14 Aralık 2018 Cuma

Avusturya'da Arupa'nın en büyük yer altı gölü Seegrotte ve Kaplıca Kenti Baden

Orta Avrupa gezimiz, Viyana'dan sonra, Viyana'nın yakın çevresinde gezilecek yerlerin başında yer alan ve Viyana'ya yaklaşık 20 km. mesafede bulunan, Avrupa'nın en büyük yer altı gölü, Seegrotte ile devam ediyor. Daha sonra, opera ustalarına ilham olan, krallar ve kraliçelere huzur dolu bir dinginlik yaşatan ve kaplıcalarıyla da meşhur, tarihi kent Baden' e gideceğiz. Viyana'nın yakın çevresini kapsayan ve içinde Seegrotte ve Baden Kentlerinin yer aldığı bu tura 'Wienerwald Turu' da deniliyor.  
Sabah erken saatlerde yola koyuluyoruz.Viyana'nın yemyeşil ormanlarının içinden geçerken, bize masalımsı görüntüler sunan; ortaçağ mimarisiyle bezeli, rengârenk çiçeklerle donatılmış, dik çatılı, şirin evlerin olduğu küçük köylerin arasından... keyifli bir yol seyrinin ardından Seegrotte Yer altı Gölü'nün bulunduğu alana varıyoruz.
Sabah erken saatlerde ulaştığımız Seegrotte'de, 'henüz alana bizden başka gelen, bir turist kafilesi yok!' derken...kısa bir süre sonra, park alanı, turist araçlarıyla doluyor. Ancak bizim için bu durum sorun teşkil etmiyor, çünkü giriş biletlerimiz rehberimiz tarafından önceden alınmış. Bir tur aracılığıyla gitmenin avantajlarından biri de, rezervasyonlarımızın bu şekilde yapılmış olması, bize büyük bir kolaylık sağlıyor. Tabii ki yine de zaman kavramına dikkat ediyoruz. Ayrıca, rehberimiz, kalın giysiler giymemiz konusunda da bizleri, bir gün öncesinden uyarıyor, çünkü hangi mevsim olursa olsun, aşağıda ki ısının 9°C olduğunu bildiriyor. Bu yüzden, biletler cebimizde, sırtımız da sağlam bir vaziyette, içeriye girmeye hazırız artık. Açılış saatini bekliyoruz sadece. Rehberimiz de bu esnada, Seegrotte hakkında bizleri bilgilendiriyor.
Burası 18. yüzyılın ortalarında, kireç taşı çıkarmak için açılmış olan bir maden ocağıdır. Ancak 1912 yılında gerçekleşen bir patlama sonunda yer altındaki koridor ve galerilere  dolan tonlarca su, maden ocağının da sonunu getirir. Suyun boşaltılmasının maliyetli olacağı düşünüldüğünden sonunda buranın kapatılmasına karar verilir. Ta ki 1930' a kadar. Bu tarihte, bir grup araştırması tarafından tesadüfi bir şekilde bu doğa harikası göl keşfedilir. Ve buranın, Avrupa'nın en büyük gölü olduğuna karar verlir.1932'de iş adamı Friedrich Fischer tarafından satın alınan ocak yeniden işletilmeye başlar.
Yer altı gölünü asıl ilginç kılan durum ise buranın, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası Ordusuna ait Heinkel şirketi tarafından ele geçirilip daha sonra, içindeki suların boşaltılmasıyla bir yer altı uçak fabrikasına dönüştürülmüş olmasıdır. 
İki bine yakın insanın çalıştırıldığı bu devasa yer altı fabrikasında dünyanın ilk jet uçaklarından biri olan Heinkel HE 162 "Salamander" model uçağının gövde kısmı üretilir. Salamander 162, savaştan 4 yıl sonra onarılarak yeniden hizmete alınır. 1945 yılında ise havaya uçurulan, yer altı uçak fabrikası kullanılamaz hale getirilir. Üç yılın ardından restore edilen Seegrotte -maden ocağı- içinde yapılan bir takım düzenlemelerle; elektrikle aydınlatılıp, gölün içinde kayıkla dolaşıma uygun olacak duruma getirilerek turizme kazandırılmış olur ve ziyaretçilere açılır. Artık bu bilgiler ışığında bizim de Seegrotte turumuz başlayabilir.

Tünelin hemen girişinde, üst tarafta ki tabelada; 
Glück Auf yazısı ile karşılaşıyoruz. 
Bu yazı madencilerin eski selamı oluyormuş. 
Bir üstte ise yer altı gölünün şeması yer alıyor.


Yaklaşık 400 metre uzunluğundaki koridorlardan geçerek 
yer altı tüneline doğru ilerliyoruz.
Galeriler, olası göçüklere karşı önlem amacıyla 
bu tarz ahşap düzeneklerle korunma altına alınmış.
İçerisi nemli, serin ve rutubetli. Zemin ise oldukça kaygan. 

Madenci (Altar Abbau)

Bu ocakta, 1848 -1912 yılları arasında -gübre olarak 
tarımda kullanılan- alçı taşları çıkarılmaktaymış.
Bir an kendimi, bu zorlu ortamlarda çalışan maden işçilerinin
yerine koyuyorum!. Tüylerim diken diken oluyor.

1912 yılında yaşanan o büyük patlamada, madende çalışan işçilerin
büyük çoğunluğu, madene bir anda dolan suyla boğularak hayatlarını kaybeder.

At ahırı (Pferdestall)
Madende sadece işçiler değil, alçı taşlarını gün yüzüne çıkarabilmek için atların gücünden de yararlanılmış. Neredeyse 20 yıl kadar bu zindan gibi kapkara mağaralarda çalıştırılan atlar, zorlu koşullar karşısında gözlerini de kaybederler. İşte bu küçük mağara odaları, gözleri kör olan atların ahırlarıdır. 
Azize Barbara Kilisesi (Barbara Kapelle)
Gölün girişine yaklaşmak üzereyken bir başka mağara odası daha karşımıza çıkıyor. Burası madencilerin 1864'de, vefat eden arkadaşlarının anısına yaptırmış oldukları bir kilise imiş. Bu kiliseyi, madenciler, madencilerin koruyucusu olduğuna inandıkları Azize Barbara’nın adına kutsamışlar. Sol üstteki, G ve A harfleri ise, Seegrotte'ye girerken de ana kapının üstünde gördüğümüz, Madencilerin selamı olan Glück Auf sözünün baş harfleridir. 

Seegrotte - Müzesi 

Bir zamanlar madencilerin kullandığı araç ve gereçlerden 
oluşan küçük bir müzedir burası. 


***

Aziz Barbara Galerisi
Burası Aziz Barbara'nın anısına yapılan ve madenin tören salonu olarak kullanılan bölümüdür. Bu galeride, her dört yılda bir, Aralık ayının ilk pazar gününde büyük bir ayin düzenlenirmiş.
Förderberg
Alçı taşı yüklü vagonlar üstte gördüğünüz raylı sistemle, asansör vazivesi gören bir düzenekle madenin üst katlarına çıkarılırmış. Ve burada en büyük desteği ise atlar sağlarmış. Bkz. altta  

Vagonları yukarıya çeken ve at gücüyle çalışan düzenek. 
Bir çeşit asansör.



"Tarihi; kahramanlar yazmaz, galipler yazar." Sözleriyle ve 
"Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için" Sloganıyla 
hafızalarımızda yer eden,  Alexandre Dumas'ın 
"Üç Silahşörler" romanından uyarlanan "Musketiere" filmi de 
burada çekilmiş. 

Filmde kullanılan altın yaldızlı, ejderha başlı tekne de Seegrotte'nin 
bir simgesi olarak gölün üzerinde sergilenmekte.

Seegrotte'de 2 tane yer altı gölü mevcut.  Biz yukarıdaki küçük olan gölde değil, alt kattaki büyük gölde tekne ile gezinti yapacağız.

Ejderha Başlı Tekne
Yaklaşık 60 metre aşağıya iniyoruz ve yer altı gölü artık karşımızda. Şimdi biz de Seegrotte'de bir tekne turu yapacağız. Hepimiz heyecanlıyız bir o kadar da temkinli. Çünkü 2004 yılının Mayıs ayında kayıkla tura çıkan beş turist, kayığın devrilmesi sonucunda hayatını kaybeder. Hayatını kaybedenlerin anısına bir tabela da asılıdır mağaranın duvarında. Bu yüzden rehberimiz bizleri kayığa binerken, ayakta durmamamız ve sallanmamamız konusunda uyarıda bulunuyor. Hele ki mobil telefonları düşürme riskine karşılık kayıkta çekim yapılmamasının daha doğru olacağını söylüyor, ancak yine de...fener niyetine de olsa telefonlu eller havada! pusu kurmuş bekliyor!. görüyorsunuz!?
Seegrotte Tekne Turu

Değişik ışıklandırmalarla renklendirilen mağara duvarları ve göle çarpan 
yansımalarla ortaya çıkan bu atmosfer gizemli bir hava yaratmış... 


Yüzeyi 6200 m²’lik bir alana sahip olan gölün ortalama 
derinliği 1,20 metre, suyun sıcaklığı ise 8 °C imiş.  
Yedi farklı kaynaktan beslenen göl,  hiçbir boşaltma sistemine 
sahip olmadığından, her gün yaklaşık 50.000 lt su dışarı pompalanmakta ve 
suyun  seviyesi de bu şekilde korunmaktaymış. 

Yer altı gölünün suyu, son derece berrak olsa da,
yine de içinde hiç bir canlı göremiyoruz.
Bunun nedeni ise kireç oranının çok yüksek olması imiş. 


Ortam son derece fantastik.
Derin bir sessizlik içinde, nefeslerimizi tutmuş, 
labirent gibi koridorlardan geçerek, 
gölün üzerinde kâğıttan bir kayık gibi sessizce yüzmekteyiz.  

Vee gölün çevresindeki küçük turumuz böylece sona eriyor.  


Yer altı gölünü gördük, gölde turumuzu da yaptık, 
artık bir an evvel gün yüzüne çıkmak istiyoruz.  
Çünkü bir yandan yeni gruplar girecek tünele...vaktimiz dolmak üzere. 
Kıvrıla, dolana, kimi daracık kimi alçak, ince uzun koridorların ardından;
nihayet  "Hoşçakal" yazısını görüyor ve
çıkışa yaklaştığımızı anlayıp derin bir nefes alıyoruz.

Böylece bizim de Seegrotte turumuz sona eriyor.
Arzu edenlerSeegrotte'nin girişindeki kafeteryada 
Türk kahvesi içerek -günün ilk destinasyonunu- küçük bir dinlence ve 
keyif molası ile tamamlıyor. 

Ve şimdi sırada yeni bir destinasyon var. 
Baden'e gitmek üzere yeniden yola koyuluyoruz.

****

'Kaplıca Şehri' BADEN
Seegrotte turumuzun ardından, yine yemyeşil ormanlarla kaplı, ortaçağ mimari dokusunu, modern çağın olanaklarıyla buluşturan ve doğayla bütünleştiren sayfiye beldelerinin ve şirin köylerin arasından geçtiğimiz şahane bir yol seyrinin ardından, yaklaşık yarım saat sonra, kaplıcalar şehri Baden'e ulaşıyoruz. Bu arada küçük bir hatırlatmada bulunayım, mutlaka duyanlarınız olmuştur. Bir Baden Şehri de Almanya'da var. Ancak, Almanya'daki Baden-Baden olarak geçiyor, böylece 'Baden' adını duyduğumuzda, acaba hangisiydi? karıştırmamış oluruz.  

Heiligenkreuz Manastırı 
Yolumuzun üzerinde karşımıza çıkan, Heiligenkreuz Manastırı, Aşağı Avusturya'da,Viyana Ormanlarının kıyısında, Baden bölgesinde yer alıyor. Hristiyanlar için oldukça önemli olan bu Ortaçağ Manastırı kurulduğu tarihten bu yana (1133) varlığını sürdürmüş. Burası, Rein Manastırından sonra dünyanın en eski 2. manastırı oluyormuş.  Manastır kompleksi, 9. yüzyılın sanat ve mimarlık stillerinin sentezi olarak romaneks tarzda yapılmış. Franz Schubert ve Anton Bruckner gibi ünlü besteciler Kober adı verilen büyük orgu kullanmışlar. Heiligenkreuz Manastırı, Hristiyanların inancına göre, Hz. Meryem'in göğe kabul edildiği yer olarak kabul ediliyormuş. (Detaylı bilgiler için bkz Heiligenkreuz )


İçinde pek çok kompleks yer alan Heiligenkreuz Manastırı
oldukça geniş bir alana yayılmış.

Ayrıca burası, rahibe yetiştirilen bir okul binasına da sahipmiş. Bir de Avusturyalılar için çok büyük bir öneme sahip olan ve 10.-13. yüzyıllar aasında bu toprakları yöneten Babenberg Sülalesine ait 12 kralın mezarı da, yine burada bulunmaktaymış.
***
Nüfusu 25 bin civarında olan bu küçük kasabanın tarihi bir hayli eskiye uzanıyor. Geçmişi Romalılar'a kadar uzanan tarihi şehir Baden, Avrupa'nın en önemli termal kentlerinden biridir. Sadece günümüzde değil, Romalılar döneminde de 'Kaplıca Şehri' olarak nam salar. Avusturya'nın ilk resmi Hamamı yine bu kentte açılır. Bir zamanlar Beethoven ve Mozart'ta bu kaplıcaların ziyaretçileri arasındadır. Şifalı kaynak sularının yanı sıra, muhteşem doğanın ortasında yer alan Baden, ayrıca Beethoven'a da ilham kaynağı olur.  

Rudolf'un Av Köşkü

Viyana ormanlarıyla çevrili Baden, 19. yüzyılda da, 
saray halkının tercih ettiği bir yazlık yerleşim yeri olur.

( Otobüste seyir halindeyken çektiğim görüntüler net olmamakla birlikte,
yazıma destek olacağını düşündüğüm için paylaştığımı belirtmek isterim.)

***

Baden'in tarihi Kalesi
Burgruine Rauhenstein Castle
Otobüsün içinden kadrajıma Kale bu şekilde giriyor.
Bir de Baden Şehrine, kaleden kuşbakışı bakmak vardı!. 

***

(Üstteki görsel int. medyasındandır.)
Seyir halinde giderken bir yandan meraklı gözlerle etrafımıza bakınıp, görüntü almaya çalışıyoruz, bir yandan da kulağımız rehberde pür dikkat dinliyoruz. Aralarda çekim yapamadığım görüntüler içinde, Rahibelerin kaldığı inziva evlerini işaret ediyor rehberimiz. Ve Baden'in en büyük endüstri kaynaklarından birinin de tekstil olduğunu özellikle 'Rahibe işi'nin büyük oranda geçim kaynağı yarattığını belirtiyor.  
18. yüzyıl sonlarında kadınların da ekonomiye katılımları yönündeki gereklilik artar. Ve 1895'te Avusturya'da düzenlenen Avusturya İşçi Sendikası Konferansında, anaokullları ve hemşirelik ile rahibelerin gerçekleştirdiği el emeği ürünlerin geliştirilmesine yönelik faaliyetlere destek verilerek kısa sürede, kadınların da endüstri ve sanayide aktif rol almaları teşvik edilir. Pamuklu malların üretiminin ana merkezi, Avusturya'nın Lancashire, Wienerwarld ve Leitha arasında kalan Aşağı Avusturya ve Vorarlberg'den, Reichenberg'e kadar uzanan kuzey Bohemya'dadır. (bkz) (bkz) 
Eskiden kızların çeyizleri arasında, rahibe işi örtüler pek bir revaçtaydı. Meğer o el emeği göz nuru 'Rahibe İşleri'nin ilk çıkış noktası, Avusturya toprakları imiş! Bunu da böylece öğrenmiş oluyoruz. 
***
Baden, Beethoven'in 9. Senfoni'yi bestelediği kent olarak  tarihe geçer
Vee burada bize Beethoven'in 9. Senfonisi eşlik edebilir öyle değil mi!
Viyana Ormanlarının kıyısında, tertemiz havası, şifalı kaynak sularıyla termal kent Baden, Avusturya'nın en varlıklı bürokratlarının ve soylularının tercih ettikleri yerlerden biri olur. Ağırlıklı olarak zengin ve yaşlı turistlere ev sahipliği yapan Baden'i artık keşfetme sırası bizde.  
 Veba Anıtı - Baden
Baden'in en hareketli meydanına doğru ilerliyoruz.  Avrupa ülkelerinde görmeye alışkın olduğumuz Veba Anıtı Baden'de de karşımıza çıkıyor. Kent meydanındaki Veba Anıtı 'nın tasarımı 1714'te Martino Altomonte tarafından yapılmış.  

***

Baden Belediye Binası

"Baden özeldir. İmparator bunu biliyordu!"


Baden Şehir Tiyatrosu (solda)

Baden Kenti, 19. yüzyıdan itibaren Opera merkezlerinden biri olur.
İmparator II. Franz Joseph zamanından itibaren 
şehir tiyatrosunda opereler sahnelendirilir. 


Baden'de küçük butik dükkânlar, Baden'in mimari dokusuyla uyumlu. 
İlla ki, AVM kondurayım diye düşünmemişler!.. Bir de şehirdeki turistleri
saymazsak eğer,  nüfus genel olarak yaşlılardan oluşuyor.
Hoş turistler de çoğunlukla emeklilerden oluşuyor :))


Burası, Beethoven'in uzunca bir süre kaldığı ve 
9. Senfoniyi bestelediği ev. 
Beethoven'in hayatı çocukluğundan itibaren hep zorluklarla geçmiş. Ancak en dramatik olanı yaşamının bütün anlamını sesler üzerine kuran bir insan için kulaklarını kaybetmesi oluyor! İşte Beethoven ona yaşamı zindan eden ve kulaklarını kemirircesine çınlatan işitme hastalığına yakalandığı dönemde 9.Senfoniyi besteliyor. İnanılır gibi değil ama gerçek. Ve yaptığı senfoni hayatının en muhteşem eseri oluyor. Ünü daha da yayılıyor. Bu arada Beethoven'in hayatını merak ediyorsanız "Beethoven'ı Anlamak" filmini izlemenizi öneririm. Ben filmi izlemiş ve oldukça etkilenmiştim. Ve filmdeki o evi, karşımda görmek benim için ayrı bir heyecan oluyor!. Beethoven'in evi bugün müze olarak kullanılıyor. Ancak biz ne yazık ki, o gün kapalı olduğu için müzeyi ziyaret edemiyoruz. Beethoven'in 9. Senfonisi bugün Avrupa Birliği'nin resmi marşı olarak kullanılıyor.  
**


Baden'de bağcılık yapılırmış. Baden ve civarının en önemli ürünü ise üzümmüş.
Bağcılık deyince aklımıza hep şarap gelir. Ancak Baden'de şarap değil,
elde edilen üzümlerden koruk suyu yapılırmış. Bu yüzden,
 alkolsüz olarak tüketilen koruk suyu, 
Baden'in en meşhur içeceklerinden biri imiş. 

***


Sevimli butik dükkanların arasında dolaşırken, gözümüze en hoş
gelen, bu çukulata dükkanları oluyor. Üstelik çukulataların fiyatları da
oldukça makul. Mozart'lı, Beethoven'lı
çukulatalardan tadımlık da olsa bir iki küçük paket alıyoruz biz de .


Üstteki evde de bir dönem
Franz Shubert ve Johann Strauss yaşamış.
Haziran'ın ortasında gerçekleştirdiğimiz gezimiz, yaz mevsimi olmasına rağmen yine de hava bir hayli serindi Baden'de.
Bu arada rehberimiz, Baden'de bir 'Türkish Bath' HAMAM olduğunu söylüyor. Serbest turumuzda güzergâhımızın üzerinde değildi 'Hamam' bu yüzden göremedik. Onun yerine; Baden'in tarihi çarşısını ve merkezini gezdikten sonra, yine merkeze oldukça yakın bir lokasyonda yer alan ve gezilecek yerler içinde rehberimizin 'mutlaka görmelisiniz' dediği Kurpark'ı gezdik biz de.
Kurpark

Burası küçük bir orman. Şahane düzenlenmiş peyzajıyla,
heykelleriyle, yürüyüş yolları, açık hava sahnesi ve kamelyalarıyla
dün olduğu gibi bugün de Baden halkının ve turistlerin tercih ettiği
parklardan biri.  


"Nackter Reiter" Bronz Heykel 1904/1905

Eser: Heykeltraş, Büyükelçi ve Diplomat olan 
Prof. Josef Müllner'e ait. 
1.8.1879  -  25.12.1968

1949'da, Müllner'e, Viyana şehrinin 'Onursal Vatandaşlık' ünvanı verilir.
1964 yılında ise şehrin 'Kültür Ödülü'ne layık görülür. bkz

***

Yazlık- Açıkhava Tiyatrosu 

Yazlık Tiyatro, 1841 yılında inşa edilir. 
1905-1906'da Mimar, Rudolf Krausz tarafından restore edilir.
 2. Dünya Savaşından sonra tahrip olan 
yapı, 1957'de yeniden yapılandırılır. Ve bugünkü görünümüne kavuşur.

Yaz aylarında açık hava tiyatrosunda ve park alanında
pek çok konser ve etkinlikler düzenlenmekte imiş. 


***


***
tam sözleştiğimiz saatte buradayız efendim :)


Joseph Lanner ve Johann Strauss Heykeli - Baden


Beethoven Yolu 

Sanatçının yürüdüğü yollarda biz de yürüyoruz.
Dahi bir sanatçının izlerini takip etmek de ayrı bir heyecan :) 


***


Küçük bir antik tapınak ve içinde Mozart Büstü

Mozart Büstü'de yine Prof. Josef Müllner'in bir eseridir.
( Hakkında detaylı bilgi için bkz.)


***


Kurpark'ın tepe noktasına kadar yürüyoruz ve bulunduğumuz yerden
Baden'in panoramik görüntüsü işte budur sevgili dostlarım.
Her yer yemyeşil.

Veee..serbest turumuz neredeyse bitmek üzere,
grubumuzla belirlediğimiz noktada buluşmak üzere, oyalanmadan
bir an önce yamaçtan aşağıya iniyoruz. 


Ve...Baden gezimizin dişe dokunur finalini ise, 
organik pazar alışverişiyle noktalandırıyoruz.

***


Esin Bozdemir

Orta Avrupa Gezimizin 
son 2 günü yakında! 

18 yorum:

  1. Yer altındaki göle bayıldım. Ne çok şey olmuş o mağarada :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Handan,
      İlginç bir mağara gölüydü. Yalnız, karanlık ve kapalı yer korkusu olanlar için biraz riskli olabilir. Ne de olsa yeryüzünün 60 metre aşağısında ve 400 metre uzunluğunda koridorlardan geçerek yer altı gölüne ulaşılıyor. Ama adrenalin sevenler için, özellikle göldeki tekne turu ilginç bir deneyim. Ama eminim, sen de seversin böyle gezileri Handan :)) Sevgilerimle ✿

      Sil
  2. Yer altı gölü çok etkileyici. Baden resimleri de çok huzurlu bir yer izlenimi veriyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Turgay Aksoy,
      Biz de Seegrotte'den oldukça etkilendik. Evet, sizin de tahmin ettiğiniz gibi,
      Baden sakin ve huzurlu bir kentti. Esen kalın...

      Sil
  3. Hafta sonuna şahane bir belgeselle başlamış oldum sayende. Yer altı gölü, tarihi, özellikle oradaki atların hikayesi çok etkiledi beni. Avusturya görülmesi gereken ülkelerin başında vesselam. Tarih ve sanatta zirve yapmış, doğal güzelliklerle iç içe, şahane bir ülke. Baden de harikaymış.
    Ellerine, emeğine sağlık Esinciğim. Büyük bir keyifle okudum. Huzurlu bir hafta sonu diliyorum. Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Yer altı gölü, barındırdığı hikâyeleriyle birlikte İlginçti gerçekten. Baden ve civarı çok güzeldi. Tarihi Viyana zaten özel bir şehir. Bu ülkede daha görmek istediğim çok yer var. Ben özellikle Hallstatt'ı görebilmeyi çok isterim. Senin de belirttiğin gibi, Avusturya kesinlikle görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. İnşallah Zeugmacığım, en kısa zamanda sen de Avusturya'ya gidersin. Senin pencerenden yansıyanları ben de keyifle okurum. Değerli yorumun ve beğenin için çok teşekkür ederim. Ben de sana güzel bir hafta sonu diliyorum. Sevgilerimle..♥

      Sil
  4. Keşke Beethoven'ın evi açık olsaymış:)
    Biraz klostorofobik bir gezi ama yine de yeraltı gölünü deneyimlemek şahane olmalı Esincim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @sezer eser perker,
      Sezer'cim aynen "keşke" dedik biz de!."Keşke Beethoven'in evi açık olsaydı!". Ama hepsini denk getiremiyor insan, bir şeyler eksik kalıyor mutlaka. Yinede, buna da"şükürler olsun" dedik :)

      Yer altı gölünü deneyimlemek ilginçti. Biz, bir zamanlar, şimdi olsa cesaret edebilir miyim bilemiyorum ama! çok daha adrenalin yüklü geziler gerçekleştirdiğimiz için;) yer altı gölüne inmek bir sıkıntı yaratmadı, tam tersine oldukça heyecan verici ve gizemli bir ortamdı. Ama klostrofobisi olanlar için, sıkıntı olabilir tabii ki!. Velhasıl, yaşamak güzel şey Sezer'cim:)

      Seni çok öpüyorum. İyi haftalar dilerim. Sevgilerimle...♥

      Sil
  5. Cok güzel yerler. Buralara daha gidemedim umarim kismet olur 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Derya,
      Dünyada gezip görülecek ne çok yer var değil mi!.Baden'de, Yer altı gölü de çok güzeldi.
      Umarım size de kısmet olur :)
      Esen kalın...

      Sil
  6. Seegrotte yer altı gölü çok etkiliyici. Böyle gizemli yerlere bayılırım. Baden kenti de fotoğraflardan oldukça sakin ve huzurlu görünüyor. Gezi anlatımlarında bolca fotoğraf olunca biz de gitmiş kadar oluyoruz. Detaylı anlatımınız ve fotoğraf çekimleri için emeklerinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Sosyal Medya Kafe,
      Seegrotte oldukça etkileyici bir yer altı gölüydü. Baden ise tarihi yapıları, yemyeşil doğası ve kaplıcaları ile olduğa kadar opera ustalarına ilham olan huzur dolu dinginliği ile görülmeye değerdi. Ziyaretiniz ve beğenileriniz için çok teşekkür ederim. Esenlikle...

      Sil
  7. Merhaba,
    Uzun zamandır blogları, bu arada sizin bloğu da takip edemedim. Elbette çok şey kaçırmışımdır.
    İnşallah yeni yılda, yeni bir heyecanla bloglarınızdan yararlanmaya çalışacağım.
    Her gününüzün yeni olmasını, her anınızın mutlulukla dolmasını dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Sabahattin Gencal,
      Merhabalar Sabahattin Hocam. Sizi merak etmeye başlamıştım ben de.. Tekrar bloglara dönmenize memnun oldum. Ben de size, sevdiklerinizle birlikte sağlıklı ve mutlu güzel bir yıl dilerim. Saygılar, esenlikler...

      Sil
  8. Merhaba ziyarete geldim, beklerim:)

    YanıtlaSil
  9. Büyük bir keyif ve merakla okudum. Çok güzel yerler, anlatımınız ve fotoğraflar çok güzel. Umarım bir gün görme fırsatım olur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Beyaz Yakalı,
      Çok teşekkür ederim. En kısa zamanda görebilmeniz dileklerimle. Esen kalın...

      Sil