18 Ocak 2016 Pazartesi

‘Taş üstünde gül oyması’ ile zamanda yolculuğa çıkmak…

Erendiz Atasü’nün ‘Taş Üstüne Gül Oyması’ adlı öykü kitabında, bugüne kadar okuduğum öykü kitaplarına hiç benzemeyen bir yazım tekniği ve üslubu ile karşılaştım. Öyküler arasında kaybolurken, farklı kurgusuyla, zaman içinde zamanda yolculuğa çıkaran sinema filmlerinin, izleyicide yarattığı etkiye benzer bir duygu yaşadım. 
Kitabın adı ve açılış öyküsü olan Taş Üstüne Gül Oyması insan-doğa-kültür ilişkisini irdeliyor. Kitabın kapak resmi de bu ilişkiyi imgeye dönüştürerek somutlaştırmış. Öyküye yön veren temel düşünce, motif, imge ve semboller kitap boyunca diğer öykülerde de tekrarlanarak sürüyor. 
Mezar taşının üzerinde bulunan 'patlayan gül goncaları' deseniyle, çabucak solan kısa ömürlü gülün, mermere kazınarak, bir çeşit ölümsüzlük kazanması anlatılırken; aynı zamanda mermer ustasının ellerinde yeniden hayat bulan taşın ve sanatçının, döngüsel zaman içerisinde sürekli devinim halinde olan ve yenilenen doğa içindeki;  doğum /ölüm, başlangıç / bitiş, bireysel varoluşları… mezar ve mezar taşı ilişkisinde derinlemesine irdelenmiş. 
"Mermer... Yer-altında durur, kütlesel ve tok... Binlerce yıl ayaktadır, anıtsal. Tek kararlı vuruşla bir anda dağılır, un ufak; toza, toprağa karışır... Mermer genç ölünün başında bekler, eski zamanın ve genç bir kadının hikâyesini söyler... Bu kadar göz nuru, bunca emek, güzelliğin kusursuz dengesi. Emeğinin yüzyıl bile geçmeden itilip kakılacağını öngörebilir miydi, taş ustası?.. Mezarlığın talan edileceğini! Güzelliği yok olmaya iten kaba umursamazlığı kabul edemiyordum. Bu taşlarda bir kentin incitici tarihi, yıkıcı çıkarcılığı, yüzyıl içinde mezarlıklarına dek yıkılmış ve yıkıntının üstüne beton kuleler dikmiş bir kentin geçmişi ve şimdisi kazılıydı... Taş ustası Halim’in öyküsünü yazmaya işte böyle başladım..."   (*)
Mezar taşının üzerindeki gül motifinin izini sürerken yazar, nasıl ki gelip geçici olan insan hayatına karşın, yine insanın yaratan elleriyle hayata kalıcı izler bıraktığı duygusunu taşımış ise; ben de, gezginci bir ruhla yola çıktığımız ve keşif duygusu içinde merakla gezdiğimiz o antik kentlerde, harabelerin arasında dolaşırken karşıma çıkan asırlık taşlarda benzer duygu seline kapılır... çağlar arasında köprüler kurar, hayatı ve yaşamı sorgular dururum. Hele ki, bir de okumakta olduğum kitapta ya da bir sinema filminde gördüğüm bir sahnede, eğer ki tesadüf olarak, hayatımın bir döneminde o yerlerde bulunmuş isem ben de, o zaman öyküyü daha da çok içselleştirerek iliklerime kadar yaşarım. İşte bu bağlamda kitapta özellikle okuduğum ilk iki öyküden oldukça etkilendiğimi söyleyebilirim. 
‘Son Yörük Çadırı’ başlığındaki ikinci öykü ise mitolojideki adı ile İdaKazdağı’nda geçiyor. İda dağının o muhteşem dokusunu, tarihi ve kültürel derinliğini solumuş, özellikle Tahtakuşlar Köyü’ndeki o etnografya müzesini de görmüş bir gezgin olarak, öykünün içinde yazar ile birlikte yol almak bu açıdan son derece heyecan verici idi. Yörük çadırı ve İda'nın doğa harikası görüntüleri birer birer gözümün önüne geldi, anlatılan öykü ise bir hayli ilginçti. 'Tahtakuşlar Köyü' bkz
Yazar felsefi bir derinlik içinde varlık ile bilgiyi, sanat ile yaratıcılığı sorgularken ilk öyküden son öyküye kadar zaman ve insana dair pek çok şeyi uzun soluklu düşünerek, okuyucu da bu çok katmanlı iç içe geçmiş duygu dünyasının içine dahil ediyor. Okurken düşünmeler alıyor sizi... hayallere dalıyorsunuz... düşlere yolculuğa çıkarken, görsel  bir bütünlükte 'izler ve yansımalar' içinde buluyorsunuz kendinizi. Dolayısı ile kitap herhangi bir öykü derlemesinden oldukça farklı bir lezzet sunuyor okuyucuya. 
Her insanın hayatı ve dünyayı algılaması bulunduğu çevre, bilgi birikimi ve kendi iç dünyası ile şekillenirken birbirinden de oldukça farklıdır. Çünkü insanın, bir kendi yarattığı dünya/sı vardır, bir de dış dünyanın kendisine dayattığı bir dünya. ‘Taş Üstüne Gül Oyması’ kitabında yer alan öyküler, işte bu tür zaman dilimlerinde, insanın kendisini, içinde bulduğu mekânla ilişkilendirerek, yaratıcılığı ve güzellik duygusunu irdelerken, geçmiş zaman ile bugün arasında köprü kurarak, hayatı anlama ve anlamlandırma gayreti içine de sürüklüyor okuyucuyu. 
Yazar, bir okur olarak beni ve genel anlamda da okuyucuyu o öykünün içine ne denli kuvvetle çekiyor ise;   ‘yazanın kalemi de o denli hünerli ve başarılıdır’  diyebiliriz değil mi!  
Erendüz Atasü’nün  ‘Taş Üstünde Gül Oyması’  öykü kitabı da zaten;  1997’de Yunus Nadi Öykü Ödülü ve 1998’de Haldun Taner Öykü Ödülüne layık bulunmuş. ( Erendüz Atasü hakkında bilgi için bkz ) 
Erendiz Atasü’nün Trabzon’daki bir mezar taşından, Balıkesir’in İda Dağındaki ‘Son Yörük Çadırı’na, mübadele yıllarından mavi Ege’nin Akçaağaç Köyü’ne; Anadolu’dan Mısır Piramitlerine kadar uzanan öykülerinde; 'taşı ve sözü yontanların sabırlı ve ıstıraplı emeği, sanatta ve hayatta olanla kalıcı olanın iç-içeliği dile getiriliyor'.   
İlginç kurgusu, dili ve felsefi bir bakışı ile sanat tarihi açısından da önemli bulduğum ve toplam 6 öyküden oluşan ‘Taş Üstünde Gül Oyması’  öykü kitabı beni pek çok yenilikle tanıştırırken aynı zamanda farklı bir zaman yolculuğuna çıkardı.  Siz de, hem sanat tarihi bilgilerinize, hem de edebi açıdan yazın hayatınıza katacağınız yeni bakış açılarına yer vermek istiyorsanız eğer, sizi zamanda yolculuğa çıkaracak olan bu öykülerin fısıltılarına kulak vermelisiniz...
Esin Bozdemir
 * * * * * * * * *

 Kitaptan tadımlık birkaç alıntı:
"Uzaklar... Tozlu yol... Memet'in başında kalpak, sırtında Kuvva  üniformasıyla, tozlu çizmeleriyle yürüdüğü o yol... Dönüp de ardına bakmış mıydı?... Bakıp da yüreği yanmış mıydı? (...)   
Evdoksya ile Evdoksya arasında, geçmişle düş arasında, Evdoksya ile Fitnat arasında, Rumeli'yle Anadolu arasında, Evdoksya ile  Abdi-Mermer arasında, evlilikle yalnızlık arasında, zeytinlikle plaj arasında, bilgisizlikle bilgelik arasında, Gorki'nin 'Ana'sıyla Adalet Ağaoğlu'nun 'Aysel'i arasında, yaratmakla tüketmek arasında.......................... zor bir yerdeyim, ölen bir gezegende." (Sayfa 42)
"Toprağın yanık, kavruk, paralanmış tenini kuşananlar, kentlilerin uygarlığın ayrıntılarında unutmaya çalıştıkları umarsızlığı dile getirirler, gezegenden kopuşun acısını. Yenidir doğadan ayrılışları, henüz varılamamıştır bir teselli durağına... Ölüm tek hasretleridir, nasıl olmasın, başka umarı var mıdır koptukları yâr'a kavuşmanın?" (Sayfa 50)
" On yıllar, hızla, ağır silindirler gibi geçti insanların dünyasının üstünden.... Nedir bu pis koku, sülfür mü, karbon mu? Niçin kapkaradır Baltık Denizi'nin dağları ve İzmir Körfezi? Neden açlıktan ölür şiş karınlı bebeler, niçin beyaz efendilerden kurtulur kurtulmaz birbirini boğazlar zenciler? Neden devrimlere tapar insanlığın yarısı, yıkım tuzakları kurarken öbürleri, nefret karası? Nasıl da kullanıyor zayıfları haksızlar, aptalları kurnazlar, yoksulları varsıllar! Nedir bu koyu korkular kalınlaşan yüreklerde? Niçin incecik çıkarlardan bile vazgeçemez kimse? Petrol kuyularında ölüler katranlaşır; mayın tarlalarında kan kezzaplaşır. Neden yıkılan putun yerine yenisi hemen konur hemen? Niçin akıl ürkütür ve yalan rahatlatır?... Niye bunca küçüklük, bunca kibir, bunca inat! Hapishaneler dolup taşar, infaz aygıtları işler, yıkılır birbiri peşine ülkeler, ülküler, devrimler ve düşler..." (Sayfa 95) 
(*) Erendüz Atasü, 'Taş Üstünde Gül Oyması' Kitabının arka kapağından   

14 yorum:

  1. Cok degerli bir yazar...
    Ne de güzel bir yazi olmus onunla ve kitabiyla ilgili, ellerine saglik Esin. Keske okusaydi kendisi bu yaziyi...

    "Dullara yas yakisir" isimli kitabini okumustum vakti zamaninda. Öyle hosuma gitmisti ki, cok etkilenmistim. Herkesin okumasini isterdim onu da. Özellikle "dul" deyince kafasinda cok cirkin seyler canlanan zihiniyetlerin...

    Bu kitabini da okumak isterim. Tekrar tesekkürler bu güzel paylasim icin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @EQ
      Değerli yorumun için çok teşekkür ederim sevgili Ayşe..Erendüz Atasü kitaplarıyla ilk tanışmama vesile oldu'Taş Üstünde Gül Oyması'öykü kitabı . Bu kitabı çok beğenerek okudum. Tavsiye ettiğin kitabını da alıp okumayı düşünüyorum.

      İyi ki hayatımızda kitaplar var! iyi ki okuyoruz...okurken bir yandan geçmişi sorgularken diğer yandan bugünü de anlamlandırmaya, anlamaya çalışıyoruz. Ve hayata dair pek çok şeyi!..
      Sevgi ve esenlik dileklerimle...

      Sil
  2. Dağın Öteki Yüzü ve şimdi adı aklıma gelmeyen birkaç kitabını okudum. Çok değerli bir yazardır. Keyifli anlatımları insanı etkiler. Epeydir yeni kitabını okumamıştım. Kitaplıktan bir kontrol etmem lazım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Mehmet Bilgehan Merki,
      Kitabı beğenerek okudum. Yeni tanıştığım bu yazarın diğer kitaplarını da okumayı planlıyorum.
      Keyifli anlatımı, ilginç kurgulama yöntemi ve üslubu bir hayli ilgi çekici...Yazarın bir başka eserini, bir de sizin yorumunuzla değerlendirmek benim için de heyecan verici olacaktır.

      Sil
  3. Büyük bir ilgiyle, dikkatle zevkle okudum yazınızı.İyi bir yazarın farklı bir kitabı ne güzel bir seçim olmuş.
    Gezi yazılarınızın tadı da çok farklıydı. Burada insan ruhunun derinliklerine yollar açılıyor. Her cümle düşündürüyor insanı.Alıntılar kitabın özünü açıklıyor. Kitap, altı çizilip not alınacak cümlelerle dolu sanırım.
    Eserin iki önemli edebiyat ödülünü kazanmış olması da değerini kanıtlıyor. Teşekkürler bu önemli tanıtım için.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Makbule Abalı,
      Beğeni ile okuduğum kitabın içinde yer alan öyküler beni de, yeniden yollara, yolculuklara çıkardı diyebilirim. Öyküye konu olan mekanlar ve kişiler gezgin ruhumla bütünleşti...
      Kitapta altı çizilesi, ilginç bulduğum pek çok cümle vardı..Örnek vermek amacıyla sadece birkaçını paylaşabildim. An'da bulunduğu mekanla zamanlar arasında 'git-gel'ler içinde ve iç seslerin dışa vurumu pek çok cümle vardı. Merak uyandıran bir anlatım şekli ile karşılaştım. Yazarın pek çok ödüllü eseri var, bu kitabı da 2 ödüle layık görülmüş.

      Değerli yorumunuz için asıl ben teşekkür ederim. Sevgi ve esenlikle kalın...

      Sil
  4. Işık yaktırdınız. Kitabı okunacaklar listeme not alıyorum. Bu arada kapağı da ayrıca hoşuma gitti.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Yazdan Kalan,
      Bloglarda, yazılarını beğeni ile takip ettiğim dostların kitap-sinema filmlerine yönelik değerlendirmeleri benim için de oldukça önemli referans oluyor. Kitabı okuyunca sizin değerlendirmenizi de merakla bekliyor olacağım. Kapak tasarımı doğru seçilmiş, adı ile uyumlu. Esenlikler dilerim.

      Sil
  5. Çok sevdiğim yazarın çok etkilendiğim iki öykü kitabından birisidir ,çok arkadaşıma da önermişimdir.Yine harika tanıtım yazısı olmuş teşekkürler Esin 'ciğim.Son romanı Yarın ve Ferda 'yı nedense zor okudum ,Dağın Öteki Yüzü 'nde aradığım tadı bulamadım.Belki dedim sevgili yazarım yorulmuş...İleride okursan karşılıklı yorumlarız.Selam ve sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Arzu Sarıyer,
      Yazarın farklı bir üslubu var. Ve sürekli konuşan bir iç sesi. Mekanlar, olaylar, insanlar, imgeler, şehirler, düşler ve umutlar... geçmişin izinde, bir bu güne bir düne gelip gitmeler ile örülü metinler toplamından oluşan öyküler. Ben de ilk okuduğumda biraz şaşırdım ve anlamlandırmakta zorlandım, sonra yazım tarzının özellikle bu şekilde oluşturmuş olduğunu düşündüm. ve okumayı sürdürdükçe, öykünün içine daha da girdiğimi fark ettim. Yazarın diline vakıf oldukça ilginç bulduğum tarzını da benimsedim.

      'Dağın Öteki Yüzü'nü almalıyım o halde ben de. Evet ortak okunulan bir kitabın karşılıklı yorumlayıp, değerlendirmek de ilginç olacaktır. Değerli yorumunuz için teşekkür ederim Arzu Öğretmenim. En içten sevgilerimle..

      Sil
  6. Ben de listeme alayım kitabı.

    Arkeoloji müzesindeki harika mezar taşları geldi aklıma. Çocuklarla gezerken onlara dedim ki ben de böyle uzanmış ağaç altında kitap okuyan bir kadın kabartması istiyorum mezar taşımda. Nasıl zarif nasıl güzeldi hepsi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Handan,
      Antik çağlarda dahi insana verilen değer bugünden çok daha fazla imiş. Yaşarken olduğu gibi ölümden sonrası için de gösterilen o duyarlılık..Mezar taşlarındaki o kabartmalar beni de hep etkiler...

      Allah güzel ömürler versin Handan'cım. Tatlı yavrularınla ve sevdiklerinle birlikte sağlıkla, mutlulukla dolu geçsin ömrün. Sen kitaplarını doğanın içinde hep oku :))

      Sil
  7. Erendiz Hanım çok zarif bir akademisyen aynı zamanda. Orhan Kemal roman ödülü de var sanırım.
    Anlatım dili çok güzel her şeyden önce. Kullandığı dil büyülü ve yalın.
    Mısır ve Sümer mitlerinin günümüz edebiyatına yansımasıyla ilgili yazıları ve konferansları olduğunu da öğrenince bu değerli yazarın özellikle senin için biçilmiş kaftan olduğunu düşündüm Esinciğim. İkinci öykünün Kazdağları'nda geçmesi, sanat tarihi açısından önemli bir kitap oluşu...

    Müthiş bir tanıtımdı. Bu kitabı en kısa zamanda okuma isteğiyle doldum. Bir solukta okuyacağımdan da adım gibi eminim ;)
    Ellerine, emeğine sağlık.
    Teşekkürler, sevgiler Esinciğim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Ben de kitabı okuduktan sonra yazar hk.da bilgi edinmek için daha bir etraflıca okudum hk.da yazılanları. Oldukça birikimli, hem akademisyan yanı hem de yaşam öyküsü ile özel bir insan olduğu çok belli.

      Haklısın, Mısır ve Sümer mitlerine yönelik konferanslarını duyunca ben de cevher bulmuş gibi oldum :)
      Diğer kitaplarını da okumalıyım ki hk.da daha da doğru değerlendirmede buluna-bileyim ;)

      Okuyunca kitabını senin de yorumlamaların benim için önemli olacak Zeugmacığım.
      Ben teşekkür ederim.Sevgilerimle..

      Sil