27 Temmuz 2019 Cumartesi

Kapıdağ'da Sıradışı Bir Alabalık Tesisi


Muhteşem koylarıyla 'Saklı Cennet' Kapıdağ Yarımadası, doğayla başbaşa ve sakin bir tatil arayışı içinde olanlar için önerebileceğim harika bir seçenek. Özellikle İstanbul'da, Bursa'da, Eskişehir'de ve Trakya'da yaşayanlar için, yeni yapılan ücretli otobanlar ve İDO seferleriyle de Erdek'e, iki üç saatte ulaşabileceğiniz ve zamandan tasarruf edebileceğiniz bir mesafededir. Kapıdağ Yarımadası'nın en gözde ve en bilinen sahil kenti ise 'Marmara'nın incisi Erdek'tir. Balıkesir'in liman kenti Bandırma da, Marmara Denizi'nin, Karadeniz'e ve Ege'ye açılan bir kapısıdır, gece gündüz durmaksızın işleyen bir deniz trafiğine sahiptir. Bu yüzden renkli ve dinamik bir ilçedir Bandırma. 

Daha önce Kapıdağ Yarımadası'nı detaylı bir şekilde tanıtımını yapmıştım. (bkz) Malüm, gençliğim Bandırma'da geçti. Bu yüzden Bandırma ve çevresini iyi bilir, Kapıdağ Yarımadası ve koylarını da baba ocağına gittiğimde sık sık gezer; yeni yerler, yeni mekânlar nelerdir? derken...  şöyle bir dağ esintisini içime çeker, kendimi yenileyerek dönerim yuvama. En son ziyaretimizi de yakın bir tarihte gerçekleştirdik. 15 Temmuz'un resmi tatil ilan edilmesiyle, pazartesiyi de içine alan üç günlük hafta sonu kaçamağımız, İstanbul'un kaos ortamından kısa bir süreliğine de olsa bizi uzak tuttu, bünyemize iyi geldi. Hoş bu yaz bana güzel gözüktü. Ondan önce de anne-kız Marmara Adası'nda; güneş,  deniz, kum üçlemesinden oluşan harika bir deniz tatilim oldu. İg'de takip edenler görsel paylaşımlarımdan aşina olsalar da, tabi bilehare blogumda da, Marmara Adası'na yer vereceğim. Ama önce sıcağı sıcağına bir Kapıdağ güzellemesini anlatmalıyım size zira Kapıdağ'da çok ilginç bir tesis keşfettik.


Dantel gibi koylarıyla doğanın şaheserler yarattığı bir coğrafyada,  bir yanda yeşilin her tonunu içinde barındıran bir orman dokusu, bir yanda pırıl pırıl bir denizin koynunda, Kapıdağ Yarımadası'nın bir yarısını dolaşmak üzere sabahın erken saatlerinde, vakitlice yola koyulduk. Bir sonra ki gün, meteorolojiye göre; hava yağışlı olacaktı! bu yüzden zaman kaybetmeden planımızı hayata geçirdik.

Önce Tatlısu Köyü'nde geleneksel kahvaltımızı yaptık. Geleneksel diyorum, çünkü böyle bir kahvaltı keyfini, ne mümkün başka bir yerde bulabilmeniz!. Nedenine gelince? kahvaltılıklarınızı yanınızda getirebiliyorsunuz ama getirmeseniz de sorun değil, zira köyde Tatarların maharetli ellerinden açılmış hamurlarla yapılan bir çibörekleri var ki! Ah ah!.. yemede yanında yat misali!. ya da köyün taş fırınından çıkan baston simitler ve köy kadınların yaptığı poğoçalar, börekler nefistir. Ayrıca kahvaltı yaptığımız bu yerde de yine tost ve sandviç türü atıştırmalıklar da bulunuyor. 


Biz de yola çıkmadan önce, kahvaltı malzemelerimizi piknik sepetimize koyduk. Mevsimlerden yaz nasılsa; domatesler, salatalıklar bol, zeytin desen, diyarındasın, kelle peyniriydi, loruydu derken... Allah ne verdiğse hazırladık kahvaltılıklarımızı, maksat denize sıfır salaş ortamda maailece kahvaltı yapmak! Hele yan masaların birbirine göz hakkı muhabbetiyle (ev reçelleri, yaprak sarmaları, kekler, çörekler...) ikramları yok mu! o anlar günün bonusudur ve en keyiflisi. Bu ortamda, 80'li yılların ruhunu yaşarsın adeta :) Bu yüzden Bandırmaya ne zaman gitsem, hemen her seferinde Tatlısu Köyü'ne uğramadan edemem. Genel olarak karbonhidratlı gıdaları tüketmiyoruz artık, ama ben, hepi topu koskoca bir yılda, 2-3 gün de olsa, yaptığım diyete küçük bir ara verir, ucundan kıyısından da olsa bu leziz nimetlerin tadına bakarım. Tadımlık da olsa bu hoşluğu yaşamaktan alıkoyamam kendimi. Ama ölçüyü asla kaçırmam. Ayrıca, annemin lezzetli yemeklerini; dolmalarını, karnıyarıklarını afiyetle, severek hüpletirim. Yoksa annemin hatırı kalır. Ne annemi, ne de kendimi üzmek istemem.

Velhasıl önce kahvaltımızı yaptık, ardından püfür püfür esen çınarların altında, denize karşı keyif çaylarımızı şükranla yudumladık. Tabii burada bir hatırlatmada bulunayım, Tatlısu Köyü'nde oturduğunuz çay bahçesinde birer masa tahsis ederken kendinize, her ne kadar kahvaltıyı yanınızda getirseniz de, içecekleri mutlaka işletmeden alıyorsunuz. Güleryüzle hizmet veren işletmede kendinizi ev ortamındaymış gibi hissediyorsunuz, daha ne olsun. Eksik olmasınlar ve bu geleneksel havayı hep yaşatsınlar diyelim, dileyelim. Tabi ki işletmenin hizmetinde olup, daha lüks arayanlar için de elbette kahvaltı veren başka mekânlar da var. Herkesin tercihine kalmış. 


Kahvaltıyla birlikte, Tatlısu'da, bir iki saat vakit geçirdikten sonra yeniden yola koyuluyoruz. Çünkü günün 2. planında Kapıdağ'da görmek istediğimiz bir yer daha var. Burası hem bir mesire yeri, hem de bir Alabalık Tesisi. Önceden yaptığımız bir araştırmayla -ki o bölgeyi en iyi yöre halkı bilir -  Bizim de referans aldığımız kişi, annemin komşularından; gençliği Şahinburgaz'da geçmiş olan bir hanımdı. Demem o ki, kaynak güvenilir yerdendi. Yine de her şeye rağmen yola çıkmışsan eğer, olası durumları da göze alacaksın demektir. Zira Kapıdağ Yarımadası'nın dantel gibi koyları güzeldir ama bir o kadar da yol virajlıdır. Ancak panik yok, çünkü 2017'de yolların asfaltlanmış olduğunu öğrenince yüreğimize su serpiliyor hemen. Aslında yüreğine su serpilen ben oluyorum burada, çünkü eşimin hiç öyle bir kaygısı olmaz, o zorlu coğrafyaları, yüksek kayalıkları, dağların doruklarını iyi bilir! Bu yüzden gözü pektir. Ben deniz kızı eftelya diyeceğim ama onda da!.. neyse daha fazla eşelemeyeyim :)) sonuçta, hem ağlarım hem giderim hesabı, ruhum macerayı sever yine de :)) Neyse efendim ben yol seyrimizi anlatmaya devam edeyim.


Ve, Tatlısu'dan hareketle Kapıdağ Yarımadası'nı kıyı şeridi üzerinden (Kapıdağ'ın diğer yakasındaki koylara nazaren çok da keskin olmayan virajlı yollardan...) geçerek Şahinburgaz Beldesi'ne ulaşıyoruz. Beldeye vardığımızda da, Şahinburgaz'lı küçük bir çocuğun harika yol tarifiyle; "buradan sonra 3 koy daha geçince, kıyıdan orman yoluna sapacaksınız" sözleriyle, hiç zorlanmadan, yönümüzü buluyoruz. Çünkü yöre halkının bildiği ama hiçbir koyun adının herhangi bir tabelada yazılı olmadığını göz önünde bulundurursak, en pratik tarif böyle sayısal olacaktır.  Ama ben size sırasıyla önünden geçtiğimiz bu koyların adını söyleyeyim yine de. *Draça, *Küçük Kakıskala, *Büyük Kakıskala'dır. Doğanın iğne oyası gibi işlediği, yeşil ve mavinin iç içe geçtiği harika yol seyrimizin ardından....


'Saklı Cennet Kapıdağ Alabalık Üretim Tesisleri' yazılı levhayı görür görmez, sapaktan ormana doğru toprak bir yola giriyoruz. Bir gün önce Kapıdağ Yarımadası'nda sağnak bir yağış vardı, bu yüzden toza karışmadan ve henüz daha güneş alev alev yakmadan, bize kucağını açan yemyeşil ormanın içinde, efil efil ilerleriyoruz.


***


Doğanın kucağındayız... ağaçların aralarından sızan güneş huzmeleri, dantel perdeler gibi yayılmış tüm ortama. Endemik bitkilerin kokusu, içimize çektiğimiz tertemiz hava resmen başımızı döndürüyor o dakikalarda. Rahibeler Deresi ise bize usul usul refakat ediyor, bir de farklı tonlarıyla bize 'hoşgeldiniz' diyen kuşlare ne demeli!. Masmavi, billur bir denizi ardımızda bırakırken, şimdi bakir bir ormanda, cennet bir vahanın içindeyiz.


***


Dere kenarında aileleriyle piknik yapanları, aralarda bize göz kırpar gibi salına salına  gezinen sarı kızları da görüyoruz. Toprak yol, bir noktada ikiye ayrılıyor. "Acaba hangisine sapmalıyız, ilerlemeli miyiz ? yoksa!?." derken, imdadımıza, Atatürk portreli Türk bayraklarının asılı olduğu ağaçlar yetişiveriyor. Bundan âlâ iz sürmek var mı!. Bir iki dakika sonra da işletmenin olduğu alana ulaşıyoruz. 



Aracımızla Alabalık Üretim Tesisi'nin bulunduğu yere varır varmaz, güler yüzüyle mekanın işletmecisi Kemal Bey karşılıyor bizi, biraz ötesinde başka bir adam da yağışlı geçen bir gecenin ardından, doğaldır ki biraz dağılmış olan bu tesisi, derleyip toparlamakla, kuru yaprakları süpürmekle falan meşgul, o da başıyla hoş geldiniz diyerek selamlıyor bizi. Kedi ve köpekler de peşi sıra bize eşlik ediyor. Nereye otursak acaba? diye-dururken…bir anda gözlerimiz nereye bakacağını şaşırıyor. Çünkü etrafımızda dikkatimizi çeken o kadar çok enteresan  objeler ve birbirinden ilginç tasarımlar görüyoruz ki!.


***


Sanki burası birer geri dönüşüm merkezi olmuş gibi!. atılacak yada atıl durumda olan ne kadar araç gereç, eşya varsa Kemal Bey’in elinde hepsi yeniden bir hayat bulmuş sanki!. Kemal Bey, her bir objeye kâh sanatsal, kâh dahiyane, kâh komik de olsa ince bir ruh katmış.


Bu arada öğreniyoruz ki, Kemal Bey’in asıl mesleği Makine Mühendisliği imiş. Bu yörede doğup büyümüş, Makina Mühendisliği görevinin dışında, yaklaşık 20 küsur yıldır da bu mekanı işletmekteymiş.  Zira gördüğümüz bu değirmen ve daha pek çok şey bir akıl işi.


***


***



Gördüğümüz bu ilginç objelerin ve tasarımların hatta biraz da sınırları zorlayan oluşumların ardında da başka bir hikâye -bir dram- var aslında! Ama henüz bu bağlantıyı o dakikalarda kurabilmiş değilim.


Kemal Bey, soldaki küçük evin çatısındaki  'Meryem Ana' kabartmalı 'Melekli Ev'i işaret ediyor 
sonra da sağdaki evin çatısında ki leylekleri gösteriyor bize. Organik eriklerden ikram ediyor, hatta arzu edersek toplayabileceğini söylüyor... Gönlü zengin ve konuksever bir insan Kemal Bey. 


***


Küçük bir gezinin ardından hangi masaya oturacağımıza karar verip, toprak kaplarda pişen alabalık siparişlerimizi veriyoruz. Yanımızda bir su arkı, uzaklarda yine Kemal Bey’in tasarımı bir değirmen. Orman dokusu içinde, bir yanda değirmenden gelen suyun sesi, bir yanda kuş cıvıltıları.



Veee nefis Alabaklarımız geliyor. Yanında da çoban salatamız ve bir de buz gibi dağlardan gelen, tatlı suyumuz.  Çömlekte pişen alabalıklarımızda enfes bir tat, leziz mi leziz. Huzur duyulası anlar!



İnsan, doğanın bir parçası, bu yüzden ruhumuzun da, bedenimizin de hiç boşuna değil, doğanın içindeyken kuş gibi hafiflemesi, ferahlaması. Çekebildiğimiz kadar çekiyoruz içimize, bu pırıl pırıl dağ havasını. Kapıdağ’ın yeşilliğini, ferahlığını, tertemiz havasını iliklerimize kadar hissediyoruz. Hatta çok da alışık değiliz bu kadar temiz havaya, hafiften bir baş dönmesi dahi yaşıyorum o anlarda.

Misss gibi havayı koklarken… Kemal Bey, bir demlik çaydanlıkla masamıza gelerek, daha da şenlendiriyor midemizi. Dört köşe olmuştuk keyiften ama şimdi resmen beş köşeli oluveriyoruz bir anda J) Tok karna da nasıl iyi gidiyor tavşan kanı çaylar. Uzun zamandır böylesine güzel demli bir çay içmemiş olduğumu fark ediyorum o an. Bunda Kapıdağ’ın tatlısuyu’nun da bir payı vardır elbette ama en çok da miss gibi bu orman havası, keyfimizi de, ağız tadımızı da katbekat perçinliyor.


Alabalıklarımızı yedik, üzerine tavşan kanı çayımızı da içtikten sonra artık gitme vaktidir. Yolcudur abbas diyoruz. Çünkü bir de dönüş yolumuz var. Ne de olsa virajlı yollar, hava kararmadan, yağmura yakalanmadan yola koyulmalıyız bir an önce.  Ama hemen gidemiyoruz. Çünkü asıl sürpriz şimdi başlayacak bize. Giderayak göreceğimiz manzara bizi daha da şaşırtacak.

Kemal Bey bizi geçirirken, bendenizin meraklı gözlerle çevreye bakındığını görünce;“ kışın kullanılan kapalı mekanımızı da görmek isterseniz?! ‘buyrun içeriye!’ “ diyor.

Veee…anlıyoruz ki asıl manzara burada!


***


***


***


***

İçeri adım atar atmaz ne yana bakacağımızı şaşırıyoruz. Duvarlarda enteresan objeler, eşyalar, ortada bir havuz. Dantel örtüler, antik gereçler, evde yok yok!. ama her biri Kemal Bey’in elinde başka bir şeye dönüşmüş!. ağaç dalları ve sarmaşıklar pencerelerden içeriye dolanmış, Artık burası doğayla sarmaş dolaş olmuş bir yaşam alanı! bir müzayede yeri mi? bir değişim/dönüşüm atölyesi mi?! Biraz otantik, biraz uçuk, kaçık!… ama kesinlikle sıradışı bir mekân olmuş burası!..


***



Yazarken de bu mekâna ne isim vereceğimi bilemedim doğrusu. Çünkü bu açık pencerelerden kesin her çeşit canlı içeri girebilir. Nitekim dışarıda daha korunaklı bir iki yapı gözümüze çarpıyor. Tahminimce burası Kemal Bey'in tasarım alanı. Bu arada Kemal Bey, mekanı bize gezdirirken aynı zamanda öğreniyoruz ki, birkaç yıl önce de eşini kaybetmiş. Anlattığı başka hikâyeleri de buna ekleyince anlıyoruz ki, burası Kemal Bey’in hayata tutunmak için bir nedeni olmuş. 

Belki de gördüğümüz bu dantel örtüler eşinin el emeği işlediği örtülerdi kim bilir?



Kemal Bey bizi uğurlarken, bahçesinde her rengini gördüğümüz ve benim çok sevdiğim ortanca çiçeklerden birkaç sap -ekmem için- hediye ediyor bana. Zarif davranışı, güler yüzlü hizmeti ve gösterdiği konukseverliği için Kemal Bey’e teşekkür ederek ayrılıyoruz Alabalık Tesisi'nden.


Dönüş yolumuzu bu defa kıyı şeridi yerine -Turan Köy’den Ocaklar’a uzanan- Kapıdağ’ın orman yolu üzerinden yapıyoruz. Tabi ki eve varır varmaz ilk işim, ortancaları bahçeye ekmek oluyor.


***


***



Denize nazır harika bir kahvaltıyla Tatlısu'dan başlayıp, pastoral görüntüler eşliğinde Kapıdağ Yarımadası'nın bir yarısını dolaştığımız ve yemyeşil bir orman içinde tadı damağımızda kalan alabalıklarla midemizi şenlendirirken bir dolu hikayeyle ayrıldığımız ve anılar kervanımıza bir yenisini daha eklediğimiz ilginç bir gün oluyor bizim için. 

Sevgili dostlarım, siz de Kapıdağ Yarımadası’na geldiğinizde bu sıradışı Alabalık Tesisi’ne uğramadan Kemal Bey’in leziz Alabalıklarından tatmadan buralardan geçmeyiniz.

Güzel bir hafta sonu dileklerimle.. ✿☀✿

Esin Bozdemir




11 yorum:

  1. En çok vazolu pencere önü ve onun bir altındaki fotoğrafta görülen pencere önüne bayıldım :)

    Yollar asfaltlanmış mı? On sene önce gittiğimizde biz de bayağı macera atlatmıştık orada. Bir yerde kalacağız herhalde demiştim artık :)

    Gidilecek görülecek ne çok yer var. Evde hiç oturmamak mı lâzım, ne :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Handan,
      O vazolu pencere önü fotoğrafı ben de çok beğeniyorum hatta bir resmini yapsam fena olmaz :)
      Yollar asfaltlanmış ve biraz da genişletilmiş, bu yüzden eskisi kadar zorlu değil. Ama yine de özellikle sürücünün güzel manzaraya dalıp kontrolü elden bırakmaması ve çok dikkatli olmak lâzım! Ulaşımı kolay olsaydı bu kadar bakir kalamazdı zaten.

      Evet, gezmek güzel şey Handan:) Hayat kısa, bu yüzden her seferinde farklı yerleri keşfetmek lâzım. Gezip, gezip..sonra; özlemle "evim, evim benim güzel evim!" modunda ev atmosferinde demlenip ;) dinlenmeli, gezdiğimiz yerleri sindirmeli...sonra yine yeniden havalandırmalı ruhları...benim mottom bu!.. :)) sevgilerimle ☀☯☀

      Sil
  2. Fotoğraflara bakınca gidesim geldi şimdi. Bir tatil ayarlamak lazım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Ebemkuşağı,

      Heves gelmişken hemen harekete geçmelisin o zaman :)

      Sil
  3. Ne güzel yerler! Erdek tarafına gitmeyeli çok uzun oldu. Doğrusu hiç aklımda olmayan bir bölge. Araştırsak daha neler çıkacak kim bilir:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Mutlu Eller,
      Hem de nasıl! Gezilip görülesi ve değeri bilinmesi gereken yerlerimizden!
      İnsanın ömrü yetmez her şeyi görmeye. Ama merak etmeli ve keşif ruhunu hiç kaybetmemeli yine de!. Ben daha çok turistik olmayan mekânları görmeyi tercih ediyorum. Çünkü çoğu zaman, hiç akla hayale gelmez bir dünya dolusu hikâye ile buluştuğum çok oluyor. Sevgilerimle, iyi haftalar Semi ツ ☀

      Sil
  4. Gezdim, hatta yemeğinize ortak oldum adeta. Hayat yollarda gerçekten. Hiç gitmediğim Kapıdağ Yarımadasını listeme yazdım .
    Harika bir paylaşım olmuş canım. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @tülin,
      Ah ne güzel, aynı yürekle çarpan dostlarla birarada olmak ve sofrayı paylaşmak. Dört duvar arasında bilemeyeceğimiz nice hikâye, asıl hayatın içinde! kendini göstermeyenlerde, göremediklerimizde gizli! Ve dediğiniz gibi "hayat yollarda!" Kapıdağ yemyeşil orman dokusuyla, bakir koylarıyla...sessiz ve dingin tatil arayanlar için önerebileceğim bir rota. Beğenmenize memnun oldum, ziyaretinize ve yorumunuza asıl ben teşekkür ederim. Güzel bir hafta sonu dilerim. Sevgilerimle...✿❁✿

      Sil
  5. Bmyle anlatınca hafta sonu gidesim geldi. Eskişehir'den de yakın gibi ama sabah erken çıkmaz lazım yola.
    Bu arada mail abonelik butonu koyar mısın?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Beyda'nın Kitaplığı,
      Kağıdağ'ın birbirinden güzel koylarının birinde konaklamalı olarak kaldığınız bir hafta sonunda, bu hoş alabalık tesisini aktiviteleriniz arasına dahil edebilirsiniz. Değerli ziyaretinize ve yorumunuza çok teşekkür ederim. Esenlikle...

      * Abonelik Linki yandaki panelde 'Kitap Önerisi'nin altında yer alıyor.

      Sil
  6. Bu alan bir vaha geliştirmeye çalışıyoruz. Burası Ekolojik Tarım atölyeleri ile doğa turizm merkezi olacak. At ve eşşekler ile Kapıdağ turları düzenlenecek

    YanıtlaSil