Muhteşem koylarıyla 'Saklı Cennet' Kapıdağ
Yarımadası, doğayla başbaşa ve sakin bir tatil arayışı içinde olanlar için
önerebileceğim harika bir seçenek. Özellikle İstanbul'da, Bursa'da,
Eskişehir'de ve Trakya'da yaşayanlar için, yeni yapılan ücretli otobanlar ve
İDO seferleriyle de Erdek'e, iki üç saatte ulaşabileceğiniz ve zamandan
tasarruf edebileceğiniz bir mesafededir. Kapıdağ Yarımadası'nın en gözde ve en
bilinen sahil kenti ise 'Marmara'nın incisi Erdek'tir. Balıkesir'in liman kenti
Bandırma da, Marmara Denizi'nin, Karadeniz'e ve Ege'ye açılan bir kapısıdır,
gece gündüz durmaksızın işleyen bir deniz trafiğine sahiptir. Bu yüzden renkli
ve dinamik bir ilçedir Bandırma.
Daha önce Kapıdağ Yarımadası'nı
detaylı bir şekilde tanıtımını yapmıştım. (bkz) Malüm, gençliğim Bandırma'da
geçti. Bu yüzden Bandırma ve çevresini iyi bilir, Kapıdağ Yarımadası ve
koylarını da baba ocağına gittiğimde sık sık gezer; yeni yerler, yeni mekânlar
nelerdir? derken... şöyle bir dağ esintisini içime çeker, kendimi
yenileyerek dönerim yuvama. En son ziyaretimizi de yakın bir tarihte gerçekleştirdik.
15 Temmuz'un resmi tatil ilan edilmesiyle, pazartesiyi de içine alan üç günlük
hafta sonu kaçamağımız, İstanbul'un kaos ortamından kısa bir süreliğine de olsa
bizi uzak tuttu, bünyemize iyi geldi. Hoş bu yaz bana güzel gözüktü. Ondan önce
de anne-kız Marmara Adası'nda; güneş, deniz, kum üçlemesinden oluşan
harika bir deniz tatilim oldu. İg'de takip edenler görsel paylaşımlarımdan
aşina olsalar da, tabi bilehare blogumda da, Marmara Adası'na yer vereceğim.
Ama önce sıcağı sıcağına bir Kapıdağ güzellemesini anlatmalıyım size zira
Kapıdağ'da çok ilginç bir tesis keşfettik.
Dantel gibi koylarıyla doğanın
şaheserler yarattığı bir coğrafyada, bir yanda yeşilin her tonunu içinde
barındıran bir orman dokusu, bir yanda pırıl pırıl bir denizin koynunda,
Kapıdağ Yarımadası'nın bir yarısını dolaşmak üzere sabahın erken saatlerinde,
vakitlice yola koyulduk. Bir sonra ki gün, meteorolojiye göre; hava yağışlı
olacaktı! bu yüzden zaman kaybetmeden planımızı hayata geçirdik.
Önce Tatlısu Köyü'nde geleneksel
kahvaltımızı yaptık. Geleneksel diyorum, çünkü böyle bir kahvaltı keyfini, ne
mümkün başka bir yerde bulabilmeniz!. Nedenine gelince? kahvaltılıklarınızı
yanınızda getirebiliyorsunuz ama getirmeseniz de sorun değil, zira köyde
Tatarların maharetli ellerinden açılmış hamurlarla yapılan bir çibörekleri var
ki! Ah ah!.. yemede yanında yat misali!. ya da köyün taş fırınından çıkan
baston simitler ve köy kadınların yaptığı poğoçalar, börekler nefistir. Ayrıca
kahvaltı yaptığımız bu yerde de yine tost ve sandviç türü atıştırmalıklar da
bulunuyor.
Biz de yola çıkmadan önce,
kahvaltı malzemelerimizi piknik sepetimize koyduk. Mevsimlerden yaz nasılsa;
domatesler, salatalıklar bol, zeytin desen, diyarındasın, kelle peyniriydi,
loruydu derken... Allah ne verdiğse hazırladık kahvaltılıklarımızı, maksat
denize sıfır salaş ortamda maailece kahvaltı yapmak! Hele yan masaların
birbirine göz hakkı muhabbetiyle (ev reçelleri, yaprak sarmaları, kekler,
çörekler...) ikramları yok mu! o anlar günün bonusudur ve en keyiflisi. Bu
ortamda, 80'li yılların ruhunu yaşarsın adeta :) Bu yüzden Bandırmaya ne zaman
gitsem, hemen her seferinde Tatlısu Köyü'ne uğramadan edemem. Genel olarak
karbonhidratlı gıdaları tüketmiyoruz artık, ama ben, hepi topu koskoca bir
yılda, 2-3 gün de olsa, yaptığım diyete küçük bir ara verir, ucundan kıyısından
da olsa bu leziz nimetlerin tadına bakarım. Tadımlık da olsa bu hoşluğu
yaşamaktan alıkoyamam kendimi. Ama ölçüyü asla kaçırmam. Ayrıca,
annemin lezzetli yemeklerini; dolmalarını, karnıyarıklarını afiyetle, severek
hüpletirim. Yoksa annemin hatırı kalır. Ne annemi, ne de kendimi üzmek istemem.
Velhasıl önce kahvaltımızı
yaptık, ardından püfür püfür esen çınarların altında, denize karşı keyif
çaylarımızı şükranla yudumladık. Tabii burada bir hatırlatmada bulunayım,
Tatlısu Köyü'nde oturduğunuz çay bahçesinde birer masa tahsis ederken
kendinize, her ne kadar kahvaltıyı yanınızda getirseniz de, içecekleri mutlaka
işletmeden alıyorsunuz. Güleryüzle hizmet veren işletmede kendinizi ev
ortamındaymış gibi hissediyorsunuz, daha ne olsun. Eksik olmasınlar ve bu
geleneksel havayı hep yaşatsınlar diyelim, dileyelim. Tabi ki işletmenin
hizmetinde olup, daha lüks arayanlar için de elbette kahvaltı veren başka
mekânlar da var. Herkesin tercihine kalmış.
Kahvaltıyla birlikte, Tatlısu'da,
bir iki saat vakit geçirdikten sonra yeniden yola koyuluyoruz. Çünkü günün 2.
planında Kapıdağ'da görmek istediğimiz bir yer daha var. Burası hem bir mesire
yeri, hem de bir Alabalık Tesisi. Önceden yaptığımız bir araştırmayla -ki o
bölgeyi en iyi yöre halkı bilir - Bizim de referans aldığımız kişi,
annemin komşularından; gençliği Şahinburgaz'da geçmiş olan bir hanımdı. Demem o
ki, kaynak güvenilir yerdendi. Yine de her şeye rağmen yola çıkmışsan eğer,
olası durumları da göze alacaksın demektir. Zira Kapıdağ Yarımadası'nın dantel
gibi koyları güzeldir ama bir o kadar da yol virajlıdır. Ancak panik yok, çünkü
2017'de yolların asfaltlanmış olduğunu öğrenince yüreğimize su serpiliyor
hemen. Aslında yüreğine su serpilen ben oluyorum burada, çünkü eşimin hiç öyle
bir kaygısı olmaz, o zorlu coğrafyaları, yüksek kayalıkları, dağların
doruklarını iyi bilir! Bu yüzden gözü pektir. Ben deniz kızı eftelya diyeceğim
ama onda da!.. neyse daha fazla eşelemeyeyim :)) sonuçta, hem ağlarım hem giderim
hesabı, ruhum macerayı sever yine de :)) Neyse efendim ben yol seyrimizi
anlatmaya devam edeyim.
Ve, Tatlısu'dan hareketle Kapıdağ
Yarımadası'nı kıyı şeridi üzerinden (Kapıdağ'ın diğer yakasındaki koylara
nazaren çok da keskin olmayan virajlı yollardan...) geçerek Şahinburgaz Beldesi'ne
ulaşıyoruz. Beldeye vardığımızda da, Şahinburgaz'lı küçük bir çocuğun harika yol
tarifiyle; "buradan sonra 3 koy daha geçince, kıyıdan orman yoluna
sapacaksınız" sözleriyle, hiç zorlanmadan, yönümüzü buluyoruz. Çünkü yöre
halkının bildiği ama hiçbir koyun adının herhangi bir tabelada yazılı
olmadığını göz önünde bulundurursak, en pratik tarif böyle sayısal
olacaktır. Ama ben size sırasıyla önünden geçtiğimiz bu koyların adını
söyleyeyim yine de. *Draça, *Küçük Kakıskala, *Büyük Kakıskala'dır. Doğanın
iğne oyası gibi işlediği, yeşil ve mavinin iç içe geçtiği harika yol seyrimizin
ardından....
'Saklı Cennet Kapıdağ Alabalık
Üretim Tesisleri' yazılı levhayı görür görmez, sapaktan ormana doğru toprak bir
yola giriyoruz. Bir gün önce Kapıdağ Yarımadası'nda sağnak bir yağış vardı, bu
yüzden toza karışmadan ve henüz daha güneş alev alev yakmadan, bize kucağını
açan yemyeşil ormanın içinde, efil efil ilerleriyoruz.
Doğanın kucağındayız...
ağaçların aralarından sızan güneş huzmeleri, dantel perdeler gibi yayılmış tüm
ortama. Endemik bitkilerin kokusu, içimize çektiğimiz tertemiz hava resmen
başımızı döndürüyor o dakikalarda. Rahibeler Deresi ise bize usul usul refakat
ediyor, bir de farklı tonlarıyla bize 'hoşgeldiniz' diyen kuşlare ne demeli!.
Masmavi, billur bir denizi ardımızda bırakırken, şimdi bakir bir ormanda,
cennet bir vahanın içindeyiz.
***
***
Dere kenarında aileleriyle piknik
yapanları, aralarda bize göz kırpar gibi salına salına gezinen sarı
kızları da görüyoruz. Toprak yol, bir noktada ikiye ayrılıyor. "Acaba
hangisine sapmalıyız, ilerlemeli miyiz ? yoksa!?." derken, imdadımıza,
Atatürk portreli Türk bayraklarının asılı olduğu ağaçlar yetişiveriyor. Bundan
âlâ iz sürmek var mı!. Bir iki dakika sonra da işletmenin olduğu alana
ulaşıyoruz.
Aracımızla Alabalık Üretim
Tesisi'nin bulunduğu yere varır varmaz, güler yüzüyle mekanın işletmecisi Kemal
Bey karşılıyor bizi, biraz ötesinde başka bir adam da yağışlı geçen bir gecenin
ardından, doğaldır ki biraz dağılmış olan bu tesisi, derleyip toparlamakla, kuru
yaprakları süpürmekle falan meşgul, o da başıyla hoş geldiniz diyerek
selamlıyor bizi. Kedi ve köpekler de peşi sıra bize eşlik ediyor. Nereye
otursak acaba? diye-dururken…bir anda gözlerimiz nereye bakacağını şaşırıyor.
Çünkü etrafımızda dikkatimizi çeken o kadar çok enteresan objeler ve birbirinden ilginç tasarımlar
görüyoruz ki!.
Sanki burası birer geri dönüşüm merkezi olmuş gibi!. atılacak yada atıl durumda olan ne kadar araç gereç, eşya varsa Kemal Bey’in elinde hepsi yeniden bir hayat bulmuş sanki!. Kemal Bey, her bir objeye kâh sanatsal, kâh dahiyane, kâh komik de olsa ince bir ruh katmış.
***
Sanki burası birer geri dönüşüm merkezi olmuş gibi!. atılacak yada atıl durumda olan ne kadar araç gereç, eşya varsa Kemal Bey’in elinde hepsi yeniden bir hayat bulmuş sanki!. Kemal Bey, her bir objeye kâh sanatsal, kâh dahiyane, kâh komik de olsa ince bir ruh katmış.
Bu arada öğreniyoruz ki, Kemal Bey’in asıl mesleği Makine Mühendisliği imiş. Bu yörede doğup büyümüş, Makina Mühendisliği görevinin dışında, yaklaşık 20 küsur yıldır da bu mekanı işletmekteymiş. Zira gördüğümüz bu değirmen ve daha pek çok şey bir akıl işi.
***
Gördüğümüz bu ilginç objelerin ve tasarımların hatta biraz da sınırları zorlayan oluşumların ardında da başka bir hikâye -bir dram- var aslında! Ama henüz bu bağlantıyı o dakikalarda kurabilmiş değilim.
Kemal Bey, soldaki küçük evin çatısındaki 'Meryem Ana' kabartmalı 'Melekli Ev'i işaret ediyor
sonra da sağdaki evin çatısında ki leylekleri gösteriyor bize. Organik eriklerden ikram ediyor, hatta arzu edersek toplayabileceğini söylüyor... Gönlü zengin ve konuksever bir insan Kemal Bey.
***
Küçük bir gezinin ardından hangi masaya oturacağımıza karar verip, toprak kaplarda pişen alabalık siparişlerimizi veriyoruz. Yanımızda bir su arkı, uzaklarda yine Kemal Bey’in tasarımı bir değirmen. Orman dokusu içinde, bir yanda değirmenden gelen suyun sesi, bir yanda kuş cıvıltıları.
Veee nefis Alabaklarımız geliyor.
Yanında da çoban salatamız ve bir de buz gibi dağlardan gelen, tatlı suyumuz. Çömlekte pişen alabalıklarımızda enfes bir
tat, leziz mi leziz. Huzur duyulası anlar!
İnsan, doğanın bir parçası, bu yüzden ruhumuzun da, bedenimizin de hiç boşuna değil, doğanın içindeyken kuş gibi hafiflemesi, ferahlaması. Çekebildiğimiz kadar çekiyoruz içimize, bu pırıl pırıl dağ havasını. Kapıdağ’ın yeşilliğini, ferahlığını, tertemiz havasını iliklerimize kadar hissediyoruz. Hatta çok da alışık değiliz bu kadar temiz havaya, hafiften bir baş dönmesi dahi yaşıyorum o anlarda.
İnsan, doğanın bir parçası, bu yüzden ruhumuzun da, bedenimizin de hiç boşuna değil, doğanın içindeyken kuş gibi hafiflemesi, ferahlaması. Çekebildiğimiz kadar çekiyoruz içimize, bu pırıl pırıl dağ havasını. Kapıdağ’ın yeşilliğini, ferahlığını, tertemiz havasını iliklerimize kadar hissediyoruz. Hatta çok da alışık değiliz bu kadar temiz havaya, hafiften bir baş dönmesi dahi yaşıyorum o anlarda.
Misss gibi havayı koklarken… Kemal
Bey, bir demlik çaydanlıkla masamıza gelerek, daha da şenlendiriyor midemizi.
Dört köşe olmuştuk keyiften ama şimdi resmen beş köşeli oluveriyoruz bir anda J) Tok karna da nasıl
iyi gidiyor tavşan kanı çaylar. Uzun zamandır böylesine güzel demli bir çay içmemiş
olduğumu fark ediyorum o an. Bunda Kapıdağ’ın tatlısuyu’nun da bir payı vardır
elbette ama en çok da miss gibi bu orman havası, keyfimizi de, ağız tadımızı da
katbekat perçinliyor.
Alabalıklarımızı yedik, üzerine
tavşan kanı çayımızı da içtikten sonra artık gitme vaktidir. Yolcudur abbas
diyoruz. Çünkü bir de dönüş yolumuz var. Ne de olsa virajlı yollar, hava
kararmadan, yağmura yakalanmadan yola koyulmalıyız bir an önce. Ama hemen gidemiyoruz. Çünkü asıl sürpriz
şimdi başlayacak bize. Giderayak göreceğimiz manzara bizi daha da şaşırtacak.
Kemal Bey bizi geçirirken,
bendenizin meraklı gözlerle çevreye bakındığını görünce;“ kışın
kullanılan kapalı mekanımızı da görmek isterseniz?! ‘buyrun içeriye!’ “ diyor.
***
İçeri adım atar atmaz ne yana bakacağımızı şaşırıyoruz.
Duvarlarda enteresan objeler, eşyalar, ortada bir havuz. Dantel örtüler, antik gereçler, evde yok yok!. ama her biri Kemal Bey’in elinde başka bir şeye
dönüşmüş!. ağaç dalları ve sarmaşıklar pencerelerden içeriye dolanmış, Artık burası doğayla sarmaş dolaş olmuş bir yaşam alanı! bir
müzayede yeri mi? bir değişim/dönüşüm atölyesi mi?! Biraz otantik, biraz
uçuk, kaçık!… ama kesinlikle sıradışı bir mekân olmuş burası!..
Yazarken de bu mekâna ne isim vereceğimi bilemedim doğrusu. Çünkü bu açık pencerelerden kesin her çeşit canlı içeri girebilir. Nitekim dışarıda daha korunaklı bir iki yapı gözümüze çarpıyor. Tahminimce burası Kemal Bey'in tasarım alanı. Bu arada Kemal Bey, mekanı bize gezdirirken aynı zamanda öğreniyoruz ki, birkaç yıl önce de eşini kaybetmiş. Anlattığı başka hikâyeleri de buna ekleyince anlıyoruz ki, burası Kemal Bey’in hayata tutunmak için bir nedeni olmuş.
***
Yazarken de bu mekâna ne isim vereceğimi bilemedim doğrusu. Çünkü bu açık pencerelerden kesin her çeşit canlı içeri girebilir. Nitekim dışarıda daha korunaklı bir iki yapı gözümüze çarpıyor. Tahminimce burası Kemal Bey'in tasarım alanı. Bu arada Kemal Bey, mekanı bize gezdirirken aynı zamanda öğreniyoruz ki, birkaç yıl önce de eşini kaybetmiş. Anlattığı başka hikâyeleri de buna ekleyince anlıyoruz ki, burası Kemal Bey’in hayata tutunmak için bir nedeni olmuş.
Kemal Bey bizi uğurlarken,
bahçesinde her rengini gördüğümüz ve benim çok sevdiğim ortanca çiçeklerden
birkaç sap -ekmem için- hediye ediyor bana. Zarif davranışı, güler yüzlü
hizmeti ve gösterdiği konukseverliği için Kemal Bey’e teşekkür ederek
ayrılıyoruz Alabalık Tesisi'nden.
Dönüş yolumuzu bu defa kıyı
şeridi yerine -Turan Köy’den Ocaklar’a uzanan- Kapıdağ’ın orman yolu üzerinden
yapıyoruz. Tabi ki eve varır varmaz ilk işim, ortancaları bahçeye ekmek oluyor.
***
***
Denize nazır harika bir kahvaltıyla Tatlısu'dan başlayıp, pastoral görüntüler eşliğinde Kapıdağ Yarımadası'nın bir yarısını dolaştığımız ve yemyeşil bir orman içinde tadı damağımızda kalan alabalıklarla midemizi şenlendirirken bir dolu hikayeyle ayrıldığımız ve anılar kervanımıza bir yenisini daha eklediğimiz ilginç bir gün oluyor bizim için.
Sevgili dostlarım, siz de Kapıdağ
Yarımadası’na geldiğinizde bu sıradışı Alabalık Tesisi’ne uğramadan Kemal
Bey’in leziz Alabalıklarından tatmadan buralardan geçmeyiniz.
Güzel bir hafta sonu dileklerimle.. ✿☀✿
Esin Bozdemir
Güzel bir hafta sonu dileklerimle.. ✿☀✿
Esin Bozdemir
En çok vazolu pencere önü ve onun bir altındaki fotoğrafta görülen pencere önüne bayıldım :)
YanıtlaSilYollar asfaltlanmış mı? On sene önce gittiğimizde biz de bayağı macera atlatmıştık orada. Bir yerde kalacağız herhalde demiştim artık :)
Gidilecek görülecek ne çok yer var. Evde hiç oturmamak mı lâzım, ne :)
@Handan,
SilO vazolu pencere önü fotoğrafı ben de çok beğeniyorum hatta bir resmini yapsam fena olmaz :)
Yollar asfaltlanmış ve biraz da genişletilmiş, bu yüzden eskisi kadar zorlu değil. Ama yine de özellikle sürücünün güzel manzaraya dalıp kontrolü elden bırakmaması ve çok dikkatli olmak lâzım! Ulaşımı kolay olsaydı bu kadar bakir kalamazdı zaten.
Evet, gezmek güzel şey Handan:) Hayat kısa, bu yüzden her seferinde farklı yerleri keşfetmek lâzım. Gezip, gezip..sonra; özlemle "evim, evim benim güzel evim!" modunda ev atmosferinde demlenip ;) dinlenmeli, gezdiğimiz yerleri sindirmeli...sonra yine yeniden havalandırmalı ruhları...benim mottom bu!.. :)) sevgilerimle ☀☯☀
Fotoğraflara bakınca gidesim geldi şimdi. Bir tatil ayarlamak lazım:)
YanıtlaSil@Ebemkuşağı,
SilHeves gelmişken hemen harekete geçmelisin o zaman :)
Ne güzel yerler! Erdek tarafına gitmeyeli çok uzun oldu. Doğrusu hiç aklımda olmayan bir bölge. Araştırsak daha neler çıkacak kim bilir:)
YanıtlaSil@Mutlu Eller,
SilHem de nasıl! Gezilip görülesi ve değeri bilinmesi gereken yerlerimizden!
İnsanın ömrü yetmez her şeyi görmeye. Ama merak etmeli ve keşif ruhunu hiç kaybetmemeli yine de!. Ben daha çok turistik olmayan mekânları görmeyi tercih ediyorum. Çünkü çoğu zaman, hiç akla hayale gelmez bir dünya dolusu hikâye ile buluştuğum çok oluyor. Sevgilerimle, iyi haftalar Semi ツ ☀
Gezdim, hatta yemeğinize ortak oldum adeta. Hayat yollarda gerçekten. Hiç gitmediğim Kapıdağ Yarımadasını listeme yazdım .
YanıtlaSilHarika bir paylaşım olmuş canım. Teşekkürler.
@tülin,
SilAh ne güzel, aynı yürekle çarpan dostlarla birarada olmak ve sofrayı paylaşmak. Dört duvar arasında bilemeyeceğimiz nice hikâye, asıl hayatın içinde! kendini göstermeyenlerde, göremediklerimizde gizli! Ve dediğiniz gibi "hayat yollarda!" Kapıdağ yemyeşil orman dokusuyla, bakir koylarıyla...sessiz ve dingin tatil arayanlar için önerebileceğim bir rota. Beğenmenize memnun oldum, ziyaretinize ve yorumunuza asıl ben teşekkür ederim. Güzel bir hafta sonu dilerim. Sevgilerimle...✿❁✿
Bmyle anlatınca hafta sonu gidesim geldi. Eskişehir'den de yakın gibi ama sabah erken çıkmaz lazım yola.
YanıtlaSilBu arada mail abonelik butonu koyar mısın?
@Beyda'nın Kitaplığı,
SilKağıdağ'ın birbirinden güzel koylarının birinde konaklamalı olarak kaldığınız bir hafta sonunda, bu hoş alabalık tesisini aktiviteleriniz arasına dahil edebilirsiniz. Değerli ziyaretinize ve yorumunuza çok teşekkür ederim. Esenlikle...
* Abonelik Linki yandaki panelde 'Kitap Önerisi'nin altında yer alıyor.
Bu alan bir vaha geliştirmeye çalışıyoruz. Burası Ekolojik Tarım atölyeleri ile doğa turizm merkezi olacak. At ve eşşekler ile Kapıdağ turları düzenlenecek
YanıtlaSil