15 Nisan 2015 Çarşamba

Bizans gemilerinin vazgeçilmezi Konstantiniyepolis kedileri :)


İstanbul gizemlerin şehri, dünyanın gözbebeği. Eski bir inanca göre hiç kimse boş yere İstabul’da dünyaya gelmez. Eğer siz de ilk kez gözlerinizi İstanbul’da açtı iseniz, ya da gözünüz İstanbul’da açıldı ise;) bu şehirde sizin de illaki bir amacınız veya geçmişten gelen bazı görevleriniz vardır, zira burası efsunlu bir kenttir!. Güzele sahip olmak kolay değildir!. her şeyin bir bedeli vardır. Bu inanç ne kadar doğrudur bunu bilemeyiz ama bir kez İstanbul'un suyundan içmeye - boğazından gemileri yüzdürmeye - tarihi yapılarına dokunmaya – yedi tepeden İstanbul’a bir bakmaya görün, O vazgeçemediğiniz sevda(lı)nız olur artık.. Bu şehrin ne kadar müstesna olduğunu bilir, hisseder ve bunu yaşarsınız. Öyle ki bu şehirde Hıristiyanların da, Müslümanların da, Musevilerin de geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan yüzlerce efsanesi, hikayesi, anıları vardır. 
Asırlar boyunca Türkçe’den Rumca’ya, Ermenice’den Ladino’ya kadar birçok dilde anlatılan sözlü ve yazılı İstanbul Efsaneleri bugünkü hallerini alarak günümüze kadar ulaşmıştır. Bir zamanlar meddahlık geleneği ile yüzlerce, hikâye, antik çağlardan, Bizans’tan, Osmanlı’dan bugüne gelebilmiştir. Meddahlık geleneğinin son temsilcilerinden bir tanesi de Reşad Ekrem Koçu’ydu. O hem bu şehrin tarihini tüm gerçekliği ile kaleme almış, hem de bu kültürün bir parçası olan efsaneleri günümüze taşımıştır.

İstanbul Efsaneleri’ tarihin izlerini, gizemlerini merak edenlerin, İstanbul’da yaşayan ya da İstanbul’un ne denli farklı ve özgün bir şehir olduğunun farkında olanların ve yaşadığım(ız) şehri bana daha da ilginç kılan, sizlerin de ilginizi çekeceğini düşündüğüm anlatılardır. Efsanelerin, mitlerin,  masalların kanıtlanmış gerçeklikleri yoktur, ama bugünü yaşarken gerçek zannettiğimiz ve tanık olduğumuz pek çok olayın altında bilinmelidir ki hep o masallardan, hayallerden yaratılmış, yüzlerce yıllık gerçek dışı olan kimi yalanlar, aldatmacalar vardır! Ve o yalanlar üzerine kurulmuş nice hükümranlıklar; adaletsizlikler, kanunsuzluklar; birey-toplum ve yaşamsal düzeyde hak-hukuk ihlalleri yaşanmıştır ve halen daha yaşanmaya devam etmektedir.

Kıssalardan hisseler çıkarmak adına bu masalları, efsaneleri bilmek gerekir ki… hayal-i cihan zannettiğimiz kavramların ereğine varalım. Ne yalan, ne gerçek bunları belgeleriyle ortaya koyan araştırmacı yazarlara kulak verelim..okuyalım.. dostlarımızı, düşmanlarımızı bilelim, kendimizi bilelim! ve artık kendimize gelelim..diyorum!  


Aslında ben bugün sizlere, kitabı çıkar çıkmaz okuduğum ancak bir türlü tanıtmaya fırsat bulamadığım Mine Kırıkkanat’ın Tarihin en büyük sahtekarlığı ‘Bir Hıristiyan Masalından bahsetmek istiyordum.. öyle ki bu kitabı okuyunca, yüzyıllardır paylaşılamayan coğrafyamızda, dünyanın merkezi İstanbul'a karşı kurulan çok uluslu komplonun ve ne kadar alavera-dalavera varsa bunların nasıl yalan olduğunun kanıtlandığını gerçek belgeleriyle öğreniyoruz.  Bizzat gündemimizi meşgul eden 'emperyalist yalanlar dolayısı ile' bu kitabı mutlaka okumanızı öneriyorum. 

"Papalık makamı ve devletinin kurucu yasası, Vatikan'ın gizli arşivlerinde "Donatio Constantini" başlığıyla yer alan Büyük Konstantin'in vasiyet belgesi, dünya tarihinin en büyük sahtekârlığı, Avrupa'yı Asya'dan ayıran siyasal oluşumun temel yalanıdır.

Böyle bir vasiyet yoktur. Papalık devleti bir tezgahtır ve Papa'ların ne ruhani, ne de siyasal meşruiyeti vardır. Büyük Konstantin'e atfedilen sahte vasiyet, Hıristiyan dünyaya önderlik ve devletler üstü yetki makamını, Konstantinopolis'ten Roma'ya kaydırmaya yaramıştır.

Bir Hıristiyan Masalı, 1684 yıl önce dünyanın merkezi İstanbul'a karşı kurulan çokuluslu komplonun, polisiye tadında tarihidir. İstanbul, 1123 yıl süreyle Roma İmparatorluğu'nun başkentiydi. Sadece 561 yıldır bizim mülkümüz. Geçmişini doğru okuyamazsak, geleceğini çaldırabileceğimiz bir mücevher.

Çünkü komplo baki… Komplocular, pusuda." (Tanıtım Bülteninden)

En kısa zamanda da Mine Kırıkkanat'ın 'Bir Hıristiyan Masalı'nı bloğumda tanıtacağım.

Ama öncesinde pek çok tarihçi ve yazarın kaleminden bizlere aktarılmış olan “İstanbul Efsaneleri’nden ilginç bulduğum efsaneleri sizlerle paylaşacağım.  Efsanalerin ilki Mimarlık Tarihçisi Zafer Sağdıç’ın kaleme aldığı 'Konstantiniyepolis Kedileri' ile ilgili. Şimdi efsanelerin izinde, geçmişe doğru uzanalım...

Norwegian Forest - Skogkatt - Norveç Orman Kedisi - Görsel: burdan

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde Boğaziçi’nde üçgen yüzlü, koca gözlü, sakallı mı sakallı, upuzun tüylü, kısa ama kuvvetli bacaklı, koca patili su ile dost yaşayan bir kedi familyası varmış.

Bu yakışıklı kediler tüm gün Boğaziçi sahillerinde su kenarında oturur, su ile oynar, Boğaz sularında yıkanır, kenarda güneşlenir dururlarmış. Bu yakışıklı kediler suyu o kadar sever, o kadar severlermiş ki, bu durum İmparator Konstantin’in dikkatini çekmiş. Ve İmparator Konstantin, bu kediler bu kadar su ile dost iseler bizim donanmamızı, önünü bir türlü alamadığımız farelerden koruyabilirler diye düşünmüş. Hemen bu kedi familyası ile görüşmelere geçilmiş ve kendilerine kalplerde en sıcak köşelerin ayrılması, tabaklarında tüm gün boyu pişmiş hamsilerin bulunması ve temiz içme suyu karşılığında üst rütbeler verilerek anlaşma yapılmış ve Bizans Donanması’nın uzun yüzyıllar donanma gemilerinde farelerle savaşarak, donanmanın en vazgeçilmez savaşçıları olmuş. 

Rivayet odur ki, Osmanlı Devleti, İstanbul’u fethedip, İmparatorluk bünyesine dönüşürken, bu kedi familyası Fatih Sultan Mehmet ile de anlaşma imzalamış ve onun donanmasında da aynı şartların geçerliliğiyle yine uzun yüzyıllar anlı şanlı görevlerini sürdürmüş. Cumhuriyet döneminde İstanbul’a akın eden turistlerin yoğun ilgisiyle karşılaşan bu su aşığı uzun tüylü yakışıklı kediler, 68 kuşağından bir Norveçli turistin kedilerini alıp götürmesi ve 70’li yıllarda literatüre kayıt ettirmeyi akıl etmesi sonucu günümüzde bu kediler Norveç Orman Kedisi olarak isimlendirilmektedir.


(( - Şu coğrafya neleri bağrında taşımıştır ve nelerin ana vatanıdır da, ne yazık ki farkında olup bu değerlere sahip çıkan olmamıştır. Senin fark etmediğini, fark eden ve gözünü açan birileri, alır ve kendi üzerine geçiriverir işte o kadarrrrrrrr!.. ( 'kedi de ne ki!' dediğinizi duyar gibiyim.  Öyle meşgul ki büyüklerimiz,  Ege adalarımız üçer beşer, onar..ve daha neler neler elden gidiyor da, ama kimin umurunda!. Burada parantezi kapatayım.- )) 

Şimdi biz, artık bize el olan Norveç Orman Kedisine bir de yakından bakalım.. 

Norwegian Forest - Skogkatt - Norveç Orman Kedisi (Görsel burdan)

Norwegian Forest (Norveç Orman Kedisi) 'Yerel adıyla “Skogkatt (Orman Kedisi), doğal bir türdür ve yabani görüntüsüne rağmen herhangi bir vahşi kedi türünün neslinden ya da kırması değildir. Bu tür Norveç’e büyük ihtimalle Avrupa’dan gelmiştir, ataları Kuzey Avrupa’ya Romalılar tarafından getirilen evcil kedi türleridir. 

Kuzey Mitolojisinde uzun tüylü iri kedilerden bahsedilmesinden yola çıkarak, bu türün uzun zamandır var olduğunu farz edebiliriz. Bahsi geçen hikayelerin çoğu ağzından ağıza aktarılan hikayelerdir ve bunlar M.S. 800 ile M.S. 1200 yılları arasında Edda şiirleri adı altında yazılı hale gelmişlerdir. Fakat bu türün hikayeler anlatım şekli tartışmalıdır. Bu kedilerin ataları bu topraklara Romalılar tarafından getirilmişlerdir ve Romalıların bu kedileri Mısır’dan getirdikleri düşünüldüğünde türün atalarının kısa tüylü olmaları muhtemeldir.' detaylı bilgi için bkz.

 (Büyük bir olasılıkla, Viking denizcilerinin Türkiye, İspanya, Afrika ve Rusya gibi uzak ülkelerden kedi getirmeleri sonucu ortaya çıkmışlardır da diyebiliriz.) 


Zaman içinde bu kısa tüylü ırklar Norveç’in sert iklimine uyum sağlamak adına kürklerinde değişimler geçirmişler ve uzun tüylü hale gelmişler ve vücutları dirençli ve iri yapılı bir hal almıştır. Bu türün, özel bir tür olarak ilk tanınması ise 1930’lara denk gelir. Görsel: Burdan

Norveç Orman Kedisi'nin karakteristik özellikleri: Doğal atletler olan Norwegian Forest (Norveç Orman Kedisi) türü, tezgahları, kitaplıkları ve kedi ağaçlarının en yüksek noktalarını araştırmaktan keyif alır… Oldukça hareketli ve aynı zamanda eğlence düşkünü yapılarını yetişkinliğe ulaştıkları dönemlerde bile korurlarmış. Görsel: buradan

Suyla arası iyi olan nadir kedi türlerinden olan Norveç Orman Kedisi, nehirlerden ve orman derelerinden balık avlamayı da severmiş.  Uzun, bol ve yumuşak tüyleri ile dikkat çeken bu türün, çift katmanlı kürkü yıl içinde mevsim şartlarına göre farklı uzunluklara ulaşırmış.  Çok sabırlı hayvanlar olduğundan kolay kolay stresli olmazlarmış.. Görsel: burdan


Türün kaslı ve her türlü hava koşuluna uygun dış yapısına ve vahşi Norveç ormanlarında geçirdikleri zamana rağmen (ya da bu yüzden) etrafta sinsice dolaşmak yerine, insanlara sarılmaktan hoşlanırlarmış. 

Üstelik Norveç kedileri, yeni insanlara ve durumlara, diğer kedi türlerine kıyasla daha kolay adapte olurlarmış. 

Girişken ve insanlarla birlikte olmayı seven bu tür, sadece bir insanı hayatına almak yerine çevresindeki herkesi de koşulsuz ve hevesli bir şekilde severmiş.

Cüssesi geniş, yüreği büyük bu kedimizin!

Kedi severler sizi bağrınıza basacak ve sizi sevecek cins bir kedi mi arıyorsunuz?

O halde, bizim ata yadigarı ‘Konstantiniyepolis kedileri’
belki de sizin tam da aradığınızdır!

 Ne dersiniz:)

Esin Bozdemir

Bu arada Norveç Kedilerine  bayıldım..bu yüzden hangi fotoğrafı seçeceğimi bilemedim..bloğuma onu da, bunu da derken.. hepsinin gönlü olsun istedim.. sayfam kedi doldu:) Çok güzeller ama öyle değil mi:) Görsel: burdan

Görseller int. medyası - Kolaj: izler ve yansımalar
Kaynak: 'Bizans gemilerinin vazgeçilmezi Konstantiniyepolis kedileri' İstanbul Efsaneleri, LİFE İstanbul Eki, Web :Hayvanser 

6 yorum:

  1. 15. yüzyıldan beri soykırım olarak nitelenecek her ne varsa arkasında Papalık ve Hıristiyan devletleri vardır. Öyleyse Papalık bir soykırım müessesesidir. Mussolini ile faşizmi kutsamıştır ki şimdiki temsilcisinin geçenlerde birini alnından öperek kutsaması boşuna değildir. Mine Kırıkkanat'ın kitabını hemen okuma listeme aldım. Teşekkürler Esinciğim.

    Efsaneye konu olan Norveçli kediler çok şekermiş gerçekten. Uzun tüylü kediler başka güzel oluyor :)
    Ama benim favorim o suratsız İran kedileri nedense. Çook komiğime gidiyorlar gerçekten.

    Değerli bilgilerle dolu bu güzel post için teşekkürler, sevgiler Esinciğim..
    Keyif dolu bir hafta geçirmen dileğiyle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Emperyalizm hiç boş durmuyor, ülkemizi dört bir yandan köşeye sıkıştırmak için var güçlerini kullanıyorlar. İçeriden oltaya takılanlar oldukça da!.. onlar için bu söylemleri kabartmak çok da zor olmuyor!. Papalık kurumu ise başka bir kandırmaca!..Mine Kırıkkanat'ın 'Bir Hıristiyan Masalı' kitabını öneririm Zeugmacığım.. Çok da akıcı bir üslubu var.

      Evet...Norveç kedileri de maşallah tosuncuk..az heybetli değiller;) İran kedileri!!! amann aman ne karakteristik bir yüz var onlarda;) evet, komikler çok :)

      Teşekkür ederim Zeugmacığım..
      Ben de sana ve ailene güzel bir hafta sonu dilerim. Sevgilerimle..

      Sil
  2. Bayıldım bu yazına, bir kedi bu kadar mı karekterli olur;
    sabrın, stresten koruduğunu da öğrenmiş oldum.
    Bu dünyanın en saçma şeyi papalık müessesi; ne dostluktan yana ne barıştan, ne de şavaşları durdurabiliyor; tam tersine hizmet ediyor sanki.
    sevgiler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @düşünce bahçesi,
      Okudukça ve araştırdıkça 'daldan dala atlarken' ne çok şey öğreniyor insan..
      Evet Konstantiniye kedileri...ve bizim topraklarımızdan gelip geçen sonradan da
      Norveç Orman kedileri adını alan haşmetli kediler..!

      Papalık müessesi ile ilgili düşüncelerine aynen katılıyorum düşünce bahçesi..
      Dini siyasi amaçlarla kullanan ve toplumları pasifize etmeye çalışarak kurumlar üstü
      bir hakimiyet kurmaya çalışan papalık müessesi bu dünyanın en saçma müesseselerinden biridir.
      Amaçları sevgi, hoşgörü, kardeşlik, barış gibi pozitif duyguları çoğaltmak değil tam tersi bence de!..
      Hangi dine ait olursa olsun, Papalık ve türevlerinin..21. yy. da halâ ortaçağ argümanlarıyla ortalıkta dolaşıyor olmaları gerçekten çok can sıkıcı!. Gündem sürekli baş ağrısı !!

      İyi hafta sonları dilerken..
      Sorunsuz bir gündem temenni ediyorum her birimize..;) Sevgiler..

      Sil
  3. alla alla ya demek osmanlılarda böle bişi varmış ha kedilerle ilgili. norveç kedisini de ilk sende duydum. kuzey efsanalerine benziyolar. bol tüylü filan ne güzelmişler ya :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @deeptone,
      Varmış ya deeptone!.ben de 'İstanbul Efsaneleri'ni okurken öğrendim. 'Norveç Orman Kedisi' varmış hem de o kedinin geçmişi
      Osmanlılardan da önce Bizanslılar'a kadar uzanıyormuş.. Büyük olasılıkla Viking'lerden gelmiş Anadolu topraklarına sonrası..bir el uzanıp onu Norveç'e götürmüş ve Norveç markasını tescillemiş.. evet çok gösterişli bir kedi:))

      Sil