6 Eylül 2020 Pazar

Karadeniz'in Muhteşem Koyları: Kefken ve Kerpe'den İzler ve Yansımalar


Pandemi dolayısı ile kısıtlanan hayatlarımıza küçük bir nefes alma durağı şart olmuştu artık, zira sıcaklardan dağılan bünyelerin de bir dayanma gücü vardı! ancak nereye gidecektik?. İstanbul'da her yer tıklım tıkıştı! En sonunda uzun zamandır aklımızda olan ve İstanbul'a çok da fazla uzak olmayacak bir yere; Karadeniz kıyılarına doğru uzanmak fikri.... daha o dakikada, usumuza düşer düşmez bizi heyecanlandırmaya yetiyor:)

Peki, gideceğimiz yer tam olarak neresi olacak?
Karadeniz'in en çekici ve en korunaklı koylarından; Kefken ve Kerpe'ye. Tabi günü değerlendirmek için, sabahın erken saatlerinde kalkıp, yollara koyulmayı göze almak gerekecek! hiç tereddütsüz, aldığımız bu kararı yürürlüğe koyuyoruz hemen.

Önce, akşamdan piknik sepetine koyacaklarımızı organize ediyor, buz çantasını ve şezlongları...yanımıza alacağımız en pratik ve bize yük olmayacak hafif yollu araç gereçleri, yolda giderken dinleyeceğimiz cd.leri, kamera ve yollukları da ayarladıktan sonra...artık gönül rahatlığı içinde yola çıkabiliriz! moduna geçiyoruz.

Normalde sabahın kuşluk vaktinde kalkmakta zorlanan bendeniz, üstelik geç yatmış olsam da yine de zıpkın gibi enerjiyle erkenden kalkıp yola koyuluyoruz.  Henüz trafiğin sakin olduğu saatlerde  İstanbul sınırlarından yavaşça uzaklaşırken.... değişen coğrafi doku içinde, mis gibi çam ormanlarının arasından ve kuş cıvıltıları eşliğinde keyifle yol alıyoruz. Boşuna dememişler "erken çıkan yol alır!" diye... Eğer bir yarım saat geç çıksak, eminiz ki yollar hiç de böyle sakin akmayacak!.

İstikametimiz Kandıra olacak.

Oto yoldan İzmit'e gelmeden Kandıra yazılı tabelaları takip edeceğiz. Kefken ve Kerpe'ye ister kıyı şeridinden Şile, Ağva üzerinden, isterseniz bizim güzergahımızdan; Kandıra üzerinden güzel bir doğa dokusu içinde, ormanlık yoldan gidebilirsiniz.

Yolumuz virajlı, ama gördüğümüz manzaralar fazlasıyla buna değiyor. Tabi ki sürüş koltuğunda oturandan ziyade, asıl yan koltukta oturan hanımefendinin keyfine diyecek olmuyor :)) Yine de temkinli bir sürüş halindeyiz. Sürücünün dikkatini dağıtacak atraksiyonlarda bulunmuyoruz. Sık ağaçlık orman yollarında geçerken, şarıl şarıl akan çeşmelerin birinde duruyoruz. Dağlardan akıp gelen, buz gibi sulardan içmeden olmaz. Böylece hem küçük bir mola veriyor, hem bu esnada aracımız da , sürücümüz de :) dinleniyor.

Yaklaşık iki saatlik mesafeden sonra Kandıra tabelalarını görüp oradan kuzeye yine ormanın içinden dolanarak ilerliyoruz...hani pandemi olmasa, virüs tehdidi içinde olmasak, öyle güzel mesire ve piknik alanları ve kahvaltı yapılacak tesisler var ki! Malum Kandıra'nın etleri meşhur. Toprak bereketli... Yeşil bol. Doğanın içinde damızlık büyük başları sere serpe otlarken görüyoruz. Manzaramız çok güzel...  Bakına bakına giderken, bir yandan da göz ucuyla tabelaları kaçırmamaya çalışıyoruz.

Ve kısa bir süre sonra yol ayrımına geliyoruz. Burada yolların biri Kefken'e diğeri Kerpe'ye götürecek bizi.  "Önce Kefken mi? yoksa Kerpe'ye mi?" derken... Kefken yönüne sapıyoruz.

Kefken, Kerpe'nin biraz doğusunda kalıyor. Veeee  Karadeniz'de güzel cemalini bize gösteriyor. Ortalama yarım saat sonra Kefken'e ulaşıyoruz.

Kefken Limanı
- Sağ yakada Kapri Parkı Yer alıyor-

Kefken Limanı ve Merkez (Sol yaka)
Köyün içinde önce araçla küçük bir tur atıyor daha sonra köyün tarihi simitçi fırınından tazecik simitleri alırken aynı zamanda, sorumuz üzerine tavsiye edilen, üstelik çok da yakınımızda olan ören yerine doğru dümeni kırıyoruz. 
Burası Kapri Koyu'nda yer alan bir park alanı. Küçük bir tepenin üzerine konumlanmış. Hafiften kuşbakışı bir manzara. Her yer yemyeşil, bir yanımız deniz, bir yanımız liman manzarası içinde... çokkk güzelll :))
Kapri Parkı
Kapri Parkında, henüz kimsecikler de yokken, tam bizim için ayrılmış, şahane bir çardak altı bulmanın sevinci içinde :) tezgâhımızı açıp, sakin sakin kahvaltımızı yapıyoruz. Benim için çifte  bir bayram bu, çünkü yasakları afiyetle ihlal ettiğim bir simit olayı var: ) sıcacık, çıtır simidim, yanında , Allah ne verdiğse; domatesim, zeytinim, peynirim...ve demini iyice almış tavşan kanı çayımla....keyifden beş köşeyim :)
"Ohhhh manzaramız şahane! 
hayat güzel, yaşamak güzel be arkadaş!" diyoruz :)) 
"ne iyi ettik erkenden yola çıkmakla,  buraya gelmekle!.." 

💙


Kapri Koyu

Midemiz de, gözümüz de bayram ettikten sonra...biraz Kapri Koyu çevresinde küçük bir tur atıyoruz... Ağaç altlarında çadırla kamp kuranlar, Kapri Koyu'nun minik halk plajında denize girenler... görüntü karmaşası içinde ama halinden memnun, yurdumun insan manzaralarını görüyoruz...daha fazla ileriye gitmeden aracımıza geri dönüyoruz. 
Biraz da Kefken'de dolaşıyoruz...
Kefken Meydan
İstanbul plakalı  araçlardan daha çok villaların, yazlıkların önünde İzmit ve Kocaeli plakalı araçları görüyoruz. Hafta sonu olduğu için bütün sokak araları dolmuş, yer gök araç ve insan seli!. 
Ağustos'un en kavurucu sıcakları!. Elimi çantama atıyorum ve o an, güneş gözlüğümü alsam da, güneş şapkamı unutmuş olduğumu fark ediyorum. Neyse bunu sorun etmiyorum. Çünkü hemen her şeyi bulabileceğimiz, cıvıl cıvıl hareketli bir çarşısı var Kefken'in. Marketler, çay bahçeleri, restoran ve kafeler... özellikle balık restoranları bir hayli fazla. Biz, "pandemi olmasa balık restoranlarına girerdik!" diye düşünürken, "pandemi de neymiş" diyenlerle dolmuş olan işletmeleri görünce...şaşırıyoruz tabi!. Ama niye şaşırıyorsak artık!. Medyada her Allah'ın günü, var olan mekânların, yeni düzenlemelerle, pandemi hiçe sayılarak, kalabalık topluluklarca açılışlarına tanık olmuyor muyuz ki!.. Sonra işletmelerin, yeni normlarla yumuşak geçişlerine!.. Her şey ne tuhaf bu memlekette! Ve ne yaman çelişkidir bu böyle!.
Kefken Halk Plajı
Sıcak bir yandan, dondurmacılar, mısırcılar ve balıkçılar bir yandan...ama en çok da baskın koku balık kokusu!. Diyorum "niye her yerde balık kokusu var!? " Yanımdan geçen bayan da sözümü duyar duymaz, sazan gibi atlıyor hemen; "balık baştan kokuyor abla!." Gülüyorum ben de:)) " Evet, daha çirozları göreceğiz " :))) zira halk plajları da, uskumru gibi dizilmiş dip dibe, yan yana...çirozluklarla dolup taşmış:)) 
Kefken, ekonomik tatil yapmak isteyenlerle, çadırcı ve pansiyon konaklamalı ve günü birlikçilerle dolmuş... görüntü kamaşası olmasa, gerçekten çok güzel bir belde... 
Çarşı içinde dolaşırken "bir de Kefken hatıramız olsun" diyor ve yeni aldığım şapkayı da başıma geçirince...'tamam' oluyorum :)) şapka bahane, Kefken ise coğrafi konumuyla 'Allah için' şahane:)) 
Sonuçta bu gezimizi biz, biraz da keşif amaçlı yapıyoruz. Bir dahaki gelişimizi ' doğru mevsim ve doğru zaman ayarı içinde yeniden gelmeli'ler listemize ekliyoruz.

Kerpe
Ve güneş daha fazla başımıza geçmeden Kerpe'ye gitmek üzere yola koyuluyoruz yeniden.  Kimine göre Kefken, kimine göre Kerpe en güzeli!. Bakalım biz hangisini daha çok beğeneceğiz. Oysa ikisi de komşu köy. Arası 1 km.Yaklaşık 3-5 dakika sonra da Kerpe'ye varıyoruz.
Kerpe Halk Plajı
Kerpe 10-15 yıl önce kendi halinde küçük bir balıkçı köyüymüş. Ancak İzmit'e ve özellikle İstanbul'a yakınlığı, el değmemiş doğası, denizi ve doğal çevresi ile hemen keşfedilivermiş. Ve o günden sonra da Kerpe İstanbulluların akınına uğramış. Ama sanmayın ki bu keşif 10-15 yıllık! Kerpe'nin tarihi bir hayli eski, M.Ö. 5. yüzyıla kadar uzanıyor. 
Kerpe'nin antik çağlardaki ismi Kalpe imiş. Kalpe ise Helen dilinde; çanak, çömlek, testi anlamına geliyormuş. Eskiler  Kerpe'den bahsederken, İstanbul'a üç kürek günü mesafede gösterir ve burayı öküz boynuzu şeklinde tasvir ederlermiş.  Girintili, çıkıntılı, irili, ufaklı koyları demek ki öküzün boynuzuna benzetirlermiş.

Günümüzde ise Kerpe villalar, yazlık evler, pansiyonlar ve otellerle çevrelenmiş.  Biz de Kerpe'nin iki-üç katlı sayfiye evleri ve villalarla bezeli, çiçekli şirin sokaklarından geçerken... öncelikle aracımızı park edecek bir yer arıyoruz ve  çok da fazla dolanmadan merkeze yakın bir yerde açık otopark bulup, aracımızı da park ettikten sonra... asıl merak ettiğimiz Kerpe'nin meşhur kayalıklarını görmek üzere, bu defa yaya olarak, önce tepelerden, sonra kıyıdan keşif gezimizi sürdürüyoruz.

🌸

Kerpe Sahilinden yukarıya hafif bir tepeye çıkarak, 
Kerpe Burnu'nun diğer uıcunda yer alan  
'Kartal Kayalar' a ulaşıyoruz.



Kartal Kayalar

Karadeniz'in hırçın dalgaları, usta bir mimarın elleri dokunmuşcasına, 
irili ufaklı kayalıklarda şaheserler yaratmışlar adeta!.gördüğümüz 
kayalar inanılmaz şekiller içinde; hem müthiş çekici,
 hem de ürperti verici bir güzellik içinde karşılıyor bizi!.

"İşte sırf şu, doğanın yarattığı şaheser kayalıkları 
görmek için dahi gelinir buraya!" diyoruz.



Arkam uçurum!!.
hadi ama fotoğrafımı çabuk çekkkk !! 
ayaklarım titriyorrr!! ;) 


💙


Kerpe burnundaki koylar,
birbirinden ilginç kaya oluşumlarıyla dolu!
kuleler, katman katman basamaklar...
helezonlar...


***


Kartal Kayalıkların üzerine konumlanmış
yazlık villaların manzaraları şahane.

Pembe Kayalar

Kerpe ve Kefken arasında, Kefken merkeze yakın kıyı şeridinde, 
Kovanağzı Koyu'nun hemen yanıbaşındaki koya indiğimizde ise 
inanılmaz güzellikte şekillenen bir başka anıt kayaları görüyoruz. 

💗

 'Pembe Kayalar' 

Güneş batarken kayaların üzerine yansıyan ışık hüzmeleri, 
kayaların rengini pembeye boyayınca...yöre halkı da bu kayalara
 'Pembe Kayalar adını vermiş. 
Pembe Kayalar sadece seyirlik değil aynı zamanda, 
güneşlenenleri, denize girenleri, piknik yapanları da ağırlıyor. 
Su içinde yumuşak, çıktıktan sonra ise sertleşen bu kayalar 
Osmanlı zamanında Sultanahmet Camii ve diğer bazı 
yapıların yapımında kullanılmış.

Karadeniz dalgalarıyla nam salmış, oysa Kerpe sahilinde o hırçın dalgalardan eser yok. Deniz tam tersine durgun ve alabildiğine sığ!.Öyle ki 150 metre boyunca, boyunuzu aşmayan bir sığlık bu!. Kefken'e göre daha da korunaklı olan Kerpe sahilleri, bu yüzden çocuklu ailelerin de tercih nedenlerinden biri.  
Kerpe sahilinde de pek çok piknik alanı bulunuyor. Ama biz yine de iyi ki Kefken'de yapmışız kahvaltımızı. Çünkü Kerpe bir tık daha fazla kalabalıktı. Bu arada mangal da iyi ki yasaklanmış Kerpe'de. Yoksa şu güzelim sahiller, Kandıra'nın etleri, sucuklarıyla mangal keyfi yapanlarla daha da keşmekeş bir hâl alırdı, kesin!. bunu düşünemiyorum bile!.
Kerpe Halk Plajı

Çevreyi kolaçan etmeye devam ediyoruz.
Şu yurdum insanı, keyfine pek düşkün!. 
Halk plajında, denizin içine kadar sokmuş masasını, 
şezlongunu!. ohhh! ne keyif, ne keyif!.. 
Yediklerini, içtiklerini... denize atmasa bir de!
hadi tamam da!. ama bu kafayla biraz zor ihtimal!  
Bu dünya, gamsızın, arsızın, fikirsizin!...  vesselâm!.


Biraz kıyıdan, biraz kayalıklardan, biraz çarşıdan dolaştıktan sonra....
Soğuk bir şeyler içmek üzere, gözümüzü karartıp biz de nihayetinde oturuyoruz bir kafeye. Özellikle hijyene dikkat eden garsonları görmek, bir nebze de olsa rahatlatıyor bizi. Bir de şekerden uzak durduğumuz, o altı çizili kurallarımızı Maraş dondurma  ile ihlal etmek! kısa günün kârı oluyor bize:)) Bu defa eşimi de ayartıyorum:) Ve afiyetle dondurmalarımızı yerken, vicdan azabı duymuyoruz.... Bu kadarcık da olsun ama değil mi! :)

Biraz da Kerpe Koyu'nun dışında...Kerpe'nin Karadeniz'e uzanan kıyılarına doğru yol alıyoruz. Bu kıyılarda çam ormanlarıyla çevrelenmiş çok sayıda koy bulunuyor. Aynı kaya şekillerini bu koylar da da görüyoruz.  Üstelik  bu koylar daha sakin, denize girebilmek ve kayalıklar da gün batımını seyredebilmek için elverişli. Tabi buraya hafta sonu veya en yoğun mevsim de değil de...Yaz sonunda veya hafta içinde gelmek daha mantıklı. Zira, yine de kayalıklar boş değildi.

Örnek de görüldüğü üzere, bir kadeh şarapla gün batımı fikri şahane!.
 'Yapılacaklar Listesi'ne bunu da ekliyoruz.
Bu arada Kandıra'nın bir de yoğurdu meşhur. Aslında uzun zamandır dışarıdan hazır hiçbir yoğurt almıyoruz. Yoğurtlarımı kendim yapıyor ve o gün bu gündür "meğer, şimdiye kadar yediğimiz yoğurtlar, yoğurt değilmiş!" diyorum.. Ama Kandıra yoğurduna küçük bir töleransımız olsun yine de!. "Onu da dönüş yolunda alalım!" diyerek birbirimize tembihliyoruz. Ve fakat aklımızı başımızdan alan manzaranın seyrine öylesine dalıyoruz ki! Kandıra yoğurdunun tadına bakmak hayal oluyor.

Seyrek Yaban Hayatı Geliştirme Sahası

Güzergahımız üzerinde bir iki yer daha var görmek istediğimiz, 
ancak İstanbul'a dönüşümüzü geç saatlere bırakmak istemiyoruz 
ve Bağırganlı'yı başka bir sefere bırakıp... 
Onun yerine Kandıra merkeze 10 km uzaklıktaki 
Seyrek Yaban Hayatı Geliştirme Sahası' na giriyoruz. 

🌿


Kuzeyinde Karadeniz, iki yakasında çam ormanları ve doğu yakasında Sarısu Deresi'ni de içine alan saha, iyi ki koruma altına alınmış. Florası ve iklimi ile yaban hayvanlarının yaşamına elverişli, birçok gölet ve dere ile birlikte tarım ve orman arazilerinin bulunduğu sahada;
- karaca (capreolus capreolus) ve kızıl geyik (cervus elaphus) hedef korunan türlerden olup, bunun yanı sıra, çakal, tilki, kurt, domuz, sincap, sansar, gelincik, kunduz, porsuk... ve keklik, sülün, çulluk, bıldırcın, ördek, kaz, karatavuk, karga, atmaca, doğan, martı, karabatak, sığırcık, florya, iskete, bülbül, baykuş, saksağan, ispinoz, üveyik ve tahtalı kuş gibi.... yapılan gözlem ve araştırmalarda bölgede 165 ayrı kuş türünün  yaşadığı tesbit edilmiş.  
Ayrıca Kuzey Anadolu’nun tamamı gibi burada da hem Akdeniz hem de Karadeniz bitki formasyonlarından oluşan ağaç toplulukları içinde; başta meşe, kestane ve kayın hâkimiyetindeki; gürgen, söğüt vb... ağaçlarla...Akdeniz defneleri, kartal eğrelti otu, fundalar ve tükürük otu gibi otsular, fundalar, defne ve böğürtlenlerle birleşerek makilerle....zengin bir orman dokusu oluşmuş. -

💚 
Buradaki manzara da bir başka güzellik ve dinginlik içinde...doğanın sesleri nüfuz ediyor hücerelerimize!... Koştur koştur bu hayat, nereye kadar!.  Kesinlikle biz, sakin yerleri daha çok seviyoruz. 
Herkesin plajlara akın ettiği bir zamanda bu doğa harikası yerin içimize huzur veren sakinliği nasıl hoşumuza gidiyor. Böyle bir yeri keşfetmek de günün bonusu oluyor bize. Fazla zaman ayıramasak da daha geniş bir zamanda buraya yine gelmeli! notunu düşüyoruz "yapılacaklar listemize". 
Verdiğimiz küçük bir fotoğraf molasının ardından.... trafiğe yakalanmadan yeniden yola koyuluyoruz. 
Keşiflerle geçen bir günün ardından Karadeniz'in yeşilini, mavisini ve kokusunu içimize çekip...İstanbul'a dönüş yoluna giriyoruz. 



16 yorum:

  1. Sayenizde gezmiş kadar oldum. Fotoğraflar çok güzel...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Ebemkuşağı,
      Çok teşekkür ederim. Artık her şey -bir tuşun ucunda- oturduğumuz yerden!. Ulaşmak çok kolay ve rahat!. Elbette yerinde görmeye benzemez hiçbir şey!.

      Biz de ilk kez gittiğimiz Kerpe, Kefken Koyları'nı doğa harikası yerler olarak çok beğendik... Keşke insan manzaraları için de aynı şeyleri söylemek mümkün olsaydı!. Sevgiyle, esenlikle...

      Sil
  2. Merhabalar.
    Karadeniz'in en çekici ve en korunaklı koylarından; Kefke ve Kerpe ile ilgili izlenimlerinizi bizlerle paylaşan emeğinize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim. Bu arada büyük bir zevk alarak, keyifle okuduğumuz izlenimlerinizi bizim için döktüren kaleminize de sağlıklar dilerim.
    Selam ve saygılarımla birlikte sağlıklı ve hayırlı günler dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Recep Altun;
      Değerli ziyaretinize, zarif duygu ve düşüncelerinize çok teşekkür ederim. Memleketimizin dört bir yanı ayrı güzel. Karadeniz'in bu korunaklı kıyıları da çok güzeldi. Kainatın kendisi başlı başına bir sanat eseri!. Dalgalar, kayaları döve döve nasıl harikalar yaratmış.

      İnsan, dokunduğu yerleri güzelleştirmeli!. oysa giderek canavarlaşıyor, yakıp yıkıyor! delice bir tüketim çığlığı...arsızlık!. vahşet!.. hiçbir şeyden ders almıyor!. Şu pandemiden bile dersini almış değil!.. Bu yüzden insanın olmadığı yerlerde, doğada olmak çok daha huzur verici. Koruma altına alınmış olan 'Seyrek Doğa Parkı' çok güzeldi.

      Ben de size güzel günler ve esenlikler diliyorum... İyi haftalar...

      Sil
  3. O kadar yakınında yaşadım yıllardır, gidemedim. Çok ayrıntılı, üşenmeden yazmışsınız, teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @sevgili günlük,
      Biz de hep, 'gidelim' der durur, ama bir türlü gidemezdik!. Kısmet bu güneymiş!.
      Az da olsa, üşendiğim de olur elbet!...ama bu defa, arayı fazlaca açmadan, üşenmeden yazdım:) Hayat kısa, kuşlar vakitli vakitsiz uçuyor. Her an, şu pandemide her zamankinden daha da değerli şimdi!. Ziyaretinize asıl ben teşekkür ederim. Sevgiyle, esenlikle...

      Sil
  4. Kendi denizimin bir başka noktasında dolaşmak pek güzeldi:) Okurken şu kıyası -bir kez daha- yapmadan edemedim: çoğu zaman Akdeniz'le kıyaslanırken -denize girmek üzerinden- denir ki Karadeniz'in mevsimi kısa! Ama doğal hali ve ağaçları ve gizli güzellikleri dört mevsim!

    Bir de saldırıdan, kalabalıktan saklanmış yolları ve elbette kargaşanın dışında kalmış, kendi sakinliğinde, çokça küçük-orta sahil kasabaları, köyleri, mutfağı, en çok da bitki örtüsü ve elbette yemyeşil ormanları pek güzeldir:)

    Ayrıca her zamanki gibi bu yazının da, yoğun bir çalışma anına denk gelen pek huzurlu, fena halde keyifli, gülümseten bir gezinti yaşattığının da altını çizmeliyim, sanırım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @buraneros,
      Çokça dalgalı, engin denizleri, yemyeşil ormanları, dağlarında kır çiçekleri, nehirleriyle...ve daha pek çok özelliği ile Karadeniz'in kendine has bir doğası var. Fırtınalara karşı her daim hazırlıklı, dirençli bir kaptan gibi! Yaylalardaki dağ evleri bile birbirinden bir hayli uzaktır değil mi?. Bu coğrafyada yaşam çetin olsa da, doğasına dört elle sarılmış ve özgürlüğü doyasıya yaşamış olan insanı huzurludur yine de !.. O tutunacak dal aramaz çünkü ağacın kendisidir O!. Kendi kendine yetmeyi bilir!. Karadeniz çokça 'özgürlük', belki biraz 'başına buyrukluk', 'dinginlik', 'derinlik' ve 'sevecenlik' demek'tir :) Neler yazdım bak Karadeniz için :)) İyi ki karış karış her yerini daha gezmedim :) Görmek istediğim daha çok yeri var!. Ömrümüz olursa, kısmet de elimizden tutarsa görürüz diyelim!

      Çok değerli okurumuzu kısa bir Karadeniz gezintisine çıkarıp, bir de keyfilendirebilmişsek eğer ne mutlu bize :) Sevgiyle, esenlikle...

      Sil
  5. Oooo...Muhteşem bir fikirmiş ve gerçeğe dönüşmüş. Ne mutlu size. İyi ki gitmişsiniz Esinciğim. Geçen yıl Kasım başlarında biz de Şile ve Ağva'ya kadar gidip görmüş, pek memnun kalmıştık. Hatta doku olarak birdenbire ortalık Karadeniz'e dönüşüvermişti. Yemyeşil alanları, tümüyle ahşaptan yapılmış tipik Karadeniz evleri, hayvanları, ağaçları... Oradan sonrasını da sayende gezdim gördüm. Ne yalan söyleyeyim, Kandıra'yı falan duymuştum ama Kefken'in ne adını ne kendisini biliyordum. Dereler, koylar, ormanlıklar şahaneymiş. Haliyle keyfiniz de şahane:))

    Ben kendim adına teşekkürlerimi iletiyorum sevgili rehberime. Sayende bilgi dağarcığıma ne güzel katkı oldu. Oradaki tazecik havayı soluyormuş gibiydim, gözlerim bayram ederken.. Eline, emeğine sağlık Esinciğim. Teşekkür ve sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Uzun zamandır şehir dışına çıkmamıştık, Karadeniz’in bu şirin beldeleri değişiklik oldu bizim için de. Kalabalık insan manzaralarını saymazsak gerçekten çok da güzel yerlerdi. Deniz de var, orman da, dere de... Özlemişiz doğanın içinde olmayı. Vaktimiz olsaydı, Şile ve Ağvayı’da dolaşacaktık. Buraları da yine Karadeniz kıyılarına gitmek için bahanemiz olur.

      Ben de değerli ziyaretine çok teşekkür ediyorum Sevgili Zeugmacığım. Bloklarımız biraz da bloghanelerimiz sayılır. Sevdiğim dostları görünce burada, mutlu oluyorum ben de.😊 Benden de çok sevgiler, selamlar. İyi haftalar dilerim.💕🌸


      Sil
  6. Ne iyi yapmışsınız Esincim gitmekle... Hiçbir yere bulaşmadan gayet temkinli bir gezi olmuş...
    market yoğurdunu çok sevmem bana tadı kötü gelir. 1- Urla'da 2- Midilli'de yediğim yoğurdun tadını hala unutamam. Belki Kandıra yoğurdu da öyledir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @oytunla hayat,
      Şebnem’im, birkaç saatlik mesafedeki Karadeniz kıyılarına gitmek düşüncesi bile çok iyi geldi İnan. Pandemide kurallara sıkı sıkıya uyanlardanız. Olabildiğince kalabalıklardan uzak olmaya çalışıyoruz ama doğada olmayı da çok özlemişiz. 😇 evet gayet temkinliydik. Evet Kandıra yoğurdunun tadı nefistir. Yoğurdu severiz, bu zamanda kendi yoğurdunu yapmak gibisi yok. Sevgilerimle...🌺

      Sil
  7. Ne güzel fotoğraflar! Bakarken yeşile doydum resmen:) Çekenin de emeğine, eline sağlık. Kalabalık biraz ama yine de tadını çıkarmışsınız. Dondurma da olur ya o kadar:) Umarım "normal" bir zamanda tekrar gitme şansınız olur. Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Mutlu Eller,
      Teşekkürler Semi, fotoğrafların bazıları benim, bazıları eşimin objektifinden. Kefen ve Kerpe koyları çok güzeldi. Aslında keşfedilmeyi bekleyen kimbilir daha ne özel yerlerimiz var. Memleket güzel. Fazlaca bilinmeyen, popüler olmayan yerlere gitmek, pandemide çok daha mantıklı. Kalabalıklarda olmak yüksek risk ama sürekli dört duvar arasında güneşsiz, oksijensiz kalmak da çok sağlıklı değil. Huzur doğada...inşallah canım normal zamanda tekrar gideriz. Sağlıkla, esenlikle....ve sevdiğimiz dost kalemlerden haber almak, sayfalarımızda görmek de ayrıca çok güzel. Sevgilerimle 🌸

      Sil
  8. 30 yılımız İzmit de geçti. Yazları neredeyse her hafta sonu bu sahillerdeydik. Çok sevdiğim yerler. Kumcağız, Cebeci de var. Karadeniz deki tek ada diye bildiğim Kefken Adasına da gitmişliğim vardır.
    Bu arada Kandıranın etinden çok peyniri ve manda yoğurdu meşhurdur :)
    Nasıl özlemişim. Dönüp tekrar fotoğraflara bakayım .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @tülin,
      Karadeniz kıyıları kendine has coğrafi dokusuyla güzel yerler gerçekten. Gez gez bitmez, memleket güzel. Yeşil meraların çok olduğu, küçük ve büyükbaş hayvancılığın yetiştirilmesine uygun bölgelerde hayvancılık gelişince...o hayvanın eti de, sütü de dolayısıyla peyniri de, yoğurdu da çok lezzetli oluyor tabi ki 😉 İyi seyirler...🌷

      Sil