Alemdağ yamaçlarından doğarak, Anadolu Hisarı yakınlarında
Boğaz’a dökülen Göksu ile Küçüksu dereleri arasında kalan ve bir zamanlar
Osmanlı Dönemi’nde Padişahların Boğaziçi’ndeki has bahçelerinden zamanla da en
gözde mesire yerlerinden biri olarak tanınan çayırlık alanı artık
bizim de gözde mekânlarımızdan biri oldu.)
İster Göksu deresi tarafına uzanıp; biraz nostalji havasında
Göksu’da sandal sefası yapın.. ya da Göksu deresine karşı seçeneğinizin
çok olduğu değişik mekanlara (kafe – restoranlara) takılın..
İsterseniz Küçüksu Kasrı istikametine uzanıp; karşınızda
Rumeli Hisarı, diğer yanda Boğaziçi Köprüsü, deniz ve martılar, yüzen gemiler
panoramasında; kahvaltı yapın…
Yada beş çayı muhabbetinizi alâ bir manzara eşliğinde ‘ah güzel İstanbul !! ’ diyerek iç geçirin. J Anlayacağınız alternatifiniz çok burada. Deniz de var, göl de var. Kale de var, Kasr da var!.. daha ne olsun .) siz yeter ki gelin..
Önce biraz çevresini dolanıp, dört bir taraftan görüntü alıyoruz... Sonra ihtişamını daha iyi görebilmek için yakından inceliyoruz:)
Hasbahçe içindeki ilk yapılaşma ise Sultan I. Mahmut (1730-1754) döneminde başlar. Göksu’da sık sık avlanan ve atış talimleri yapan Padişah için, Sadrazamı Divitdar Emin Mehmet Paşa, 1751-1752 yıllarında ahşap bir köşk yaptırır.
Kabartmalarla süslü ve hareketli deniz cephesinde, bu cepheye yaslanmış şadırvanlı küçük havuzunda, merdivenlerinde çeşitli batılı süsleme motifleri kullanılmış.
Burası devlete ait diğer saray yapılarının tersine yüksek duvarlarla değil, dört yönde kapısı olan ve döküm tekniğiyle yapılmış zarif demir parmaklıklarla çevrilmiş.
*****
Bir de İstanbul’da yaşayanların en büyük handikabı trafik
kadar, oto-park sorunudur. Burada yeterli olmasa da aracınızı park
edebileceğiniz (atıl durumdaki boş arazilerin kullanıldığı) oto-park alanları
var. Bu durum da, tercihimizi etkiliyor elbette. Çünkü pek çok yere sırf otopark
sorunu yüzünden gidemediğimiz çok oluyor…
Daha önce Göksu’ya tarihe bir yolculuk yapmış ve burada
karşıdan görüp fotoğrafını çektiğimiz
Küçüksu Kasrı’nı ne yazık ki ziyaret saatini kaçırdığımız için gezip
görememiştik!
ama ‘bir daha ki sefere’ diyerek not etmiştik.
ama ‘bir daha ki sefere’ diyerek not etmiştik.
Bu sefer Anadolu Hisarı’na gittiğimizde önceliğimiz Küçüksu
Kasrını ziyaret etmek oldu..
Önce biraz çevresini dolanıp, dört bir taraftan görüntü alıyoruz... Sonra ihtişamını daha iyi görebilmek için yakından inceliyoruz:)
Küçüksu Kasrı’nın bulunduğu Boğaziçi’nin bu şirin yöresinde,
yerleşim oldukça eski. 17. yüzyılda ünlü seyyah Evliya Çelebi, “bir âb-ı hayât
nehirdir” diye bahsettiği Göksu’yu, üzerinde kayıklarla dolaşılan etrafı gül
bahçeleri, küçük köşkler ve hazineye ait değirmenlerle çevrili, sakin bir yer
olarak tasvir edermiş.
Osmanlılar Döneminde de ilgi çeken ve “Kandil Bahçesi”
adıyla padişahın has bahçelerinden biri olarak kullanılan Küçüksu ve çevresini
Sultan IV. Murad’ta (1623-1640) çok severmiş. Kandilli’ye kadar sık selvi
ağaçlarıyla kaplı Küçüksu ve çevresini düzenlettirerek, buraya “Gümüş Selvi” adını vermiş.
Hasbahçe içindeki ilk yapılaşma ise Sultan I. Mahmut (1730-1754) döneminde başlar. Göksu’da sık sık avlanan ve atış talimleri yapan Padişah için, Sadrazamı Divitdar Emin Mehmet Paşa, 1751-1752 yıllarında ahşap bir köşk yaptırır.
Deniz kıyısındaki bu iki katlı yapı, Sultan II-I. Selim (1789-1807) döneminde geniş çaplı bir onarımdan
geçer ve Sultan’ın isteği üzerine, çok sevdiği annesi Mihrişah Valide Sultan
adına, 1806’da bir de çeşme eklenir.
*****
Sultan II. Mahmud (1808-1839) döneminde de
kullanılmaya devam eden eski köşkün yerine, Sultan Abdülmecit döneminde (1839-1861) padişahın emriyle
yıktırılmış ve yerine bugünkü kâgir yapı inşa edilmiş.
Sultan Abdülaziz Döneminde (1861-1876) cephe süslemeleri elden geçirilen yapı, zaman zaman çeşitli onarımlar görerek günümüze ulaşmış, ancak bu arada eski saraydan kalan ve çeşitli işlevlerdeki ek yapılarını da yitirmiş.
Sütunlar ve detaylar
*****
Kabartmalarla süslü ve hareketli deniz cephesinde, bu cepheye yaslanmış şadırvanlı küçük havuzunda, merdivenlerinde çeşitli batılı süsleme motifleri kullanılmış.
Burası devlete ait diğer saray yapılarının tersine yüksek duvarlarla değil, dört yönde kapısı olan ve döküm tekniğiyle yapılmış zarif demir parmaklıklarla çevrilmiş.
*****
Artık adımımızı atabiliriz Küçüksu Kasrı'na...
Rehber eşliğinde Kasrı gezerken; kulağımız rehberin anlattıklarında, gözlerimiz dört bir yanda bakıyoruz etrafa… Bir de şansımıza güneşli bir havaydı o gün.. Aldığımız özel izinle çektiğimiz fotoğraflar, güneşin içeriye süzülmesi ile bambaşka bir tonda kameralarımıza yansıyor.
Batı ülkelerindeki sarayları görmüşseniz eğer; barak, rokoko
ve ampir üslûplu yapılmış olan bu kasır, size hiç yabancı gelmeyecek bir
aşinalıkta olacaktır. Zarif çeşmesi ve
dört yöndeki kapısı, demir parmaklıkları arasında merdivenlerine ayak basar basmaz, yüz elli yıl öncesine doğru zamanda yolculuğumuz başlıyor...Rehber eşliğinde Kasrı gezerken; kulağımız rehberin anlattıklarında, gözlerimiz dört bir yanda bakıyoruz etrafa… Bir de şansımıza güneşli bir havaydı o gün.. Aldığımız özel izinle çektiğimiz fotoğraflar, güneşin içeriye süzülmesi ile bambaşka bir tonda kameralarımıza yansıyor.
*****
Vayyy.. ne renkler, ne ışıltılar!.. ne gösteriş ne ihtişamdır bu böyle!.. .)
Bodrumuyla birlikte üç katlı olan kasır, 15 x 27 m.lik bir alan üzerine yığma tekniğiyle ve kâgir olarak yapılmış. Ziyarete kapalı olan bodrum katı kiler, mutfak ve hizmetçilere ayrılmış.. Diğer katlarsa bir orta mekâna açılan dört oda biçiminde düzenlenmiş. Bu özelliğiyle geleneksel Türk evi plan tipini yansıtan yapı, genellikle dinlenme ve av amaçlı olarak kullanılan bir “biniş kasrı” niteliği taşıyormuş.
Bodrumuyla birlikte üç katlı olan kasır, 15 x 27 m.lik bir alan üzerine yığma tekniğiyle ve kâgir olarak yapılmış. Ziyarete kapalı olan bodrum katı kiler, mutfak ve hizmetçilere ayrılmış.. Diğer katlarsa bir orta mekâna açılan dört oda biçiminde düzenlenmiş. Bu özelliğiyle geleneksel Türk evi plan tipini yansıtan yapı, genellikle dinlenme ve av amaçlı olarak kullanılan bir “biniş kasrı” niteliği taşıyormuş.
Isıtma düzeni ise deniz tarafındaki odalarda çift, kara
tarafındaki odalarda tek olarak yerleştirilen şöminelerle sağlanmış. Bu mermer
şöminelerin İtalya'dan, avizelerin Çekoslovakya'dan getirilmesi, mermer ve cam
işçiliğinde rüştünü ispatlamış Osmanlı'ya; son dönem padişahlarının batı
hayranlığının etkileri fazlası ile gözlemlenebiliyor.
Oda ve salonlar değerli sanat eserleriyle
döşenmiş, bu iş için Viyana Operası dekoratörü Sechan görevlendirilmiş.
Dinlenme ve av amaçlı olarak inşa edilen kasrın dört bir
yanında sanatın izleri var!.. tavan ve taban süslemeleri eşsiz. Göz kamaştıran altın varaklı süslemelerden ziyade,
İstanbul manzaraları ile resimlendirilmiş sofanın tavanı ve her odada farklı desenlerle dizayn edilmiş ahşap parke, dönemin yüksek sanat karakterini aksettiriyor dersek yalan olmaz!.
Avizeler Bohemya kristal ama koltukların döşeme kumaşları ve perdeler; has ipek dokuma ve gururumuz olan Hereke'den!
Avizeler Bohemya kristal ama koltukların döşeme kumaşları ve perdeler; has ipek dokuma ve gururumuz olan Hereke'den!
Alçı kabartma ve kalem işi süslemeli tavanları, bir şömine
müzesini andıran birbirinden farklı renk ve biçimde, değerli İtalyan
mermerleriyle yapılmış şömineleri, her bir odada ayrı süslemeli ve ince
işçilikli parkeleri, çeşitli Avrupa üsluplarındaki mobilyaları, halı ve
tablolarıyla zengin bir sanat müzesi niteliğindeki Küçüksu Kasrında nereye
bakacağımızı şaşırıyoruz ...
Bu İtalyan-Fransız mimari karışımı, Balyan ailesinin klasiği olan kasır içinde çok önemli eşyalar bulunuyor. İran şahının hediyesi kaplanlı halı ve orijinal Hereke el dokuması halılar…
Sultan Abdülaziz'in üzerinde bilek güreşi yaptığı Ceylan
derisi kaplı masa ve bir de av silahlarının durduğu dolap çok özel.
Özellikle şu gördüğünüz masa; Sultan II. Abdülhamid'in kendi
elleri ile yaptığı masa çok özel bir eser. Marangoz olan padişahın el oyması,
geçme tekniği ile çivisiz yaptığı ahşap masaya paha biçilemiyormuş! bu yüzden
sigorta şirketleri bu masayı sigorta etmeye yanaşmıyormuş. Babası Abdülmecid'in
Tuğrasını da nakışlayan Abdülhamid, masanın ayaklarına dantel gibi desen
koyarak ahşaba bir sanat şahikası formu kazandırmış.
Abanoz ağacından, gül ağacı ve sedef kakma şamdan ayakları
da dikkat çeken eşyalardan.
Mekanın aydınlatılmasında şamdanlar kadar, renkli camlar ve
devasa aynalar da içeriğe derinlik ve ışığın değişik açılardan girmesine olanak
sağlamış..
Çünkü 1910'lara, Sultan Reşad dönemine kadar, Kasırda elektrik
yokmuş, ışıklandırma bu gördüğünüz şamdanlarla sağlanırmış. Büyük aynalarda
aydınlatmaya yardımcı olurmuş.
Offf off ne süs ne süs!.. !! Gösterişin bir çok boyutunu bu mekanda görebiliyoruz. Dantel-iş gibi incelik ve
ustalık isteyen detaylarla dolu her bir eser… Ustaların ellerine sağlık diyelim.. Çünkü onlar ne de olsa Sultanın emrine âmâdeler, yaptıklarının en iyisini yapmakla mükellefler!..
Küçüksu Kasrı Cumhuriyet Döneminde
de bir süre devlet konukevi olarak kullanılmış. Atatürk İstanbul’a geldiği
zamanlarda Dolmabahçe Sarayı’nda kalırken Küçüksu Kasrı’ndaki bu odayı da
çalışma odası olarak kullanırmış.
Küçüksu Kasrı’ndaki
bütün saatler 09. 05 de
Atatürk’e saygı niteliğinde durdurulmuş!
Atatürk’e saygı niteliğinde durdurulmuş!
Cumhuriyet döneminde Atatürk’ün en çok uğradığı yerlerden
biri olan kasır, 1996 yılında müze-saray olarak ziyarete açılmış.
Hemen yanı başındaki iskele, çeşme meydanı ve özgün bahçe
tarihsel dönemdeki gibi âb-ı hayât ihtişamında olmasa da artık daha mütevâzi
biçimde halkın eğlenip dinlenebildiği bir kimliğe kavuşmuş.
Ve Küçüksu Kasrındaki keşfimizi tamamlıyoruz.
Şimdi boğaza karşı bir çay keyfi yapıp, Rumeli Hisarı ve gökdelenlerin siluetleri eşliğinde güneşin batışını izleyeceğiz...
Siz de bir hafta-sonu, yolunuzu Anadolu Hisarına düşürüp, hem Küçüksu Kasrını dolaşıp hem de boğaz manzarası eşliğinde keyifli dakikalar geçirebilirsiniz..
Elçiye zeval olmaz.) benden söylemesi :)
Esin Bozdemir
Ve Küçüksu Kasrındaki keşfimizi tamamlıyoruz.
Şimdi boğaza karşı bir çay keyfi yapıp, Rumeli Hisarı ve gökdelenlerin siluetleri eşliğinde güneşin batışını izleyeceğiz...
Siz de bir hafta-sonu, yolunuzu Anadolu Hisarına düşürüp, hem Küçüksu Kasrını dolaşıp hem de boğaz manzarası eşliğinde keyifli dakikalar geçirebilirsiniz..
Elçiye zeval olmaz.) benden söylemesi :)
Esin Bozdemir
Ziyaret
Gün ve Saatleri:
Pazartesi, Perşembe günleri dışında her gün ziyarete açık. Ücret: (1 ile 5 TL arası)
08:30 – 16:30 (Kasım-Mart) / 08: 30 – 17:00 (Nisan-Ekim) Tel: 0216 332 33 03
Dip. Not: Küçüksu Kasrı'nın hemen yanında Egemenlik Parkı, biraz ilerisinde ise denize sıfır konumda Öğretmenlerin ve Polis Mensuplarının yararlandığı çok hoş kafe-restoranlar var. Bilginize..
Fotoğraflar: izler ve yansımalar
Yardımcı Kaynak: Küçüksu Kasrı Tanıtım Kitapçığı, TBMM Milli Saraylar
Pazartesi, Perşembe günleri dışında her gün ziyarete açık. Ücret: (1 ile 5 TL arası)
08:30 – 16:30 (Kasım-Mart) / 08: 30 – 17:00 (Nisan-Ekim) Tel: 0216 332 33 03
Dip. Not: Küçüksu Kasrı'nın hemen yanında Egemenlik Parkı, biraz ilerisinde ise denize sıfır konumda Öğretmenlerin ve Polis Mensuplarının yararlandığı çok hoş kafe-restoranlar var. Bilginize..
Fotoğraflar: izler ve yansımalar
Yardımcı Kaynak: Küçüksu Kasrı Tanıtım Kitapçığı, TBMM Milli Saraylar
Gerçekten SÜPER bir gezi.. Anlatımınla.. resmedişinle.. ve kattığın zevk ile teşekkürler ediyorum bir parça huzur almamızı sağladığın için Esin'im..
YanıtlaSilHer şeyiyle anlatmışsın Küçüksu Kasrı'nı. Ellerine sağlık.
YanıtlaSilGel de "Ah güzel İstanbul!" deme...
Çok özenli ve etkileyici fotoğraflarınızla güzel bir İstanbul gezisi oldu. Teşekkürler.
YanıtlaSilSayfalarınız yol gösteren resim ve bilgi kaynağı. Teşekkürler.
YanıtlaSilHarika bir gezi yaptım Esin o güzel anlatımın ve fotoğraflarınla.İlk İstanbul seyahatim de gidilecek yer listesine alındı.Aman bu kadar güzel anlatma bak çalışma ofisi falan yaparlar :))
YanıtlaSilHasbahçe içinde Boğaz'a karşı kahvaltı edip, çayımı içerken martılara ve gökyüzüne simit atarak, ah güzel İstanbul diyerek, havasını içime çekerek... sonra çok sevdiğim Küçüksu Kasrı'na uzanarak, tarih kokan sütun detaylarına dokunarak, bu ışıltılı görsel şölende Ata'mıza selam vererek turumu keyifle tamamladım.
YanıtlaSilBüyük bir incelik ve emekle hazırladığınız bu doyumsuz post için teşekkür ederim Esin hanım.
Esen kalın.
Buram buram tarih kokan bu muhteşem kasr'a yakışan şahane bir tanıtım yazısı hazırlamışsın sevgili Esin.
YanıtlaSilFotoğraflar çok güzel, çok detaylı...bilgilendirmeler ona keza..
İstanbul'a giden biri ona göre program yapmalı, ne yapıp edip mutlaka görmeli burayı diyorum.
Tıpkı benim gibi...
Emeğin için teşekkürler, sevgiler...
Boğazın şirin yapılarından biri. Güzel bir gezi oldu sayenizde ;)
YanıtlaSil