15 Temmuz 2010 Perşembe

Niye diye diye…



Düşüncelerimizin en iyi aynası yaşamlarımızın akışıdır.(*)

Hayat öylesine akıp gidiyorken ve sen her yeni güne, bir önceki günü kopyalayarak girmiş ve bu rutinlerinden de pek sıkılmış iken birden bire hiç bilmediğin ve aklına dahi getiremeyeceğin olayların tam da ortasına düşmüş ve o anın şaşkınlığını dahi üzerinden atamamışken insan nasıl bilebilir ki bir dakika sonrasının ne olacağını ve neler yaşayacağını!..

Tıpkı gebe bir kadının karnı gibi, dünya koskoca bir dağ görünür gözüne o anlarda! Günden güne şiştikçe şişersin! Sonrada dağ fare mi doğuracak diye bekleyip durursun! Hayat böylesine fütursuzluklara ve öylesine sürprizlere açık iken! Her yeni bir güne yine aynı rutinlikte başlayacağını bilmek ahmaklık değildir de nedir peki! Hiç ummadığın bir anda yeni bir denklem çözmeye çalışır bir halde buluverirsin kendini! dertte çörekleniverir hemen yanı başına. Üstelik dert sandığının da değmeyecek bir hiç’lik olduğunu anlar, tüm enerjini nasıl onun için tükettiğine ve onun için harcadığın zamana yanarsın en çok da. Birde dönüp kendine bakarsın ve hiçbir ad bulamazsın yaptığına aptallıktan başka. Öylesine biriktirmişsindir ki bu aptallıkları, aslında bir yerine dokunsalar patlayıvereceksindir. Hani üst üste koymaktan, sıkış tepiş dolmuştur daha yeni boşalttığın çöp kovan! Ne kadar da çabuk doluverdiğine hem hayret eder hem de bir yandan kızarsın fena halde. Çünkü bilirsin boşaltmazsan fena kokacaklar!..

Tıpkı görüntülerine aldanıp aldığın binbir renkli meyve ve sebzelerin içlerinin hiç göründüğü gibi olmayıp, kof ve çürük çıkması gibi yanıltmıştır çoğu varlık da seni. “Ne kadar da kofmuş çoğu, bazılarının da içleri kurtlu mu kurtlu!” der durursun. Bir hayatı düşünürsün birde çöp kovasının içinde birikenleri!..

Sonra yine devam edersin düşünmeye, acaba yanılarak oraya attığım olmuş mudur diye! Ama biraz daha hafızanı yoklarsın; ”yok ben kolay kolay atamam öyle! ecişbücüş bile olsalar onları özenle muhafaza eder ahenkle donattığım soframda layık olduğu şekilde ikrama sunar bambaşka görüntüyle nasıl tanınmayacak hale geldiklerini hayret ederek iyi ki görüntüsüne aldanmadım ve atmadım onları!” dediklerim gelir aklıma. Ama yanıldığımda olmuştur elbet, her şeyi de bilemem ki! Bazen hataların da olur elbet farkında olmadan yaptığın; zaman geçip onu aradığında ve onu bulamadığında anlarsın yanılgını ama artık işten işten geçmiştir. O da karışmıştır diğer çöplerin arasına!

İşte böyle söylenir durursun kendi kendine; “niye onu satın aldım!”, “niye onu bir türlü sevemedim”, “niye o’na şunları şunları dedim!”, “niye o’na doğruyu söyleyemedim”, “niye o şehri bırakıp gittim”, “niye o’nun dostum olmasına izin vermedim”, “niye o’na fazla güvendim”, “niye o’na tüm sırlarımı anlattım”, “niye komplekslerine yenik düşmüş insanların sözlerini kaale aldım!”, “niye değerli vaktimi çalanlara ‘dur’ diyemedim”, “niye tüm bu saçmalıkları bugüne kadar kafamda taşıdım” ve “niye tüm bu niye niye dediklerime aman sende deyip gülüp geçmeyi başaramadım!”

niye, niye, niye!... der durursun durmadan…

Sonra da niye diye diye…bir düşünceden diğerine gider gelirsin…hayıflanıp durmaktan tostoparlak olmuş göbeğinle koca bir dağ gibi şişer de şişersin öylece!

Hayat böyle bir şey aslında, doldurup doldurup boşalttığın! Bazen dolu alıp boş koyduğun, bazen de boş sanıp birdenbire doldurduğun…

Oysa olanca hızıyla akıp gitmekte bu hayat, şöyle bir düşündüğünde, hayıflanmaların, endişelerin, kaygıların hep boşuna olduğunu ve aslında değmeyeceğinin ayırdına varıyor insan…

Ve yine niye, niye! dememek için tek yapman gerekenin; öncelikle hiçbir şeye şaşırmamak gerektiğini ve birde seçtiğin yolda yürürken çok fazla geriye dönüp dönüp bakmamak ve sadece ileriye bakmak gerektiğini…

öğreniyorsun!..

Nil admirari prope res est una, Numacı.
Solaque quae possit favere et servare beatum. (Horatius)

Hiçbir şeye şaşmamak; işte budur, 'Numacius',
Seni mutlu kılıp mutlu tutacak olan. (*)

Şimdi tüm çöplerimi buğday gibi öğüten bir makinem olsun istiyorum… Tatlıyı acı ile harmanlayıp; Buğdaydan una ve ardından nefis kokulu bir somun ekmeğe dönüşen…Hepsini hazmederek yediğimi anımsamak ve ağzımda bıraktığı o enfes tadın bana kattıkları içinde ayrıca şükretmek!..

Bunları yapabilir miyim! Yaparım elbette neden olmasın! Ama ilk önce şu koskoca evreni, çiçeği, böceği, kuşu, dağı, taşı, ormanı ve yaratılmış olan her şeyi yine yeniden kucaklamam gerek!

Ama yine sırasını şaşırdım işte, önce hangisini kucaklayacaktım?
düşünmem gerek :)




Resim: 1x
(*) Monteigne- Denemeler

10 yorum:

  1. Ne güzel samimi sözler, güzel bir paylaşım.Evet, kişiler, nesneler hiç bir şey göründüğü gibi değil. Çoğunun içi boş, kof. Selamlar

    YanıtlaSil
  2. Bir aşağı bir yukarı yürüyüp sürekli neden,neden,neden diye dolaştığım zamana denk gelen enfes yazın için sana müteşekkirim Esmirciğim.Nasıl rahatladım, ne kadar ferahladım; tıpkı soğuk bir limonata içmiş gibi mutlu oldum.Yaşadıklarımızın adı,sanı farklı olsa da biriktirdiklerimizin aynı olması birbirimizi anlamamıza yetiyor.
    Ne iyi geldin bana!

    Sevgilerle Esmir'im!

    YanıtlaSil
  3. Ali bey,en zor şey insanı anlamak gerçekten!ne görüntüye nede söylenilenlere aldanmamak gerekiyor...

    YanıtlaSil
  4. Sevgili çobanyıldızı,
    İsimler, mekanlar, zamanlar farklı olsa da; insan hep aynı insan!biriktirdiklerimiz de "hayata yakın pencerelerden bakan insanlar için benzer olduğundan" anlamak da zor olmuyor öyle değil mi!Rahatlayıp ferahlamana sevindim canım:)

    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  5. ama ama yanasmayı da bılmek gerek
    guzel ablacık.

    off yaa cok ama cok guzeldı!!!

    sevgılerrr..:)))

    YanıtlaSil
  6. Çok güzel bir anlatım olmuş, gönlünüze sağlık. Günlük yaşamda da dikkat ederseniz, yemek için hazırladıklarımızdan çok ,atmamız gereken çöp çıkıyor ortaya,

    YanıtlaSil
  7. Sevgili ayşegül
    teşekkürler cnm..
    off ki ne offf yaaa:)

    YanıtlaSil
  8. Sevgili sedef,
    aklıma böyle bir benzetme geldi çöp sepetine uyarladım bende!
    Teşekkürler...

    YanıtlaSil
  9. SEvgili Esmir;
    Ne güzel bir çözüm bulmuşsun. Acı ve tatlı herşeyin öğütülüp somon ekmeğe dönüştürülmesi fikrine katılmamak gibi bir alternatif bırakmamışsın geriye.Önce kendini kucaklamakla başla bence "başarma" yolunun yarısını katetmiş olacaksın böylece.Beni bile içinde görecek değil evren, yaratılmış olan herşey hatta bana da sarılmış olacaksın sanırım.sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  10. Sevgili sufi,
    "ekmeği tuza banıp banıp yer gibi" seni sevmemek ve sana sarılmamak mümkünmü ki sevgili sufim!
    "ne güzel yaratmış yaradan seni böyle!" değip sarıldım şükranla canım...sevgilerimle...

    YanıtlaSil