Ne zaman ki yolumuz Eminönü
istikametine düşse, o hummalı kalabalığın içinde; kimi gelen, kimi giden
gemilerden dolup boşalan insan seline bir anda kendimizi
de kapılmış buluruz. Seyyar satıcıların, yerli ve yabancı turistlerin,
gezgincilerin… kâh alışveriş, kâh fotoğraf çekerken, kimi şaşkın, kimi hayran
hayran bakışları arasında en çok dikkatimizi çeken, Galata köprüsündeki olta
balıkçılarıdır. Balık istifi gibi
sıralanmış olan balıkçıların, İstanbul’da balık tutulacak onca yer olmasına rağmen
yine de Galata köprüsünü mesken tutmaları ilginçtir. Bu demektir ki olta
balıkçılığı başlı-başına bir keyiftir ve aynı zamanda terapidir.
Eminönü’nün ulaşım açısından İstanbul’un merkezi bir konumda oluşu burayı balık açısından en kesat yer olsa da, gününe göre makul sayılacak kadar balık yakalama şansını yakalayacak olta balıkçıları için vaz geçilmez kıldığı bellidir. Azımsanamayacak kadar bir grup insan için olta balıkçılığı özel bir hobi ve bazıları için de bir tutkudur adeta.
Bazıları oltayla balık avlarken, tek başına olmak ister ve daha sakin yerleri tercih eder. Belki dinlenmek, kafayı boşaltmak… belki de düşünmek, kendisiyle baş başa olmaktır niyeti. Oltayla balık avlamak araçtır sadece. Bazıları ise arkadaşlarıyla ya da ailesiyle, çocuklarıyla birlikte, onları da bu hobiye ortak etmeyi sever.
Tercih edilen yer hele ki, Galata köprüsü olunca zaten tek başına olabilmeniz mümkün değildir. Çünkü Galata Köprüsü yol-geçen hanı gibidir. Üstelik çaycısı, simitçisi, gezgini hiç eksik olmaz. Kalabalıkla iç içe İstanbul’un kalbindesinizdir.
Her işte olduğu gibi bu işinde bir
püf noktası vardır elbette; balık dostları diyor ki;
*Galata Köprüsü’nde balık tutmak istiyorsanız eğer; ya çok erken gidin, saat 04 - 05 gibi oralarda olmaya çalışın, ya da saat 09:00 civarı oralarda olmaya çalışın. Daha erken/geç giderseniz, birazcık ta balık varsa yer bulamazsınız.
*Köprülerde, bilhassa Galata'da balıkçılığın anahtarı, ince takımdır. Ne kadar ince o kadar balık. İstavrit çaparisi için 0.08 - 0.12 köstek, 0.08 - 0.15 beden iyi bir tercih olur. Genel olarak çapari rengi pek önemli değildir. Çinekop için orada hazır satılan takımlar çok efektif değildir, duruma göre farklı tipte takımları evde yapıp kullanmak gerekir. *Kurşun olarak 30 - 50 - 60 - 100 gr kurşun olması iyi olur. Akıntı çıkarsa, 100gr kullanmanız gerekebilir. Çapari için, akıntı azsa, 30 gr kurşun iyi olur. Zaten ince çapari ağır kurşunu kaldırmaz.
*****
*Dahası, eğer balık tutmayı ciddiye alıyorsanız, köprüye gitmeyin. Karaköy vapur iskelesinin gümrük tarafı, gümrüğe yakın bölge, Eminönü kıyısı, vapur iskelelerinin yanları, Unkapanı, Cibali Karakolunun önleri vs. balık açısından daha iyi netice verir haliçte. Balık Galata'da pek oyalanmaz, gelir ve geçer çoğu zaman. Böyle diyor 'balık dostları' bkz.
İstanbul’da hayatın nabzı hep yüksek seyrediyor… Ve İstanbul denilince, İstanbul hatıralarımızda Galata Köprüsü’nün resmi hiçbir zaman silinmiyor.
Haydin rastgele :)
Esin Bozdemir
''İstanbul'' denince gözümün önüne ilk gelen, zihnime düşen ilk resimdir Galata Köprüsü, istisnasız.
YanıtlaSilVe tabii ki ayrılmaz bütünü olan olta balıkçıları dahil :)
Tutmak kadar onları seyretmek, heyecanlarına ortak olmak da güzeldir.
Harika resimlerin ve anlatımın eşliğinde beni gecenin şu vakti oturduğum yerden alıp oraya ışınlanmış gibi hissettirdin.
Nefis bir posttu. Ellerin dert görmesin sevgili Esinciğim.
Keyifli bir hafta geçirmen dileğiyle.
Sevgiler...
@Zeugma,
Silİstanbul panoramasında; Galata Köprüsü, balıkçı tekneleri, gelip giden gemiler ve bu görüntüye eşlik eden ve
bu resmi tamamlayan olta balıkçıları... olmazsa olmaz.. :) Olta balıkçılarını seyrederken ve
heyecanlarına ortak olurken, insanın o an balık tutası bile geliyor hani!..
Evet, Zeugma'cığım ışınlanıp geliverdin bir an sayfama ne hoş ;)
Değerli yorumun ve iyi dileklerin için çok teşekkür ederim..
Ben de sana güzel bir hafta dilerim.
Sevgi ve esenlikler...
Ben çocukken, gittiğimiz Anadolu şehirlerinde sinemada Türk filmi izlerken konu İstanbul' da geçiyorsa aklımda kalan, hep Yenicami ve Galata Köprüsü görüntüleridir ki, annem sıklıkla iç çeker, özlemini dile getirirdi.
YanıtlaSilİstanbul' da yaşadığım, çalıştığım ya da vakit geçirdiğim yerler içinde en çok benimsediğim buralar olmuştur. İçtenlikle söyleyebilirim ki, Galata Köprüsü, süslü püslü, bol ışıklı anlı-şanlı devasa iki köprü ile kıyaslayınca sıcacık, dost canlısı siyah-beyaz haliyle daha çok İstanbul' dur benim için.
Bu kaçıncıdır ki sen yine bir yönüyle, içine duygu ve bilgiler harmanlayarak bu güzellikleri resmediyorsun, ben de duygulanarak, keyiflenerek izliyorum.
Çok uzun zamandır bir çok şey gibi blogum ve blog dostlarıma da gerekli özeni gösteremiyorum. İçinde bulunduğum bu genel isteksizlik ve motivasyon eksikliğinden artık çıkmam gerekiyor galiba :) Umarım yeniden yazabilirim.
Güzel paylaşım için çok teşekkür ederim Esin' cim.
Sevgiyle kal...
@Asuman Yelen,
SilEski Türk filmlerinde seyrederken gördüğümüz ve şimdi birer nostalji olan İstanbul'un resmi hiç birimizin hafızasından silinmiyor gerçekten.. Şimdi o günlerdeki gibi olmasa da sizin de belirttiğiniz gibi Galata Köprüsü'nün yeri diğer iki büyük köprü ile kıyaslandığında yine de çok başka.. Daha sıcak, daha bize yakın..
Sizin için Eminönü-Sirkeci arasının ne denli önemli olduğunu biliyorum Asuman ablacığım.. Şu an Müze olarak kullanılan İş Bankası'nda bir zamanlar çalışmış olduğunuzu hiç unutmuyorum. İnanın her önünden geçtiğimde 'acaba kulaklarınız çınlıyor mudur!' diye düşünmeden edemiyorum :)
Bu arada ben ve sizi takip eden okurlarınız, sizin o kendine has içten üslubunuzla yazdığınız (özellikle anılarınızı kaleme aldığınız) yazılarınızı da özledik hani :) Sıcaklar biraz rehavet haline düşürüyor, ama kış gelince yazmak, sanki daha bir kendiliğinden oluveriyor... Özlemle bekliyoruz.
Güzel düşünceleriniz, değerli yorumunuz için teşekkür ederim Asuman ablacığım.
Sevgi ve esenliklerimle..
İlgi duymadığım ancak çok güzel görüntülerle ilginç bir yazı konusu olmuş bu olta balıkçılığı galiba pek çok insan için hem vakit geçirme hem de bir terapi işlemi görüyor. Çok sayıda meraklısı olduğuna göre bir şekilde zevk alınıyor olsa gerek.
YanıtlaSilSevgi ve saygılarımla.
@Mehmet Bilgehan Merki,
SilOlta balıkçılığı, biraz da sabır işi olmalı. Tüm gün, elde olta bekleyip te hiç bir balık tutamadığınızı düşününce.. yani böyle bir ihtimalde var.. Sanırım denizle baş başa olma hali, suyun çekim gücü ve derinliği keyif almanın dışında terapi özelliği önem kazanıyor.
Esen kalın Mehmet Bey..
Balık tutanlara hep imrenmişimdir ama bir kez bile deneyimlemedim:-/
YanıtlaSilGüzel ve -konuya çok uzak biri için bile- anlaşılır bir paylaşım olmuş bu:)
@beyza aydin baser,
SilSevgili Beyza, ben de hiç olta ile balık avlamadım, karşıdan hoş görünüyor ama, deneyimlemedim,
sever miyim, sevmez miyim hiç bir fikrim yok :-/ anlaşılır olmak da güzel teşekkür ederim :-)
Yardımcı olabilirim beyza hanim :)
Silİlginç şeyler öğrendim. Balık tutmaya heves edeceğimi sanmıyorum. Balık yemek zihni hem de sağlığı diri tutar. Kendinize iyi bakın sevgilerimle.:)
YanıtlaSil@bahçe perim,
SilUzmanlar haftada en az 2-3 kez balık yenmeli diyor.. bu kuralı uygulayamasam da yine de tavuk ve kırmızı et yerine balık derim her zaman :) göze, zihne yarar.. teşekkürler bahçe perim, siz de kendinize iyi bakın :)
Sevgili Esin,
YanıtlaSilgezip gormeyi seven hem de çook seven birisi olarak senin yazilarindan ogrenip fikir ilham alacagim cok yer var sanirim, takipteyim, arzu edip vakit bulursan bana da beklerim, kesifle kal! bye bye!
Sulti's
http://asulti2000.blogspot.fr/
Sultan Hanım, sayfama hoş geldiniz..
SilBloğunuza baktım.. güzel kombinlerle tasarlamış olduğunuz kıyafetlerinizi gördüm..Ellerinize sağlık..
Bloglar koca bir dünya.. farklı, renklerle, zevklerle buluşturuyor bizleri. Her birimizin birbirimizden alacağı, öğreneceği yeni fikirler, tasarımlar, düşüncelerle dolu..etkileşimlerimiz oluyor.. Paylaşmak güzel şey.. Üretimlerinizde başarılar dilerim..
Esenlikle..