13 Eylül 2012 Perşembe

Cumalıkızık - Uludağ'ın eteklerinde bir Osmanlı Köyü

Dört medeniyete ev sahipliği yapmış olan kapıların ve surların içinden geçip, çinileriyle bin yıllık bilgeliğin renklerine dokunarak, sakin ve mağrur akan antik çağların Askariası olan göle, İznik’e el salladıktan sonra Uludağ’ın vadilerine doğru yola koyulduk… Yeşil Bursa’nın her geçen gün artan nüfusu ve yoğun trafiğinden bir an önce uzaklaşıp, mis gibi çam kokuları ve kuş sesleri arasında sakinliğin ve dinginliğin çağrısına kulak vererek soluğu Cumalıkızık Köyü’nde aldık.
Cumalıkızık aslında kent merkezine çok yakın!.. yakın olmakla birlikte yine de kırsal  ve fiziksel karakterini koruyabilmiş! Bu yüzden Cumalıkızık köyü, gelişen ve büyüyen Bursa’nın  -metropolün- modernleşme dinamiklerine yenik düşen diğer Kızık köylerinden farklı kılmış köyü..
Geride bıraktığımız şehrin kaosundan sonra bu sessizlik nasıl iyi geldi. Bir de Ramazan ayı içinde bu geziyi gerçekleştirdiğimizden her zamankinden daha bir sakinlik ve rehavetlik içinde karşıladı Cumalıkızık bizi…
Köy meydanına vardığımızda meydandaki asırlık ulu çınar ağaçlarının gölgesinde biraz dinlenip, Köyün tarihine ve adına dair bilgiler edindik… Cumalıkızık bir Osmanlı Vakıf Köyü oluyormuş. Meydandaki tabelede;
Kuşaktan kuşağa aktarılan söylenceye göre... 
Tokat dolaylarında yaşamakta olan Oğuz boylarından Kızıklar, Karakeçili aşiretinin bulunduğu bölgelere göç ederek Ertuğrul Gazi’ den yerleşmek için yurt isterler. Ancak Karakeçili aşireti, Kızıkların bu istemine karşı çıkar. Bunun üzerine Ertuğrul Gazi, düşmanlıklar doğmaması için Kızıklara, Uludağ’ın, o zamanki adıyla Keşiş Dağı’nın kuzey eteklerinde yer gösterir. İki Oğuz boyu arasında sürekli dostluk sağlamak için de, Kızık boyu beyinin 7 oğlunu Karakeçili aşiretinden 7 güzel kızla evlendirir. 
Kızık beyinin 7 oğlundan Cumali Bey ailesi ve yakınlarıyla günümüzdeki Cumalıkızık’ta, Fethi Bey Fethiyekızık’ta (Fidyekızık), Hamlı Bey Hamamlıkızık’ta, Dal Bey Dallıkızık’ta, Bayındır Bey de Bayındırkızık’ta yurt kurarlar. Derekızık ile Değirmenlikızık’ın kimler tarafından kurulduğu söylencede yer almaz. 
Bu yaygın bir söylence. Gerçekliği kesin değil. Cumalıkızık ve diğer kızıkların adlarının nereden geldiği konusunda bilimsel bir uzlaşma da sağlanabilmiş değildir. Ancak, “Kızık” sözcüğünün, Bursa yöresinde Yörük Türkçe'sinde “derbent” anlamına gelen “kısık” sözcüğünden zamanla dönüşmüş olabileceği de düşünülebilir.
YazıyorduBaşka söylencelerde vardı!
Uludağ'ın etekleri ile vadileri arasında sıkışıp kalan köylere eskiden kızık adı verilirmiş. Diğer kızık köylerindeki köylülerin eskiden Cuma namazı için toplandığı yer imiş burası.. Bu yüzden köyün adına Cumalıkızık denilirmiş o vakitler.
Bir başka söylence de, Osman Bey'in köyün kurulduğu günün cuma günü olması sebebiyle bu köye "Cumalıkızık" adının verilmiş olduğu. Ve köy adını bugünlere değin Cumalkızık olarak almış.

CUMALIKIZIK CAMİİ (sağ alttaki foto.)
Restorasyonda olan Cumalıkızık camisi ahşap revağı ile dikkat çekiciydi. Ahşap direkleri, başlıkları, kemerleri ve kalem işleri ile bezemeli olan caminin merdiven altında da tarihi bir çeşme vardı..

Caminin Kitabesi bulunmadığından yapılış tarihi, hakkında kesin bilgi bulunmamakla birlikte ortalama üç yüz yıl önce yapıldığı anlatılıyor…

Ardından az da olsa üç-beş köylünün meydana kurmuş olduğu pazar tezgahlarını ve sergiledikleri ürünleri inceleyip, tarihi dokusunun hiç bozulmadan günümüze kadar korunabildiği; Osmanlı erken dönemi mimarîsi olan, tarihi evlerin ve daracık taşlı sokakların arasında merakla ve keyifle yürümeye gelmişti sıra… Artık  "Cumalıkızık evleri" ni doya doya seyredebilir ve istediğimiz kareyi rahatlıkla çekebiliriz...


Moloz taş ve ağaçtan yapılmış bazılarında kerpiç ve çamur ile sıvanmış, kafesli  pencereleri veya üst katları cumbalı olan, genelde iki yada üç katlı evleri..


Ana girişinde kulplu ve dövme demirden yapılmış tokmaklı kapılarıyla...sarı, mavi, yeşil, mor renklere boyanmış evlerin, rengarenk çiçeklerin ve sarmaşıklarla bezenmiş doğal görüntüler arasında, kaldırımsız, taş döşeli daracık sokaklarında dolaşırken…


kendi tarihimize de not düşmemek olmazdı!.  Ramazan dolayısı ile sahir zamana göre daha az insan vardı sokaklarda.. Köy bize kalmış gibiydi adeta.. Dağın kokusunu içimize çeke çeke, taşlıklı dar sokaklarında yürürken her taşı, kapıyı, bacayı, çiçeği, böceği... gözümüzün gördüğü tüm detayları şip.şak!.şip şak! fotoğraf karelerinde ölümsüzleştireceğiz diye! biraz orasını, biraz burasını görüntüye alayım derken, eğile, büküle şekilden şekile girerek hatırı sayılı bir sporda yaptık hani .)

Evlerin girişinde yer alan ve - hayat kısmı- denilen bölüm, evin en çok kullanılan yeri oluyormuş .Evin bu alanı pek çok amaçla kullanılmaktaymış. Ardiye, depo, düğün yemeklerinin ve misafirlerinin ağırlanmasına kadar…
Gezerken sokak aralarında, kimi evlerden gelen seslerin ve etrafa yayılan odun ateşinden çıkan dumanların kokusuyla, tatlı telaşların olduğunu!.. o kocaman kanatlı ve demir tokmaklı portal kapıların sahanlığında ve büyük avlularında kara kazanlarda, köyün kadınlarının toplanıp bayramlık reçellerin, pekmezlerin yapıldığına tanıklık ettik… 
 
hele ki bize;  ‘ seferi iseniz eğer, gelin hadi, gelin içeri, yaptıklarımızdan ikram edelim size’ diyen, o güzel insanların misafirperverliği, inceliği çok anlamlıydı.  Haziran ayında yapılan "Ahududu Şenliği" ne yetişemedik ama tadı damağımızda kalan ahududu reçellerinden afiyetle yedik ve giderken satın almayı da ihmal etmedik…

Bir de hiç bu kadar lezzetli dağ çilekleri yediğimi hatırlamıyorum… Köyün meydanında bir anda küçük bir kalabalık oldu! Neden? diye merak edince,  kasa kasa çilekleri köylü satın alıyor… dağlardan toplanmış olan dağ çilekleriymiş meğer!. Biz de, organik dağ çiçeklerinden payımıza düşeni aldık.. Bir çırpıda tezgah nasılda boşalıverdi :) 

Tarihi dokusu nedeniyle sık sık dizi ve film çekimlerine de sahne olmuş Cumalıkızık. Örneğin, Kurtuluş Savaşı'nı anlatan Kurtuluş dizisi, Osmanlı Devleti'nin kuruluşunu anlatan Kuruluş dizisi ve son olarak başrolünü Emrah İpek'in oynadığı Kınalı Kar dizisi de burada çekilmiş.

Ve biz de geceği, işte adını ‘Kınalı Kar’ dizisiyle duyuran, köyün 700 yıllık Konağında - Bulanlar Konağı’nda- geçirdik. Konak bugün, otantik araç gereçlerin sergilendiği bir ortamda, yöresel yiyeceklerin yapıldığı ve aynı zamanda konaklama olarak da faaliyet göstererek köye gelen misafirlere ev sahipliği yapıyor. İki katlı ahşap yapının bahçesinde, üzeri koruklarla dolu asma yapraklarının gölgesinde... bir yanında kadınların yastaç tahtalarında un eleyip hamur açtıkları, antik eşyalarla döşenmiş cumbalı odaların geniş bir verandaya açıldığı, Uludağ’ın vadisine sırtını dayamış ve eskiyi günümüze taşıyabilmiş çok hoş bir mekan… Duvarlarında çekimlerin konakta geçen bölümlerinden kareler vardı… Pidelerin yanında,  buz gibi soğuk, köpük köpük yayık ayranını, bakraç kaplarda içmenin keyfi de bir başkaydı hani.)

CUMALIKIZIK HAMAMI (sol üst köşedeki foto.)
Köyün geçmişine ait eşyaların sergilendiği bir de Etnografya Müzesi varmış ama bakım ve onarım dolayısı ile kapalıydı. Ama kaldığımız Konak bize, dekorasyon olarak sergilenmiş geleneksel araç ve gereçleriyle köyün geçmişine dair ipucu verdiği için müzeyi göremedik diye de pek de fazla üzülmedik doğrusu…

Geçimini bahçecilik ve kadınların aile ekonomisine önemli katkıları olan, el emeği yaptıkları geleneksel ürünlerin kazancı ile sağlıyorlarmış...


Meydanın çok yakınında köyün kurucusu;
Ali Dede'nin mezarı vardı..
Okundu birer Fatiha! Ruhu Şad Olsun!.

Yeni bir güne merhaba derken, 700 yıllık konağından sabahın misss gibi tertemiz havasını ciğerlerimize çekerek uyanmanın keyfi içinde… Ve çok şeyin organik olduğunu leziz  bir köy kahvaltısı ile miğdelerimizi de şenlendirirken; ‘işte budur!’ dediğimiz… Bz. Bulanlar Konak

çeşmelerinden kana kana, dağlardan gelen billur sularından içtim bol bol...
çünkü Cumalıkızık'ın suyunu içen bir daha gelebiliyormuş.)
Cumalkızık’ta, yediğimiz dutların, ahududuların, dağ çileklerinin unutulmaz lezzeti damaklarımızda, kestane ağaçlarının ve çam kokulu ormanlarının içimizi ferahlatan serinliğinde… ve bu tarihi doku içinde yaşayıp giden güleryüzlü, hoş sohbet insanlarıyla anılarımıza yenilerini eklediğimiz Cumalkızık’tan yine gelmek  ümidi ile  sevgiyle ayrılıyoruz…

Esin Bozdemir

Fotoğraflar: izler ve yansımalar

18 yorum:

  1. Ne iyi etmişim de kendi telaşlarımın arasında dar zamana sıkıştırmayıp geniş zamanlara bırakmışım tüm bu güzellikleri. Nikaia' nın ilginç öyküsünü, Çandarlı Halil Paşa' nın (hakkında hiç bir şey bilmiyordum)Osmanlı' ya kattıklarına rağmen saçma, mantıksız şüpheli idam hikâyesini ilgiyle okudum. İznik' i dolaştım, bilgilendim.
    Cumalıkızık köyünün ise her sokağı "gel dolaş," her kapısı "gel gir," her penceresi "otur da dünyayı buradan izle" her çiçeği "gel bizi kokla" dedi. Alıp başımı oralara gitmek istedim.
    Yine müthişti. Ellerinize sağlık, gezip gördüklerinizi böylesine kapsamlı ve incelikli paylaştığınız için yürekten teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Asuman Yelen,
      Öyle çok gezilip göülecek yer var ki!. gönül hep istiyor, ama gezmek, ne zamanı, ne de nakidin olurluğunu istiyor çoğu kez!öncelikle, gönül saatini bekliyor sanırım bu gezginlikler!..bazen her şeyin tam oluyor da! sağlık elvermiyor! ya da başka şeyler!..ama sağlık elverdiğince gönül de hırslardan arınıp daha bir kanaatkar olunca hiç beklenmedik sürprizler de o anların bonusu oluyor!..her yol taşıyla, tozuyla, dikenleriyle de olsa iz sürmeye değiyor...

      Güzel yüreğiniz ve sözleriniz için teşekkür ederim Asuman Hanım...
      Hiç bir şeyi ertelemeden 'yaşamak' hepimiz için olsun...
      Sevgilerimle...

      Sil
  2. Oh ne guzel gezmissiniz sefaniz bol olsun ;)
    Sizin sayenizde bende fotograflardan biraz da olsa memleket hasreti gidermis oldum tabii :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @A-H
      Sevgili 'bir adam ve bir kadın'A-H, ben de sizin uzak diyarlardaki o muhteşem gezilerinizin "hastasıyım" .)keyifle ve ilgiyle paylaşımlarınızı takip ediyorum..teşekkürler...

      Sil
  3. Bayıldım, ne kadar güzel bir yermis. Bende görmeyi çok isterdim. Masalımsı bir köy... Tesekkürler! hemen kaydediyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Mavi,
      Sevgili Mavi sayfama hoşgeldiniz:)
      Güzel bir coğrafyadayız!uzak diyarlardan gelip keyif sürmek kadar her türlü bilimsel araştırmayı yapacak kadar da ilgililer topraklarımızda...tavsiye ederim...ben teşekkür ederim..

      Sil
  4. Resmen içime çektim sanki o temiz havayı,yeşil koktu burnuma. Missler gibi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Buğday Tanesi,
      Metropollerde ve şehirlerde yaşam, yüksek yüksek binalar ve gökdelenler arasında her geçen gün daha da zorlaşıyor.. Ve biz nefes alamayacak hale geliyoruz.. Her tür temizliğe :) ve havaya çok ihtiyacımız var!.

      Sil
  5. Binlerce kez teşekkür sevgili Esin'im..Geçmiş yıllarda gezmeye götürdüğün için..Daha önce de yazdım yorumumda buralar benim çocuk sayılacaım gençliğimin lise çağı öğrenciliğimin geçtiği diyarlar!! 6 ay kadar stajımı yaptığım ve bana, "Öğretmen olabilir" fetvasının (!) verildiği köy burası..
    O ulu çınarın arkasındaki büyük tahta kapılı evde ... hey gidi günler.. aylar.. yıllar ve ASIR!



    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @hasret senfonileri,
      Ben teşekkür ederim Gülsen Hocam..
      Bilesiniz ki sizi adım adım takip ediyorum.) Gençlik yıllarınızın izini sürmekteyim .)

      Ne güzel yerlerde yapmışsınız stajınızı.Siz yıldızlı "Öğretmen olabilir'i" almışsınızdır eminim..O ulu çınar ağaçları kimbilir nelere tanıklık etti!..Zaman su gibi akıp gidiyor...geriye anılar kalıyor sadece...

      Sil
  6. çok guzel o arnavut kaldirimi daracik sokaklar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @beste,
      hem de nasıl..çokça tarih ve elbette bir zamanlar o sokaklara ayak basanlar için de ayrı bir nostalji ...)

      Sil
  7. cennetten bir köşedir burası. şehre yakınlığı da cabası..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Buket,
      Evet şehire çok yakın!.İlk kez gittim ama son derece hoşnut kaldım.)

      Sil
  8. On beş yaşında İznik Gölü'nü çevreleyen dar toprak yolda öğrenmiştim ilk otomobil kullanmasını. İn cin top oynadığı için rahmetli babam öğretmişti...
    Biraz önceki İznik postunuzla yine güzel bir geriye yolculuk yaşayarak dolaştım eski anıları...


    Cumalıkızık ve biraz yukarısında Keles ilçesi ve yaylalarını öylesine çok özlemişim ki, şimdi tekrar bir gezintiye çıktım sizin profesyonel anlatım ve karelerinizle. Bazen duygular sel olup taşar Uludağların zirvelerinden, şu an
    aynı duygularla size sadece teşekkür edebiliyorum Esin hanım.

    Esenlikler dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @MEHMET OSMAN,
      Bu gezi rotamız sizin için de bir anlamda, anılara yolculuk olmuş sanırım.. Nostaljiyi yaşamak güzel.. çoğu kez eskiyi ve bugünü karşılaştırıp, kıyas yapınca insan, belki aynılığı yakalayamıyabiliyor...zamanla her şey değişiyor, hiç bir şey aynı kalmıyor! Ama o yer, geçmişin izleri ve fotoğraflarıyla yeniden hafızalarda canlandığında başka bir duygusallık yaşanıyor.
      Ben teşekkür ederim değerli düşünceleriniz için Mehmet Bey...

      İyi haftalar ve esenlikler dilerim..

      Sil
  9. Son dönem ismini sıklıkla duyduğum bir köydü Cumalıkızık.
    Sanırım bir dizi çevrilmişti orada, o yüzden farkedilmişti ve gündemdeydi adı..

    Ama bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum gerçekten...
    En kısa zamanda gidip görme isteği uyandı şu an bende.

    Fotoğraflar her zamanki gibi muhteşem...
    Ellerine sağlık sevgili Esin...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Evet bu şirin köyde 'Kınalı Kar' dizisi çekilmiş..dizinin adını duymuş ama hiç dizi izleme alışkanlığım olmadığı için seyretmemiştim! O dizi Cumalkızık Köyündeki 700 yıllık konakta çekilmiş..hem konakladık hem de Cumalıkızık'ı sokak sokak gezdik..

      Bir haftasonu tatilini bu sakin köyde değerlendirebilirsin sevgili Zeugma..Değerli yorumun için teşekkür ederim..

      Yeni eğitim yılında iyi çalışmalar dilerim..
      Sevgilerimle...

      Sil