18 Mayıs 2009 Pazartesi

Balkondaki adam ve hüzün


Adam, yine her zaman ki saatinde elinden düşürmediği sigarası ile balkondaki yerini aldı. Aksayan ayağı, kolu ve gövdesiyle yarı felçli bir halde oturduğu koltuğunda, sabit gözlerle bakmaktaydı tek noktaya… Alışılmışın dışında, sessiz ve yalnız öylece boşluğa doğru, duman duman, engin denizlerde kaybolmuşçasına…

Hatırlıyorum bundan beş altı yıl öncesini, o balkonda eşi ve iki çocuğu ile oturduğu gürültülü günleri… İçimden hep dua edip;

“ Allah’ım bir gün olsun kavga etmeseler! ” dediğim günleri… Öyle yüksek sesli ve şiddetli tartışmaların yaşandığı, ardından kopan büyük kavgaları ve tüm sokağa yansıyan bağrışmalarını… Sonrasında ise evde yetişkin olan iki genç çocuğun isyankarca haykırmalarını ve ardından insanın tüylerini diken diken eden anne kızın ağlama seslerini…

Sonradan öğrendiğim, benim yurtdışında yaşadığım dönemlerde, eşinin çocuklarını da beraberinde alarak evi terk edip gittiği ve ardından ise adamında felç olduğu bilgisi oldu.

Anlaşmazlık, yıkılan bir yuva ve ardında kalan nice bedbaht hatıralar…

Özellikle havaların ısınması ile herkesin kendisini balkonlara attığı, açık pencereler ve dışarı süzülen nice hayatlara tanıklık ettiğimiz günlerdeyiz. Elbet özel hayatlar çok mahremdir ve öylede kalmalıdır. Her evde olası ufak tefek tartışmalar yaşanabilir. Ama çevreyi rahatsız edecek boyutta sokağa düşen ve umarsızca yaşanılan ilişkiler sadece ilişkiyi yaşayan insanları değil bir müddet sonra konu - komşu herkesin sorunu haline geliverir.

Gerçekten, evlilik hayatımızda aldığımız en önemli kararlardan biri. Sadece eş seçmek değil, aynı zamanda bir hayatta seçmiş oluyoruz. Ve yaşadığımız hayat seçtiğimiz kadın ve erkekle şekillenmiş oluyorsa eğer, aldığımız bu kararla hüküm sürecek olan hayatımız da bizim için kader yada şans olarak nitelendirilmektedir.
Yaşanılanlar güzel ise iyi kader, değilse kötü kader mi olmaktadır?

Şimdi yine aynı balkonda ve aynı yerinde oturmakta olan o adamı görüyorum, bir an geçmişe doğru giderek…

Hayat ne kadar tuhaf, herkes bir başka yaşamın ortasında…

Ve bir yazısında okuduğum, iki kadın‘ ın hayatında olduğu gibi bir an düşündüm… Acaba aynı kadın ve adam bir başka eşlere sahip olsalardı şu anki hayatları tamamen farklı mı olurdu yoksa kader yine aynı şekilde işler ve aynı hayatı bir başka yoldan mı verirdi onlara? Eğer böyle ise söylediğimiz "evet" ya da "hayır"ın anlamı neydi?

Ve Aydan Atlayan Kedi’nin verdiği yanıtında söylediği gibi;
Bir kitapta şöyle diyordu: "İnsan neyi yapacağına karar verir ama neyi isteyeceği, arzulayacağı konusunda kontrolü yoktur."

Arzu ve isteklerimiz de davranışlarımıza yön verdiğine göre kaderin kilidi başka bir yerde mi saklı acaba? Ya da yaşadıklarımızın tek sorumlusu sadece biz miyiz?

Anlaşabilmek için de “anlamak” gerekmiyor mu?






Görsel: Vincent Van Gogh - Yaşlı adam keder içinde -
Galeri Antoloji

2 yorum:

  1. Konu üzerine çok şey söylenebilir, söylerdim de; ama konu öyle görece ve öyle vazgeçişlerde gerektiriyor ki, uzun uzun konuşulsa yeridir:)O evet'e yüklenen anlam ve beklentilerde önemlidir:))...İyisimi bu karışık konuya fazlaca bulaşmadan güzel bir şeyden söz edim:şarkı seçimi nefisti ve blogla bu kadar uyumlu olabilirdi...Teşekkürler çok hoştu:))

    YanıtlaSil
  2. Haklısınız çok derin ve üzerinde uzun uzun konuşulacak bir konu...konuştukça kafa karıştıran, sonucu ise değiştirmeyen durumlar ...

    hayatı akışına bırakıp, müziğin bizi ferahlatan ritmine kulak vermek en güzeli...

    ben teşekkür ederim...:)

    YanıtlaSil