20 Ocak 2013 Pazar

'Yedinci Gün'de kayboldum!


Okuduğum kitapta sayfalar arasında dolanırken öyle derinlere daldım ki!!! Düşler sokağında heyecanla keşiflere çıkarken buldum kendimi!.. kitabın ortalarına doğru ilerlerken, bir an arapsaçına döndü tüm hikâye! Sokak aralarında kayboldum!.. Arı kovanına öyle bir daldım ki, ne yaptıysam bir türlü çıkamadım!.. bilmece çözeceğim derken, biraz da yorgun düştüm, ağırlık çöktü üzerime! çizgilerde değil, kürelerde gezindim durdum... bu nasıl bir hayaldi, nasıl bir gerçeklik!.. ve nasıl bir sonsuzluk!.. Sanki uykuda gibiydim!..
Uykudan uyanıp da, gözümü açtığımda bir de ne göreyim!!! ; “Bir kedim bile yokkk!..anlıyormusun!!”  diye.. hayıflanırken!..  aah!.. yanımda “Kıtmir!”  tuhaf tuhaf bana bakıyor!...  işte o an anladım ki ben,  yüzyıllarrrr öncesine ışınlanmışım!.. 'yolumun buralara düşeceğine hiçç inanmazdım doğrusu!'  :) 'peki diğerlerinize ne oldu !!! ' diyordum ki...
" Sen onları uyanık sanırsın, oysa onlar (derin bir uykuda) uyuşmuşlardır. Biz onları sağ yana ve sol yana çeviriyorduk. Köpekleri de iki kolunu uzatmış yatıyordu. Onları görmüş olsaydın, geri dönüp onlardan kaçardın, onlardan içini korku kaplardı. " 
hııııııı!... Ashab-ıKehf 'e kadar !!!...
nerelere sürüklendim böyle !.. çağlar arasında ışınlandım sonsuzluğa!.. :)


Uzun zamandır okumak isteyip de bir türlü fırsat yaratamadığım ‘Yedinci Gün’ romanını en sonunda bitirebildim!.. Aslında elimde sözlük!!! 'hatmettim' desem yeridir!. Normalde bir kaç gün içinde bitireceğimi düşündüğüm kitap, bir haftalık uzatmaları oynattırdı bana!..Ortalarda biraz kaybolsam da, başı ve sonu keyifliydi hatta finalinde muzipçe tebessüm dahi ettirdi!..
Kitap II. Abdülhamid’in münasebetsiz bir sinek tarafından uyandırılmasıyla başlıyor. Roman kahramanı İhsan Sait’in hayatı Ayastefanos’ta radyo istasyonu vazifesi görmesi için tasarlanmış Ayasofya kadar muazzam devasa bir ahşap binaya sahip olduktan sonra değişir. Oğlu olduğunu iddia eden bir adam çıkar karşısına, sonra güzel bir kadından gelen mektuplarla aklı başından giden İhsan Sait...Sevdiği kadına ulaşmanın yolunu geleceğe seyahat edecek bir hava makinesi -Zeplin- icat etmekte bulur!.. Tarihin bilinmez yollarında gezinirken, icadı yapacağı imalathanenin hemen yanıbaşında kurulan hava mektebinde, Balkan Savaşı bozgunu müttefikimiz Almanların hava mektebinin yönetimini ele geçirmeleri ile İhsan Sait harekete geçer.. Müthiş bir planı vardır İhsan Sait’in, devasa aleti uçuracak, göklere yükselecek ve donmuş bedeniyle gelecekte dirilmeyi bekleyecektir!
Yazar, kutsal kitaplara ve ”Baba, Oğul ve Hayalet” bölümünde ise Hıristiyanlığın yaratılış efsanelerine  göndermeler yapıyor. “Hayalet” adlı son bölümde ise bir hayalet çıkıyor karşımıza!. 1930’lu yıllara gelerek; İdris Amil Zula isimli yetenek fukarası bir yazar etrafında gelişen hikâye, insanı hayretler içinde bırakan olaylarla son buluyor.

Kitapta, her ‘Amil Zula’ ismi geçtiğinde, yazar sanki Natüralizm'in öncülerinden olan Emile Zola’dan bahsediyor gibi geldi bana!.. Ama ben yine de çok da fazla derinlere inmeye gerek duymadan yazarın hayal gücüne ve usta kurgulama becerisine şapka çıkarıp!.. dünya, tarih, varlık, hiç’lik, zaman, bilim, din ve benzeri felsefi meseleler hakkında başkaca  anlamlar yüklemek istemedim doğrusu...
Yazar, kurduğu engin hayal dünyası içinde, gerçek hayatla ve dünya görüşü  ile gözlemlerini, başka anlatılarla harmanladığı bu kitabında, romanın her türünü; tarih, felsefe, bilim, kurgu, savaş, underground, macera, korku, mizah, cinayet, gerilim ve birazcık da  aşk’a yer vererek türler arasında ama en çok da mizahı kullanarak hem eğlendiriyor hem de eğlendirirken eleştiri oklarını hikâye boyunca hep sürdürüyor. Hem içinden geçen çağlara; İttihatçı’ya, şeriatçısına, alimine, çarıklısına, Osmanlıya, Cumhuriyete, köylüsüne, kentlisine önüne çıkan  herkese ve hem de kendisine!.. hicvetmeden duramıyor!..
Bu tarihi yolculukta yazar; 19. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın ortalarına, Osmanlılar’dan Cumhuriyet’e uzanan çok sayıda hikâyeyi sanki o, yy.larda yaşamışçasına başarı ile kurguladığı  mekanları, giysileri tüm renkleri  ve sesleriyle öylesine sevimli bir dilde anlatmış ki!.. bilmediğim pek çok Osmanlıca kelimeyi hiç üşenmeden, açıp int.te baktım ‘acaba bu da neymiş!.’. diyerek!.. okudum.. hikâyeler arasında birazcık dağılsam da nihayetinde ‘bitirmeliyim kitabı!’ diyerek son bir hamle ile nihayete erdim çok şükür!..
Gerçeklikten ziyade tarihselliğin içinde tarihin kendisinde bıraktığı izleri, nev-i  şahsına münhasır bir hayal gücü ile kelimeler ve imgeler arasında köşe kapmaca oynarcasına okuyucuyu şaşırtan yazarın, sihirli ve gizemli hikâyelerinin sırrını çözeceğim derken oradan oraya sürüklendim  Bu nasıl bir dildir ve nasıl bir kurgudur!.. alışık olmadığım bambaşka bir dünyanın kapısından girip, büyüleyici ortamların ihtişamına kapılarak, bilinen zamanların hiç bilmediğim anlarına doğru yolculuk ettim!.. Kolay değil hiç yaşamadığınız bir zamanı ve mekânı böylesine tasvir edebilmek!..Eskidiğini zannettiğim(iz)  kelimeler, deyimler, deyişler yeniden hayat bulmuş Anar’ın kaleminde!..
İhsan Oktay Anar’ın diğer kitaplarını okumuş iseniz tarzına da vakıfsınız demektir.. bu sefer biraz ağır geldi roman bana..yani uzadı da uzadı hikâyeler!.. yorgun düştüm kurguları ekleyeceğim derken!.kimilerini askıda bıraktım bu yüzden!.. öyle ki yazar, sanki İhsan Sait üzerinden –özeleştiri yapmış !-  son paragrafta bakın neler demiş;

(...) “bu dünyada olup bitenleri bir bir yedi kişiye yazdırdı. Yazdırırken, muhterisleri de düşündü ve bu kitabındaki  kusurları,  rastlayınca sevinip tatmin olsunlar diye onlara sadaka olarak verdi.  Allah kabul etsin. O, bütün rızklara kefildir, umulur ki doyarlar.” (...) “Artık yoruldum ve yarın dinleneceğim, siz de öyle yapın.”  
meğer karşılıklı yorulmuşuz biz ;))
Ve böylece yazar  gülümseten finalinde;  kahramanımız ‘Ali İhsan’  İnsan-ı Kamil’e erince kendisini de affettiriyor bize .) ‘ 7. Gün’’ ü  okuyunca dimağım açıldı iyice! Yazarımızın emeğine sağlık diyorum...

Esin Bozdemir


17 yorum:

  1. Esmir, muhtesem yorumlamissin..
    Kitap cikar cikmaz, büyük bir heyecanla aldim..ama gel gör ki ben de yoruldum, ve belki de tam zamani degildi, bir sekilde yarida kaldi, zaten masada bekleyen diger kitaplar, itisip kakisip öne gecmeye calisiyorlardi, sirayi kaptirdi..Ama senin bu güzel yorumlamandan sonra, yeniden o istek kabardi icimde, hadi gidip bir daha basliyim ben ona ..:) sevgiler sana.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Melange,

      Sevgili Melange, Anat'ın daha önceden kaleme aldığı birkaç kitabını okumuştum..yani dilini tahmin ediyordum!..fakat bu sefer kurguyu toparlamak da zorlandım!..ta ki, kitapta yarıyı geçtikten sonra hikayeler biraz daha şekillendi kafamda!..geçmişle günümüz arasında hicvedilecek konuları, anları... biraz mizah biraz da fantastik ve uçuk abzurdluklerle sevimli kılarak, okuyucu da ister istemez değişik göndermelerin içine çekiyor!..her ne kadar yazar, kahramanın ağzından; "Derinlik satıhtakiler için bir mânâ taşır" dese de!.. her şey boş ve her şey yalan mı!! o zaman bu fani dünyada!!! :)) değişik bir tarz ve değişik bir yorum algısı yaşadım diyebilirim Yedinci Gün'de!..

      ha gayret bir hamle daha sevgili Melange!..sizin yorumunuzu da merakla bekliyor olacağım!..sevgilerimle...

      Sil
  2. Bu yazar blog arkadaşlarımızdan birinin yakın arkadaşı.
    Kendisine ve birlikte çektirdikleri fotoğraflara zaman zaman yer veriyor blogunda. Tarzı ilgimi çekiyordu. Henüz hiçbir kitabını okumadım. Aklımın bir köşesine yazmıştım, tesadüfe bak :)
    Senin bu postunla gizemli bir yolculuğa çıkıp sonsuzlukta kaybolma isteğim hız kazandı sevgili Esinciğim...
    Anlatımın bir hayli etkileyici oldu benim için..

    Teşekkürler, sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,

      Anat, kendine has tarzı ve uslubu olan bir yazar..kitapları da hayata, evrene, geçmiş ve geleceğe ve bugüne bambaşka bir açıdan her şeye ters/köşeden bakarak sıradışı bir algılama yaşatıyor okuyucu da! tıpkı Borges gibi!..

      “Evren ya da zaman denen açıklanamaz olaylar dizisinden oluşan” Dünya, Borges’e göre, her şeyin ve herkesin, yani şifrelerin giderek birbirine dönüştüğü bir oyuna benzer. Bu şifreler oyunların hem anahtarı hem de kilidi olabilir. 'Amat' da tıpkı 'Borges' gibi, yapıtlarıyla bizi bu oyuna davet ediyor.

      Kitapdaki kurgulama tekniği ve dili;bloğunda, daha önce kaleme aldığın 2 bölümlük "Değişim" yazı disinden anladığım kadarı ile 'Yedinci Gün' ve Anat'ın diğer kitapları senin de ilgini çekecektir eminim sevgili Zeugmacığım..

      Ben teşekkür eder, iyi çalışmalar ve iyi haftalar dilerim...Sevgilerimle...

      Sil
  3. Evde okunacaklar listemde kendisi:) Aldım ama sıra gelmedi henüz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @sezer eser perker,
      Sevgili Sezer, tıpkı benim gibi!!!:)) sen de bu yıl çizmektesin:))
      Kara kalem çalışmalarını (özellikle konturlerdeki ince ayarı, belirginliği ve de derinliği) çok beğendim!..Kitabı okuduğunda belki hayali bir figür yaratır ve çizersin kim bilir:))

      Sil
  4. Bu yazarı vitrinlerden tanıyorum. Henüz hiçbir kitabını okumadım. anlaşılan tarzı biraz yadırgatıcı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Mehmet Bilgehan Merki,
      Eğer ki Borges'in tarzı ilginizi çekiyor ise!! Amat'ın kitaplarını da ilginç bulabilirsiniz..'Suskunlar' ve 'Amat' kurgusal anlamda bu kadar girift değil di!..özellikle 'Suskunlar' ı daha çok beğenmiştim diyebilirim. Bir de sizin pencerenizden yorumunuzu merak ediyorum..

      Sil
    2. Önmeli!!
      Düzeltme yapmak istiyorum!!!
      "Amat'ın kitaplarını...(..) "devam eden yanıt cümlemde 'Amat' değil Yazarın soyismi 'Anar' olacaktı!..(İHSAN OKTAY ANAR) Yazar'ın "Amat" isimli kitabın adını yazmışım yanlışlıkla...

      Sil
  5. Esincim, ben de düşündürücü kitapları severim. Zor biter. Seni yorar ama bilgiye, bilgeliğe giden yol düşünce ve düşünmeden geçmez mi? Keşke yetkinleşmek bir sihir çubuğu ile olabilseydi. Ama her cümle sana farklı bir bakış açısı yakalatır, dibinde yaşadığın kuyunun gökyüzüne bakan çapını genişletir. Böyle kitaplara ihtiyacımız var. Tabii yorulmayada. Hiç bir değer (gerçek değer) yorulmadan elde edilemez. Bunun tersini söyleyen mış gibi yapanlar, bir maske seçip takanlar sonra da ahkam kesenler değilmidir. Kalemine sağlık. Biraz dinlen. Yenileri seni bekliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Defne Soysal,
      Görüşlerine tamamen katılıyorum sevgili Defnecim..Bilgiye, bilgeliğe giden yol düşünceden geçiyor elbette!..Ve gerçek değerler yorulmadan elde edilmiyor!..Sanatçı büyük emekler vererek ortaya böyle bir eser koymuş ise, okuyucu da ilmek ilmek dokunmuş o eseri aynı özenle ve sabırla okumalıdır!.En sonunda parçalar eklendiğinde buz dağının görünmeyen kısmına erişmek ve o şifreleri çözmek nasıl da ufkunu geliştirir insanın!..Okumak istediklerim kadar hayata geçirmek için sabırsızlandığım bir dolu projem var:)sanatın dalları arasında gezinmek ayrı bir heyecan... yeniler, yenilikler; yeniler insanı!..sevgilerimle defneciğim...

      Sil
  6. Ne kadar güzel anlatmışsın yahu , insanın okuyası geliyor :)
    Sen iyi bir yazarsın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @safransarı,
      Benim gibi okumayı çok seven ve okuduğunu, gezdiğini, yediğini içtiğini, gördüğünü içten ve kaygısız ama ciddiye alarak yazan -yazmaya çalışanların- daha objektif değerlendirmelerde bulunduklarına inanıyorum...Bu değerli sanatçıların üretimlerini okudukça ne çok eksiğimiz olduğunu görüyor ve aynı zamanda yepyeni şeyler öğreniyoruz.. değerli düşüncelerin için teşekkür ederim sevgili safransarı..ama daha çoook fırın ekmek yemem gerekiyor!!benim ‘yazarım!’ diyebilmem için!.. bu yüzden, daha da çok okumaya, araştırmaya ve öğrenmeye devam diyorum...

      esenlikler ve iyi haftasonları dilerim...

      Sil
  7. Sevgili Adaşım,

    İhsan Oktay Anar çok sever biri olarak üzerimdeki yükü hafiflettin desem yalan olmaz :)

    İtiraf ediyorum ki ben de son kitabında hız tümseğine takılanlardanım.Yazarın bütün kitaplarını ilk günden alıp iki günde -elimde kağıt kalem notlar alarak- okuduğum halde son kitabını bir türlü bitiremedim.Bunu kafamın karışıklığı ve yorgunluğuma vermiştim.Uzun İhsan'ın peşi sıra yollara düşüp dehlizlerden geçip onun hayal dünyasına takılmak beni çok keyiflendirirken yedinci günün akışına bırakamadım kendimi :(

    Senden aldığım ara gazla ilk fırsatta bitireceğim inşallah :)

    Bu arada okuduğun kitabı yorumlama şekline bayıldım.Bu posttan sonra ben dahil bir sürü kişinin elinde Yedinci Gün olacak.O yüzden okuduğun kitapları daha fazla paylaşmalısın bizimle :)

    Sevgilerimle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @İzDüŞümLer,
      Sevgili izdüşümüm (adaşım!!) sanırım adaşlık konusunda karşılıklı; nursen /esin!!? adlar yerine sadece ses benzerlikleriyle ama gönülden yakındaşlıkla adaş olduk biz:)

      '7. Gün''ün akışına bir kez daha bırak bakalım kendini:) rüzgâr seni nerelere sürükleyecek! bir de izdüşümün penceresinden yansıyanlar nasıl olacak! bunları da senin kaleminden okumak benim için keyifli ve ilginç olacak...

      Aslında çok değişik kaynaklardan ve türlerden;roman-inceleme-araştırma-arkeoloji-tarih vb.. kitaplar, dergiler okuyorum..ama okuduklarımın çok azını paylaşıyorum...çünkü o kadar çok -projem- var ki :) paylaşmak istediğim...sıra gelemiyor!..bir dolu fotoğraf, bir dolu birikmiş anılar, geziler..vesaireler :)) ve yeni öğrendiklerim, yepyeni heyecanlar:))zaman yettiğince paylaşmak dileklerimle...

      iyi haftasonları dilerim izdüşümüm..
      sevgilerimle.

      Sil
  8. Konusu oldukça enteresan.
    Düşündürücü,zihin zorlayıcı anlatımları severim.
    Ve hayal gücünün sonsuzluğunu..
    İhsan Oktay Anar,okumadığım bir yazar.
    Ancak yorumunla, ilgi çekici bir hal alıp,
    merak uyandırdı bende.

    Herzaman güzel olan,
    bilgilendiren paylaşımların için
    çok teşekkürler Sevgili Esin:-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @destiny,
      Yeni dünya algısında dayatılan 'kolaycılık' akımına ve hız çağının süratli ritmine hepimiz takıldık!..takılmak istemiyorsan ve bildiğin doğrularda yol almak istiyorsan; daha fazla emek ve zaman harcaman gerekiyor!..bu kitap sabırla ilmek ilmek dokunmuş bir kilim gibi!..yazar titizlikle kurgulamış, araştırmış ve yazmış!..okuyucu -medyatik pazarlama stratejileri içinde- köpük misali kolay okunup anlaşılan kitapları okumaya ve bu mantalitede bir yaşam algısına alıştırılmaya çalışılıyor artık!. 'Sığ' oysa bu kitap sabırla zor olanı okuyup, bitirdiğinde bambaşka derinlik ve bakış açılarına perde aralattıran türden!.zor olan şeylerin kazanımı çok daha başkadır!..

      Değerli düşüncelerin için teşekkür ederim...Sevgilerimle ve iyi haftasonları dilerim destinyciğim...

      Sil