1985 yılında UNESCO tarafından "Dünya Kültür Mirası" listesine alınan Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası hep görmek istediğimiz yerlerden biriydi. Bayram münasebetiyle Erzincan'a gitmişken yakın çevreyi de gezecek ve daha önce gerçekleştiremediğimiz yerleri de bu vesileyle ziyaret edecektik. Sivas'ın Divriği ilçesinde yer alan bu muhteşem yapıyı görmek artık kaçınılmaz olmuştu.
Programımızı yapıyor ve ilk günümüzü Kardere'de geçirdikten sonra 2. gün rotamızı Sivas Divriği'ne çeviriyoruz. Erzincan Kemah'tan hareketle yaklaşık 2,5 saat sonra Divriği'ne ulaşıyoruz. Bir yanda Ulu Cami ve Darüşşifası diğer yanda tarihi Divriği Kalesi yer alıyor.
Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası geçtiğimiz yıl 2024'te Türkiye'nin 50. Milli Parkı ilan edilmiş. Yapılan yeni düzenleme ve peyzaj ile etrafı çevrilmiş. Hemen üst tarafına da seyir terası yapılmış. Bayramın 4. günü olmasına rağmen kompleks bir hayli sakindi. Bu bizim için iyi de oldu. Rahat rahat gezdik ve bol bol fotoğraf çektik.
Uzaktan bakıldığında çok sade bir yapı görünümde ancak yakına geldiğimizde birer mimarlık, mühendislik şaheseri ile karşılaşıyoruz.
***
Divriği Kalesi
Muhteşem taş işçiliğinin en zarif örneklerinden olan yapı kompleksi; cami, darüşşifa ve türbeden oluşan bir külliye. Tarih boyunca hem ibadethane, hem de şifa merkezi olarak hizmet vermiş. Fotoğraflar eşliğinde anlatımımı sürdüreyim.

Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası
Divriği Ulu Cami
Kuzey Taç Kapısı*
Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlı Mengücek Beyliği döneminde inşa edilmiş olan Ulu Cami, Süleyman Şah’ın oğlu Ahmet Şah tarafından; Darüşşifa ise eşi Melike Turan Melek tarafından yaptırılmış. 1228 yılında başlanıp 1243 tarihinde tamamlanan yapı kompleksinin Baş Mimarı ise Muğis oğlu Ahlatlı Hürrem Şah'tır.
Divriği Ulu Cami İç Mekan
Divriği Ulu Cami İç Mekan
Başta kapılar ve sütunlar olmak üzere, külliyenin bir çok yerinde bulunan, Ahlatlı ve Tiflisli ustaların ellerinden çıkan ve taş işçiliğinin en nadide ve en ince örneklerini yansıtan harikulade motifler görmeğe değer.
Darüşşifa'nın (Giriş) Taç kapısı
Divriği Ulu Camiye bitişik olarak inşa edilen avlulu, eyvanlı yapı ise (cephesi nakışlı taşlarla bezeli olan kapı) Darüşşifa olarak kullanılmış. Hastaların su sesi ile sağlıklarına kavuştuğu bu şifahanenin bir başka örneğini ise daha önce Asklepion'da da görmüştük.
Divriği Darüşşifası
Kuzey Taç Kapısı*
Taç Kapı olarak adlandırılan Darüşşifa’nın giriş kapısının iç alınlık kısmında Selçuklu’yu simgeleyen beşgen ve sekizgen yıldız motifleri kullanılmış. Kapı üzerinde yer alan yıldız ve hilaller Türk Bayrağındaki hilal ve yıldızın bire bir aynısı.
- Genel bir hastane formunda planlanan şifahanenin iç mekânı, ruh ve sinir hastalarının tedavi amacıyla kullanılmış. İçerde sağlı sollu hasta odaları, küçük eyvanlar ve ana giriş kapısının tam karşısında büyük eyvan bulunuyor. Baş mimar, büyük eyvanda yapmış olduğu yelpaze motifleri ve tonoz işlemeleriyle bir akustik yakalamayı başarmış.
Kur’an-ı Kerim tilaveti, tasavvuf musikisi icrası, suyun ortada bulunan havuza akarken ve havuzdan tahliye olurken çıkarmış olduğu sesler, ruh ve sinir hastalarının tedavisinde kullanılan yöntemlerden bazıları imiş. Bu sesler, Darüşşifanın sağında ve solunda bulunan hasta odalarına, içeride yatan hastaların ihtiyacı kadar iletilerek, hastaların tedavisi sağlanmış. Büyük eyvanın tavanı helezonik kilit taşı sistemiyle yapılmış ve günümüzde de sırrı çözülememiş bir tonoz örneğini oluşturuyor. Baş mimar ismini şifahanede kimsenin kolaylıkla fark edemeyeceği bir noktaya; büyük eyvan tonozunu taşıyan doğu kemerinin başına çok basit bir şekilde nakşetmiş - *
***
***
Divriği Cami Batı Kapısı*
Külliyenin 4 ayrı Taç kapısı bulunuyor.
Darüşşifa Taç Kapısı, Cami Kuzey Taç Kapısı,
Cami Batı Taç Kapısı ve Şah Mahfili Taç Kapısı.
Biz gittiğimizde Cami (Kuzey Taç kapı) ile Şifahane Taç kapıları açıktı sadece. Ancak dışarıdan da olsa gördüğümüz bu muhteşem taş işçiliği gözlerimizi kamaştırdı adeta.
Caminin (arka cephesi) Doğu kısmında yer alan kapı ise Şah Kapısı olarak adlandırılıyor. Osmanlı’daki “hünkâr kapısı” olarak tabir edilen kapılarla aynı fonksiyonu görmekte olup, kapının insan boyundan küçük yapılmasının amacı ise insanda tevazu ve kulluk bilincini ortaya çıkarmak ve Şah’ın yalnız Allah'ın huzurunda eğileceğini vurgulamak içinmiş. *
Yapının görebildiğimiz taç kapılarındaki üç boyutlu, asimetrik, bitkisel ve geometrik figürler özgün bir betimleme anlayışıyla ve heykele yakın yüksek kabartma tekniğinde, iğne oyası ile işler gibi incecik işlenmiş. Ne büyük bir ustalık işi, sevgi ve sabır işi!.
Taşın adeta bir dantel gibi işlendiği Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası'ndaki bu barok mimari üslubun Türk ve İslam Sanatı'nda bir başka benzeri olmasa gerek. Taç kapılarda olduğu gibi cami içindeki her sütun, sütun kaidesi ve sütun başlığı ile kubbe içi tavan süslemeleri de ayrı üslup ve bezeme örneklerini gözler önüne seriyor.
Bu eseri farklı ve özgün kılan özelliklerden biri de, uzaktan bakıldığında simetrik olduğunu düşündüğümüz ancak özünde asimetrik olan bezemelerin yer aldığı on binlerce motifin hiç birinin birbirine benzemediği oldu.
Evliya Çelebi bile yüzyıllar öncesinde bu şaheserle ilgili sözlerin yetersiz kalacağını düşünmüş olmalı ki duygularını bakın nasıl dile getirmiş; "Methinde diller kısır, kalem kırıktır."
Külliye'yi gezdikten sonra bir de Divriği'ne kuşbakışı bakmak istiyoruz. Ve kaç basamak çıktık saymadım ama... bir hayli çoktu!.. evet yorulmadan olmuyor tabi ki! ;)) Neyse bunun adına aynı zamanda spor oldu diyelim ve sonunda görüntülerimiz budur sevgili dostlarım :)
I 💗DİVRİĞİ
***
***
Çaltı Çayı'na kuş bakışı!
UNESCO tarafından "Dünya Kültür Mirası" listesine alınan Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası; mimari üslubu ve taş işçiliğinin en zarif ve eşsiz örneklerinden bir şaheser oluşuyla, dünyada görülmeye değer eserler listesinin başında yer alıyor. Demem o ki, Divriği Ulu Cami ve Darüşşifasını, siz de 'ölmeden önce görülecekler listenize' mutlaka alınız.
Hoşçakal Divriği!
Şimdi yeni ziyaretçilerinle buluşma zamanı!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder