17 Nisan 2015 Cuma

Köy Enstitüleri 75 yaşında

"Ben köy enstitülerini, bozkırda çalınan Vivaldi müziğine benzetirim hep. Bitmez tükenmez baharların, mevsimlerin bozkıra gelişini müjdeleyen Vivaldi müziği..."  Osman ŞAHİN


Köy Enstitüleri, ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940’ta kurulmuştu. Ve tamamen Türkiye’ye özgü olan bir eğitim projesi idi. Elbette bu oluşum birden bire olmamıştı. Projenin oluşum sürecinde birçok denemelerde bulunulmuştu. Osmanlı yönetimi zamanında, köylü, askere alınan, vergi veren bir kaynak olarak görülmüş, köylere hizmet götürmek pek düşünülmemişti.

Cumhuriyetimiz yeni kurulduğunda, ülkemiz tablosuna bakıldığında; köyler, kasabalar, çoğu kentlerimiz bir karanlığın içinde çırpınıyordu. Nüfusun yüzde 80’inin oturduğu köylerde okuryazar oranı yüzde 20’nin altındaydı. 40 bin dolayındaki köyümüzden yalnız 4500’ünde ilkokul bulunuyordu. Kız çocuklarının eğitim alma olasılığı ise neredeyse yok düzeydeydi.


Köy Enstitüleri’ne Giden Yol

Köylülerin topluma kazandırılması, adam yerine konulması, eğitilmeleri çağdaş tarıma geçmelerini, haklarının verilmesi gerektiğini ilk kez Ulu Önder Atatürk söylemişti. Ve Atatürk;

"Türkiye'nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, mutluluk ve servete hak kazanmış ve layık olan köylüdür. Diyebilirim ki, bugünkü felâket ve yoksulluğun tek sebebi bu gerçeği görememiş olmamızdır.” demiştir. 1922 (Atatürk’ün S.D.l, s. 219)


Atatürk, yüzde 80’i okuryazar olmayan bir ulusun devrimleri özümlemede güçlük çekeceğini, çağdaşlaşamayacağını görüyor, biliyordu. Efendiliğin sözde kalmaması için köylünün okutularak aydınlatılması gerektiğini biliyordu. Cumhuriyetimizin ilk yıllarından başlayarak aydınlarımız arasında Atatürk’ten etkilenerek ulusçuluğun yan sıra bir de köycülük akımı başlamıştı. Köycü aydınların amacı, köylüyü bilgisizlik karanlığından, ezilmişlikten, yoksulluktan, açlıktan, yalnız bırakılmışlıktan kurtarmaktı.

Bu sorunu çözmek için köycü eğitimciler, kimi devlet adamları araştırmalar yapıyor, yaptırıyor, Batı’daki eğitim dizgelerini inceliyorlardı. Bu araştırmaların, incelemelerin ışığında kimi denemelerin yapılması, eğitim dizgesinin zamanla oluşacağı ümit ediliyordu.


Köy Enstitülerine giden yolda ilk adım,
1926 yılında Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati Bey’in öncülüğünde atılmıştır. Kayseri ev Denizli’den birer köy öğretmen okulu açılmış ama bu iyi sonuç vermediği için 1932’de kapatılmıştı.

İkinci adım1936 yılında ‘Eğitmen Kursları’ açılması oldu.


İlk Eğitmen Kursu; Eskişehir’in ‘ Çifteler’in de açılmış ve sonuçta başarılı olunca eğitmen kurslarının sayıları da artırılmıştı. Eğitmen kurslarının açılmasında ve geliştirilmesinde; Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un çalışmaları ve araştırmaları etkili olmuştur.


Üçüncü adım, 1937’de İzmir Kızılçullu’da, Kırklareli Kepirtepe’de, Kastamonu Gülköy’de köy öğretmen okullarının açılmasıyla atılmış oldu.


1938’de Hasan Ali Yücel Milli Eğitim Bakanı olunca çalışmalara İsmail Hakkı Tonguç’un da katılmasıyla köy öğretmen okulları geliştirildi. Böylece Köy Enstitülerine giden yol ışımaya başlamıştır.

Dördüncü asal adım, 17 Nisan 1940’ta 3803 sayılı Köy Enstitüleri Yasası’nın çıkmasıyla  atılmış oldu. Bu yasanın çıkmasında Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un çalışmaları etkili olmuştur. 
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün bu sözleri pek çok köy enstitüsünün en görünür yerine asılmıştır:


“Köy enstitülerini Cumhuriyetin eserleri içinde en kıymetlisi, en sevgilisi sayıyorum. Köy enstitülerinden yetişen evlatlarımızın muvaffakiyetlerini ömrüm boyunca yakından ve candan takip edeceğim. “ İsmet İnönü, 09.05.1941 (Görsel: burdan)


Bu okullar 17 Nisan 1940’ta Köy Enstitülerine çevrildi. Her bölgenin, yörenin özelliklerine göre yaygınlaştırıldı, sayıları 21’e çıktı.


1940-1946 arasında köy enstitülerinde 15.000 dönüm tarla tarıma elverişli hale getirilmiş
 ve üretim yapılmıştı. Aynı dönemde 750.000 yeni fidan dikilmişti.
Oluşturulan bağların miktarı ise 1.200 dönümdü. 


Ayrıca 150 büyük inşaat, 60 işlik, 210 öğretmen evi, 20 uygulama okulu,
36 ambar ve depo, 48 ahır ve samanlık, 12 elektrik santralı, 16 su deposu,
12 tarım deposu, 3 balıkhane, 100 km. yol yapılmıştı. 


Sulama kanalları oluşturularak enstitü öğrencilerinin uygulamalı eğitim gördüğü
çiftliklere sulama suyu öğrenciler tarafından getirilmişti.


Köy Enstitüleri hızla gelişiyor, ulusumuzun yarınlarına ışık tutan Köy Enstitüsü
mezunuolan öğretmenler, sağlık memurları, yurt kapsamında görev almaya başlamışlardı. 


*****


Köy Enstitüleri'nin bir de dillerinden düşürmedikleri  marşı vardı.



KÖY ENSTİTÜLERİ MARŞI (*)
Sürer, eker, biçeriz güvenip ötesine. / Milletin her kazancı, milletin kesesine./ Toplandık baş çiftçinin Atatürk'ün sesine / Toprakla savaş için ziraat cephesine. / Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz. Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz.
İnsanı insan eden, ilkin bu soy, bu toprak / En yeni aletlerle, en içten çalışarak, / Türk için, yine yakın dünyaya örnek olmak, / Kafa dinç, el nasırlı, gönül rahat, alın ak. / Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz. Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz.
Kuracağız öz yurtta dirliği, düzenliği. / Yıkıyor engelleri ulus egemenliği. / Görsün köyler bolluğu, rahatlığı, şenliği. / Bizimdir o yenilmek bilmeyen Türk benliği / Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz. Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz. 

KÖY ENSTİTÜLERİ MARŞI (* ) Güftesi B. Kemal Çağlar tarafından yazılan ve bestesi A. Adnan Saygun tarafından yapılan bu marş, önce 'ZİRAAT MARŞI' olarak düzenlenmiş daha sonra bütün Köy Enstitülerinin ortak marşı olmuştur.
******
Binlerce köyde ilk kez okul açılıyordu. Böylece köylümüzün, ulusumuzun aydınlanma süreci başlamış oluyordu. Başlamıştı ama diğer yandan bu ışıktan korkanlar da vardı!. “Ne edip yapıp bu ışık söndürülmeliydi!”

Ve Köy Enstitülerine vurulan ilk darbe! 1942-1943’te…
1947 yılında Milli Eğitim Bakanı olan sözde ulusçu Reşat Şemsettin Sirer’in ilk işi, 1942-1943 öğretim yılında açılan Yüksek Köy Enstitüsünü kapatmak oldu.

1946’da çok partili döneme geçilmesiyle birlikte Köy Enstitülerine olan saldırılar artmaya başlıyor. Başta DP’liler olmak üzere gericiler, ırkçılar, toprak ağaları, sağcı basın… Köy Enstitülerini yaylım ateşine tutarak arsızca ve acımasızca saldırıyorlar. Karanlığın sömürü düzeninin sürmesini istiyorlar. Çünkü Köy Enstitüleri onların ekonomik, politik soygunlarının önündeki en büyük engeldi.. 

Diğer bir uygulama ise Köy Enstitülerinin eğitim politikaları ile örtüşmeyen ve öğretmenlikle ilgisi olmayan ırkçı öğretmen ve yöneticilerin bu kurumlara atanması oldu. Köy Enstitüleri’nin geleceği karartılmış. Tez, karşıt tezi doğurmuş, İmam-Hatip Okullarına doğru hızla koşulmaya başlanmıştı.

Uyuyan devin uyandırılması istenmiyor!.. 

Ve iktidar değişip DP işbaşına gelince, ilk yapılan karşıt hamle de Köy Enstitüleri’nin sağlık bölümlerini kapatmak oluyor.
Sonra ise Köy Enstitüleri ilköğretmen okullarının programlarıyla birleştirildi. Böylece Köy Enstitüleri’nin içerikleriyle tamamen yok edildi. Onlara göre köylü okutulmasa da olurdu. Köylü kasabalı, ilkokul, ortaokul, lise istemiyor, İmam-Hatip istiyordu. Kalkınma eğitimle değil, karayolu, baraj, çeşme yaparak gerçekleşecekti. Bu yeterliydi!

Ve 1954 yılında Köy Enstitüleri kapatılıyor.
Kapatıldığı 1954 yılına kadar Köy enstitülerinde 1.308 kadın ve 15.943 erkek toplam 17.251 köy öğretmeni yetişmişti. Fakir Baykurt, Ümit Kaftancıoğlu, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Pakize Türkoğlu, Hatun Birsen Başaran, Ali Dündar, Mehmet Uslu ve Dursun Akçam gibi önde gelen yazarlar ve düşünürler bu okullarda yetişmişlerdir.

Eğitim tarihinde kendi buluşu olan, yararlı olduğu saptanan, her yönüyle çağdaş, ulusal olan, özgün eğitim kurumlarını kapatan başka bir devlet var mıdır?

Oysa Köy Enstitüleri bizi, gerçek aydınlanmanın ışığında, adil ve eşit bir düzende çok daha ileriye taşıyacak olan kurumlardı. 
'Köy Enstitüleri, Batı'ya öykünmeyen ulusal bir eğitim felsefesinin ve eğitim sisteminin ülkemizdeki ilk ve tek uygulamasıdır. Köy Enstitüleri, Batı'daki eğitim sistemleri ve görüşleri incelenerek ulusal gerçeklerimize, değerlerimize, beklentilerimize uygun bir eğitim sistemi ve felsefesinin yaratılma mücadelesinin ilk meyvesidir.

Köy Enstitüsü demek; Atatürk ilkelerini benimsemek, iş içinde eğitim, girişimcilik, üreticilik, aydınlanma, yaşayarak öğrenme, nasıl öğrenileceğini öğrenme ve demokratik eğitim demektir.
 
Köy Enstitüsü demek; türk köylüsünün, "Uyuyan Devin" uyandırılarak ülkemizin gelişmesi ve ilerlemesi demektir. (*)

Umudumuz yarım kalan bu projenin yeniden hayata geçirilerek ülkemizin dört bir yanında, yaşam hakkı ve özgürlüklerin adilce dağıtıldığı, daha bilinçli  ve aydınlık köylerimizle gerçek anlamda gelişmiş ve uygar bir ülke seviyesine ulaşabilmemiz olacaktır.

Köy Enstitüsü Destanını Yaratanlara En Derin Saygılarımızla!..

Esin Bozdemir



Yardımcı Kaynak: (*)‘Köy Enstitüleri - Uyuyan Devin Uyanışı’,
Yazar: Mahmut Saral, Marş: Buradan

Görseller:İnt. Medyası ve buradan

12 yorum:

  1. Köy Enstitüleri kuralların ruhları Şad Olsun. Cesaretleri olmasaydı, bu günlere çıkabilir miydik? Her şeye rağmen umut etmek istiyorum. Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @bahce perim,
      O zor koşullarda ülkenin dört bir yanında çok önemli bir projeyi hayat geçirmişler.
      Temennimiz Köy Enstitüleri'nin yeniden yürürlüğe girmesi olacaktır. Emeği geçenlerin her birini saygıyla anıyorum..
      Sevgilerimle..

      Sil
  2. Her zamanki araştırmacı kişiliğinizle konuya çok yönlü bakmışsınız gene.. Fotoğraflar çok zengin seçilmiş. Toplumsal belleğimiz çok zayıf. Yapılan güzel şeyleri unutmamak ve unutturmamak lazım. Ben de aynı konuyu farklı bakış açısıyla ele aldım.
    Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Şubesi Mersin'de de var. 3 gün devam eden etkinlikleri oluyor bu ara.
    Osman Şahin, Resul Arslanköylü eşimin ilkokuldan arkadaşları. Sonra sınavla Köy Enstitülerine gitmişler. İki yıl öğrenimden sonra adı Öğretmen Okulu olmuş.
    Eğitimde geçmişin yararlı izlerinin silinmemesi lazım...
    İlk yazdığım yorum yayınlanmadan silindi. Umarım bu da öyle olmaz. Bazen böyle oluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Makbule Abalı,
      Köy Enstitüleri'ne yönelik bu tür etkinlikler toplumsal belleğimizi canlı tutmak adına oldukça önemli aktiviteler.
      Yazdığı romanları hep beğeni ile okuduğum, hayata karşı duruşunu son derece önemsediğim, Osman Şahin gibi nice değerli insanlarımızı bizlere kazandırmış bu güzel eğitim ocakları. Bu arada Osman Şahin ile eşiniz ilkokuldan arkadaş oluşu... ne hoş, ne kadar anlamlı bir hatıra.. O Köy Enstitüleri öylesine sağlam temeller atmışlar ki, bugün pek çok aydın, sanatçı, bilim insanı ve önemli meslek gruplarına ait kişiler o güçle yol almışlar, vatana, insanlığa güzel hizmetlerde bulunmuşlar. Onları daima canlı tutmalıyız ve hiç unutmamalıyız.

      Değerli yorumunuz için teşekkür ederim Makbule Hanım..İyi pazarlar dilerim.
      Sevgi ve esenliklerimle..


      Not: Hepimiz zaman zaman yaşıyoruz benzer sıkıntıları..Yorum gönderdiğimizi zannederken bir de bakıyoruz ki yorum gitmemiş..Hemen o an fark etmediğimiz de çok oluyor.

      Sil
  3. Bu ülkenin geleceği için çabalamış her kim varsa akıl almaz engellerle karşılaşmasının ve yok edilmenin en büyük, en acı örneklerinden biridir köy enstitüleri. Adını duyduğumda içimin cız ettiği, kahrolduğum, bozkırları yeşertecek o eşşiz oluşum :(
    Sebep olanların başını milletvekili olmuş bir köy ağası çekmiştir maalesef. Boğaz tokluğuna kendisine bağladığı köylerin ve köylülerin çağdaşlaşmasını hazmedememiş, emperyalizme devlet eliyle çanak tutulmuştur.
    Dediğin gibi, darbe üstüne darbe almış çok çok acı bir öyküdür bu Esinciğim.
    Dileğim ülkemizin en kısa zamanda benzer projelerle aydınlanması..
    Ellerine sağlık bu konuyu böylesi detaylı bloguna taşıdığın için...
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Ülkemiz nerelerden nerelere geldi :(
      Oysa bir zamanlar 'Köy Enstitüleri' ne büyük bir hamle ile,
      karanlığın üzerine güneş gibi doğmuş ülkemizde!.
      Ben teşekkür ederim.
      Sevgilerimle..

      Sil
  4. yayınlarınıza hayran kaldım gerçekten,emeğinize sağlık.ben de beklerim en kısa zamanda.sevgiler... catikatindannotlarr.blogspot.com

    YanıtlaSil
  5. O zamanlarin o zor satlarinda nekadar harika seyler yaratmislar, helal olsun ve hepsinin mekani cennet olsun.
    Hic bilmedigim, cok degerli bilgiler ögrendim sayende Esin'cigim, cok tesekkürler, emegine saglik.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @EQ,
      Savaşlardan bitkin, yorgun ve fukara çıkmış bir milletin, Kurtuluş Mücadelesi'nin ardından, 'Köy Enstütüleri'nin hayata geçirilmesiyle birlikte, büyük bir azimle yeniden ayağa kalkışının ve dirilişinin de bir öyküsüdür bu. Ben teşekkür ederim Ayşe'ciğim..

      * Not: Aslında güncelimizdeki yoğunluğum (taşınmak vs..) devam ediyor, bu yüzden hem bloğumu, hem de sizleri yeterince ziyaret edemiyorum. Birkaç hafta daha sürecek böyle..Bilgin olsun istedim.. Sevgilerimle..

      Sil
    2. Senin canin sagolsun, nezaman zaman bulursan ozaman ugrarsin. Böyle dönemler hepimizin oluyor arada. Yeter ki isler yolunda gitsin, kolay gelsin:)

      Sil
    3. Teşekkürler Ayşe'cim. Taşınma telaşlarımız bir yandan, birden bastıran sıcaklar diğer yandan :) Ama, her şeyin başı sağlık canım. Sen de iyi ol, hepimiz iyi olalım.. aralarda böyle biraz fire vermeler olur elbet..

      Sil