türkülerimiz var, öyle değil mi Zeugmacım :) "Mihriban" benimde sevdiğim bir türküdür.
      Ve bu türkü, ne kadar hazin, acı bir hikaye. Ah Allah hiç bir anaya böyle acılar vermesin..Sarıkamış'ta şehit düşenler büyük bir dram zaten!. Mekanları cennet olsun.. Bu acılardan dersler alınsa bir de!..halen bu coğrafyada ne çok acılar yaşanıyor!..

      Ben de sana güzel bir hafta dilerim. Sevgilerimle Zeugmacığım..

      Sil
  2. Tüylerim diken diken oldu. Vatanımız, ecdadımızın kanı ve gözyaşıyla yoğruldu. Kıymetini bilmek gerek!
    Emeğine sağlık. Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @bahce perim,
      Hazin bir öykü..Vatanımızın kıymetini bilenler kadar, halen daha ne hainler var!..kan ve gözyaşı hiç eksik olmuyor.. Teşekkür ederim bahceperim. Sevgilerimle..

      Sil
  3. Çok hazin.. Allah hiç bir anneye böyle acılar yaşatmasın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @benim elimden,
      Hayat, bazen insanlara, hiç beklenmedik acılar yaşatıyor!
      Çok hazin gerçekten..Allah böyle acıları hiç kimseye yaşatmasın..

      Sil
  4. Bayılırım bu türküye. Teşekkürler Esincim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @sezer eser perker,
      Bu, hazin bir türkü Sezer'cim!
      Ben teşekkür ederim..

      Sil
  5. Bir aralar fazlaca ve cok severek dinledigim bu türkünün hikayesini ben de bilmiyordum, sayenizde ögrenmis oldum, sagolun.
    Bu türkülerimizin hikayeleri beni hep etkilemistir ve bircogunun arkasinda hep bir hazin hikaye vardir zaten.


    Türküleri cok sever, cok dinlerim ve türkü deyince hep Bedri Rahmi Eyipoglu'nun o cok sevdigim ve beni cok etkileyen dizeleri gelir aklima:

    "Sairim...zifiri karanlikta gelse siirin hasi, ayak sesinden tanirim. Nezaman bir köy türküsü duysam, sairligimden utanirim..."

    Cünkü türküler, Anadolu insanimizin yasadigi gercek acilari, gercek duygulari anlatir...tipki bu türküdeki hikaye gibi...

    Tesekkürler bu paylasim icin, yüreginize saglik.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @EQ
      Türküler bizi bize anlatıyor.. Bu yazıyı kaleme alırken, bir yandan da, Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun kendi sesinden şiirlerini dinlemekte idim..Eyüboğlu'nun sanatçı kimliği ile, türkülerimize yönelik o sözleri, çok güzel ve çok yerinde.

      Ben teşekkür ederim...Sevgilerimle..

      Sil
  6. Türkülerimiz... Duygularımızın bam teline basan türkülerimiz. Bazen hüzün yüklüdür, bazen neşe. Ama hep bizi bize anlatır. Eskiden TRT'de önce türkülerin öyküsünün verildiği sonra türkünün yorumlandığı programlar vardı. Çok zevk alarak dinlerdik."Sarı Gelin" türküsünü çok zevkle dinlerim. Müziğin evrenselliğini düşündürür.
    Çok yönlü tanıtımınız için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Makbule Abalı,
      TRT Radyo'yu ne çok dinlerdik..Çok güzel programları olurdu. 'Radyo tiyatrosu', 'arkası yarın', 'yurttan sesler' gibi..türkülerimizin de aynı şekilde hikayeleri anlatılırdı. Düşününce, bugünkü yayınlarla kıyasladığımızda sanki o zamanlar, daha eğitici programlar yapılıyormuş. Hala anlatıyoruz, unutmuyoruz. Müzik evrensel bir duyguyla sınırları kaldırıyor ve birleştiriyor bütün insanları..Bu yüzden insanı daha bir insan yapan sanat ve sanatın önemli bir dalı olan 'müzik' her zaman çok önemli.

      Ben teşekkür ederim. Sevgilerimle..

      Sil
  7. Tüm Ege türküleri gibi sevdiğim türküler arasındadır. Hikayesi ile bilmek ve dinlemek daha hoş.
    elinize sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Mehmet Bilgehan Merki,
      Bilgi deryası içinde bilgiden yoksun; 'bilgisiz ve cahil'
      insan kalabalıklarının içinde 'insan'dan yoksunlukların kol gezdiği bir çağı yaşıyoruz.Yine dört bir yanımız acılar içinde, savaş ve gözyaşlarıyla dolu!. Nedir şu insanın insana ettiği! bitmek bilmeyen hırslar!..
      Şimdi yeniden sanata tutunmak gerek, (Sarıkamış'da şehit düşen askerin ardından, gözü yaşlı bir ananın hazin yüreğinin sesleri olan bu türküde 'İki Keklik'olduğu gibi) türkülerin hikayelerine, ozanların, bilgelerin, alimlerin sözlerine kulak vermek gerek. O acılar yeniden yaşanmasın.

      Ben teşekkür ederim..Esenlikler dilerim..

      Sil