24 Mart 2010 Çarşamba

Bir kitabın düşündürdükleri!

Şu Dağın Ardı İran
Kısa bir süre önce özel bir kanalda yazarın kendisi tarafından tanıtımının yapıldığı, “Şu Dağın Ardı İran” kitabını ben de merak edip okudum. Son zamanlarda değişen okuma tekniğimde, aynı anda 2/3 kitap ve dergiyi birlikte okuma alışkanlığı edindiğimden bu yana, ilk defa elimde diğer materyallerin arasından sıyrılıp iki günde bitirmeme neden olan bu kitabı, yazarın ilk deneyimi olmasına rağmen başarılı bir anlatım ve dilinin oldukça akıcılığına bağlıyorum!

Benzer konularda izlediğim birkaç film olmuştu. Hatta konusu gereği oldukça yakın “Kızım Olmadan Asla!” ve “Persepolis”… filmini izlemiştim. Bu filmleri izlerken, yurt dışındaki eğitimlerim esnasında farklı kültürlerden insanlarla arkadaşlığı olup modern görünmekle birlikte aslında kendi ülkelerinde özellikle İslami bakımdan oldukça muhafazakar denilebilecek gençlerle, evliliğin eşiğinden kıl payı dönen arkadaşlarımın düştüğü görüntüler ve daha pek çok şey! gözümün önüne gelirdi. Ama böylesine önemli bir konuyu bizzat o ülkede yaşayıp olayları bire bir sentezleyerek kendi hayat hikayesinden yola çıkarak yazan bir Türk Kadınının kaleminden ilk kez okuyordum. Mutlaka bizim bilmediğimiz daha pek çok tanık vardır yaşamın içinde böylesi manzaralara şahit olan, yazan, çizen! Ama yaşadıklarını güzel bir anlatım ile ifade edip onları okuyucuyu da içine çekebilen bir dilde yazabilmek, öyle sanıyorum ki her insanın harcı değildir.



Kitapta Meltem Vural' ın gençlik heyecanıyla bir İranlı’yla evlenerek Ankara’dan Tahran’a giden ve orada 2,5 yıl yaşadıktan sonra, ülkesine dönme hakkı bile elinden alınan bir kadının; İran' a adım atışı ve sonrası Türkiye' ye geri dönme çabaları ve bu süreçte çektiği zorluklar anlatılıyor olsa da!

Özellikle bu kitabı dini rejim ve şeriat yönetimini gönüllerinde taşıyanların okuyup dini rejimlerin ülkelere neler getirdiğini ve neleri götürdüğünü irdelemesi açısından iyi bir kaynak olarak görmemiz daha doğru olur. Aslında içinde yaşadığımız süreçleri değerlendirirken; düşünme yetisine sahip insanlar için verdiği mesajlar bir kaçış öyküsünün çok ötesinde, toplumlar arasındaki farklılıklar ya da yakınlıkları karşılaştırma olanağını da sunuyor bize. Üstelik öyle sade ve akıcı bir üslupta yazılmış ki kitap, adeta yazarla sohbet ediyor hissine kapılıyorsunuz!
 

“İran topraklarına geçince hızla değişen coğrafyada sanki başka bir gezegene ışınlanmıştım. İran’ın başkenti Tahran’da, Hazar kıyılarında ve Bender Abbas’ta, eşim ve ailesiyle yaşadığım dokuz yüz gün boyunca, siyasi özgürlük vaadiyle kandırılmış bir halkın pişmanlığını, mutluluk vaadiyle kandırılmış bir kadın olarak kendi pişmanlığımla harmanladım.

Acı günleri ardımda bırakarak kavuştuğum özgür ülkemin yanı başındaki tehlikenin farkına vardığımda ise, İslami devrimin ve şeriat hükümlerinin modern bir ülkeye kor lavlar gibi yakıcı yayılışını, yirmili yaşlarımın başında yaşadığım evlilik ve aşk hikayesinin fonunda sizlerle paylaşmayı bir yurttaşlık görevi bildiğim için bu kitabı kaleme aldım…” (*)


Evlerin çoğunda yaşanan içler acısı dramların anlatıldığı; İslami hayatın sorgulanıp anne ve babalarını ihbar eden çocukların ödüllendirildiği, evde namaz kılınmadığı ve devrim karşıtı konuşulduğu ihbarıyla sorguya alınan insanların…
İslami devrim karşıtı oğlunu idam ettiren annenin heykelinin dikildiği, evladın idam öncesi annesine yalvarışı! Annenin sözde vakur duruşunun günlerce tv.da izlettirildiği…
İslâmi geleneklere uygun giyinmeyen kadınların yüzlerindeki kezzap ve jilet yaralarını, saçı göründü! diye 80 yaşındaki kadına silah doğrultan devrim muhafızlarının insanları sindiren, korkutan kuralları ve davranışlarını….
Dünya sinemalarına ait filmleri izlemenin ve çocuklarının özel günlerinde doğum günlerini kutlarken bile marş ve ilahi dışında müzik dinlemenin yasak olduğu!..

Her baskıcı düzende olduğu gibi yasaklanan olguların aslında daha çok heyecana ve ilgiye sebep verdiği gerçeğini değiştirmediği gibi ve daha pek çok şeyi…



Çoğunluğu kadın olan kalabalıklara el sallayarak uçaktan inen Humeyni’nin, altı yıl sonra Allah’ın aziz yaratıklarını sıralarken hamamböceğini sekizinci sıraya, kadını on dördüncü sıraya yerleştirdiği!…

Onları sokağa döken nedenlerin kendi ağızlarından yanıtları ise: “Bizim her türlü refahımız ve özgürlüğümüz vardı. Tek eksiğimiz, Şah’ın kararlarını eleştirebileceğimiz siyasal özgürlüktü. Bize vaat edilen bu özgürlüğü alacağız derken, yemek, içmek ve giyim özgürlüğümüze kadar tüm özgürlüklerimizi elimizle teslim ettik.

Aldatıldık!” (**)
Önemli ayrıntıların ve gerçeklerin yer aldığı bu kitap;
Meltem Vural’ ın ülkesine dönmek için neden yanıp tutuştuğunu anlatmaya fazlasıyla yetiyor…

Meltem Vural bu ilk kitabında hemen yanı başımızda yer alan komşu bir ülkeyi, bize kendi penceresinden anlatmaya çalışırken olası benzerlikleri, farklılıkları ile aslında; İran’ı tanıma kılavuzu ya da " Türkiye İran olur mu? " sorusunun yanıtını değil, asıl “ Türkiye İran olursa nasıl olur! ” yanıtını sorgulamaya çalışıyor.

Kadını sosyal yaşamın dışına iten, sürekli üzerinde baskı kuran toplumların sağlıklı bir toplum olamayacağı gerçeğinden yola çıkarak...

asıl yöneten, yönlendiren, doğuran, yetiştiren ...

ve hayata güçlü tırnaklarıyla sıkı sıkı sarılan ve yön veren asıl gücün kadınlar olduğunu düşünerek!..
daha adil ve çağdaş bir yaşamın içinde yer alarak aydınlanmış bireyler olarak seslerini duyurabilmeleri, toplumda etkin bir biçimde varlıklarını sürdürerek çağdaş ve aydın nesiller yetiştirebilmeleri açısından önemli bulduğum bu kitabı okumalarını tavsiye diyorum…

Özellikle kadınlarımızın,



 


Kitap: Şu Dağın Ardı İran

(*) Kitabın arka sayfasından
(**) Kitaptan alıntılar

16 yorum:

  1. Yazarın tanıtımını ben de izlemiştim. Almayı ve okumayı düşündüğüm kitaplar arasında. Tanıtımınız çok güzel. Teşekkürler

    YanıtlaSil
  2. Sayın Mehmet Bilgehan Merki,

    Verilmek istenilen mesaj çok önemliydi! Okumanızı öneririm.
    Düşünceleriniz için teşekkür ederim...

    YanıtlaSil
  3. Hasretsenfonileri'nden mesaj:
    http://albumdekiler.blogspot.com/

    "Bir kitabın düşündürdükleri!" kaydınıza yeni bir yorum yaptı:

    inanıyorum... kalbin kalbe karşı olduğuna.. çünki aynı anda sen benim sayfama yorum bırakırken ben de senin yazdıklarınla başbaşaydım sevgili esin..

    Güzel anları.. güzel etkileri olan olayları bizlere aktarmanı ve paylaşmanı diliyorum..

    YanıtlaSil
  4. Sayın hasretsenfonileri,

    Düşüncenize yürekten katılıyorum.

    "Kalp kalbe karşıdır derler!" inanırım bende, tesadüf karşılaşınca böyle! bu söylemin ne denli doğru olduğunu ispat eder gibidir adeta!...

    hep birlikte nice güzel paylaşımlarda ve içsel yolculuklarımızın ışığında buluşmak dileği ile...

    Sevgi ve saygılarımla...

    YanıtlaSil
  5. Kızım Olmadan Asla 'yı okumuştum.tanıtımın çok güzeldi hemen not alınmıştır kitap:)
    Birde okuma tekniğini merak ettim :)

    sevgilerimle

    YanıtlaSil
  6. bloğunuzu gezerken bir ezgi eşlik etti bir an kendimi kendi bloğumda gezer gibi hissettim,bunda sevgili farid üstadın yıldızların çoşkusu melodisi büyük rol oynadı,yazılarımı farid üstad eşliğinde yazmaktayım ve bu ezgini payı öylesine büyük ki anlatama yerini ve önemini...

    müzik ile yazı çok da güzel uymuş,kitap tanıtımı için tşk en kısa zamanda kütüphaneme eklenecektir..

    sağlıcakla esmir dostum..

    YanıtlaSil
  7. Sayın Güneşinoğlu

    Dünya üzerindeki en iyi keman virtüozlerinden biri olan Farid Farjad'ın kemanına yansıyan hüzünlü ve insanın içine akan gözyaşları gibi nağmaler!..

    Müziğinin her notasından yayılan o içli sesler keman ustasının hiç kuşkusuz, doğduğu topraklarda (İran) yaşadığı acıları, çileleri anlatmaya fazlasıyla yetiyor!...

    Yazarı, böyle bir kitap yazmaya sevk eden ve hayatının kısa da olsa onda derin izler bırakan bir sürecinin geçtiği topraklarda aynı yer "İran" olduğu için. Kitapla, Farid Farjadın müziğinin denk düşeceğini düşündüm bende...

    Yorumlarınız için teşekkrüler...

    YanıtlaSil
  8. Sayın Dalgaları Aşmak,

    Filmle benzerlikler olsa dahi yine de çok güzel bir anlatımla yazılmış olan Meltem Vural'ın "Şu Dağın Ardı İran" kitabı okunmaya değer.

    Bu arada, kitap okuma yöntemime gelince: Önceden elime aldığım kitabı bitirmeden başka bir kitabı okuyamazdım. Ama artık tek bir kitapta konsantre olamıyorum. Çünkü aylık, haftalık aldığım dergiler, yeni ve mevcut kitaplar ve en çok internetin hayatımızdaki yeri, eski alışkanlığımı değiştirmeme neden oldu. Şimdi okunmak üzere; dergiler aylık ve haftalık oluşlarına göre elimin altında daha geniş zamana yayılırken, bir taraftanda yeni bir kitabı okumaya koyuluyorum, yanına takviye şiir kitabı türünden farklı bir tür ile okumamı zenginleştiriyorken...bir de bakıyorum ki hemen hemen hepsi aynı süreçlerde başlayıp, sonlanıyor...Yani tek tek önce dergiyi tamamen okuyup bitireyim, sonra kitabı, sonra sıradakini...vs yapamıyorum.

    Ama elimdeki kitap çok sürükleyici ise istisna bir durum da söz konusu olabiliyor!...

    Bir yazısında benzer bir tekniği M. Bilgehan Merki'nin de uyguladığını okumuştum.

    Yeter ki okuyalım!..Hatta başka yöntemlerde varsa daha da çok okumamıza yarayacak, önerilere açık olduğumu da belirteyim:)

    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  9. Sevgili Esinciğim;
    Çok güzel ve çok detaylı bir tanıtım yapmanın yanı sıra aslında özellikle sen bir yurtaşlık görevi üstlenmiş durumdasın. Her zamanki duyarlılığınla ele aldığın bu konu ülkemizin içine düştüğü tehlikeyle bire bir örtüşüyor çünkü..
    Meltem Vural, İran olma eşiğine getirilmeye çalışan Türkiye için başvurulacak ve şamar gibi bir cevap alınacak müthiş bir kaynak oluşturmuş gerçekten.
    Öğrenciliğmde benim de birkaç arkadaşım vardı bu şekilde İranlı'larla evlenip giden ve bir daha haber alamadığım. Bu yüzden yazdıklarını okuyunca içim ezildi bir kez daha..

    Kullandığın okuma tekniği çok değişik, ama güzelmiş. Ben en fazla iki kitabı bir arada yürütebilmişimdir :)
    Senin yaptığını da deneyeceğim en kısa zamanda...

    Tanıtım ve bilgilendirmeler için çok teşekkürler canım..
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  10. Sevgili Esmir,elimdeki bitmeden başka bir şey okumuyorum sorun orda demekki:)Kızım olmadan asla'nın filmini romanı okuduktan sonra izlemiştim ve hiç etkilenmemiştim:)Bu çok başıma geldi.En son Uçurtma Avcısı'nda yaşadım aynı şeyi :)Artık kitabını okuduğum filmleri izlememe kararı aldım:)Bu arada Uçurtma Avcısı'nı okumadıysan şiddetle öneririm.Oda Afganistan ve talibanın çıkışıyla ilgili bir roman.
    Sevgiler

    YanıtlaSil
  11. Sevgili Zeugmacığım,

    Artık içinde yaşadığımız realiteler varsayım olmaktan çıkmış durumda! yazar bizzat yaşadıklarını anlatmış ve ülkemiz adına olup bitenleri de sorgulayabilmemiz adına çok önemli bir gerçeği gözler önüne sermiş! Gerçekten vatanını seven ve ona sahip çıkmak isteyen her yurttaşın okuması gereken bir kitap.

    Diğer yandan okuma alışkanlığım bahsettiğim gibi artık bu şekilde değişikliğe uğradı. Baş ucumda bir kitap, kütüphanemde elimin altında bir iki, salonda bir iki tarih, atlas türü dergiler...Böyle olunca daha sıkılmadan okuyorum her birini...Hızla akıp giden bilgi çağı, tek bir kitabı başından sona elimden bırakmadan okumama engel oluyor! En büyük devasa kütüphane ise hepimizin bildiği gibi internet! yerinde ve doğru kullanınca...okyanus gibi!..

    Ama elimdeki kitabın akıcılığı hikayenin çekiciliği beni içine almışsa o zaman kendiliğinden sonuna gelmeden o kitabı bırakamıyorum. Bu da öyle bir kitaptı 2 günde bitti!

    Güzel bir haftasonu dilerim canım.
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  12. Sevgili Dalgaları Aşmak,

    Sana tamamen katılıyorum. Bence de kitabını okuduğumuz filmleri seyretmek hayal kırıklığı olabilir. Çünkü reyting kaygısı ile çoğu kez yazarın anlatımın çok dışına çıktığı için filmler de o okuduğumuz kitapdaki keyfi vermez oluyor. Böyle olunca ya okuduğumuz kitapların filmlerini izlemeyeceğiz! ya da izlediğimiz filmleri sonradan okumayacağız!..

    bu tıpkı yıllar önce yaşadığımız, gördüğümüz mekanların ve de insanların! üzerinden yıllar geçtikten sonra çoğu kez başkalaştığı gibi...

    her şey değişiyor! algılar, düşünceler, yeni yaşam modelleri, stiller!...her şey !
    hiç bir şey aynı kalmıyor ne bizler ne mekanlar! aynı tatları aramak yanılgı!...hep onları öyle bıraktığımız gibi hafızalarımızda saklı tutmalıyız...

    bu arada önerin olan Uçurtma Avcısını da okumayı notlarım arasına aldım canım...

    Güzel bir haftasonu dilerim,

    Şu an elimden gelebilen tek şey 'sevgiyi' yeni açan bahar çiçekleri gibi serpebilmek evrene!...

    Sevdiklerimizle birlikte;
    Yarattığımız dünyalarımızda güneşli ve aydınlık günlerde, çiçekler içinde geçsin yaşamlarımız!...

    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  13. Ben de okumak istiyorum.Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  14. Sayın Ramazan bey,

    Okunmalı ve daha çok kitlelere tavsiye edilmeli. Ben teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  15. Sevgili esmir merhaba,
    Sayfama değerli ziyaretinden dolyı ve güzel yormundan dolyı çok teşekkür ederim.

    Haykırış abimin bu anlamlı projesinde seninlede aynı sayfaları paylaşmak çok büyük bir mutluluk . Bende seni tebrik ederim. Başarılarını devamını siler sevgiler gönderirim :)

    YanıtlaSil
  16. kitabı begendim 3 saate okudum gerçek bir hikayemi merak ettim

    YanıtlaSil